Ahmet Bayram 9 Ağustos günü Bursa Nilüfer’de çalıştığı şantiyede 7. kattan aşağı düşerek hayatını kaybetti. Bayram 55 yaşında olmasına rağmen çocuklarının eğitim masraflarını karşılayabilmek için inşaatlarda çalışıyordu. Hiç bir önlem alınmayan şantiyede işverenler tarafından göz göre göre ölüme itilen Ahmet Bayram’ın oğlu Musa, babası için adalet arıyor ve herkesi destek olmaya çağırıyor. Musa’nın çağrısı şu şekilde;
Babam 09.08.20019 tarihinde Bursa Nilüfer İhsaniye Cumhuriyet Mahallesi Kır Sokakta yapımı süren şantiyedeki inşaatın 7. Katındaki iskeleden düşerek sessiz sedasız aramızdan ayrıldı. Her işçinin kaderi gibi onun başına gelen kaza mahiyetinde cinayet üst işveren-alt işveren-taşeron tarafından geçiştirilmeye çalışıldı. İşveren tarafından işçilere baskı kurularak olayla ilgili bilgi almamız engellendi. Ama biz öğrenmiştik BABAM 7. kattaki iskeleden düşmüş, alt kattaki iskelelere çarpa çarpa zemin kata kadar gelmişti. Düşünebiliyor musunuz? En basitinden bir file kurulmuş olması demek şu an babamızın aramızda olması demekti. Şimdi toplumun vicdanı olan tüm bireylerinin kendisine şunu sormasını istiyorum. Basit bir file ne ara bir insanın, bir emekçinin, bu işi mecbur yapmak zorunda olan, akşam eve ekmek götürmek zorunda olan birinden daha değerli hale geldi? Biz toplum olarak ne ara işçiyi bu kadar değersizleştirdik? Şantiye sahibi ve müteahhitler daha fazla para kazansın diye daha kaç işçinin iş kazası adı altında cinayete kurban gitmesi gerekiyor? İş güvenliği mevzuatı neden uygulanmıyor ya da uygulanması denetlenmiyor?
Olayın üzerine sayısız iş güvenliği uzmanı ile iletişime geçtim. Onlara şantiyenin fotoğraf ve videolarını attım. Hepsi dehşete düştü. Hepsinin ortak fikri; bu çalışma şartlarının insanlık onuruyla bağdaşmadığıydı. Evet bu basit bir ihmal değildi bunun adı CİNAYET.
Olay günü akşamı daha olayın şokunu atlatamamışken ailemle birlikte şantiyeye babamın düştüğü yere girmiştik. Merak ediyorduk çünkü nasıl düştüğünü şantiyenin güvenlikli olup olmadığını. Gördüğümüz görüntü bizi o kadar yaraladı ki… Zaten acımız vardı o şantiyenin halini görünce hepimizin acısı kat be kat arttı. O gün hastaneye ilk gittiğimde işçilere sormuştum iş güvenliği ekipmanı var mıydı diye. Sonuç mu? Şantiyede işçilere emniyet kemeri verilmemişti. Olay günü şantiyede görüntü ise çelik emniyet şeridi kurulmamış. Bina dışında file mevcut değildi. Binada yasal olmayan asansör kullanımı vardı, vinç yoktu. Asansör ve merdiven boşlukları korunaksızdı. Orada çalışan işçiler kendi kaderlerine terk edilmiş vaziyetteydi. İşçilerin işveren nezdinde hiçbir değeri yoktu. Önemli olan şantiyenin bir an önce bitmesiydi onlar için…
Annem olay yerini görmek istedi. Biz de çalışma şartları hakkında herhangi bir düzeltme veya çeki düzen verme durumu söz konusu mu diye annemizle birlikte şantiyeye gittik. Bu kadar ciddi bir olay yaşanmışken ve bir işçinin canı gitmişken işverenlerin bu kadar rahat olması, iş güvenliği açısından birçok eksik bulunmasına rağmen işçilerin çalıştırılmaya devam ettirilmesi bizi çok etkiledi. O işçilerin gözlerindeki korkuyu görmeniz gerekirdi. Ama mecburlardı, akşam eve ekmek götürmek zorundalardı… Hepsinin yanına gittim sarıldım, öptüm, yalvardım onlara. Ne olur kendinize dikkat edin kendinizi koruyun çünkü işveren sizi korumuyor dedim. Olay üzerinden bu kadar kısa zaman geçmesine rağmen işçilerin hala önlem alınmadan çalıştırılıyor olması bundan sonra olabilecek ölümlere adeta davetiye çıkarıyordu.
Bizim aile bireyleri olarak bu konuda ortak düşüncemiz bu olayda en ufak bir ihmali bulunan gerçek veya tüzel kişilerin adalet önünde hesap vermeleri için tüm varlığımızla elimizden geleni yapacağız. Babam yaşıyor olsaydı böyle bir olaya nasıl tepki verirdi diye düşünüp o minvalde hareket edeceğiz. Hem hukuki olarak hem cezai olarak bu işin takipçisiyiz. Toplumun vicdanı olan tüm bireylerini, sendikalarını, Türkiye Barolar Birliği’ni ve tüm sivil toplum kuruluşlarını bu işin arkasından durmaya davet ediyorum. Bu artık bizim meselemiz değil her gün iş güvenliği kurallarına uyulmayan şantiyelerde yaşanan ölümlerden toplum olarak suçluyuz.
Ömrünü bilime, eğitime ve vatana millete hayırlı evlat yetiştirmeye adamış AHMET BAYRAM sessiz sedasız aramızdan ayrıldı. Sebebi basit; iş kazası.. Derine inilirse CİNAYET!! Bu cinayetin iş kazası adı altında ört bas edilmemesi ve herkesin iş güvenliği mevzuatına uygun hareket etmesi için sesimiz hiçbir zaman kısılmayacak.