spot_img
spot_img
Ana SayfaDepremKonteyner kentler: Güncel kapitalizmin mekânsal örgütlenmesi ve bürokratik araçları

Konteyner kentler: Güncel kapitalizmin mekânsal örgütlenmesi ve bürokratik araçları

Burcu Arıkan

6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse 7 ay geçti ve deprem coğrafyası kamuoyunda ilk zamanlarda gördüğü “ilgiyi” kaybetti. Sermaye içinse bu ilgi kaybı hiç söz konusu olmadı. Bizlerin kayıpları, yok olup giden evleri, şehirleri sermaye için üzerinde kalem oynatılacak bir boş kâğıt ola geldi ilk günden beri. AKP Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in depremin ikinci haftasına bir kâğıda “çiziktirdiği” plan bir liyakatsizlik ifşası gibi yankı bulmuştu. Oysa deprem coğrafyasının başına geleceklerin açıklıkla itirafıydı ve aldığı tepkiler maalesef politik yerine teknik bir mesleki kalifikasyon noksanlığının eleştri düzlemine sıkıştı. O esnada “devlet yok” sitemi haklı olarak yüksekti. Cevaben devlet ardı ardına yayınladığı Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile varlığını gösterdi ve deprem bölgesinden bir saniye dahi elini çekmedi. Vekil “buraya, buraya yapacağız” derken aslında uzun zamandır uygulanan kamu ihalelerini rantla yoğurma pratiğini daha da rahat devam ettirecek olmanın heyecanını dışa vuruyordu belki de.

Şimdiye kadar acele kamulaştırma pratikleri aracılığıyla şirketlerin hareket alanını genişleten devlet, depremden sonra bürokrasiyi sermaye için doğrudan sorun çözen bir enstrümana dönüştürmüştür. “Yatırımcıların acil talepleri” ifadesi deprem sonrası süreçte eklendi “acele kamulaştırma” kararlarına. Buraya bir parantez açarak Resmî Gazete’de kayıtlı ilk acele kamulaştırma kararının 31.12.1986 tarihinde çıkan “Adana-Yumurtalık’da Kurulması Planlanan Sınai Amaçlı Serbest Bölgedeki Bazı Taşınmazların Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar” olduğunu belirtmek önemli. Bu yazının kapsamını aşan başka bir tartışma olmakla beraber; bu coğrafyanın sermayenin eliyle biçimlendirilmesi ve devletin sahadaki kilit rolü elbette üç günlük ya da bir iktidarın dönemine indirgenecek mesele değil, bunu aklımızda tutmakta fayda var. Adana/Yumurtalık kararı özelleştirmelerin başladığı döneme ait. Örneğin 03.06.1986 tarihinde Kamu İktisadî Teşebbüslerinin Özelleştirilmesi Hakkında Kanun’u çıkmış ve 30.10.1987’de “Petkim Petrokimya A.Ş. ve Sümerbankın Özelleştirilmesine Dair Karar” ile ardı arkası kesilemeyen bir hoyrat özelleştirme dalgası başlamıştı. Özelleştirme Dairesi Başkanlığı Kararlarını takip ederseniz şirketlere satılan bina, arsa, tesis, fabrikanın 1986’dan bu yana uçsuz bucaksız bir süreç olarak devam etmekte olduğunu görürsünüz.

Bugün deprem vesilesiyle incelediğimiz bu coğrafyayı bahsedilen tarihsel sürecin devamı olarak görmemiz gerekir. Halkın deprem korkusunu sömüren 6306 sayılı Riskli Alanların Dönüşümü Kanunu neyse, kamusal hizmet üretme bahanesiyle kullanılan “acele kamulaştırma” aracı da odur. Kapitalist kentleşmenin başından bu yana kamulaştırma pratiği çeşitli biçimlerde kullanılmıştır; ancak özellikle AKP iktidarı döneminde sermaye birikim süreçleriyle ortaklaşması berraklaşmış, kamunun ya da halkın mülkünü şirketlere transfer etmenin bir aracı olmak dışında herhangi bir amacı kalmamıştır. 12 Nisan 2023 tarihinde çıkan “Bazı Taşınmazların, Konya Organize Sanayi Bölgesi VI. İlave 1. Kısım Genişleme Alanında Her Türlü Alt ve Üst Yapıların İvedilikle Tamamlanarak Yatırımcıların Acil Parsel Tahsisi Taleplerinin Karşılanması Amacıyla Konya Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı Tarafından Acele Kamulaştırılması Hakkında Karar” ile ilk defa “yatırımcıların acil parsel tahsisi taleplerinin karşılanması” ifadesini görmemiz bir eşik olarak kabul edilebilir.

Bu noktada 6 Şubat depremi sonrası sürecin ilk zamanlarına dönelim ve Organize Sanayi Bölge başkanlarının devlete yaptıkları acilen OSB’lerin toparlanması ve deprem sonrası geçici konteyner alanlarının OSB’lerin yakınında konuşlandırılması “çağrısını” hatırlayalım. Bu çağrı talimat niteliğindedir ve hem 136 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile hem de acele kamulaştırma kararlarına sirayet eden bir “şeffaflık” ile karşılık bulmuştur. Devletin deprem bölgesindeki varlığı ilk günden beri bu çerçevede yapılanıyor. Bugüne kadar deprem bölgesinde 352 noktada 130 bin civarında konteyner inşa edilmiş durumda ve Konteyner kentlerde yaşamını sürdüren depremzede sayısı 320 bini bulmakta[1]. Daha önce sermayenin OSB çağrılarından[2] ve deprem coğrafyasında sermayenin inşa ettiği iktisadi coğrafyada konteyner kentlerin neye tekabül ettiğinden bahsetmiştik[3]. Aradan geçen zamanda bu süreç hiç durmadan işlemeye devam etti ve o günlerde tespit ettiğimiz ilişki ağları çok daha güçlenerek nüfuz etti.

Kamunun dönüşen yapısının resmi olarak konteyner kentler

Deprem sonrası süreçte geçici barınma alanları günümüzün popüler kavramıyla pek çok “paydaş”ın büyük ilgisini gördü. Şirketler, STK’lar, belediyeler, sanayi odaları bu meseleye dört koldan sarıldılar. Örneğin, Bursa Büyükşehir Belediyesi üç ayrı bölgede (Umuda Koşanlar Bursa Uluçınar konteyner kenti, Uludağ Konteyner Kenti ve Bursa Konteyner Kenti) olmak üzere Hatay’a 2000 konteyner inşa etti. Konteynerlerin altyapıları da belediye tarafından tamamlandı. Çilek Mobilya’nın Uludağ Konteyner Kenti’nin oluşturulmasına katkı verdiği biliniyor.[4] Konya Büyükşehir Belediyesi, Konya Sanayi Odası, Konya Ticaret Odası, Konya Ticaret Borsası, Selçuklu Belediyesi, Meram Belediyesi ve Karatay Belediyesi Antakya’da konteyner kent yapımında rol aldı. Bu konteyner kentin (Konya Konteyner Kenti) toplam 1000 ailenin yerleşimini sağlayacak kapasitede olduğu belirtiliyor.[5]

Konteyner kentler sadece barınma ihtiyacı temelinde inşa edilmedi. Aynı zamanda okul, market ve cami gibi kamusal alanlar da barındırıyorlar. Bu kapsamda Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği (MUSİAD) da Konya Büyükşehir Belediyesi (KBB) ile birlikte “yardım” faaliyetleri içerisinde yer aldı. MUSİAD ve KBB 152 iş yerinden oluşacak bir iş yeri bedesteni inşasını da üstlendi. Bunların dışında KBB, Habib-i Neccar Camisi’nin restorasyonu ve yeniden kullanılabilir hâle gelmesi için de faaliyetlerde yer alıyor.[6]

TFF ve futbol kulüpleri dahi konteyner kent projelerinde yer aldı. Bu bağlamda Hatay için 550 konteyner inşası söz konusu olacak (deprem bölgesi için toplamda 1000 konteyner yapılacak). Bunun bedeli olarak ise 50 milyon TL olarak belirlenmiş. Projenin Temmuz ayında tamamlanması planlanıyordu. Bunun dışında TFF’nin AFAD’a ise 20 milyon TL bağış yaptığı biliniyor. TFF’nin projesi aynı zamanda halı saha ve oyun parklarını da kapsıyor.[7]

İktidarın önde gelen ihale partnerlerinden biri olan ve “rant ve talan” projeleriyle tanınan Limak Holding Hatay’da konteyner yapımını üstlenen şirketlerden olarak deprem bölgesinde de eksik kalmadı… Limak 4000 kişilik konteyner kent kurma taahhüdünde bulunmuştu. Konteynerlerin altyapılarının da şirket tarafından yapılacağı belirtilmişti.[8]

Konteyner kentlerde çeşitli vakıflar gönüllü eğitim hizmetleri veriyor. Koç Holding Adıyaman, İskenderun, Hatay, Kahramanmaraş ve Malatya’da “Umut Kent”leri kurmayı hedefliyor. Hatay’da açılan konteyner kent 114 bin metrekare büyüklüğündeki araziye kurulu ve toplam 1040 konteyner ev söz konusu. Ayrıca Koç Holding’in “istihdam olanakları yaratan” projeleri uygulamaya çalıştığı görülüyor.

Burada Koç Holding’in deprem bölgesine sözde yatırımlarıyla “rıza üretim“ sürecini nasıl işlettiğini görüyoruz. Emekçilerin alın terleri üzerinden yapılan gasplarla milyarlık kâr marjları elde eden holding “gönlünden kopan” ve sermayesinin %1’ine tekabül etmeyen miktarlarla hayırseverlik yapmayı ihmal etmiyor. Koç Holding’e ait konteyner kentlere dair bir sosyal medya taraması yaptığımızdaysa iktidar partisinin bu mekanları bir örgütlenme zeminine çevirdiğini görüyoruz. Deprem coğrafyasının yeniden inşasında Koç sermayesinin o çok meşhur seküler ve beyaz ideolojik zemini de sarsılmışa benziyor.

Buna benzer projeler depremin ilk gününden bu yana her geçici barınma alanında var. Örneğin KADEM Baykar Holding’in konteyner kentinde kadınlar için sıva kursu açıyor. Pek çok yerde gençlere, kadınlara yönelik tekstil eğitimleri yapılıyor. Hesene, Hikmet Kiler Vakfı, Bülbülzade Vakfı, Şule Yüksel Şenler Vakfı, Mavi Hilal Vakfı, Hilfe Ohnen Grenzen Vakfı gibi kendilerini “İslami” STK’lar olarak tanımlayan kurumlar, yanı sıra Tohum Otizm Vakfı, TEGV, Türk Psikologlar Derneği benzeri kurumlar, Yemeksepeti, Amazon, Trendyol ve daha pek çok şirketin sponsorluğunda deprem bölgesinde dört koldan faaliyet gösteriyor.

Kahramanmaraş’ta bulunan Baykar Konteyner Kent’te çocuklara yönelik eğitimler, atölyeler düzenleniyor ve bunların pek çoğunu Can Suyu Vakfı üstleniyor. Koç Holding’in kentlerinde ise TEGV’i görüyoruz. Kurumun internet sitesinde:

“Media Markt 3, TIRSAN 2, Migros 1, Pınar 1 adet yeni Ateşböceğimizin yapımı için destek oldu. Ateşböceklerimizin tamamı yeni etkinlik yılında faaliyete başlayacak. Shane Larkin Vakfı 3, Algida 2, Domino’s 1 Ateşböceğimizin işletme sponsorluğunu üstlendi. Vibracoustic ise 1 Ateşböceğimizin bilişim temasıyla yenilenmesini sağladı.” bilgilerinden deprem bölgesinde örülen sponsorluk ağlarını görmek mümkün.

Bunların yanı sıra Katar, Hatay başta olmak üzere deprem bölgesindeki diğer illerde de konteyner kent yapımında yer alıyor.[9] Toplam 10.000 konteyner sevkiyatı yapacaklarını açıkladıklarını okuyoruz[10]. Bu bilgilerin, medyaya yansımış olsalar da, resmi bir dökümüne ulaşmak henüz mümkün değil. Örneğin Malatya’da Malatyalı İş Adamları Derneği (MİAD) Fahri Kayahan Bulvarı üzerindeki alanda konteyner kent inşasında yer aldı. TPAO (Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı)[11]  Adıyaman’da 2230 ailelik, MÜSİAD Elbistan’da 1000 konteynerlık[12], Ankara Sanayi Odası Hatay’da 1500 Konteyner’lık yaşam alanları kuracaklarını ifade ediyorlar. ASO konteyner kent girişimini “ASO ‘Geçici Tersine Göç’ ile Depremzede Sanayicilere Destek Olacak” şeklinde duyuruyor.  Sanayicinin derdinin duyulmamasından yakınan bir açıklama yayınlayıp “Biz zaten konteynerlerimizi işçilerin bölgeden uzaklaşmaması için OSB’lerin yanında kurmayı öngörüyoruz” diye ekleyen ASO, birkaç köyü sahiplenmek gibi fikirleri de olduğunu ifade ediyor:

“Biz aslında ASO Köy yapalım, ihtiyaç sahibi iki köyü sahiplenelim diye düşünüyoruz. Hayvanlar için ahır yapalım, canlı hayvan götürelim diye düşünmüştük. Bu seçeneği mümkün olduğu kadar dile getirmeye çalışıyoruz. Herkese bir köy emanet etseler. Oda bazında böyle bir dağıtım yapılsa. Kırsaldaki sorunu da bir an önce çözmemiz gerekir.”[13]

Kamuoyunda deprem bölgesinin seçim gündemi altında ezilip kaybolduğu 22 Haziran gibi bir tarihte örneğin, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Adıyaman’da kurduğu konteyner kentte küresel ölçekli şirketlerin temsilcilerini ağırladı. Adıyaman 22 binin üzerinde kişiye istihdam sağlayan 265 firma barındırıyor ve konteyner kent tanıtım basın metinlerinde “hazır giyim sektörünün kalesi” olarak geçiyor. Bu alanda 308 konteynerde yaklaşık 1200 kişinin yaşayacağı öngörülüyor.  Depremzedeler için bu şirket temsilciler ne ifade ediyor bilmiyoruz ama TGSD için ne ifade ettiği oldukça açık:

“Kurduğumuz yaşam alanı ile çalışanlarımızın yeniden hayata tutunmalarına, işletmelerimizin de kalifiye iş güçlerini göç nedeniyle kaybetmeden ayağa kalkmalarına ve yeniden deprem öncesindeki kapasitelere çıkmalarına katkı sunmayı hedefliyoruz.”

Tahminen 320 bin depremzedenin hayatını kuşatan konteyner kent gerçekliğinin tüm detaylarını anlatmak sayfalar sürer ancak bu yazıda devletin sağladığı araziler üzerinde Sanayi Odaları, türlü çeşit STK, şirket ve siyasi oluşumun “kök saldığı” bir coğrafyanın inşasını kabaca resmetmeye çalıştık. Örneğin AKP karşıtlığı üzerinden ehven-i şer görülen Koç Holding’in kurduğu konteyner kentlerinde bizzat iktidar partisi seçim çalışmalarına çoktan başlamış görünüyor.

Yazının girişinde bahsettiğimiz devlet-sermaye ilişkisine dönecek olursak bu seçim çalışması çok da tuhaf görünmeyecek gözümüze. Geçtiğimiz günlerde Danıştay tarafından ÇED olumlu raporu iptal edilen Demir Export’un Koç Holding’e ait olduğunu hatırlayalım.[14] Çıkması imkânsız bir olumlu ÇED raporunu var eden ilişki ağları ile “Yatırımcıların Acil Parsel Tahsisi Taleplerinin Karşılanması” ifadesinin resmî gazetede belirmesini mümkün kılan “sınıf dayanışması”nı birlikte düşünelim. İşte sermaye sınıfının, devletin itinayla hazırladığı yasal düzenlemeler ile de birlikte deprem bölgesinde ilmek ilmek ördüğü fiziksel gerçeklik ancak bu sınıf dayanışması ile mümkündür.

Enkazlara arama-kurtarma ekipleri yollamak için seslerin kesildiği günü bekleyen ve büyük bir hevesle insanları moloz ilan edip aceleyle kaldıranlar, Sanayi Odaları seslendiğinde ise kararnameler ve yönetmelikleri hayran bırakan ivedilikle çıkaranlar acele kamulaştırmayı kör göze parmak bir netlikle sermayenin hizmetine sunmaktadır. Örgütlü, planlı, kendi sınıfının çıkarları doğrultusunda emin adımlarla ilerleyenlerin hikayesi bize bir videodaki karikatür gibi görünebilir, dikkatimiz dağılabilir, bu cehennemin içerisinde “liyakat” gibi kimsenin umurunda olmayan bir kelimeye takılıp günlerce konuşabiliriz. Bu dikkat dağınıklığı da düşman sayılabilir bu durumda. Düşmanlarımız geride kaldığımızı biliyor, kör noktalarımızı manipüle ediyor ve bir kalem oynatarak dikkatimizi dağıtabiliyorken kendi medyasında (televizyon, gazete, sosyal medya ve Resmî Gazete) yaptıklarını saklama gereği bile duymuyorlar.  Koridor savaşlarının içerisindeki olası rotalarda birer nokta teşkil eden konteyner kentlerde lojistik firmalarının “yardımseverlik” kovalaması günümüzün mekânsal planlama yöntemlerine ve motivasyonlarına dair çok şey söylüyor. İktidar vekilinde günümüz sermayesi için bir karşılığı kalmamış bir planlama pratiğinin liyakatini arayan gözlerimiz üniversite mezunu gençlerin İş-Kur tarafından depolara yönlendirildiği gerçekliği görebilirse günümüzde kapitalizmin mekânsal örgütlenmesinin ve bunun bürokratik araçlarının geldiği evreyi de anlamaya başlayabiliriz. O zaman biz de kendi sınıfımız adına somut gerçeklere dayanan, örgütlü ve kararlı bir yola çıkabiliriz.


[1]https://www.ntv.com.tr/turkiye/kalici-konutlar-yukseldi-deprem-bolgesinde-cadirlar-bosaliyor,Uphnw8PkYkeCD6WLgEjMHg

[2] https://umutsen.org/index.php/2023/03/organize-sanayi-bolgelerinin-yeniden-insasi-sermayenin-deprem-firsati-burcu-cira/

[3] https://umutsen.org/index.php/2023/03/sirketlerin-konteyner-kentleri-gelecegin-cografyasini-sekillendirecek-bir-esik/

[4]https://www.ensonhaber.com/gundem/hatayda-hayata-bursa-ile-sariliyorlar-bursa-buyuksehir-belediyesi-depremzedelerin-yaninda

[5]https://www.aa.com.tr/tr/asrin-felaketi/hataydaki-konya-konteyner-kentin-2-etabinda-calismalar-devam-ediyor/2870168#

[6] https://www.dha.com.tr/foto-galeri/hatayda-konya-konteyner-kentin-birinci-etabi-acildi-2236829

[7] https://www.yenicaggazetesi.com.tr/ali-koc-tarifi-zor-bir-aci-669315h.htm

[8]https://www.limak.com.tr/haberler-ve-basin/basinda-limak/2023/limak-hatayda-4-bin-kisilik-konteyner-kent-kuruyor

[9]https://www.aa.com.tr/tr/asrin-felaketi/hatayda-yapimi-tamamlanan-katar-2-konteyner-kentinin-teslimi-yapildi/2929422

[10] https://m.patronlardunyasi.com/haber/Barinma-seferberligi-Hangi-sirket-kac-bin-konteyner-bagisladi/274964

[11] https://www.aa.com.tr/tr/asrin-felaketi/tpao-adiyamanda-2-bin-230-ailenin-kalacagi-konteyner-kent-olusturuyor/2891744

[12] https://www.aa.com.tr/tr/asrin-felaketi/musiadin-elbistanda-kurdugu-konteyner-kentte-yasam-basladi/2876312

[13] https://www.aso.org.tr/aso-gecici-tersine-goc–ile-depremzede-sanayicilere-destek-olacak-5167

[14] https://umutsen.org/index.php/2023/08/koc-holding-kusatmaya-devam-ediyor/

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler