spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelYrd. Doç. Dr. Doğan: Mecliste de referandumda da 'sopalı bir seçim' olacaktır

Yrd. Doç. Dr. Doğan: Mecliste de referandumda da ‘sopalı bir seçim’ olacaktır

Meclis Genel Kurulu’nda bugünden itibaren anayasa değişikliği için görüşmeler başlıyor. 18 maddeye düşen teklifle ilgili iktidar partisi ve değişikliğe desteğini açıktan ifade eden MHP içerisinde, değişikliğe karşı olan vekillerin sayıları ve etki güçleri tartışılıyor. Bu tartışma hesap-kitap işlemini gözler önüne sererek sürecin politik arka planını görünmez kılıyor.

Siyaset arenasına ilişkin oluşan bu tablo yanında toplumsal alanda ‘başkanlık anayasası’ şeklinde ifade edilen pakete ilişkin tartışmalar da sürüyor. Çeşitli politik açıklamalar ile kendini ifade ederek hem sağ hem de solda oluşan ‘hayır’ kampanyalarının ayrım noktalarını, güçlü bir ‘hayır cephesinin’ nasıl kurulabileceğini akademisyenler ile konuştuk. Röportajları her biri ayrı bir yazı değerinde olduğu için ayrı ayrı yayınlıyoruz.

Yrd. Doç. Dr. M. Görkem Doğan: Mecliste de referandumda da ‘sopalı bir seçim’ olacaktır

gorkemdogan_umutsenİktidar mecliste anayasa değişikliğini geçirmek için her türlü üç kağıda başvuracaktır. Bu geçen gün gelmeyen vekillere yoklama verilmesinden anlaşılıyor. Zaten artık bir anayasasızlaşma söz konusu olduğu için hukukmuş, iç tüzükmüş hiç umursamadan meclisten geçirmeye çalışacaklar. Bu nedenle mecliste de referandumda da bir sopalı seçim olacaktır. Buna hazır olmak lazım. HDP’nin liderliği cezaevinde olduğu için umarım CHP’liler böyle bir duruma hazırlıklıdır.

Eğer değişiklik meclisten geçmezse çok büyük siyasi çalkantılar olacaktır. Çünkü normal bir oylama olmayacağı için olağanüstü bir durumla hayır denmesi hükümetin artık hükümet olarak kalamayacağı anlamına gelir. Orada da muhakkak çeşitli değişiklikler olacaktır. O nedenle değişikliğin kabul edilmemesinin ufak ihtimal olduğunu düşünüyorum. Yüzde vermek gerekirse yüzde 70 geçecektir.

‘Hayır’ diyen ‘Nasıl bir Türkiye’ istediğini de ortaya koymak zorundadır

Anayasa değişikliği tek adam rejimine geçiş. Ve bu tek adam rejiminden insanlar çeşitli sebeplerle rahatsız olabilirler. Dolayısıyla MHP’nin hayırcılarıyla bizim aynı şeyi söylememize gerek yok. Onlar da kendi hayırını söylesin, CHP’liler liberaller de kendi hayırlarını ifade etsinler. Kuvvetler ayrılığı meselesi temel Marksist bir ilke değil, liberal bir ilkedir. Fakat 19.yüzyılda bu hareket ortaya çıktığından beri yürütmenin kuvvetlenmesine karşıyız. Yasamada kuvvetler birliği, yani Sovyet modeli dediğimiz olgunun; yasama organının emredici vekalet ile yürütme ve yargı yetkilerini kullanmasına dair kendi teorik-felsefi kökenlerimizden doğru bir ‘hayır’ dediğimiz kampanya gereklidir. Hayır’ın güçlü olmasının yolu, en genel hatlarıyla nasıl bir Türkiye istiyoruz sorusuna cevap verilmesine bağlıdır. Bu olmadan yurttaşlar karşısında inandırıcılığı olan bir ‘hayır’ kampanyası olmaz. Dolayısıyla sadece ‘biz eski Türkiye’yi istemiyoruz’ gibi bir şey söylemeyelim. Dünyanın 70’lerden sonra girdiği neo-liberal dönem her yerde bir tür otoriterlik ve yoksulluk yarattı, işçi sınıfı hareketinin dişlerini söktü. Burada Türkiye’nin özgün yanlarını da gözeterek buna bütüncül karşı çıkmak gerekiyor.

Kamunun ekonomide önemli bir rol oynadığı, kamu idaresinin çeşitli sağ partilerin, cemaatlerin arka bahçecine dönüşmediği, siyaset yasaklarının kalktığı, yasamanın yargı ve yürütmeye karşı kuvvetlendirildiği, temel hakların kuvvetlendirildiği eşit yurttaşlığa dayalı talepleri belirgin biçimde öne çıkartan bir kampanya olmalıdır. MHP’nin, liberallerin hayır kampanyası ile ortaklaşmak değil -pratik olarak sandıkların korunması gibi işlerde ortaklaşma olabilir- herkesin kendi sözünü söylediği bir hayır kampanyasının daha etkili olacağını düşünüyorum.

Majestlerinin muhalefeti-Majestlerinin yaramaz çocuk muhalefeti

Yeni rejimde de sonuç olarak bir muhalefet olacak: majestelerinin muhalefeti. Ulusalcılar buna aday. Hatta majestelerinin ‘yaramaz çocuk muhlefeti’ de olacak. Bugün kendi örgütsel mekanizmamızı koruyalım diyen utangaç hayırcılar da buna aday. Örneğin; Doğu Perinçek değişikliğe karşı olduğunu ama Erdoğan’ın çok önemli bir kişi olduğunu söylüyor. Bu majestelerinin muhalifi. Bir de ‘aman örgütsel mekanizmamız dağılmasın, gözaltına alınmayalım, işimizi kaybetmeyelim’ deyip, ‘saray rejimine karşıyım’ diyenler var. Bunlar da majestelerinin yaramaz çocuk muhalefeti. Bu tutumlar durduramaz gidişatı. Ölüm-kalım savaşı veren bir iktidarı yarım duruşlarla karşılayamazsın, tam tavır alman gerekir çünkü. Siyasi mücadele uzun soluklu bir mücadeledir, örgütsel varlıkları boşa harcamamak gerekir, bu doğru fakat ‘ortada görünmezsek bize de bir şey olmaz’ algısı yanlış bir algıdır. Dolayısıyla bütünlüklü ve cesur bir strateji ile hayır demenin bir anlamı olabilir.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler