spot_img
spot_img
Ana SayfaAmazonBessemer Yenilgisi: Amazon işçileri neden sendikalaşmaya karşı oy verdiler? - Felice Mometti

Bessemer Yenilgisi: Amazon işçileri neden sendikalaşmaya karşı oy verdiler? – Felice Mometti

Amazon’un dünyanın dört bir yanındaki depolarında sendikalaşma hızla devam ederken, Alabama Bessemer’da işçilerin örgütlenme mücadelesi sandıkta muvaffak olamadı. Bessemer örgütlenme mücadelesinin, Amazon Iş-SEN (Amazon Labor Union) gibi bağımsız sendikalardansa, bürokrasi sendikası PTBMS ile nasıl bir liberal pasif direniş yolundan yürüdüğünü ve nihayetinde işçilerin desteğini kaybettiğini anlatan bu yazıyı sizlerle paylaşıyoruz. Viewpoint, bürokrasi sendikalarının sermayeyle kurdukları dirençli çıkar ilişkilerini Bessemer özelinde masaya yatırıyor.

Amazon Bessemer deposundaki sendikalaşma oylaması şüphesiz ki yakın Amerikan tarihindeki en çok takip edilmiş sendika oylamalardan biri oldu. Öyle ki, Amazon Bessemer deposu çalışanlarının haklarından öte politik bir yüzleşmeye dönüştü. Amazon işçileri, Amerikan Senatosu’nun Mali Bütçe Komitesi tarafından ağırlandı. Futbolcular ve Hollywood oyuncuları işçilere desteklerini ifade ettiler. Başkan Biden bile olaylara karışarak sendikalaşmanın Amerikan orta sınıfını geri getirmesi gerektiğini, işçilere sendikaya katılmalarını söylemek kendisine düşmese de sermaye şirketlerinden örgütlenmeyi engelleyecek bir baskı gelmemesi gerektiğini belirtti. Oyların sayımı canlı olarak iki yüz gazeteci, avukat, gözlemci, sendikacı ve Amazon yöneticilerine yayınlandı.

“Ticaret Dostu” Şehir

Bessemer, Alabama’nın şehir merkezine yakın, üç yüz bin nüfusu olan küçük bir şehir. Şehrin yüzde yetmişi Siyah Amerikalılardan oluşuyor ve her dört kişiden biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bessemer, aynı zamanda Demokrat Parti’nin bir çeşit tımarı: Siyah bir belediye başkanı ve üyeleri ağırlıklı kadınlardan oluşan beşi Siyah ve sadece ikisi beyaz bir şehir heyeti yerel yönetimi oluşturuyor.

Temmuz 2018’de Amazon’un lojistik merkezi için oluşturulan yerleşke planı oybirliğiyle kabul edildi: plan ilk aşamada 1,500 iş yaratacaktı ve başka aday şehirlerle arasında e-ticaret şirketine tedarik edilecek “teşvik primleri” üzerinden geçmiş kıyasıya bir rekabet sonrası Bessemer lehine onaylanmıştı. Bessemer yerel yönetimince teşvik edilen bu ticaret dostu kampanya, içine Jefferson idari bölgesini ve Alabama eyaletini de zamanla dahil etti. Lojistik merkezi için öne sürülen teşvik paketleri şehir, idari bölge ve eyalet arasında 60 milyon Amerikan dolarına tekabül ediyor. Teşvik manevraları önemli vergi indirimleri, ticari lisansları, arazi alımı ve inşaat izinleri için ciddi seviyede maddi ve bürokratik desteği içinde barındırıyor. Bessemer Lisesi ve Lawson Şehir Üniversitesi’nin binaları ise iş gücünün seçilip eğitmesi için Amazon’un kullanımına açılmıştı. Hatta müfredata robotlarla alakadar dersler eklenmiş, “işe hazır” lojistik programları Amazon partnerliğinde okullara getirilmişti.

Lojistik merkezi geçen Mart ayının sonunda operasyona açıldı ve sadece birkaç ay içerisinde, pandeminin getirdiği e-ticaret talebiyle birlikte, öngörülen 1,500 işçi sayısı 5,800’e kadar yükseldi. Teşvik paketleri, kurumsal değişim ve müfredat reformu, arazi ve emlak marketinin yeniden yapılandırılmasıyla Bessemer’de lojistik merkezin açılışı şehri ve etrafını derinden etkileyen bir tsunamiye dönüştü.

Lojistiğin Gücü

2020’de Amazon dünya genelinde 430,000 kişiyi işe aldı ve 390 milyar Amerikan doları değerinde kazanç ve 22 milyar Amerikan doları değerinde kar elde etti. An itibariyle 1.3 milyon işçisi ve 500,000 adet taşeron kuryesi var. Amerika Birleşik Devletleri’nde 900,000 işçi sekiz yüz farklı Amazon lojistik merkez ve deposunda çalışmaktalar. Pandemiyle birlikte lojistik sektörü günümüz küresel sermaye düzeni ve kapitalizminin omurgası haline geldi.

Amazon, bu düzendeki önemli yerini, farklı kurumsal seviyelerde agresifçe lobi kurmanın ötesine geçerek sömürüyor. Fakat Amazon’un sadece geçen sene lobi eforları için harcadığı 20 milyon dolar, aslında şirket tarafından ikinci plana atılmış bir pratik. Amazon her yönüyle bir politik blok: Demokrat Parti’ye sıkıca bağlı, Wall Street’deki ana finansal oyunculardan, küresel bir sermaye canavarı, depolarını kondurduğu noktaların yerel sosyal düzeninde etkili bir varlık, Prime Video, müzik servisleri ve Washington Post gazetesinin sahipliğiyle önemli bir medya şirketi. Böyle bir güç odağına sahip bir şirketin politikacı ve temsili kişiler aracılığıyla federal ve eyalet yönetiminde çarkları kendi yönüne çevirtmeye artık ihtiyacı yok.

Bu çoklu seviye güç odaklanma stratejisini sürdürebilmek için, Amazon’un tümüyle kendi hür iradesi ve isteğiyle organize ettiği bir iş düzenine, büyük verinin fütursuzca kendine mal edilmesine ve hiyerarşik bir şekilde işleyen bir emir-komut zincirine ihtiyacı var. Bu bahsedilen yapılanma Amazon işçisinden mümkün bütün artı değeri sıkıp çıkarabilmek için gerekli iş bölümünün, kapitalist hiyerarşi aracılığıyla peydahlanmış algoritmik öznesizlik, video gözetleme ve iş gücünün kontrol ve tanzim etme mekanizmalarıyla bir araya gelmesini şart koşmakta. Her tökezleme, her yavaşlama veya tıkanıklık bütün üretim ve lojistik akışını etkiliyor ve Amazon’a gidere mal oluyor. Tam da bu sebeple Amazon birliktelikteki gücünü iş yerine getirebilecek bütün işçi organizasyonlarına şiddetle karşı.

Bu bütüncül kontrol modeli, neredeyse bir felsefe olarak, son birkaç aydır Başkan Biden’in kabinesiyle çatışmaya başladı. Bunun Amerikan başkanının, işçilerin haklarını önemsemesiyle en ufak bir alakası olmadığı kesindir. Amazon kendini geleneksel politik mekanizmaların boyunduruğundan kurtardı, ancak Biden bu kurumları güncelleştirerek tekrar hayata döndürmek istiyor. Biden’in federal devletin pandemi sonrası şekillenecek sermaye düzenine kendini etkili bir aktör olarak geri sokması planı Amazon’la arasında anlaşılması güç bir çatışma yarattı. Biden saati 15 dolarlık asgari ücret düzenlemesini Amerikan Kurtarma Planı yasa tasarısından geri çekerse, Amazon bir medya kampanyası aracılığıyla 15 dolarlık asgari ücreti ulus geneli depo ve merkezlerine sunar. Amazon, eğitim, yönetim ve sömürge modelini yozlaştıracağı için tek bir deponun sendikalaşmasına izin vermediğinde, Biden yönetimi işçilerin haklarını savunuyormuş gibi görünüyor. Bu körpe tansiyon seyre devam ederken çatışmanın akıbeti henüz belirsiz.

Sendika Denen Krizde Bir Şirket

Artık “sermaye sendikacılığı” bile Amerika Birleşik Devletleri’ndeki birçok sendikanın kendini içinde bulduğu vaziyeti açıklamaya yetmiyor. Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası’nın hikayesinde örgütlenmeye yaklaşımlardaki değişim sonucu doğan “girişimci sendikacılık” belası bariz: emekçilerin 60’ların sonundan 70’lerin yarısına kadar azimle yürüttüğü devrimci kavganın örgütü olan sendika, yönetimin Fiat-Chrysler ile giriştiği yolsuzluk dolayısıyla federal mahkeme tarafından hukuki takibe konuyor. Sermayeden bağımsızlığın bir zamanlar sembolü olan sendika, General Motors’un ilk hisse sahibi haline geldiği yetmezmiş gibi, adına hisselerin yönetimini dünyanın en büyük gölge bankası BlackRock’a teslim ediyor. Aynı sendika 2011 ve 2015 yıllarında otomobil endüstrisi sözleşme müzakereleri sırası ikinci en büyük hissedarı olduğu General Motors ve Ford’a karşı Fiat-Chrysler’i uzlaşmada kayırmak için el altından rüşvet alıyor.

Amerika Birleşik Devletleri sendikalarının başına dert olan finansal krizin kaynakları yapılanmanın pahalı maliyeti, fahiş sayıda resmi çalışanın sendikalarda bulundurulması, emekli fonlarının ve sağlık sisteminin yetersizliğine atfedilebilir. Misal, bütçe açığına düşeyazan Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası bir çözüm olarak üyelik ücretlerini arttırarak, “müşteri” yelpazesini genişletti. Şimdi Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası sadece otomobil işçileri değil, aynı vakitte çiftçilerin, üniversite araştırmacılarının, sağlık sektörü çalışanlarının ve hatta memurların sendikası. Ancak bu genişleme sendika farklı sektörleri örgütlemenin peşine düştüğü için değil, tam tersine finansal çöküşü durdurmak istediği için tasarlandı. Peki Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası diğer sendikalar arasında bir istisna mı? Evet, zira yolsuzluğu iş bilen sendika yönetimi yapılanmanın çöküşüne aracı oldu. Ve hayır, çünkü son on senede yolsuzluktan hüküm giyen sendika yönetimleri Teamsters, SEIU, Amerika Öğretmenler Federasyonu ve daha nicelerini kapsıyor.

Perakende Toptancı ve Büyük Mağazalar Sendikası (PTBMS), Bessemer Amazon deposundaki sendikalaşma oylamasını talep eden sendika, bu yozlaşmanın hiçbir yönünden muaf değil. PTBMS 100,000 üyesi olan bir sendika olmasına rağmen – yarısından fazlası New York eyaletinde – finansal ve yapısal zorluklar yaşamakta. Yirmi üç senedir sendikanın başında olan Stuart Appelbaum Demokrat Parti Ulusal Komitesi’ne üye ve hatta 1996’dan 2020’ye kadar Demokrat Kongre temsilcisi. Appelbaum aynı zamanda Biden ve kendisini New York Bölgesel Ekonomik Kalkınma Konseyi’ne atayan New York belediye başkanı Andrew Cuomo’nun sadık bir destekleyicisi. Birleşik Devletler’deki en büyük sendika federasyonu olan AFL-CIO’nun da eş başkanlığını yapıyor. Sırf PTBMS başkanlığı için aldığı yıllık maaş 300 bin Amerikan dolarından fazla. Diğer ulusal yönetici komite üyeleri ise ortalama olarak senelik 250 bin Amerikan doları kazanıyorlar. PTBMS üyeliği işçiler için 950 Amerikan doları, halbuki resmi olmayan görüşmelerde Amazon işçilerine üyeliğin en azından ilk birkaç sene 500 doların üzerine çıkmayacağı söylenmişti. Birkaç bin Amazon işçisinin sendikaya üyeliği, batmak üzere olan sendikaya can hattı olacaktı. Özel sektörde sendikalaşmanın iş gücünün yüzde altısına düşüşü salt şirketlerin ve patronların sendika karşıtı tavrı ve örgütlenmeyi kırma çabalarından kaynaklanmıyor. İşçiler gittikçe kendilerini iki şirket arasında buluyor: işveren ve sendika.

Beklenen Bir Yenilgi

Peki PTBMS gibi bir sendika nasıl Bessemer’daki duruma dahil oldu? Geçen yazın sonunda, Bessemer lojistik merkezinin açılışından birkaç ay sonra, Amazon algoritmasının dikte ettiği ölümcül düzene dayanamayan bir grup işçi örgütlenmeye başladılar. Amazon’un tedarik ettiği saati 15 dolarlık maaş ve sağlık hizmeti destekleri, çalışmanın oldukça yıpratıcı olduğu ve hayli hiyerarşik bir emir komutasıyla işleyen çalışma ortamını daha insani kılmıyordu. İşçiler, Mart ayının sonundan itibaren Chicago ve New York’taki Amazon merkezlerindeki örgütlenmeler gibi, grev de dahil olmak üzere, daha militan mücadele biçimlerini uygulamamaya karar verdiler. Daha önce sendikacılıkla uğraşmış tecrübeli emekçilerin tavsiyesi üzerine, yürürlükteki iş kanunlarının öngördüğü yolun izlenmesine karar verildi. PTBMS, üyeleri arasında tavuk yetiştiriciliği, sağlık, kamu istihdamı ve temizlik sektörlerinde istihdam edilen işçilerin yani sıra perakende işçileri de olduğu için örgütlenmeye destek sağlamaya uygun görüldü. Aralık ayı sonunda PTBMS’ye iki bin üyenin ön katılımı sağlandı. Bu ön katılım Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu’na bir referandum talebinin iletilmesini mümkün kıldı, ve pandemi sebebiyle posta yoluyla gerçekleşecek oylama 8 Şubat-29 Mart tarihleri arasına alındı.

Oylama öncesi seyreden elli gün boyunca Amazon, onlarca danışman ve fenomeni harekete geçirdi, websiteleri oluşturdu, Twitter ve WhatsApp’ta çalışanlara sendika karşıtı mesajlar gönderdi ve mesai saatleri içinde katılım zorunlu olan yüzlerce toplantı yaptı. Amazon, gazete, radyo ve televizyonlarda yürüttüğü kampanyası için bir pazarlama şirketine günde 10.000 dolar ödedi ve tesis günlerce polis tarafından kuşatıldı. Sendika karşıtı anlatı dört noktaya odaklanmıştı. (1) Amazon’un başlangıç ücreti Alabama’daki yasal asgari ücretin iki katı, sendikalar Amazon’un inisiyatifiyle değil. (2) Sendikalarda yolsuzluk diz boyu. (3) Sendika üyelik ücretleri gereksizce fahiş ve sendikaya katılmayanlar bile azami bir üyelik ücreti ödeme riskini göze almak zorundalar. (4) Amazon, ırk, cinsiyet ve cinsel yönelim temelinde ayrımcılık yapmıyor, ancak öyle ki Bessemer’de işe alınanların %85’i Siyah ve çoğunlukla kadın.

Bir diğer yandan, bu koşullar altında Stuart Appelbaum’un sermaye sendikası, üyelerini protestoya davet etmekten kaçındı ve diğer Amazon merkezleri ve diğer sendikalarla dayanışmaya çağırmadı. Tersine, Amazon’da sendika mücadelesini 1960’ların Siyahların medeni hakları için verilen mücadeleye benzeterek Amazon’a sosyal medyada meydan okudu. Bu yaklaşım, işçilerin sömürülmesini öngören düzenin medeni hakların kazanılması için mücadele verilmiş ırkçı düzenle aynı kefeye koyarak, sömürü, ırkçılık ve medeni hakların birbirleriyle olan karmaşık ilişkilerini basitleştirdi. Dolayısıyla, Birmingham bölgesindeki Siyah topluluklar içinde kayda değer bir destek bulamadı. Yaklaşımın yavanlığından tahmin edileceği üzere, Black Lives Matter desteğiyle Amazon’a karşı düzenlenen oturma eylemine katılım kayda değer değildi. Fakat sendika yalpalarken Amazon, medyada başarıyla yürüttüğü kampanyayı, işyerinde çalışanları koşullandırma ve şantaj yapma eylemleriyle eklemlendiriyordu. Yanıt olarak PTBMS, Amazon modeline ve onun çok yönlü sömürüsünün bölgedeki siyasal ve sosyal sonuçlarına hiçbir zaman saldırmadan, politikacıların, kamuoyundaki kişilerin ve sendika liderlerinin destek açıklamalarına odaklandı.

29 Mart 2021’de sendikalaşma hamlesinin merkezi olan Bessemer, Ala’da Bir RWDSU sendika temsilcisi,elinde bir pankartla lojistik deposunun önünde. (Elijah Nouvelage / Getty Images)

Nihayetinde, sadece %55’i geçerli olmak üzere toplam 3,215 oy kullanıldı. Denetleme, meşru sayılmayan 500’den fazla kartın geçerliliği konusunda Amazon tarafından devam eden ısrar ve anlaşmazlıklar nedeniyle yaklaşık on gün sürdü. Sendikalaşma karşıtları 1,798 oyla kazandı. Sendika Aralık ayında toplanan ön katılımın yarısından azına denk gelen 738 oy aldı. Sonuç, PTBMS’nin örgütlenme kampanyasını nasıl tutarsız ve başarısızca yürüttüğü ve Amazon’un işçilere şantaj yapmak için kullandığı araçlar düşünüldüğünde, ağır fakat ne yazık ki beklenen bir yenilgi. Şimdi yeni bir oylama yapılması için Amazon’a karşı bir temyiz savaşı başlayacak ve maalesef bu savaş aylarca sürebilir. Fakat bu sırada, Bessemer lojistik merkezinde birçok şey değişecek: Amazon bazı tavizler verecek ve sendika örgütlenmesinde sesi en çok duyulmuş işçiler işten atılacak. Bessemer’de kazanılacak bir sendikalaşma zaferi, sembolik ve politik öneme sahip olacaktı. Diğer Amazon merkezlerinde ve depolarında gelecekteki örgütlenmeler için emsal temsil edecekti. Jeff Bezos’un şirketinde yalnızca emekçilerin pasif direniş yapmadığını, aynı zamanda örgütlenmenin ve savaşmanın mümkün olduğunu gösterecekti. Tam anlamıyla, Amazonians United ağının yaptığı ve yapmaya devam ettiği gibi, sermaye sendikacılığına karşı bir alternatif biçimde.


Çeviren: Oya Gürsoy

Düzenleyen: Ceyda Pektaş

Orijinal metin: The Bessemer Debacle: Why Did Amazon Workers Vote Against Unionization?

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler