spot_img
spot_img
Ana SayfaHaber“Asgari”de Yaşayanlar - 2

“Asgari”de Yaşayanlar – 2

Bu yazı 06.12.2015 tarihinde guvenlicalisma.org ‘da yayınlanmıştır.

Seçim süreci bitti. AKP yarattığı baskı, şiddet ve belirsizlik ortamıyla oyların yarısını alarak tek başına yine iktidara geldi. Geniş emekçi kitleler “biz tek başına iktidar olmazsak kriz olur, işsizlik olur, yoksulluk olur” söylemi ile korkutularak oyları “onayları” alındı.
 
Hükümet kurulur kurulmaz ülke son hızla bir dizi krizin içerisine sürüklendi. Rusya ile olan uçak krizi, gazetecilerin tutuklanması ve Tahir Elçi’nin katledilmesi ile birlikte ülkemiz bir bilinmezliğe doğru hızla sürüklenmeye başladı.
 
AKP hükümeti Çalışma Bakanı olarak partisinin teşkilatlardan sorumlu genel başkan yardımcısı Süleyman Soylu’yu atadı. Sermayenin bu tercihten fazlaca memnun olduğunu görüyoruz. Süleyman Soylu asgari ücret ile ilgili bir soruya “hükümetimizin taahhütleri yerindedir” diyerek asgari ücret tespit komisyonunu işaret etti. 
 
Görülen o ki asgari ücret 2016 yılı için 1300 TL olacak. Sermayenin ortaya çıkacak bu yeni maliyete ciddi itirazları var. Bu itirazların ilki 1300 TL ve üstü maaş alan işçilerin de aynı oranda zam isteyecekleri korkusu. İkincisi ise oluşacak prim tutarının maliyetinin yüzde 33 artacak olması. İktidar ise “siz de biz de buna katlanacağız” diyor ve ekliyor “merak etmeyin ekstra maliyeti en aza indirecek önlemleri alacağız.”
 
Yatırımlara verileceği vaat edilen teşvikler, bölgesel asgari ücret uygulaması, vergilerde ve SGK işveren paylarında indirim uygulamalarıyla sermayenin maliyetini en aza indirecek uygun ortam sağlanacaktır. Sermaye ve siyasi iktidar bu noktada asgari bir uzlaşmaya varmışlardır. 
 
Burada emekçilerin sözü ne olacaktır. Geniş emekçi kitleler “yetmez ama evet” diyerek durumu kabullenmişlerdir. Ancak bu kabulleniş, bu asgari ücret yeterlidir anlamı taşımamaktadır. Önümüzdeki süreçte yapılan bu artış, gelecek zamlarla birlikte eritilecektir. İşte bu noktada gerçek yaşamlar içinden kesitleri sergilemek, asgaride yaşayan emekçilerin yaşamlarına bakmak gelecek günlerde işçi sınıfının taleplerini belirlemede önemli rol oynayacaktır. 
 
KARACA AİLESİ
Fatma Karaca, 46 yaşında, evli ve bankacılık sektöründeki büyük ölçekli bir şirkette temizlik elemanı olarak çalışan taşeron bir işçidir. Bunun yanında ayda 4 defa yarım gün evlere temizliğe gidiyor ve aileye ek katkıda bulunmaya çalışıyor. Eşi Yılmaz ise uzun bir süre inşaat işçisi olarak çalışmış ama iş kazası geçirmesi sebebiyle sonradan nalburda çalışarak geçimini sağlamaya başlamıştır ve hala aynı işyerinde çalışmaya devam etmektedir. Ailenin her iki bireyi de haftada 6 gün çalışıyor. 
 
Karaca ailesinin çocukları yok; ancak akrabaları olan 19 yaşındaki üniversite öğrencisine, eğitim masraflarına destek olmak gibi maddi yardımdan öte manevi bir yakınlık duyduklarını belirtiyorlar. Aslen Erzurumlu olan aile İstanbul’un Esenyurt ilçesinde kredi ile aldıkları bir evde ikamet ediyor. 
 
Karaca ailesi iki kişilik bir aile de olsalar İstanbul’da asgari ücretle çalışmanın zorluğunu büyük oranda hissettiklerini ve gelir-gider dengesini en aza indirmek için gıdadan, ısınmaya kadar pek çok zaruri ihtiyaçlarını bir sonraki aya bölerek veya belli aralıklarla yakın akrabalarından yardım alarak sağlayabildiklerini ifade ediyorlar.
 
Bu koşullarda ailenin aylık gelir ve giderlerinin durumu Kasım ayı için aşağıdaki tablolarda görülmektedir:
Ailenin toplam harcamalarının yüzde 32’sini kredi ile aldıkları ev ödemesi, yüzde 20’sini gıda ihtiyacı ve yüzde 19’unu da kredi kartı borcu, harçlık, takı vb. giderleri oluşturmaktadır. 
 
Buna göre toplam harcamalar içerisinde “diğer” giderlerinin payının yüksekliği bize ailenin toplam gelirinin yeterli olmadığına işaret etmektedir. Ailenin aylık gelir durumunu ise aşağıda tabloda görebiliriz.
Yol parası içinde olmak üzere 2546 TL aylık ücretleri olan aile bireyleri, nadiren fazla mesai yaptıklarını ve bu zamanlarda da fazla mesai ücreti almadıklarını ifade ediyorlar. Karaca ailesinin aylık 3041 TL gideri olduğu bilinmektedir. Aile, Kasım ayında sadece aylık ücretleri ile geçinselerdi 495 TL açıkları olacaktı; ancak bu açığı önceki aylardan da öngören, bilen ve azaltmak isteyen aile, ek gelir yaratmak amacıyla Fatma Karaca’nın ev temizliğinden gelen 320 TL gelir ile ay sonunu 175 TL gelir-gider açığı ile tamamlayabilmiştir. Fatma Karaca’ya “Aralık ayında bu açık neden ve ne kadar olur? Bu durumda ne yapmayı planlıyorsunuz” diye sorulduğunda verdiği cevap şu şekildedir:
 
“Evde henüz doğalgaz yakmadık ve eşim de ben de hastalanacağımızı bile bilsek battaniyelerle oturuyoruz. Bu ay üşüsek de yine de doğalgaz faturasından tasarruf ettik; yazın gelen fatura kadarını yani 20 TL ödedim. Mesela kış geliyor bot almam lazımdı ama onu da erteledim; öbür taraftan evlere temizliğe gittim. Yani anlayacağın Kasım ayında şanslıydık yine az borçlandık ama ertelediğim tüm bu şeyler Aralık ayında bana harcama olarak dönecek. Masraflar, faturalar artacak.  Kış da geliyor ne kadar erteleyebilirim ki? Zor hayat;  doğalgazı yakmasan hastasın, yakarsın fatura gelir borcu kapatayım derken daha fazla çalışırsın yine hastasın. En azından çalışarak hasta olayım, napayım…” 
 
Fatma Karaca’nın özellikle son cümlelerinde herkes için birincil olması gereken insan sağlığının, maddi zorluklar veya geçim derdi dediğimiz sebeplerle ötelendiğini, ertelendiğini ve Karaca ailesinin zaruri ihtiyaçlarından mecburen vazgeçtiğini görüyoruz. Bu noktada kapitalist düzende insan sağlığının önem derecesinin, bireyin ekonomik durumuna paralel olarak bireyin kaderine terkedildiğinin açık ve net ifadesi olarak Karaca ailesinde kendini göstermektedir.
 
Karaca ailesinin gelir-gider dengesini, Eylül ve Ekim 2015 dönemleri için kamuoyu ile de paylaştığımız Çınar ve Akbulut ailelerinin karşılaştırması üzerinden de bakabiliriz. Aileler sırasıyla aylık gelirlerinin yüzde 7, yüzde 12 ve yüzde 6’sını gelir-gider açığı olarak belirtmişlerdir.
Bu verilere bakıldığında ortaya kısmi de olsa bazı sonuçlar çıkmaktadır:
  • Mevcutta ve önümüzdeki süreçte uygulanacak asgari ücret işçilere insanca bir yaşam sunmadığı gibi, “asgari” bir yaşamı bile zor kılmaktadır. Karaca ailesi 2 kişilik bir aile olmasına rağmen aldığı ücretle geçinememektedir.
  • 2016 yılında uygulamaya girecek olan yeni asgari ücret 1300 TL de işçilerin barınma, gıda, sağlık, gibi temel ve zaruri ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik değildir. İşçi ay sonunda gelir-gider dengesini ya borçlanarak ya başka birinden yardım alarak ya da temel ihtiyaçlarından mümkün oldukça kısıntı yaparak ve ek işlere giderek sağlayabilmektedir.
  • Bu nedenle önümüzdeki dönem uygulanacak olan asgari ücretin yeterli olabilmesi için işçinin belli harcamalarının devlet tarafından doğrudan karşılanması gerekir ki işçi herhangi bir gelir-gider açığı vermeden ay sonunu getirebilsin. Örneğin Karaca ailesi toplam aylık geliri ile ay sonunda 175 TL verdiği açığı, yol parasının yani ulaşımın ücretsiz olarak aileye sağlanmasıyla kısmen kapatabilir. Sadece aldıkları ücret ile ortaya çıkan 495 TL açığı ise, -ki asgari ücret tartışmalarına referansla işçinin esas gelir-gider açığı bu olmalıdır- eğitim, ulaşım, iletişim ve ısınmanın ücretsiz olmasıyla kapatılabileceği görülmektedir.
  • Asgari ücret, açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi düzeyler belirlenirken; ülkenin nüfus yapısı, devletin nüfus politikaları mutlaka göz önüne alınmalıdır. İdealize edilmiş 4 kişilik aile parametresi nesnel değildir.
Sonuç olarak seçim sürecinde, işçiler arasında hayli tartışma ve beklenti oluşturan asgari ücretin 1300 TL olması da işçilerin, emekçilerin insanca yaşam koşullarını sağlayamamaktadır. AKP hükümetinin yeniden iktidara geldiği bu dönemde, işçiler, emekçiler, sendikalar ve diğer emek hareketlerinin üzerindeki baskıların günden güne arttığı görülürken “insanca yaşam talebi” daha vurgulanır olmaktadır.
Hazırlayanlar: Saniye Kesici, Coşkun Canıvar, Ahmet Çakır
spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler