spot_img
spot_img
Ana SayfaAçıklamaMadenci Nourtani’yi katleden sömürü düzeninden hesap soracağız!

Madenci Nourtani’yi katleden sömürü düzeninden hesap soracağız!

Zonguldak’ta katledilen maden işçisi Vezir Mohammad Nourtani’nin cinayetine karşı Göçmen Sendikası Girişimi Ankara’da ve İstanbul’da eş zamanlı olarak basın açıklaması eylemi gerçekleştirdi. Emek dostları, işçi örgütleri ve birçok sendika/dernek bu açıklamaya destek verdi. Umut-Sen olarak biz de Göçmen Sendikası Girişimi’nin basın açıklaması metnini paylaşıyoruz.

Son dönemde basında ve sosyal medyada sıklıkla duyduğumuz cinayet haberleri, 10 Kasım günü Zonguldak’ta meydana gelen Vezir Mohammad Nourtani cinayetiyle beraber kamuoyunu da sarsacak şekilde başka bir boyuta ulaşmıştır. Hepimizi derinden yaralayan bu cinayet, Zonguldak’ta kaçak bir maden ocağında kayıtsız çalıştırılan Afganistan uyruklu, 55 yaşındaki üç çocuk babası maden işçisi Nourtani’nin cansız bedeninin ormanda bulunmasıyla öğrenildi. Nourtani, çalıştırıldığı kaçak madende önce fenalaşmış sonra da madenin faaliyette olduğu açığa çıkmasın diye hastaneye götürülmek yerine patronu tarafından darp edilip yakılarak öldürülmüştü.

Vezir Mohammad Nourtani, Zonguldak’ta ve diğer şehirlerde işletilen kaçak maden işyerlerinde çalıştırılan binlerce göçmen işçiden yalnızca biriydi. Bu madenlerde işlenen suçların, iş cinayetlerinin üzeri vicdanlara sığmaz zalimliklerle örtülmeye çalışılıyor, patronlar ise cezasızlıkla korunuyor. O yüzden sormak gerekir, aynı zamanda MHP Gelik Belde Başkanı olan Hakan Körnöş’un sahibi olduğu bu kaçak maden denetimlerden nasıl bu kadar kolay sıyrıldı? Enver Gideroğlu ve Hakan Körnöş böylesi korkunç suçu işleyecek cürreti nereden buldu?

Biz biliyoruz ki bu ülkede işçi canı kıymetsiz, göçmen işçi canı ise daha da kıymetsiz görülüyor. Patronlar için birer gider kaleminden ibaret olan işçi yaşamı, ödenmesi gereken para cezalarından da ucuz. Bu yüzden sadece 2023’ün 10 ayında en az 1634 işçi iş cinayetinde hayatını kaybetti, bunların en az 100’ü göçmen işçilerden oluşuyor. Sayı ile ifade etsek de her birinin ayrı ayrı yaşamı, ailesi, geleceğe dair hayalleri vardı. İş cinayetlerinin normalleştirilmesini kabul etmiyoruz, buna alışmayacağız. Bu açıdan Vezir Mohammad Nourtani cinayeti münferit bir olay olarak görülemez, ülkede sistematikleşmiş işçi kıyımının ne yazık ki acı bir örneğidir. Devletinden düzen muhalefetine, basınından akademisine, her yerde her an göçmen nefretinin örgütlendiği, artık limanlara vuran göçmen bedenlerinin haber değeri olmaktan çıkarak değersizleştirildiği bu düzende göçmenlerin cenazeleri bile insanlık onurunu aşağılayacak şekilde muamele görüyor.

Göçmenlerin öldürülüp cesedinin ortadan kaldırılması için yakılması ilk olarak Nourtani cinayetinde değil, daha önce de hatırlanacak olursa 2 yıl önce İzmir Güzelbahçe’de  Suriyeli inşaat işçileri 23 yaşındaki Mamoun al-Nabhan, 21 yaşındaki Ahmed Al-Ali ve 17 yaşındaki Muhammed el-Bish’in cinayetlerinde tanık olmuştuk. Aradan geçen yıllara rağmen Güzelbahçe davası sonuçlanmayarak geçen hafta yapılan dördüncü duruşmasında mahkeme 2024’e ertelendi. Gene bu yıl 26 Mart’ta Karabük Filyos Çayı’nda ölü bedeni bulunan 18 yaşındaki Gabonlu Dina’nın cinayetinde ortada çok açık suç delilleri olmasına rağmen boğuldu süsü verilerek, yerel çete ve çeşitli kamu görevlilerin işledikleri suç gizlenmek istendi. Feministler ve Dina’nın arkadaşlarının çabası sonucunda açılan davanın geçen hafta görülen duruşmasında faillere hak ettiği ceza verilmeyip mahkeme 2024’e ertelendi. Bu cezasızlık ve hukuksuzluk daha fazla göçmenin, daha fazla kadının daha fazla işçinin ölümüne sebep oluyor. Devlet yargısıyla, kolluğuyla bu hukuksuzluk, adaletsizlik düzenine son vermeyerek işlenen suçlara seyirci kalıyor.

Sermaye sahipleri, işçi yaşamına da bedenine de hükmedebileceği birer eşya gözüyle bakıp, onun üzerinde her türlü tasarrufu kendinde hak görüyor, devlet gerekli denetlemeleri yapmadığı gibi yasalarla işçileri güvenceye almıyor. Tam bu noktada göçmenleri de içeren işçi sınıfına ve haklarına yönelik saldırıları geri püskürtecek örgütlenme ve mücadeleye ihtiyacımız var. Göçmenlerin kayıtsız, sağlıksız, ucuza çalıştırılması, Nourtani cinayetinde olduğu gibi iş cinayetlerine, nefret suçlarına “kurban” edilmesi sadece göçmenlerin sorunu değil, bir bütün olarak bu ülkede yaşayan, çalışan, üreten tüm emekçi kesimlerin, ezilenlerin sorunudur. Sermaye, devlet ve düzen güçleri yerli-yabancı ikilemi yaratarak buradan kendilerine çıkar sağlıyor, emekçi halkları birbirine düşman etmeye çalışıyor. Buna izin vermeyeceğiz. Çalışma haklarımızı da yaşam haklarımızı da birlikte savunacağız. Bizi hayatta ırkla, dilde, dinde ayırıp, ölümde birleştiren bu katliam ve sömürü rejimine karşı birlikte kardeşçe yaşamayı başaracağız. Soma’da, Ermenek’te, Bartın’da katledilen maden işçilerini unutmadığımız gibi Vezir Mohammad Nourtani’yi de unutmayacağız. Ailesinin acısını paylaşıyor ve tuttukları yasa ortak oluyoruz. İş cinayetlerinde kaybettiğimiz her bir işçi kardeşimizin acısı ve öfkesiyle bu sömürü düzeninden hesap soracağız.

Göçmen cinayetleri politiktir.

Nourtani’yi unutma unutturma!

İşçilerin birliği sermayeyi yakacak!

Nourtani’n hesabı sorulacak!

Göçmen Sendikası Girişimi

13/11/2023

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler