spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelZonguldak havzasında maden işçiliği tarihe mi karışıyor? - Başaran Aksu

Zonguldak havzasında maden işçiliği tarihe mi karışıyor? – Başaran Aksu

Zonguldak ve Bartın’da Türkiye Taş Kömürü İşletmeleri’nde (TTK) çalışan yaklaşık 7600 işçi 5 Kasım’da TBMM’de görüşülecek Torba Yasa’nın 58. Maddesindeki özeleştirme ibaresine karşı yer altına kapanarak eyleme geçti. Biz de işçi arkadaşların daveti üzerine bölgedeydik. Gelik, Üzülmez, Armutçuk, Karadon, Kozlu gibi TTK işletmelerindeki Genel Maden İşçileri Sendikası’na (GMİS) üye işçiler ocak ocak direnişe katıldı. Direniş hem ülke kamuoyu hem Zonguldak, Bartın halkı hem de ülke maden işçisi sever kamuoyunun beklediğinden daha kısa sürede, 21 saat içinde sonuç aldı. Direnişin ilk saatlerinde GMİS yöneticileri, Türk-İş Genel Merkezi tarafından apar topar Ankara’ya çağrıldı. Enerji Bakanı Damat Albayrak direnişle dalga geçerek “Kaç kişi katılıyor, arkasında hangi güçler, kimler var bir görelim” mealinde bir açıklama yaparak yasanın geçeceğini, geri adımın söz konusu olmayacağını belirtti. Ankara’da Türk-İş, GMİS, AKP arasında görüşme yoğunlaşırken ocak önlerine maden işçilerinin tüm vardiyaları ve aileleri yığılmaya başladı. Yeraltı direnişi için yiyecek, battaniye gibi malzemeler tedarik edilmeye başlandı. Beklenmeyen gelişme 6 Kasım saat 04.30’da doğrudan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ağzından işletme önünde açıklandı. AKP geri adım atmış direniş kazanmıştı. Söz konusu maddeden TTK kısmının çıkarılması konusunda taraflar uzlaşmıştı (Daha yaygın maden sahasına sahip Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ)’nin özelleştirilmesi maddesi geçen hafta yapılan meclis oturumunda aynen geçmiş oldu). GMİS direnişin kazandığına dair açıklamanın Zonguldak Meydanı’nda saat 10.00 yapılacağını duyursa da bu gerçekleşmedi, işletme önündeki kısa açıklamayla direniş bitirildi.

Peki Zonguldak, Bartın havzasında özelleştirme politikası savuşturuldu mu gerçekten? Hayır.

Önce tarihte ne olduğuna bakalım.

Özal’ın kamuya ait her kurumun, halkın sırtından geçinen kamburlar olduğu söylemi üzerine inşa ettiği özelleştirme saldırılarından Zonguldak maden işçilerinin payına ilk düşenlerden bu yana 25 yıldan fazla süre geçti. Zonguldak, Bartın halkı ve maden işçilerinin iş yeri komitelerinin ve Şemsi Denizer, Sabri Cebecik gibi sendika yöneticisi maden işçilerinin önderliğinde Türkiye İşçi Sınıfı mücadele tarihinin görkemli sayfalarını 91 yılında Büyük Madenci Yürüyüşüyle yazdılar. Yürüyen yüz binleri ancak Mengen’de ordu zoruyla durdurabildiler. Önce bakanlar istifa etti birkaç ay sonra da Özal hükumeti çöktü. Özelleştirmenin ilk saldırısı geçici olarak savuşturuldu bir süreliğine. Devlet önce sendikayı soysuzlaştırıp kontrol altına almak doğrultusunda müdahalelerde bulundu. Şemsi Denizer’i magazinel bir figüre dönüştürerek trajik sonuna sürüklediler. Erken emekliliği ek ikramiyelerle teşvik edip birkaç yıl içinde 18 bin maden işçisini emekli ettiler. Ayrılan işçilerin yerine kitlesel maden işçisi alımı bugünlere dek yapılmadı. En son 2006-2009 yıllarında birkaç yüz işçinin alınması söz konusu. Onun dışında KPSS üstünden tekil siyasi alımlar söz konusu. Maden işçisi sayısı GMİS Kozlu Şube Başkanı Hüseyin Kolçak’ın isabetli kavramıyla ‘Kendiliğinden Özelleştirme’ politikasıyla düzenli biçimde azaltılıyor. Maden işletmeleri fiilen kapatılıyor. Ocaklar birkaç yıla işçilerin emekli edilmesi ve yeni işçi alımı yapılmaması yoluyla tasfiye edilebiliyorken Torba Yasa hamlesiyle AKP’nin aceleciliğinin sebebi nedir? Cevabı Çatalağzı’nda yatıyor. 1946’da devlet eliyle yapılan Çatalağzı Termik Santrali ÇATES’in ömrü bitince 1991’de kapanmıştı. Yerine yenisi devlet eliyle yapılıp Elsan firmasına satılmıştı. 2010 yılında Eren Holding 2 termik santral kurmuş ardından geçtiğimiz yıl bir santral daha inşa etmişti. Eren Holding’i kamuoyu Enerji-Sen’de sendikalaştıkları için işten atılan ve halen direnişte olan işçiler aracılığıyla da tanıyor. Eren Holding ay başında Hattat grubu (HEMA Madencilik) santrallere kömür teminine dair damat bakan nezaretinde ortak bir protokol imzaladıklarını duyurdular. HEMA Madencilik firmasını özelleştirilen TTK işletmelerinden tanıyor madenciler. Soma Katliamı sonrası gelişen kamuoyu desteği ve direnişlerle elde edilen çift asgari ücreti gerekçe göstererek, Zonguldak’taki işletmelerini işçilerin büyük direnişlerine rağmen kapatmamış, sektörü terk edeceğini söylemişti. Oysa öyle olmadı Eren Holding’le yeniden boy gösterdi.

Birinci tez; TTK’ya ait işletmelerin ‘Kendiliğinden Özelleştirme’ ile tasfiye edilip Eren Holding, Hattatlar(HEMA), Demirexport, Soma Holding gibi firmalara bu alanların peşkeş çekilip özelleştirileceğidir. Bu tezin zayıflığı bizzat HEMA’nın pratiğidir. HEMA işçi ücretlerini bahane ederek işletmelerinden çekilmişti. Taş kömürü üretim maliyetleri ile Soma linyitlerinin çıkarılma maliyetleri arasındaki bir tartışmaya atıfta bulunmuşlardı o süreçlerde.

İkinci ve benim daha yakın olduğum tez; Soma havzasının aksine Zonguldak ve Bartın havzasında uluslararası ve yerli enerji tekellerinin Ukrayna ve Rusya’dan ithal kömürü Zonguldak Limanına getirerek Çatalağzı’yla başlayıp Eren Holding termik santralleriyle devam eden ve toplam 14 termik santrali inşa etmeyi hedefleyen yeni enerji politikasının uygulamaya geçirildiğidir. Fransızlarla başlayan taş kömürü çıkarma pratiği artık bitiriliyor ve TTK’nın işletme alanlarına yeni termik santrallerinin hızlıca inşa edilmesi hedefleniyor. AKP’nin enerji tekelleriyle girdiği kirli ilişkilerin zorlayıcılığı TTK’nın özelleştirilmesinde daha da acele edilmesini gerektiriyor. Devletin ve sermayenin taş kömürü çıkarma hedefi gözükmüyor kısa vadede.

İşçilerin üye olduğu sendika olan GMİS’in bu durumu tersine çevirecek her hangi bir politikası olmamasına rağmen, genel merkez yöneticilerinin hepsinin AKP’li olmalarına rağmen sermaye ve devletin bu politikası tersine çevrilebilirdir. GMİS eğer politika geliştirip direnmezse tamamıyla kapanacak bir sendikadır. TTK’nın kapanması, GMİS’in kapanması anlamına gelir. Eğer GMİS taş kömürünün yeniden üretimi için kadro alımını zorlayacak bir politika geliştiremezse, yeni kadro mücadelesi ile termik santrallere karşı havzada verilen çevre mücadelesinin birleştiricisi ve sahipleneni olmazsa, Zonguldak ve Bartın halkına tüm bir bölgenin sermayenin yeni çöküntü alanlarına dönüştürme projelerini teşhir ederek sermaye ve devlet politikalarına karşı etkin bir halk direnişini örgütlemeye öncülük etmezse tarihe karışacaktır. O yüzden 5-6 Kasım Yeraltı Direnişini başarı ile organize eden işletmelerdeki maden işçileri komitelerindeki işçi arkadaşların yapmaları gereken ilk iş sadece görev sürelerindeki maaşlarını dert eden mevcut genel merkez yöneticilerinden bir an önce kurtulmaktır. Kamu işletmeciliğini fikir olarak sahiplenmeyen, sermaye ve devletin doğayı termik santraller aracılığıyla tahrip etmesine itiraz etmeyen, Zonguldak ve Bartın’ın madenci çocuklarının ekmek için ucuz iş gücü olarak başka illere göç etmesini dert edinmeyen bir sendikal tutumun özelleştirmeyi engelleme şansı yoktur.

Evet, şimdi tam vaktidir. En iyi dövüşecek olanlar en öne çıkmalıdırlar. Ve Alpagut, Aşkale, Yeni Çeltek direnişlerinin yolunda Büyük Madenci Yürüyüşü’nü ilerletmelidirler.

NOT: Doksanların başında TTK bünyesinde çalışan sayısı 41 binken bugün sayı 7500’dür. Yaklaşık 35 bin maden işçisi kamudan tasfiye edilmiştir özelleştirme yoluyla.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler