spot_img
spot_img
Ana SayfaEkolojiEmek ve doğa düşmanı sermaye İliç’i yok ediyor

Emek ve doğa düşmanı sermaye İliç’i yok ediyor

Ege Demirel & Oya Gürsoy

Geçtiğimiz 40 yıl içerisinde küresel sermaye düzenine neoliberal esnekleşme vesilesiyle dahil olan Türkiye ekonomisi, girdiği pek çok enflasyonist küçülme krizini inşaat ve maden sektörlerine yaslanarak atlatmaya çalıştı. Özellikle maden işletmeleri doğanın en ucuz maliyetle talan edilmesi ve metalaştırmasına dayandığından, yerli yabancı her çeşit sermayedarın yatırım gözdesi olmaya devam ediyorlar. Ancak ‘ucuz enerji’ veya ‘ucuz ham madde’; insan hayatının, çevresel denge ve bütünlüğün ucuzlaştırılması, hatta bedavaya tüketilmesi ile ancak mümkün. İliç’te dehşetle izlediğimiz toprak kaymasının gözlerimiz önüne serdiği budur: içine sıkıştığımız emperyalist sermaye düzeninde, madencilerin hayati güvenliği ve bedensel bütünlüğü, Erzincan’dan Fırat Nehri vesilesiyle coğrafyamızın ulus-millet sınırları dışına kadar uzanan çevresel ve toplum sağlığı, SSR Mining denen talancı holdingin kârlarından değersizdir. Yerli ve milli işbirlikçilerin de yardımıyla, Kanada ve ABD ortaklığındaki sermayedarlar ülkenin doğasını talan etmeye gelebilir, kaynakları tüketebilir, halkımızı en basit güvenlik önlemlerini almadan siyanürlü madende çalıştırabilir, çevre köylere siyanürlü su içirebilir, o havayı solutabilir ve artı-değer soygunu bittiğinde toplanıp gidebilir. Tüm ülke liç sahasına dönse cirolarından ötesini dert etmeyecek yerli-yabancı sermayedar iş birliği, bugünkü emperyalist düzenin top tüfekten öte hammadde için doğa talanı hattında oligarşik kâr savaşları olarak seyrettiğinin en bariz göstergesi.


Sermaye, ticari kapitalizmin ortaya çıkışından bu yana ısrarla ve yoğun şekilde madenlere odaklanmış ve sermaye birikiminde madenler oldukça önemli rol oynamıştır. Eş zamanlı kolonyalizm ve sömürgecilik faaliyetleriyle, Latin Amerika’da, Afrika’da ve Asya’da burjuva diktatörlüğünün tahakkümüyle madenler dünya ekonomisinin önemli bir parçası haline geldiler. Gerek finansal oligarşi gerekse sanayi kapitalistleri için madenlerin ortaya çıkardığı değer paha biçilemez. Zira hem sermaye birikimi konusunda ihtiyaç duyulan finansal kaynak olarak hem de birçok sanayi sektörü için elzem ham madde kaynağı olarak madenler sermaye düzeninin ebedi arter hatları olmaya devam ediyorlar. Bu kapsamda madenlerde emeğin ve doğanın fütursuzca sermayenin sömürüsüne maruz kaldığını ve bir katliam düzeninin hüküm sürdüğünü görmekteyiz.


Sermaye düzeninin küresel yükselişinde önemli rol oynayan madencilik, 21. yüzyılda emek ve doğayı aynı fütursuz iştahla tüketmeye devam ediyor: sermaye sınıfının rutin pratiklerinin kar ve sömürüyü insan ve toplum sağlığının önüne koyduğunu İliç’teki faciayla bir kez daha hatırladık. Aslında Soma’da 2014’te katledilen 301 madenciyle bu konuda hafızamız “yeterince” güçlüydü… Keza 2022 yılında Amasra’da katledilen 43 madenci de bize sermayenin madenlerde kurduğu katliam düzenini hiç unutturmadı. Ama maalesef alınmayan işçi sağlığı ve işçi güvenliği önlemleri ve doğanın yok sayıldığı birçok pratiği defalarca yaşamaya devam ediyoruz. Bu bağlamda ne sermayenin ne de sermayenin emir eri olan siyasi iktidarın politikalarında bir değişim var. Bu bakımdan söz konusu durumu İliç’te yaşanan süreci ele alarak değerlendirmek uygun olacaktır.


Erzincan’ın İliç ilçesinde yer alan Çöpler Altın Madeni, %80’i SSR Mining’in ve %20’si ise Çalık Holding’in olmak üzere Anagold Madencilik tarafından işletiliyor. Faaliyete geçtiği günden beri şirket sıklıkla usulsüzlüklerle ve işçileri ve doğayı sömüren pratikleriyle gündem oldu. TMMOB tarafından 13 Şubat’ta facia sonrasında yapılan açıklamada, maden işletmesinin faaliyetleri nedeniyle doğanın, işçi ve halk sağlığının görmezden gelindiğine değinilmişti. TMMOB raporunda maden projelerin hazırlanması sürecinde mevzuata uygun hareket edilmediği ve maden kapasitesinin aşılarak tahribatın ve insan ve çevre sağlığına potansiyel tehdidinin sistematik olarak kar uğruna arttırıldığı görülüyor. Ancak bu bulgulara rağmen yetkili mercilerin gerekli önlemleri ve uyarıları dikkate almadığını vurgulayan TMMOB, aslında facianın göz göre göre meydana geldiğini belirtiyor. Siyanürlü altın madenciliğinin ve olası bir deprem bağlamında ortaya çıkacak tehlikelerin somut ve bilimsel verilerle ortaya koyulmasına rağmen, yargı kararlarında şirketin dava arkasına dava kazanması, lisansını elinde tutmaya devam etmiş olması, çevre talanına yetkili mercilerin bilerek göz yummaları, çevre hareketlerini kriminalize ederek sermayedarların korunması kar motivasyonu etrafında kristalize olmuş bu sömürge düzeninin her çeşit toplumsal değerden daha makbul olduğu gerçeğinden başka bir önerme ile açıklanamaz. Anagold Maden işletmesinin neden olduğu çevresel suçlar konusunda yargının dermansızlığı bize asıl iktidarın o bu veya şu değil, sermaye olduğunu gösteriyor. Keza maden faaliyetinin durdurulması sonrasındaki kararların dahi yetersiz olduğu açıkça görülmüştü.[1]

Şekil 1: Çöpler Altın maden işletmesi yerleşim planı[2]

Çöpler Altın Madeni İşletmesi’nde gerçekleşen facianın olası nedenlerini analiz eden TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası ise 2022 yılı haziran ayında yığının liç sahasındaki siyanür çözelti borularında yaşanan kırılma sonucunda Sabırlı Deresi’ne siyanürlü atıkların akmasıyla ortaya çıktığını hatırlatıyor. Dahası, bölgedeki aktif fay hatlarının da yeterince dikkate alınmadığına vurgu yapıyor. Jeoloji Mühendisleri Odası, liç yığınlarının zayıf yapılarının ve yüksekliklerinin akma riskini artırmasından ve siyanür ve ağır metallerin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi ve önleyici tedbirlerin alınması gerektiğinden de söz ederek meselenin oldukça çok boyutlu olduğunu ortaya koyuyor. Bu bağlamda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın denetim faaliyetlerine ve çevresel etkilerin uygun şekilde analiz edilmesine vurgu yapılarak muhtemel felaketlerin de alınacak önlemlerle önlenebileceği uyarılarına değiniliyor.[3] Dolayısıyla, Anagold Madeni’nin Erzincan ve Fırat Nehri havzasına oluşturduğu tehdidin sadece bu facia ile sınırlı olmadığını aşikâr.


Hatırlatalım: siyanür sızıntısının hem doğa hem de insan sağlığı açısından son derece tehlikeli sonuçlara neden olabileceğini daima akılda tutmak gerekiyor. Bu nedenle Anagold’un açıklamaları ya da iddiaları yerine bilimsel veriler temelinde yapılan uyarıları ve söylemleri dikkate almak dışında bir alternatif söz konusu olamaz. Anagold Madeni’nin hem doğa hem emekçi halkların sağlığını yok sayan anlayışı ve pratikleri İliç’teki durumu elbet uzmanların dile getirdiğinden bile daha kritik yapıyor. Önümüzdeki günlerde izleyeceğimiz tutuklamalar, adli kontrol tedbirleri ve para cezaları, bu talanın devam etmesi için kamuoyunun önüne gerilecek çeşitli paravanlardan ötesi olamaz. Bu hususta İliç’in tekil bir örnek olmadığını vurgulamak gerekli. Zira ülke genelinde yerli-yabancı sermayedar ortaklığındaki madencilik faaliyeti, doğanın kâr için talan edilmesini bir norm hâline gelmiştir. [4] Maden havzalarını aktif fay hatları üzerine kurmaktan çekinmeyen muktedirler, üzerine en kirli ancak en ucuz madencilik pratiklerini insan yaşam alanlarının burnunun dibinde kurmaktan çekinmemektedir. Yığın liç uygulamalarının geri dönülmez çevresel yıkıma yol açtığı ve fay hatları üzerinde varlıklarının akıl kârı olmadığını hatırlatarak geleneksel madencilik yöntemlerinin tercih edilmesi bu bağlamda kritiktir. Sermaye sınıfının kârları uğruna hiç sayılan Erzincan halkı, doğası ve madencileri, bu faciaya adım adım, bilerek ve isteyerek emperyalist talan düzeni tarafından yürütülmüştür. [5] Sorumluları biliyoruz, tanıyoruz!


Bahsedilen düzenin yargısı, polisi, akademisyeni, çevre uzmanı, bilirkişisi sermayedarlara siper olurken, bilinen tüm tehlikelere ve tehditlere rağmen Çöpler Altın Madeni İşletmesi’nin neden faaliyetini sürdürebildiği ve kapasitesini dahi aşacak düzeyde üretim yapabildiğini de biliyor ve teşhir ediyoruz. Öncelikle, Çöpler Altın Madeni İşletmesi’nin SSR Mining’in en kârlı yatırımı olduğunu ifade etmek lazım. Maden işletmesinin nakit akış tablosuna bakıldığında, 2022-2043 dönemini kapsayan oldukça uzun vadeye yayılan önemli finansal verilerle karşılaşılıyor. Örneğin, gelirlerin, giderlerin ve vergi ödemelerinin oldukça detaylı olarak değerlendirildiği görülüyor. Bu kapsamda Anagold, söz konusu dönemde madenden 4,3 milyon ons altın çıkartmayı hedefliyor. SSR Mining açısından Türkiye’deki vergi oranlarının incelenerek şirket açısından avantajlı durum öne çıkarılıyor. [6] Özetle, madenin kapasitesi, vergi oranları ve denetim konusundaki elverişli şartlar ışığında Çöpler Altın Madeni SSR Mining için adeta vazgeçilmez konumda. Bu yüzden SSR Mining hissedarlarının işçi sağlığını, halk sağlığını ve doğayı yok sayarak ranttan, talandan ve iş cinayetlerinden çekinmesi mümkün değil. Burada Engels’in Manchester’da karşılaştığı burjuvanın sözlerini hatırlatmak yerinde olacaktır.


“Eninde-sonunda, onları belirleyen şey öz-çıkarı ve özellikle parasal kazançtır. Bir seferinde, böyle bir burjuvayla birlikte Manchester’a gittim ve onunla kötü, sağlıksız yapı yöntemini, emekçi mahallelerinin ürkünç koşullarını konuştum; böyle kötü kurulmuş bir başka kent görmediğimi söyledim. Adam, sonuna kadar sakin sakin dinledi ve tam ayrılacağımız köşede şöyle dedi: “Ama gene de buradan epey para kazanıldı; iyi günler efendim.” İngiliz burjuva için, yanında çalışan adamın aç olup olmadığı hiç farketmez, yeter ki, o para kazansın. Yaşamın her yanı parayla ölçülür; para getirmeyen şey saçmadır, pratik değildir, idealistçe gevezeliktir.” [7]


Bu İngiliz burjuvanın 19. yüzyılda dediği sözlerin 21. yüzyılda halefi olan ABD’li/Kanadalı burjuvalar tarafından da paylaşıldığı görülüyor. Tam facianın yaşandığı gün SSR Mining’in yatırımcılarıyla uzun dönemli büyüme stratejilerini görüşmek üzere konferans düzenlemesi bu durumu doğruluyor. [8] Yani Marx’ın dediği gibi “Sermaye, ölü emektir ve ancak vampir gibi canlı emeği emmekle yaşayabilir, ve ne kadar çok emek emerse, o kadar çok yaşar.”[9] Dolayısıyla iş cinayetleriyle katliam düzenine devam etme konusunda sermayenin herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak kadar zihni berraktır. Hatta şirketin sadece Çöpler ile sınırlı kalmadığını yine Erzincan’da yer alan Çakmaktepe’de, Gümüşhane/Kürtün’de Copper Hill ve Artvin/Hod’da da faaliyetleri olduğunu göz ardı etmemek gerekir. [10]


Söz konusu facia nedeniyle şirketin faaliyetleri bir dönem için kesintiye uğrayabilir. Ancak şirketin yukarıda aktarılan gelecek “projeksiyonlarıyla” ve “büyüme stratejileriyle” İliç’e dair beklentilerini göz önüne aldığımızda faaliyetlerine devam edeceğini iddia etmek mümkün. Aslında İliç’teki maden faaliyetlerinin oldukça köklü olduğunu da burada vurgulamak lazım. Zira 2000’li yıllardan beri yaklaşık 20 yıllık bir süreçten bahsedilebilir. Elbette, Anagold’un Çalık Holding (Lidya Madencilik) ile ortak olmasıyla birlikte 2008 sonrasında faaliyetlerinin hızlandığını eklemek gerekiyor. Artık ÇED raporlarının da kolaylıkla onaylanmaya başlaması [11] (örn., Anagold’un Çöpler Altın Madeni faaliyet alanının 3 katı daha büyümesini sağlayacak kapasite artış [12] başvurusunun ÇED olumlu raporu alması) da şirket açısından önemli dönüm noktalarından birisidir. Böylece Anagold hızla geliştirdiği madencilik faaliyetleriyle oldukça geniş bir bölgede hâkimiyet kurdu. Ayrıca vurgulamak gerekir kir yakın dönemde şu an söz edilmeye ve tartışılmaya başlanan çatlaklar yine olmuştu ve siyanür sızıntıları gündeme gelmişti. Özellikle 21 Haziran 2022 tarihinde gerçekleşen siyanür sızmasının oldukça geniş çaplı olduğunu ve hatta gündemde işgal ettiği yer sonrasında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın şirkete en üst sınırdan para cezası kesmek durumunda kaldığını da hatırlatalım. [13]


Bu hususları da dikkate alınca devletin ve siyasi iktidarın sorumluluğu da açıkça ortaya çıkıyor. Zira bu kapsamda ÇED süreçlerinin “bilimsel esaslara” göre işletilmemesi, yargılamaların ve denetimlerin doğa, halk sağlığı ve işçi sağlığı bağlamında yürütülmemesi somut unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Dolayısıyla, sermayenin rant, talan ve iş cinayetleriyle yarattığı despotik emek rejimini gerçekleştirebilmesi için sermaye devletinin hukuki, bürokratik ve siyasi araçlarından yararlanması gerekmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin birçok pratikte olduğu üzere ulusal/uluslararası/uluslaraşırı sermayeye alan açtığını ve imkân yarattığını göz önüne alarak İliç konusunda da devlet yetkililerinin ve siyasi iktidarın sorumlu olduğunu vurgulamak gerekiyor. Alanında uzman bilim insanlarının uyarılarını göz ardı eden, bölge halkının iradesini ve yaşam hakkını yok sayan, işçi sağlığını [14] ve işçi güvenliğini gerektiği şekilde uygulamayan şirket de buna karşı önlem almayıp denetimi sağlayamayan devlet de sorumludur.


Sonuç olarak, gerek madenciler ve yöre halkı açısından gerekse Türkiye halkı açısından sağlıklı bir çevrede yaşam hakkına saldıran, tarımı ve doğayı yok eden, işçi sağlığı ve güvenliğini yok sayarak madencilerin canına kast eden sermayenin tahakkümüne karşı güçlü bir mücadeleye ihtiyaç duyduğumuz aşikâr. Sarı sendika Türkiye Maden İş’in, Anagold’un, siyasi iktidarın ve onunla özdeş olan düzen muhalefetinin yarattığı bu düzene ve sömürüye dur demek için dayanışarak, birleşerek ve direnerek mücadele etmek dışında başka bir seçeneğimiz yok. İliç’te tam da facianın hemen öncesinde 350 maden işçisinin Bağımsız Maden İş’e üye olarak gösterdiği iradeyi destekleyerek ve büyüterek zafere ulaşmak için çalışmak zorundayız. Doğayı talan eden, halkın ve işçilerin yaşamına kasteden sermaye düzenine karşı kararlılıkla mücadele ederek kazanacağız!


Yaşasın emekçi halkların hayatları, emekleri, ve toprakları için ebedi mücadelesi!


[1] https://www.tmmob.org.tr/icerik/erzincan-ilic-altin-madeni-derhal-kapatilmalidir

[2] https://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=17206&tipi=17&sube=0

[3] https://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=17206&tipi=17&sube=0

[4] https://e-komite.com/2022/ilicten-firata-siyanur-akiyor/

[5] https://sendikalmucadele.org/sari-tas-katliamina-devam-ediyor-doc-dr-savas-karabulut/

[6] https://gazeteoksijen.com/amp/turkiye/cefasi-bize-sefasi-kanadaya-157363

[7] Friedrich Engels, İngiltere’de Emekçi Sınıfın Durumu, Çev. Yurdakul Fincancı, Sol Yayınları, Ankara, 1997, s. 359.

[8] https://twitter.com/umutsenekoloji/status/1757431110793941367

[9] Karl Marx, Kapital I. Cilt, Çev. Alaattin Bilgi, Sol Yayınları, Ankara, 2015, s. 230.

[10] https://s22.q4cdn.com/546540291/files/doc_presentations/2024/Feb/SSR-Mining-2024-Business-Outlook-Investor-Presentation.pdf

[11] Ayrıca bkz: https://www.birgun.net/haber/su-firatin-suyu-akar-siyanurludur-461626

[12] Ayrıca bkz: https://haber.sol.org.tr/haber/katliamin-yasandigi-madende-kapasite-artisi-murat-kurum-onayli-3-katina-cikarilmis-390522

[13] https://e-komite.com/2022/ilicten-firata-siyanur-akiyor/

[14] Örn., bkz: https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2019/06/26/ayagina-asit-dokulen-isci-isten-cikarildi

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler