spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelÇeviri | Foxconn Şehri'nde Düşler ve Başkaldırı: Jenny Chan'la Söyleşi - Dissent...

Çeviri | Foxconn Şehri’nde Düşler ve Başkaldırı: Jenny Chan’la Söyleşi – Dissent Magazine

Çin’in hızlı ekonomik büyümesi yüz milyonlarca işçinin sömürülmesine dayanan bir fabrika sistemi sayesinde gerçekleşiyor. İşçiler ise bu baskı karşısında direnmek için yaratıcı yollar buluyorlar. Dissent Magazine’den Mark Levinson’un Jenny Chan’la yaptığı söyleşiyi sizler için çevirdik. 

Çin’in hakim bir ekonomik ve siyasi güç olarak yükselişi çağımıza ait temel bir gerçeklik. Bu yükseliş kısmen emeğin acımasız bir biçimde baskı altında tutulmasına dayanıyor. Bu gelişmeler mülkiyet haklarını koruyan, sözleşmeleri uygulayan ve yatırımları güvence altına alan, ancak işçi hakları konusunda sessiz kalan Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) bünyesinde somutlaşan bir model olarak küreselleşme döneminde gerçekleşiyor.

Hong Kong Politeknik Üniversitesi’nde sosyoloji alanında çalışan Yardımcı Doçent Jenny Chan, Çin’de yeni bir işçi sınıfının ortaya çıkışını araştıran çığır açıcı bir çalışma gerçekleştirdi. Bahsedilen işçi sınıfı, kırsal kesimden gelen genç göçmen işçilerden oluşan bir işçi sınıfı. Düşük ücretli işlerde uzun saatler çalışıyorlar ve berbat koşullarda yaşıyorlar. Chan’ın, Mark Selden ve Pun Ngai ile yazdığı son kitabının adı iPhone için Ölmek (Dying for an iPhone). Ocak ayında kendisiyle bir söyleşi yaptım. Bu görüşmenin kısaltılmış ve sadeleştirilmiş halini sizlere sunuyoruz.

Mark Levinson: Çin’de baskılara rağmen emek siyasetinin uzun bir tarihi var. Son birkaç on yıllık dönemde işçilerin yaşamlarını iyileştirme çabalarının kısa bir tarihini aktararak başlayabilir misiniz?

Jenny Chan: Modern Çin’de bir yüzyıl boyunca endüstriyel ve tarımsal emeğin meyvesini kimin zapt edeceği konusunda mücadeleler yaşandı. Bu, önceleri devletle girişilen bir mücadeleydi. Bugün ise devlet ve özel sermayeyi kapsayan karma veya melez bir rejimle mücadele. 

İşçiler arasında yaygın bir hayal kırıklığı ve direniş var. Neden? Çünkü günde on iki saat çalışıyorlar ve bu uzun çalışma saatleri onlara geçimlik bir ücret sağlamıyor. Bu yeni işçi sınıfı devasa büyüklükte. Kentte daha iyi bir yaşam kurmaya dair büyük umutlar besleyen ve çoğunlukla gençlerden oluşan 300 milyon göçmen işçi kırsal kesimden kente taşındı. Ebeveynleri gibi çiftçilik ile uğraşmak istemiyorlar. Kentsel tüketimi ve teknolojiyi deneyimlemek istiyorlar. Ancak nihayetinde ya fabrika yurtlarında ya da bir aile sahibi olmayı düşünmenin veya kente tutunmanın bile güç olduğu düşük maliyetli konutlarda yaşıyorlar. Araştırmalar, elektronik fabrikalarındaki personel değişiminin oldukça fazla olduğunu, ancak hal böyle iken yönetimin öncelikle üretim verimliliği ve ürün kalitesi ile ilgilendiğini ortaya koyuyor. Peki ya işçilerin refahı ne olacak?

Levinson: Çin’in 2001’de Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımından sonra emek mücadeleleri daha da yaygınlaştı mı?

Chan: Evet. Çin ulus ötesi üretime ve küresel ticarete daha fazla entegre oldukça, eyaletler şehirlerdeki hizmet, inşaat ve fabrika işlerine yönelik yoğun talebi karşılamak için daha fazla kırsal işçiyi seferber etmeye başladı. Son yirmi yılda hem sermayenin hem de emeğin hareketliliği arttı. Asya, ABD ve Avrupa’nın doğrudan yatırımları Çin’in büyüme modelini yeniden şekillendirdi ve bu modeli genişleterek piyasaya daha fazla işçi çekti.

Levinson: Apple için üretim yapan bir şirket olan Foxconn’da çalışan gençlerin yaşamlarının ve çalışma koşullarının sarsıcı bir muhasebesi olarak gördüğüm iPhone için Ölmek (Dying for a iPhone) adlı kitabınızdan bahsedelim. Öncelikle, sizi Foxconn’daki işçileri araştırmaya iten ne oldu?

Chan: Foxconn, dünyanın en büyük sözleşmeli elektronik üreticisi. Bir noktada, Foxconn’un toplam işgücü, büyük çoğunluğu Çin’deki kırk tane fabrikada olmak üzere, 1,3 milyon kişiydi. Ancak genel merkezi Taipei’de. Aynı zamanda Vietnam, Hindistan ve Çek Cumhuriyeti’nde büyük fabrikaları var. Foxconn, Wisconsin’de oldukça büyük bir LCD fabrikası açmayı planladığını iddia etti. Gerçi bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği şu an için çok belirsiz. Çin, Foxconn’un kârlılığının ana kaynağı olmaya devam ediyor. Takriben son on yıldır Foxconn, “Yeni İpek Yolu”nun bir parçası olarak Çin’in Orta Doğu ve Avrupa ile bağlantı kurması için başlıca bir sanayi merkezi oluşturmak üzere Çin’in orta ve güneybatı bölgelerine doğru taşınıyor.

Küresel ekonominin tüm çelişkileri Foxconn’da görülebilir. Çağımızın ikonik şirketi Apple için üretim yapıyor. ABD ve Çin hükümetleri tarafından biçimlendirilmiş neoliberal ticaret rejimi kapsamında bu şirket acımasız biçimde sömürüye dayanan bir üretim sistemi geliştirdi. Dünya Apple’ın en yeni cihazına hayretle bakarken biz de ürünü yapan işçilere bakmanın değerli olacağını düşündük.

Ve gerçek şu ki, işçi hakları Foxconn gibi küresel bir dev tarafından baskı altına alındığında, ABD, Meksika, Brezilya veya Vietnam’daki işçilerin de ücretlerini ve çalışma koşullarını iyileştirmeleri zorlaşıyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçi mücadeleleri birçok insanın düşündüğünden çok daha fazla birbiriyle bağlantılı.

Levinson: Foxconn’da nelerle karşılaştınız?

Chan: Şok ediciydi. 2010 yılında on sekiz genç göçmen işçi birbiri ardına intihar girişiminde bulundu. Dördü sakat bırakan yaralanmalarla kurtuldu. Kurtulanlardan biri on yedi yaşındaydı ve yaklaşık bir aydır Foxconn için çalışıyordu. Bazı kayıt hataları sebebiyle maaş alamamıştı. Onun için orada olan kimse yoktu. Unutmayın, bunlar ilk kez evden uzaklaşmış olan genç göçmenler. Bu işçiler, gençliklerinin en güzel zamanlarında Foxconn’a umut dolu olarak geliyorlar ve Fortune dergisi tarafından küresel olarak seçilen en iyi 500 şirketten birinin içine düşüyorlar. Herkes kafasında klimalı yüksek teknolojili bir ortam canlandırıyor ancak durumun bundan çok farklı olduğu ortaya çıkıyor. Her biri 12 saat olan vardiyalar boyunca iPhone’ların montajını yapıyorlar. 

Bu tarz malların yüksek hacim üretimi ve iş bitirme sürelerinin hızlı olması nedeniyle gece ve gündüz vardiyaları çok uzun. Bir tüketicinin yeni bir iPhone modeli için bir ay beklemesi düşünülemez! Üretim bölümünde endüstri mühendisleri -tıpkı Taylorist “bilimsel” yöneticiler gibi- üretim miktarını ölçüyorlar. İşçiler, insanlar, bedenleri ve zihinleriyle kapitalist makineye dahil edilmiş haldeler. Kendilerini son derece çaresiz hissediyorlar.

İş bitirme süreleri kısaldıkça kısalıyor, çünkü vakit nakit demek. Sevgili iPhone’larımız hızla eskiyecek şekilde tasarlanıyor. Fabrikalarda, montaj işçilerinin basamakları tırmanmaları ve terfi almaları için pek bir umut yok. Foxconn çalışanlarının çoğu meslek okullarından gelen ve benzer şekilde ciddi biçimde sömürülen stajyer öğrencilerden oluşuyor.

Levinson: Peki intiharlara verilen karşılık ne oldu? Kitapta, kendini öldürmek amacıyla atlayan insanları tutmak için yurt binalarının arasına gerilen ağların bir resmi var. Apple ve Foxconn’un tüm müdahalesi bu muydu?

Chan: Bu “intihar engelleyici ağlar” veya “güvenlik ağları” hala birçok Foxconn fabrikasında duruyor. Bu bize sorunların, baskının ve umutsuzluğun hala orada olduğunu da söylüyor. Şayet son on yılda herhangi bir değişiklik olduysa, bunlar en asgari düzeyde olmuştur. Anladığımız kadarıyla Apple, işçilerle görüşmeler yapmak üzere fabrikalara ve yurtlara daha fazla insan göndererek denetim sistemini sıkılaştırmaya çalıştı. Ancak bu sadece bir kendini koruma önlemi. Temelde, Apple ve diğer teknoloji firmaları büyük ölçüde Foxconn’a, onun alt tedarikçilerine ve küresel üretim ağındaki diğer üreticilere bağımlı durumda. Taşeron işçi kullanımı kârı maksimize ederken riskleri de üstünden atmayı sağlıyor.

Stajyer öğrenciler de dahil olmak üzere Foxconn işçileri bir sendika dahilinde kolektif seslerini örgütleyebilselerdi her şeyin çok farklı olacağına inanıyorum. Çünkü o zaman işçiler kendileri için gerçekten önemli olan şeyleri talep etme gücüne sahip olabilirlerdi.

Levinson: Foxconn’un stajyerleri nasıl kullandığı hakkında biraz daha bilgi verir misiniz?

Chan: Birincisi, bunun ölçeği çok büyük. Foxconn için çalışmanın lise eğitimlerinin bir parçası olan yüz binlerce öğrenciden bahsediyoruz. Şirketin planlarına doğrudan bir karşılık olarak yerel yönetimler bir öğrenci kotası uyguluyor. Kendi yetki alanlarında bulunan meslek okulları Foxconn ve diğer şirketler tarafından ihtiyaç duyulan sayıda stajyer sağlamak zorunda.

Bu stajlar Foxconn için muazzam bir iş gücü kaynağı. 2010 yazında Foxconn’un on altı, on yedi veya on sekiz yaşlarında olan 150.000 stajyeri vardı. Bu gençler üretim hattında aynı işi yapan diğer işçilerden daha az ücret alıyorlar. Çin yasalarına göre öğrenci olarak sınıflandırılıyorlar ve çalışan olarak kabul edilmiyorlar. Buradaki hukuki ayrım çok önemli. Foxconn’un hedefi kolayca işten çıkarabileceği kısa vadeli esnek iş gücüdür. Öğrenci statüleri nedeniyle sağlık ve emeklilik de dahil hiçbir sosyal sigorta ödemesinden faydalanamıyorlar. Ve şayet yaralanırlarsa kimse onlardan sorumlu olmuyor.

“Öğrenci işçiler” dediğimiz şeyin geleceğinin çok belirsiz olduğunu belirtmek burada önemli. Meslek edinme yolundalar ve eğitim pazarındaki yoğun rekabet nedeniyle akademik araştırmaya yönelik dünya standartlarındaki kolejleri veya üniversiteleri hedeflemiyorlar. Bu stajyerler işe yarar mesleki beceriler ve işgücü piyasasında rekabet üstünlüğü elde etmeyi umuyorlar. Ancak en nihayetinde hepsi üretim ihtiyaçlarını karşılamak için uzatılan stajları sırasında montaj hatlarına düşüyor. Sıkı çalışmazlarsa da zamanında mezun olamıyorlar. Bu bağlamda öğrenci emeği için köleliğin modern bir biçimi olan bir çeşit zorla çalıştırma denebilir.

Levinson: İşçiler Foxconn’daki hıza, yoğunluğa ve baskıya ne kadar tahammül edebilirler?

Chan: Bu değişir. İşçiler ve stajyerler yaratıcıdır. Farklı direniş taktikleri uyguluyorlar. Bazen hastaymış gibi yapıp yatakhanede video oyunları oynuyorlar. Bir iki gün sonra bu fark ediliyor tabii. Sonrasında ise montaj hattına geri döndürülüyorlar. Diğer zamanlarda, üretim hızını yavaşlatmak için kasten hatalı ürünler yapıyorlar.

Levinson: Apple, ilerici bir şirket imajı oluşturmaya çalışıyor. Çin’deki bu durumda Apple’ın suç ortaklığı nedir?

Chan: Apple’a dair en “ilerici” şey yürüttüğü halkla ilişkiler çalışması. Tedarik zincirinin gerçekliğini gizleyen bir imaj yaratmakta çok başarılılar. 2017’de Apple’ın CEO’su Tim Cook, Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde gerçekleştirdiği bir mezuniyet konuşmasında, “Apple’ın misyonu insanlığa hizmet etmektir. İşte bu kadar basit: insanlığa hizmet et.” demişti. Apple’ın Tedarikçi Sorumluluğu İlerleme Raporunda ise şöyle diyor: “Ürün üretmenin doğru bir yolu vardır. Bu da ürünleri üreten insanların haklarıyla başlar.” Bizim kitabımız ise bu yalan ifadenin birkaç yüz sayfalık bir ifşası. Gerçek şu ki Apple tedarikçilerini birbiriyle rekabete sokarak korkunç çalışma koşulları yaratıyor. Apple Foxconn’u sıkıştırıyor, Foxconn da işçileri sıkıştırıyor.

2010 yılında, birçok işçi intiharlarının gerçekleştiği sırada Foxconn, iPhone’un tek nihai montajcısı ve Dell, HP ve diğer küresel markalar için çok çeşitli elektronik ürünlerin ana yüklenicisiydi. iPhone 4’ün piyasa fiyatının yaklaşık yüzde 60’ının Apple’ın cebine girdiğini öğrendik. Tüm bunlar olurken, Çinli montaj işçileri brüt karın sadece yüzde 1.8’ini alıyor. Bu bize eşitsiz küresel işbölümü hakkında bilmemiz gereken hemen hemen her şeyi anlatıyor.

Levinson: Foxconn işçilerinin bir sendikaya ihtiyacı olduğundan bahsettiniz. Çin, kağıt üzerinde dünyanın en büyük sendikası olan Çin Sendikalar Federasyonu’na (ACFTU) sahip. Ancak bu bağımsız bir sendika değil, devlet ve şirketler tarafından kontrol ediliyor. Peki işçiler ACFTU’yu nasıl görüyor?

Chan: Foxconn sendikasının genel başkanı, CEO Terry Gou’nun özel asistanı! Bu durumda işçiler şirket sendikasına nasıl güven duyabilirler? İşçiler, açık ve demokratik seçimlerle sendikal haklarını geri almak istiyorlar.

Levinson: Kitapta ACFTU’nun aslında bağımsız sendikaların gelişimini engellediğini yazıyorsunuz.

Chan: Doğru. ACFTU bir devlet aygıtı. Devletin siyasi ve ekonomik amaçlarına hizmet ediyor. Üyelerine karşı sorumlu değil. En iyi ihtimalle yerel sendika yetkilileri, yönetimin otoriter yapısına zarar vermeden, kriz zamanlarında düzeni ve sosyal istikrarı yeniden sağlamak için yönetim ve işçiler arasındaki çatışmalara aracılık ediyor.

Levinson: Foxconn’daki işçiler nasıl itiraz ediyor veya memnuniyetsizliklerini nasıl ifade ediyorlar?

Chan: Çoğu zaman işçiler sendikaları es geçiyorlar ve bağımsız olarak örgütlenirleniyorlar. Üretimin teslim tarihi çok yaklaşmışken montaj hatlarını felç ediyorlar. Üretim akışını durduruyorlar. Bu çok önemli çünkü Foxconn dünyanın en büyük elektronik üreticisi. Sıkı bir şekilde birbirine bağlı bir üretim sistemine sahip, bu nedenle bir fabrika çalışmadığında, montaj hattının başka bir bölümünün ana bileşenleri tedarik edilmemiş oluyor.

İşçiler, bazen üniversite öğrencilerinden veya yerel topluluklardaki işçi hakları gruplarından bir miktar destek alıyorlar. Ancak, bu gruplar devlet baskısına karşı çok savunmasız. İşçi destek örgütlerinin kapatılmasından işçi aktivistlerinin gözaltına alınmasına ve protestocuların tutuklanmasına kadar hükümet baskısının dalgalarını daha önce gördük.

İşçilerin bu itaatsizlikleri farklı sonuçlar yarattı. Bir yandan, yetkililer işçiler üzerindeki gözetimi artırdı. Öte yandan, iç harcamaları canlandırmak için ücretleri ve sosyal ödenekleri artırdılar.

Saha çalışmamız sırasında, gerçekten önemli meseleler olsa da işçilerle sadece daha yüksek ücretler veya daha iyi sosyal ödenekler talep etme stratejileri hakkında değil aynı zamanda politik talepleri hakkında da konuştuk. İşçilerin sosyal, ekonomik ve yasal sistemleri değiştirmek için daha fazla dış desteğe ihtiyaçları var. Bu yalnızca istihdama dair haklarını iyileştirmek açısından güçlenmeleri için değil, aynı zamanda eğitim, barınma ve sağlık hizmetlerini iyileştirmek için de. Böylece yaşam onlar için uzun vadede daha iyi olabilir.

Levinson: Öğrenci-işçi ittifaklarına yönelik son zamanlardaki baskılar düşünüldüğünde, Çin’in içindeki ve dışındaki işçi hakları destekçileri ne yapabilir?

Chan: Şu an için daha dikkatli olmalıyız. Büyük ölçekli örgütlenme ve kampanya yürütmenin bedelinin çok ağır olabileceğini anlamamız gerekiyor. Esas liderler küçük düşürüldü ve kamu düzenini bozmak ve ulusal güvenliği tehlikeye atmak suretiyle yasaları çiğnediklerini kabul etmeye zorlandılar. Hükümet bu liderleri susturmak için eşlerini veya çocuklarını tehdit etti. Buna rağmen, Çin’deki durumun iyi yanı solcu üniversite öğrencilerinin, işçi aktivistlerinin ve toplum temelli örgütlerin hiçbir zaman tamamen yok edilememesidir. Çalışma grupları çevrimiçi ve çevrimdışı olarak devam ediyor. COVID’in üretim ve hizmet çalışanları üzerindeki etkisine dair sosyal araştırmalar da geliştiriliyor. Bu ilham verici.

Tabandan örgütlenme ve sınır ötesi dayanışma için ve uluslararası düzeyde kurumsal sorumluluk ve tüketici kampanyaları için bir alan var. Çok uluslu şirketler üretimlerini çoğunlukla “gelişmekte olan” veya yoksul ülkelerde konumlandırıyor. Karlar şirketlere akarken, çalıştırdıkları işçiler geçimlerini sağlayacak kadar ücret alamıyor, boşu boşuna ölüyor ya da yaralanıyor, çok uzun saatler çalışıyor ve aile yaşamlarını feda ediyorlar. Dünyanın her yerindeki aktivistlerin, işçi haklarını koruyan küresel ticaret kurallarında ısrar etmesi ve tüketicilerin şirketlerin üretim yaptıkları koşullardan sorumlu olduklarını anlamaları gerekiyor.

Levinson: Kitabınızda işçilerin oldukça dokunaklı bazı şiirleri yer alıyor.

Chan: İşçilerin sanatsal ifadeleri bir kültürel eylemlilik biçimi. Şiirlerini, şarkılarını ve videolarını yaygınlaştırmak için dijital alanlara yöneliyorlar. Şiirleri insanın canını acıtıyor.

Foxconn işçisi Xu Lizhi’nin yirmi dört yaşındayken yazdığı çok güçlü şiirleri var. Kendisini oradaki montaj hattından kurtaracak başka bir iş bulma girişiminde defalarca başarısız olmuş.

İşte onun şiirlerinden biri, “Bir Vida Düştü Yere”:

Bir vida düştü yere
Fazla mesainin bu karanlık gecesinde
Dikine bir dalışla ve hafifçe şıngırdayarak
Kimsenin dikkatini çekmeyecek bu
Tıpkı geçen sefer olduğu gibi
Böyle bir gecede
Biri düştüğünde yere

Xu Lizhi bu şiiri yazdıktan 9 ay sonra kendi hayatına son verdi. 

Foxconn’da karşılaştığımız pek çok işçinin mutlak çaresizliğini de bir işçinin anonim blog gönderisi en iyi şekilde ifade ediyor:

Ölmek, yaşadığımızı kanıtlamanın tek yolu. Foxconn çalışanları ve bizim gibi çalışan diğerleri için muhtemelen ölüm bir zamanlar tamamen canlı olduğumuzu kanıtlamamıza yarıyor ancak. O yaşadığımız zamanda ise sadece çaresizlik var. 

Levinson: Bundan sonra söylenebilecek başka bir şey olduğundan emin değilim. Son olarak ekleyeceğin bir şey var mı?

Chan: Umarım insanlar kitabımızı okurlar. Sadece Apple ve Foxconn’u anlamak için değil, onları değiştirmek, Çin’deki ve dünyadaki işçilerle dayanışma içinde olmak için de.


Mark Levinson, Hizmet Çalışanları Uluslararası Sendikası’nın (SEIU) baş ekonomisti ve Dissent dergisinin kitap inceleme editörüdür.

Jenny Chan, Hong Kong Politeknik Üniversitesi’nde Sosyoloji alanında yardımcı doçenttir ve Çin Araştırma ve Geliştirme Ağı’nın üyesidir. Mark Selden ve Pun Ngai ile birlikte Dying for a iPhone: Apple, Foxconn, and the Lives of China’s Workers [iPhone için Ölmek: Apple, Foxconn ve Çin’deki İşçilerin Yaşamları] (Haymarket Books and Pluto Press, 2020) kitabının yazarıdır.


*Orjinal metin için : https://www.dissentmagazine.org/article/dreams-and-defiance-in-foxconn-city-an-interview-with-jenny-chan

Çeviren: Özgür Genç

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler