Çerkezköy’de bulunan kimya fabrikası Poliya Polyester’de işçiler Petrol-İş’e örgütlenmmiş ve yeter sayısına ulaşarak Yetki Belgesi almaya hak kazanmışlardı. Yetki Belgesi’ne itiraz edeni işveren ise yasal süreç işlerken öncelikle Ocak ayında 4 işçiyi işten attı. Şubat ayında da sendika üyesi 4 işçinin işten atılmasından sonrası 24 Mart gecesi saat 01:00’de 8 işçi daha SMS ile işten atıldı. İşten atılan işçiler arasında alan Fuat Kavak ile fabrika içinde yaşanan süreci konuştuk.
“Sendikalı olduk, terörist muamelesi gördük”
Fabrika sürekli olarak büyümek istiyordu ve sendikayı da istemiyordu. Biz sendikaya üye olduğumuz için fabrika içinde hiç kimse muhattap olarak bulamamaya başladık. İşveren, müdür, amir, şef hiç kimse bizim suratımıza dahi bakmadı. İşçiyi tamamen gözden çıkarmış durumdalar. Fabrika sürekli olarak üretim hacmini arttırmaya çalışıyor. Bunu yaparken de tüm yükü işçiye yüklüyor. İşveren bizce şöyle düşünüyor; kimse eve ekmek götürmesin, sadece biz götürelim. Biz anayasal olarak hakkımız olan sendika hakkını kullanmak istedik ve Yetki Belgesi’ni de aldık ancak bize işveren ve yöneticiler hakkımızı aradık diye terörist muamelesi yaptı.
“Sendikalı işçiye ek mesai dahi yok”
Biz günde 8 saat çalışıyoruz. Ek mesaiye ise yalnızca sendikaya üye olmayan arkadaşların kalmasını istiyorlar ve öyle de yapıyorlar. Sendikalı işçileri burada da görmezden geliyorlar. Zaten 1700 lira maaşımız ve bir sürü borcumuz var bir de ek mesai ücreti almamızı engelliyorlar.
“Çalışma ortamı sağlıksız, güvenliğimiz yok”
107 tane işçi çalışıyordu normal de, 16 tanesini 3 ayda işten attılar. İçeride çalışırken iş güvenliği adına sürekli bir tutanak tutma bahanesi yaptılar. İçeride havalandırma olmayınca çok kötü koku oluyordu. Kokuyu engellemeleri lazım ki çalışabilelim. Söz de bunun için bir havalandırma koydular ama ne kokuyu engelledi ne havayı emdi. İş güvenliği için teftiş yapılırken havalandırmayı yapın diyeceklerine, bize gelip maske takın diyorlar.
“Maaşımız 1700 lira, yemekhanede bir öğün 9 lira”
Yemekhane koşulları zaten çok kötüydü. Biz ayda 26 gün çalışıyoruz ve günde 9 lirasını yemekhane ücreti diye kesiyorlar. Zaten nerdeyse her gün aynı yemek, her gün makarna yiyorduk. Yöneticiler tabi her gün dışarıda yiyorlardı. İşçilerin ne yediği umurlarında bile değildi. Ulaşım da aynı şekilde sıkıntılıydı. Az servis ile çok kişi taşıyalım diye tüm servisler çok dolanıyordu. 8’de fabrikada olmamız lazım, bizi 06:30’da evden alıyorlardı. Sendikaya üye değil de terör örgütüne üye olmuşuz gibi davrandılar. Sürekli neden sendikaya üye oldunuz, sendika ne işe yarayacak diye baskı yaptılar. Madem sendikaya üye olmamızı istemiyorlar, bizi insan yerine koysunlar. O pisliğin içinde çalıştırıyorlar, 1700 lira para veriyorlar.
“Sendikalı olmak suç değil”
Bizi haksız yere işten attılar. İşten atarken de performans düşüklüğünü bahane ettiler. Bugüne kadar öyle bir şey görülmedi, herkeste bilir bunu. Bu benim hakkımı yemektir, tek benim değil hepimizin hakkına girdiler. İlk çıkartılan arkadaşları 25. Maddeden işten çıkardılar. O arkadaşlara resmen hırsız damgası vurdular. Ne işsizlik maaşı hakları var ne de kolay kolay iş bulabiliyorlar. Şimdi biz de çıkıp iş arayacağız. Bu insanlar demeyecek mi neden performans düşüklüğü ile işten atıldın? Arayıp soracaklar Poliya’ya, onlar da beni kötü gösterecek.
“Bizim halimiz ne olacak?”
İşten çıkartıldıktan sonra içeriden çok arkadaş aradı. Herkes endişeli. İşten çıkartmalar oluyor, içeride insan eksiliyor, tüm iş onların üzerine kalıyor. Yeni eleman alıyorlar ancak bu işi öğrenmesi 4-5 ay sürüyor. Arkadaşlar diyor ki; o kadar iş yapmak zorumuza gidiyor, eve geliyoruz yatacak yer arıyoruz. İşten çıkartılan arkadaşlardan bir tanesi ile konuştum. Tüm kartlarım doldu, perişanım diyor. Şimdi ben de öyle olabilirim. Bizim de durumumuz yok ki, çıkartıp verelim. Bana 15 bin TL tazminat hesaplamışlar. 60 bin TL borcum var zaten. Ben bu para ile hangi borcumu kapatacağım ya da nasıl geçineceğim?