spot_img
spot_img
Ana SayfaRöportajÖzel Eğitim Kurumlarında Neler Oluyor? II- Gizem Balcı

Özel Eğitim Kurumlarında Neler Oluyor? II- Gizem Balcı

Özel Eğitim Kurumları’na dair genel bir perspektiften ilk yazımızda bahsetmiştik. Devlet ve sermaye iş birliği ile ticarethaneye dönüşen eğitim kurumları gerek çalışanlar gerek öğrenci ve veliler için gittikçe daha kötü koşulların hâkim sürdüğü bir alan haline dönüşüyor. Özel Eğitim Kurumları’nda sendikalaşma yasal olarak mümkün olsa da pratik olarak herhangi bir yansıması bulunmamaktadır. Öğretmenler senelik sözleşmeler ile çalışılıyor ve bir gerekçe göstermeden işten çıkartılabiliyor. Bunun yanında ise işveren ‘dostluğu’ öğretmenlerin hak arama mekanizması üretmesine karşı bir engel olarak çıkıyor.

Özel Eğitim Kurumları’nda 11 senedir çalışan bir öğretmen ile kurumlarda işleyen süreç ile ilgili konuştuk. Geçen sene çalıştığı kurumdan bir gerekçe gösterilmeden işten atıldığını ve birlikte çalıştığı öğretmenlerin tamamına yakınının iş akdinin feshedildiğini belirten Hülya öğretmen; “İşveren yerimize işkur’dan öğretmenler getirdi. Böylelikle devlet teşviki ile ödemelerini gerçekleştirecek ve cebinden çok az para çıkacak. Bizlere ise hiçbir gerekçe sunmadı. Performansımız ile ilgili yıl içinde dahi hiçbir uyarı almamıştık. Her sene sözleşme yenileme süreçlerinde aynı şeyleri yaşıyoruz. Yoğun stres altında, sabahtan akşama kadar derse girmek zorundayız ve aldığımız maaş ise oldukça yetersiz. Devlete giremedik diye bir de bizi suçluyorlar, bu durum size reva diye düşünüyorlar. Hakkını arayabilen ne kimse ile karşılaştım ne de buna cesaret edebileceğimiz bir noktadayız” dedi.

Çalıştığınız eğitim kurumunda ne kadar süre görev yaptınız? Aldığınız ücret nedir? Çalışma koşullarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?

Yaklaşık 2 yıldır bu özel kurumda çalışıyorum. Sosyal haklarımız, sağlık güvencemizden ibaret. Yemekhanemiz ve yolumuz zaten karşılanmıyor. Ayrıca her ay maaşa yatırılan, aile, ev, bakım için ek ücret ödemesinden de yararlanamıyoruz. Ben 3 bin liraya anlaşmıştım kurum ile fakat resmi olarak görünen asgari ücret idi. Böylelikle sigortamız asgari ücret üzerinden yatırılıyor. Maaşımızın gerisini ise elden alıyoruz. Çalışma saatlerimiz ise yasal olarak 40 saati geçmemeli. Ama bir denetim olmadığından çoğu zaman ek dersler ile etütler ile 40 saatin üzerinde ders yapıyoruz. Bu ek dersler ise hiçbir şekilde ücretimize yansıtılmıyor.

Sözleşmeli öğretmenliği size ve işverene sağladığı haklar açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sözleşmeli öğretmenlik tamamen çalışan aleyhine bir durum. Yapılan sözleşmelerde sözleşme süresi 1 yıllık. Her sene sözleşmenin yenilenmesi gerekiyor, yoksa işe devam edemiyorsunuz. Sözleşme yenileme dönemi öğretmenin verimli eğitim verebilmesi kadar, işverenin kendi çıkarları doğrultusunda çalıştırabileceği öğretmenlere yönelmesine sebep oluyor. Daha uzun saatlere itiraz etmeden ve daha düşük ücret ile çalışacak öğretmenler tercih ediyorlar. Öğretmenin performansı iyi hadi devam edelim olmuyor.

Benim çalıştığım kurumdan atılma sebebimde bu oldu. 11 senelik öğretmenim ama sözleşmem yenilenmedi. Çünkü İş Kur destekli öğretmenlerin sağladığı kolaylığı işverene sağlamıyordum.

Özel sektörde bu tamamen patronun inisiyatifine kalmış bir durum. Sene daha dolmadan sözleşme yenilenecek mi, nerede çalışayım, kiminle görüşmeyelim diye endişe duymaya başlıyoruz. Bu süreç psikolojik olarak çok ağır geçiyor.

Ayrıca ilk sözleşme yapılırken belirlenen ücret de tamamen hiçbir yasal sınırlama, alt-üst limit olmadan, patronun ilk görüşme anındaki isteğine bağlı olarak belirleniyor. O an ki tavrı, tutumu ve açıkçası keyfi ne kadar isterse sana o kadar bir ücret teklif ediyor.

Patron en fazla nasıl kar ederim diye düşünerek bir eğitim kurumu işletirken, öğretmen bu keyfiliğin psikolojik baskısı altında eziliyor sürekli. Ben bu sözleşmeli öğretmenliğin, eğitimde özelleşmenin tamamen öğretmen aleyhine olduğunu düşünüyorum.

İşten çıkarılma süreciniz nasıl gerçekleşti? İşten çıkartılırken sunulan gerekçe neydi? Sizce işten çıkartılmanız devletin İşkur’a bağlı işçi alımı ile işveren yükü hafifletmeye yönelik politikası ile bağlantılı mı?

Bizim iş akdimiz zaten bir senelik. Yukarıda anlattığım süreç gibi her sene ağır stres altında bir sözleşme yenileme dönemi oluyor. Normal de Pazartesi sözleşme yenilecek, Pazar günü çağırıp seneye sizinle çalışamayacağız diyorlar. Öncesinde herhangi bir uyarıda bulunmuyorlar, keza arkadaşlarımıza da bir uyarı da bulunmadılar. Bu süreçte yeni kurum bulmak da zor oluyor. Biz hepimiz de zorlandık.

İşten çıkartırken herhangi bir yasal gerekçe sunmadılar. Yalnızca karşımıza geçip biz kadro değişikliğine gidiyoruz, o yüzden sizi işten çıkartacağız dediler. İş Kanunu’ndan herhangi bir neden gösteremediler. İşten çıkartılırken sigorta üzerinden gösterilen işten çıkartma kodumuzda 4 nolu kod. Bu da şu demek oluyor; Belirli süreli işçi sözleşmesinin hiçbir haklı sebebe dayandırılmadan işçinin işten çıkartılması.

Özel eğitim kurumları dahi tüm özel sektör kurumları bu süreçte tamamen işkur olayına yöneldi. Bu devletin patronların sağlamış olduğu bir avantajdır. Açıkça devlet ile kurum işletmecileri iş birliği yapıyor diyebilirim. Bu arada İşkur’a bağlı olmayan öğretmenler ise tamamen olumsuz etkileniyor. Biz özel sektör de çalışan öğretmenlerin zaten beklentileri çok düşük ve zor koşullarda çalışıyoruz.

İşten çıkartıldıktan sonra tazminat hakkınız doğuyor. Sizin bu hakkı talep etmeniz yeni kurumlara başvururken önünüze bir engel olarak çıkıyor mu?

Evet. Şöyle bir şey, zaten biz önce istifa etmeye zorlandık. Bize işverenimiz, özel sektörde hiçbir patronun tazminat vermediği ve hiçbir işçinin de bunu talep etmediği minvalinde bir açıklama yaptı. Ben 3 sene önce de çalıştığım Temel Lise’den bu şekilde çıkartılmıştım. O zaman tazminat hakkımı alabilmiştim. Patrona bunu söylediğim de tabii ki de sesini çıkaramadı. Fakat bize hakkımız olanı vermemek için gerçeğe uygun olmayan söylemlerde bulunup, istifaya zorlama yönetimini de kullandı.

Ben bu kuruma başvururken eski çalıştığım yerden tazminat talep ettiğimi söylemiştim. İlk girerken herhangi bir sıkıntı yapmadı bu konuda. Ancak iş kendisine dönünce tam aksi şekilde davrandı.

Şöyle bir şey de var. Özel Eğitim’de sürekli sözleşme feshi durumları olduğu için çok fazla kurumda çalışıyorsun. Yeni bir yere başvururken de patron bakıyor çok fazla kurum var ve bu durumdan hoşlanmıyor. Benim hepsine oturup tek tek açıklama yapmam bekleniyor. Patronların keyfiyetine dayalı bu sözleşme sonlandırma durumu bizim yeni bir yere başvururken önümüze kocaman bir olumsuzluk olarak çıkıyor.

Diğer bir nokta da tazminat talep ettiğin için yeni kurumun seni kabul etmemesi. Ben daha birkaç ay önce bu olayı yaşadım. İş başvurusuna gittiğim kurumun sahibi, öncesinde çalıştığım yerin patronu ile arkadaştı. İşe alımdan önce referans için arayacağını söyledi. Ben durumu açıkladım aslında, ben tazminat talebinde bulunduğum için olumsuz bir şekilde beyanda bulanacağını ve bu olumsuz beyanın öğretmenliğim ile alakalı olmadığını söyledim. Görüşmemiz gayet olumlu geçmesine rağmen, sonucu bu yüzden olumsuz oldu. Bütün kurumlar bu şekilde işlemese de çoğu kurumda bu iş böyle işliyor maalesef. Bazı arkadaşlarımız; buradan tazminat alırsam ileri de işsiz kalabilirim diye çekiniyorlar ve direk haklarını bile talep edemiyorlar mesela. Hiç birimizin çalışmama gibi bir lüksü yok çünkü.

Devlet 4+4+4 diye bir sistem getirdi, devlet okullarında giderek artan bir imam-hatipleşme görülüyor. Eğitim ise temel lise ücretlerinin bir kısmının devlet tarafından karşılanması gibi teşviklerle tamamen özelleştirilmeye çalışılıyor. Siz eğitimin özelleştirilmesinin çalışanlar için güvencesiz koşullara, öğrenim görenler içinde eşitsiz bir eğitim platformu oluşturacağına sebep olacağını düşünüyor musunuz?

4+4+4 ve özelleştirmenin, imam hatiplerin önünün açılmasına dair bir yöntem olarak kullanıldığını düşünüyorum. Öğrencilerin bilimsel ve evrensel bilgiye ulaşılmasının önüne geçilmesi, daha olgunlaşmadan yoğun din eğitimi verilmesi, öğrencileri kaliteli bir eğitimden mahrum bırakıyor. 4+4+4 sistemi ise bu 4 yıllık eğitim süreçlerinin farklı okullarda eğitime sevk etmesinin de o yaşta bir çocuk için uygun olduğunu düşünmüyorum. Bu durum çocuğun alıştığı çevreden koparılmasına ve sosyal ilişkilerinde olumsuzluğa sebep oluyor.

Özel Eğitim kurumlarında sendikal faaliyetler yürütülüyor mu? Siz yaşanan bu olumsuzluklara karşı herhangi bir örgütlenme faaliyeti içinde yer aldınız mı?

Benim bildiğim kadarıyla böyle bir sendikal faaliyet yok. Kamuya bağlı öğretmenlerin Eğitim-Sen gibi sendikalar altında örgütlendiğini, eylemler yaptığını görüyoruz fakat biz hiç böyle bir şey yapamadık. Yine bildiğim kadarıyla bu sendikal özel eğitim kurumlarına ait bir konuya tüzüklerinde yer vermiyor. Özel eğitim kurumlarında zaten sendikalaşma karşıtı bir tutum oluşmuş ve kalıplaşmış. Buna karşı da bir şey yapmamızı istemiyorlar, izin de vermiyorlar.

Şöyle bir durum var bir de; biz bir yandan da atanamayan öğretmenler olduğumuz için kendimizi yetersiz hissediyoruz ve hissettiriliyoruz. Bu durumda da hak arama durumu iyice zorlaştırılıyor. Bir yandan da git gide artan özelleştirme varken, tüm devlet okullar özelleştirilmeye çalışılıyorken, yeni okullar açılıp istihdam sağlanmıyorken nereye atanacağız? İstihdam sağlanmıyor, özel kurumlarda çalışmaya mecbur bırakılıyor ama tabii bunu bu şekilde görmemiz de istenmiyor. Yetersizlik psikolojisi ile tüm kötü şartlara mecbur hissedip işverenin keyfine göre çalışma hayatımıza devam edilmemiz isteniyor.

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler