Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun geçtiğimiz günlerde memurlar için yarı zamanlı çalışmanın hayata geçirileceğini, bu konuda yönetmelik hazırlığının sürdüğünü açıklaması ile yarı zamanlı çalışma yeniden gündemimize gelmiş oldu. Aslında bu konu, uzunca zamandır çeşitli yasa tasarılarının ya da paketlerin içinde gündeme getiriliyordu. İki yıl önce torba yasa eliyle yapılan düzenleme ile 657 sayılı Yasa’ya yerleştirilmişti. Şimdi, bunun nasıl uygulanacağına ilişkin yönetmelik düzenleniyor. Yani hükümetin uzunca zamandır getirmeye uğraştığı bir çalışma düzeninden bahsediyoruz.
İLK HEDEF KADINLAR
Kamuda yarı zamanlı çalışma ne zaman gündeme gelse, kadınlar üzerinden ve annelik üzerinden gündeme geldi. İsimleri değişse de aile paketlerinin, son olarak da aile ve dinamik nüfus yapısının korunması programında hedefi aynıydı: Zayıflayan aile yapısını güçlendirmek, doğurganlığı artırmak ve kadın istihdamını artırmak. Söylenen hep şu oldu; “Kadınlar hem iş, hem annelik, hem diğer görevler hepsini yaparken zorlanıyorlar, az çocuk doğuruyorlar; kadınları bu ikilemden kurtaracağız, hem çalışıp hem çok çocuk doğurabilecekler, hem ev işlerini yapabilecekler.” Buradan çıkarttıkları öneri de kadınlara önce doğum izni sonrası ilk çocuk için 2 ay, ikincide 4, üç ve üzeri çocuklarda 6 ay yarı zamanlı çalışma imkanı tanınması; ikinci olarak da kamu emekçileri için çocuğun okula başlama yaşına kadar (5.5 yaş) anne veya baba isterse kısmi süreli çalışabilmesi idi. Her ne kadar yasada bu iznin anne ya da baba tarafından kullanılacağı ifade edilse de, bugünün şartlarında bunun asıl olarak kadınlar tarafından kullanılacağı/kullandırılacağı açık.
ZORA DAYALI RIZA
Kadınlar yarı zamanlı çalışmada hedef gurup olarak ilan edilmişlerdi ve öncelikle kadınların bu çalışma sistemine rıza göstermesi bekleniyordu. Yarı zamanlı çalışma bir tercih olarak, kadınların ev içi işlerini ve çocuk bakım işlerini kolaylaştırmak için düzenlenen bir tercih gibi sunuldu. Bu nedenle vurgu hep anneliğe, çocuk doğurmaya ve çocuk bakım ihtiyaçlarına yönlendirildi. Kadın emekçilerin içinde bulunduğu somut duruma bakacak olursak; çocuğun bakımı için kilit öneme sahip kreş konusunda yıllardır tek adım atılmadı, kamuda var olan kreş sayısı giderek azaltıldı. Özeldeki kreş ücretlerinin karşılanması ise zor. Devlet kurumlarında ödeneklerin kesildiği 2007 yılından itibaren 492 olan kreş sayısı 50’li sayılara düştü. Var olan hizmetlerden ise sadece 3-6 yaş arası çocuklar yararlanıyor, 3 yaşın altındaki çocuklar için ise devlet neredeyse hiç bakım hizmeti sunmuyor. Bu nedenle erken çocukluk bakım hizmeti özelden oldukça yüksek fiyatlara alınan bir hizmet haline gelmiş durumda. Bu durum kadınların istihdamdan tamamen geri çekilmesine bile yol açıyor. İşte böylesi bir tablonun içerisinde, yani oluşturulan bu kadar olumsuz şartların içerisinde yarı zamanlı çalışma “kabul edilebilir bir öneri” olarak değerlendirilebilmekte. Anca bu, gönüllü bir tercih ya da değerlendirme değil, zora dayalı bir rıza. Devlet hiçbir sorumluluğunu yerine getirmeyerek, kadınları çocuk bakım yükü ile baş başa bırakıyor, sonra da yarı zamanlı çalışmayı bir lütuf gibi sunuyor.
Doğumun normal çalışma düzeni içinde bu kadar düzen bozucu ve kadın aleyhine ekstra düzenlemeler gerektiren bir durum gibi gösterilmesi kendi başına bir sorun alanı. Kreşlerin yaygınlaştırılması başta olmak üzere devletin sorumluluklarını yerine getirmesi ile çözülebilecek bir durumun bu denli kriz meselesi haline getirilmesi ise iki yüzlü bir tutum.
KADINLAR HAK KAYBI YAŞAYACAK
Yarı zamanlı çalışma demek, mali ve sosyal hakların da yarıya düşmesi demek. Yani zaten yeterli olmayan ücretler ve diğer haklar yarıya inecek. Zaman olarak yarı zamanlı çalışmak ise yapılacak işi azaltmayacağını, az zamanda daha çok iş yapmak zorunda kalınacağını gayet iyi biliyoruz. Yani kadınların daha çok çalışması, daha düşük ücrete çalışması, daha esnek çalışması bekleniyor. Çok çalışmak, hatta eve de iş götürerek çalışma zorunda kalacak olmalarına rağmen yarı zamanlı çalışmanın, kadınların meslekte ilerleme, kıdem alma ve yöneticilik, görevde yükselme gibi konularda olanaklarını ortadan kaldıracağını söyleyebiliriz. Zaten eşitsiz koşullarda gerçekleşen meslekte ilerleme vs. gibi durumlar kadınlara tamamen kapanacak. Örneğin üç çocuğu olan bir kadın emekçiyi düşünürsek, 16.5 yılını yarı zamanlı çalışmış olarak geçirecek; böylece aslında çok uzun bir süre çalışma yaşamının dışına düşmüş olacak, ücreti de diğer hakları da buna göre azalmış olacak.
YERİ NASIL DOLDURULACAK
Yarı zamanlı çalışan kadınların yerinin nasıl doldurulacağı da ayrı bir problem olarak duruyor. Bu durumda ortaya çıkacak boşluk güvencesiz ve kısmi zamanlı çalışma ile istihdam edilecek kişilerle doldurulacak, yeni bir sömürü alanı açılmış olacak. Nitekim benzer yarı zamanlı çalışma işçiler için de düzenlenmiş, özel istihdam büroları da doğum iznine ayrılan kadınların yerine geçici olarak çalışacak emekçiler bulmanın bahanesi haline getirildi. Böylece doğum izni ve kısmi süreli çalışma ile başlayan gerekçeler zinciri modern kölelik bürolarının açılmasına uzanan korkunç bir yeni çalışma rejiminin kurulmasının gerekçesi yapıldı.
TÜM ÇALIŞMA HAYATI ESNEKLEŞTİRİLİYOR
AKP’nin yıllık planlarında, hükümet programlarında ortaya konduğu, çıkartılan yasalarla da açıkça görüldüğü üzere kamu emekçilerinin ve işçilerin haklarının budanması; kadınlardan başlayarak tüm çalışma hayatının esnek ve güvencesiz çalışma prensibi ile yeniden inşa edilmesi, özel istihdam büroları ile kölelik koşulları oluşturulması amaçlanıyor. Bu hedefle çeşitli düzenlemeler yapıldı. Yarı zamanlı çalışma da kamuda esnek çalışmanın yaygınlaştırılması planının parçalarından biri. Bakan Sarıeroğlu açıklamasında, yarı zamanlı çalışmanın tercihe dayalı olacağını öne sürdü. Ancak biz biliyoruz ki tercih gibi başlayan süreç bir süre sonra pratikte kamu emekçileri için bir zorunluluğa dönüşecek. Ardından da genel çalışma sisteminin kısmi zamanlı çalışmaya dayandırılmayacağının garantisi yok. Bu nedenle yarı zamanlı çalışma iddia edildiği gibi emekçiler için bir müjde değildir. Esnek, güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılma yöntemlerinden biridir. Bu nedenle başta kadın emekçiler olmak üzere dayatılan bu çalışma biçimlerine karşı durmalıyız.
*SES Genel Hukuk ve TİS Sekreteri
Evrensel