spot_img
spot_img
Ana SayfaRöportajYemeksepeti mücadelesi bize ne öğretiyor? (Kaç Bize Gel)

Yemeksepeti mücadelesi bize ne öğretiyor? (Kaç Bize Gel)

Yemeksepeti mücadelesi öğretici deneyimlerle dolu. Dahası Pandemi koşullarında vahşileşen çalışma şartlarına ve sendikasızlığa yönelik küresel isyan dalgasının ülkemizdeki özgün bir yansıması. Daha yakınlarda Yunanistan’daki, kuryeler, esnaf kurye modeline geçmek isteyen efood’a karşı iki günlük grevle kadrolu işçi statüsü olma haklarını kazandılar. Öte yandan Amazon işçileri Almanya’dan ABD’ye yoğun bir sendikalaşma mücadelesi veriyorlar. Brezilya’dan Avusturalya’ya Motor kuryelerin kıran kırana mücadelelerine tanık oluyoruz.

Kaç Bize Gel olarak mikrofonumuzu sürecin başını çeken Nakliyat-İş genel başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu’na uzatıyor ve Yemeksepeti emekçilerinin çalışma koşulları, hukuksuz iş kolu değişikliği kararı ve sendikalaşma süreci hakkında söyleşiyoruz.

Kaç Bize Gel, tabandan güç alan, işçilerin denetiminde bir sendikal mücadelenin, toplumun tüm kesimlerine eşsiz bir umut ışığı olacağından kuşku duymuyor.

KBGÖncelikle bize biraz Nakliyat-İş’ten ve bu sürecin başlangıcından bahseder misiniz?

Merhabalar, ben Ali Rıza Küçükosmanoğlu, Nakliyat-İş sendikası genel başkanıyım. Yemeksepetinde bizin örgütlenmemizin geçmişi 2020 yılının Ekim Kasım aylarına dayanıyor. İşin aslı daha başlarda, Yemeksepetinde çalışan farklı bölgelerden arkadaşlarımız gelip sendikamıza üye oldular. Bizim Yemeksepetindeki sendikal örgütlenmeyi bir program çerçevesinde gündeme almadan çalışma koşullarından rahatsız olan, ücretinden rahatsız olan bazı arkadaşlar sendikamıza üye olmuştular. Daha sonra biz yemeksepetinin örgütlenmesi ile ilgili özellikle 2020’nin Kasım – Aralık aylarından başlayarak 2021 yılının başından itibaren tüm Türkiye genelinde bir örgütlenme faaliyetine başladık.

Yemeksepeti 2000’li yılların başlarında online yemek siparişi ile ticari hayatına başlamış bir firma. Son yıllarda Türkiye ve Dünya genelinde online alışveriş ve yemek satışının katlanarak büyüdüğü aşikâr. Türkiye’de de buna paralel olarak farklı işletmeler olmakla beraber Yemeksepeti bu alandaki en büyük işletmelerin başında geliyor. 2000’li yılların başında, dar bir alanda İstanbul’da Beşiktaş ve çevrelerinden hayatına başlıyor. Daha sonra 2015 yılında ciddi bir hem iş hacmiyle, ciroyla ve giderek de online yemek satışından başlayan süreç daha sonrasında BanaBi depoları aracılığıyla market alışverişine de yöneliyor. 2015 yılında Yemeksepeti 589 milyon dolar gibi büyük bir rakamla dünyanın bu alandaki en büyük tekeli olan Delivery Hero’ya satılıyor.

KBG: Zaten kurucusu da Nevzat Aydın, değil mi? Eski Trabzonspor yöneticisi.

Evet. En başında 3 ortak olarak başlıyorlar. Daha sonrasında da Nevzat Aydın’ın CEO’luğu ile devam ediyor. Ocak ayının başında YemekSepeti’nde çalışanların toplam sayısı 6200 civarında idi. Yemeksepeti’nde pandemi süreci ile beraber yoğunluk artıyor, cirolar artıyor, çalışanlar üzerindeki baskı artıyor. Yapılması gereken ücret zamları yapılmıyor, çünkü YemekSepeti’nde çalışan arkadaşlarımızın bir maaşları var bir de prim alıyorlar. Prim de ne kadar fazla sipariş teslim ederlerse o oranda artıyor.

KBG: Teslimde ne kadar çok beğeni alırlarsa…

İşçileri birbirleriyle yarışır duruma getiriliyorlar. O bakımdan biz de 2021 Ocak ayıyla beraber, Yemeksepeti’ndeki örgütlenmeyi daha programlı bir şekilde yürütmeye başladık ve Türkiye genelinde başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, Eskişehir, Konya, Bursa, Kocaeli, Adana, Antalya, Trabzon gibi birçok ilde örgütlenme çalışmalarına yoğunlaştık. Çünkü Yemeksepeti’ndeki çalışanların çoğunluğu İstanbul’da olmakla beraber Türkiye’nin birçok ilinde de faaliyet göstermeye başladı. Yemeksepeti’nin tüm Türkiye’de aşağı yukarı 30000 işletme ile anlaşması var. Banabi depolarını kendisi çalıştırıyor. Bu da Pandemiden sonra başlayan bir süreç. Bir de Pandemiyle birlikte çalışma hacmi katlandı. Son olarak iş kolu anlamında yemeksepeti’ndeki çalışanların %70’e yakını motorlu kurye olarak çalışıyor. Motorlu kurye de aslında taşımacılık iş kolunda. 10 numaralı iş kolunda değil. Bizim iş kolunda gözüküyor. Bizim iş kolumuzda gözüktüğü için biz zaten örgütlenmeye başladık.

Bu arada birikmiş bir örgütlenmenin hızlanmasında birkaç etmen öne çıktı. Birincisi bir yılı aşkın zaman geçmesine rağmen ücretlere zam yapılmamış olması. İkincisi Pandemi koşulları ile beraber iş yoğunluğunun artmış olması ve çalışanların insan onuruna yaraşmayan davranış ve baskılarla karşı karşıya kalmaları. Aslında bir yönüyle bu sektörde çalışanlara baktığımızda esnaf kurye olarak çalışanlar, Trendyol örneğinde gördüğümüz gibi bağımsız çalışanlar var, bağımsız olarak bir bölgeyi veya işletmeyi özel sektöre vererek çalışanlar var. Yemeksepeti aslında kendi içinde en kurumsal olan işletme. Belli anlamda çalışanların ücretleri daha düzenli ama dediğim nedenlerden dolayı bir örgütlenme kısa süre içerisinde özellikle İstanbul’dan başlayarak belirli bir aşamaya geldi. Biz aslında örgütlenmenin başında onların üzerinden insan kaynakları direktörü ve avukatıyla bir görüşme yaptık.

KBG: İşçiler size nasıl geldi? Örgütlenme süreci nasıl başladı? Çünkü o deneyim de çok önemli. Bildiğimiz kadarıyla motorlu kuryeler uzun yıllardır aynı mesleği yapan insanlar değiller, daha çok geçici iş yapan genç işçiler.

Motorlu kuryelerde sorunlar da arttı, daha önce de belirttiğim gibi yemeksepeti’nde çalışanların büyük çoğunluğu motorlu kurye olarak çalışanlar. Sipariş yetiştirme baskısı yoğun, bir de İstanbul gibi bir şehirde, Kadıköy’de, Beyoğlu’nda Yemeksepeti’nde vardiyalı olarak çalışan arkadaşlarımız belirli bir yerde toplanırlar. Tuvalet ihtiyacı gibi herhangi bir insani ihtiyacını karşılamak için bile koşulları bulunmamakta. Sipariş geldiği anda bekledikleri yerden siparişi gideceği yere ulaştırırlar, ardından tekrardan toplanma noktasına dönerler. Çalışanların bekleme koşulları uygun değil. Bekledikleri yerler tanıdık bir kafe veya bakkal gibi yerler olabiliyor.

Pandemi koşulları altında özel olarak motorlu kuryeleri değerlendirdiğimizde 2019 yılında iş cinayetlerine dönüşen şekilde 19 işçi yaşamını yitirmiştir. Pandemi döneminde ise bu sayı bir yılı aşkın bir süre içerisinde 200’ü aşmıştır. Çalışan bir tarafta ne kadar fazla sipariş yerine getirirse o anlamda prim kazanıyor. Tüm olumsuzluklara rağmen çalışma koşullarındaki şartları da düşündüğümüzde bir sendikalaşma eğilimi, zam yapılmamış olması, Pandemi koşullarıyla beraber çalışma koşullarının giderek ağırlaşması ile sendikalaşma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu koşulları düzeltmenin yolu örgütlenmekten, sendikalı olmaktan geçer.

İşçiler ile biz temasa geçtik. Biraz önce de ifade ettiğim gibi e-devlet üzerinden kendiliğinden üye olan arkadaşlarımız oldu. Biz kendileriyle doğal olarak bir ilişki kurduk. Bir de ayrıca biz binlerce bildiri dağıttık. Sadece İstanbul’da sınırlı olmayarak Ankara’da, İzmir’de ve Antalya’da motorlu kurye depolarının önünde, çalışanların toplandığı merkezlerde bildiriler dağıttık ve çalışanlarla temasa geçtik. Bunun karşılığı da önemli sayıda arkadaşın kısa süre içerisinde anlattığım koşullar sebebiyle örgütlenmenin objektif koşulları oluştuğu için sendikamıza üye olmaya başladı.

İlerleyen süreçte biz sendika olarak, 6200 toplam çalışanı olan Yemeksepeti işletme olduğu için %40 örgütlülük sağladığımız an sendika olarak işletme yetkisine başvurduk. Kamuoyunun sahiplenmesi ile birlikte üye sayımız belli bir aşamaya geliyorken ve yetki barajını aşma noktasına doğru yaklaşırken işveren tamamen hukuksuz bir şekilde işkolu değişikliği yaptı. NACE kodu değiştirildi. NACE kolu değişikliği ile paralel olarak işkolunu değiştirdi. Şimdiki iş kolu Ticaret Eğitim Büro iş kolu olan 10 No’lu iş kolu oldu. Ancak bu durum Mevcut 6356 sayılı sendikalar ve toplu sözleşme kanununa göre birkaç sebepten dolayı muvazaalı bir durum. Hangi iş yerinden hangi iş koluna girildiğine dair tespit Çalışma Bakanlığı tarafından yapılıyor ve bu 15 gün içerisinde itiraz yolu açık olmakla birlikte bir dava konusu oluyor. İşverenin kendi inisiyatifiyle NACE kodu değiştirmesi usulsüzdür. En son Yargıtay 9. dairesinin kararına göre Sosyal Güvenlik Kanalının bu uygulamayı durdurması gerekmektedir. Burada işveren aynı yerde aynı işi yapmaya devam ediyor.

Motorlu kurye faaliyeti, iş kolları yönetmeliğine göre taşımacılık iş kolunda olan bir faaliyet. Şimdi bizim bir anda başvuruya doğru hazırlanıyorken 2000’in üzerinde üyemizin sendika üyeliği düştü. Daha sonra kalan 99 kişi vardı. Şubat ayının başlarında taşımacılık iş kolunda gözüken 99 kişi adına bizim yetki ile ilgili bir problemimiz vardı. Onunla ilgili bir tedbir kararı aldık. O çerçevede bakanlığa bir başvuru yaptık. Çünkü çoğunluğu sağlıyorduk. 45-50 kadar üyemiz gözüküyorduk. 99 kişi için başvuru yaptık, çünkü taşımacılık iş kolunda 99 kişi kalmıştık. 6200 kişinin tamamına yakını Ticaret Eğitim Büro iş koluna geçmişti. Aynı yerdeki Banabi deposunun NACE kodunu değiştiriyor, aynı adreste 10 Nolu iş kodu ile faaliyet gösteren bir işyerinin açılışını yapıyor. Türkiye’de bu denli bir sendika düşmanlığı görülmüş şey değil.

Bu arada Yemeksepeti’ndeki birçok bölgedeki bu örgütlenmemiz aslında Türkiye’de birçok sendika açısından da bir dayanışmaya vesile oldu. DİSK, KESK, TMOBB, TTB bir açıklama ile buradaki mücadeleye destek vermek için bir dayanılma mesajı verdiler. Ardından Türk-İş’e bağlı olarak Tek-Gıda-İş, Petrol-İş Sendikası, Deri-İş sendikası ve HAK-İş’e bağlı Liman-İş ve Birleşik Kamu-İş sendikası ortak açıklaması yaptı. Dünya Sendikalar Federasyonu bir dayanışma eylemi yaptı. Fransa’da dayanışma eylemleri oldu. Yine bağlı bulunduğumuz Uluslararası Taşımacılık Federasyonu ITF’in buradaki işçi ve sendika düşmanlığına karşı bir dayanışma mesajı oldu. Depo önlerinde bildiri dağıtılması dışında bazı Banabi depoları önünde, depo müdürlerinin sendika karşıtı tutumlarından dolayı basın açıklamaları yaptık. Birçok bölgede bu mücadele dayanışma içerisinde desteklenmeye başladı.

Ayrıca, Yemeksepeti Genel Müdürlüğü ve İstanbul’da Alman Konsolosluğu önünde kitlesel basın açıklamaları yaptık. İstanbul ve Ankara’da farklı noktalarda imza stantları açarak halkımızdan onbinlerce imza topladık.

KBG: Yemeksepeti iş kolu değişikliğini İstanbul Ankara ve İzmir’de yaptı diye biliyoruz. Anadolu’da da NACE kodu değişimi yapıldı mı?

Hepsini yaptı. Biraz önce de söylediğim gibi 6200 kişinin hepsinin iş kolu değişikliği yapıldı. Daha sonradan kulağımıza geldi Tümtis birtakım faaliyetlerde bulunuyor. Yalova, Düzce ve Manisa’nın taşımacılık iş kolunda kaldığını duyduk. Orada çalışan sayısı da 71 kişi. 71 kişiden 34 kişiyi Tümtis sendikası üyesi yapmış ve çoğunluk tespiti almış. Çoğunluk tespitiyle yetki aynıdır. İşveren buna itiraz etmiş. Daha sonra da almış olduğumuz bilgiye göre 71 işçi için de iş kolu Ticaret Eğitim Büro iş koluna geçtiğini duyduk ancak o dava devam ediyor. Tümtis 71 kişiden 34 kişiyle çoğunluk tespiti alıyor. Bizim Şubat ayında 99 kişi ile yaptığımız başvurumuz var. Duyduğumuz kadarıyla Yemeksepeti özelinde taşımacılık iş kolunda bu tarihlerde hiçbir iş yeri kalmadığı söyleniyor. Bu gerek ÖzBüroİş in yapmış olduğu gerekse Tümtis’in yapmış olduğu şey tamamen sarı sendikacılık.

KBG: Tümtis sizinle hiç görüşmedi mi?

Hayır, bizimle hiç görüşmedi. Zaten Tümtis şu anda bizim örgütlü olduğumuz tüm yerleri karıştırmaya çalışıyor. Barajla ilgili bakanlıkla bir problem yaşıyoruz. Uygulanmayan kararlar var. Tüm örgütlü olduğumuz yerleri karıştırıyor. Yemek sepetinde bizim sayılmayan 2000’i aşkın üyeliğimiz var. Yemeksepeti’ndeki üyeliklerimiz sayıldığı zaman biz barajı da aşmış oluyoruz. Hem iş kolu barajını aşmış olacağız, hem de yetki ile ilgili bir problem kalmayacak. Nakliyat-İş’in burada olmaması isteniyor.

KBG: Şunu şöyle ayırabilir miyiz? Mesela Manisa’da Düzce’de Yalova’daki o işçilerin samimi örgütlenme gayreti ile Tümtis’in oraya müdahale etme yöntemi kamuoyunda bir tartışma yaratmış durumda. Mesela twitter’de Yemeksepeti işçi komitesi adına açıklamalar yayımlanıyor.

Onların kim olduğu belli değil. Bizim onlarla bir bağlantımız yok. Somut olarak işçi komitesi adına ortaya çıkan kimse yok. Ama birileri kamuoyuna bir hareket varmış gibi sunuyor. Şöyle bir durum da var. Yemeksepeti patronunun sendika ve işçi düşmanlığı devam ediyor. Mevcut Banabi depolarını kişilere vermeye çalışıyor. Bir taraftan da artık bu sendikalaşmayla ilgili tüm mücadeleyi ortadan kaldırabilmek için mevcut işyerlerini Yemeksepeti dahilinde işyerleri olmaktan çıkartıp kişilere verip onlardan hizmet almayı planlıyor. Bir diğer durum da Trendyol örneğinde olduğu gibi esnaf kurye modeline geçmek istiyor. Esnaf kurye modeli de şudur, çalışanın motosikleti ve vergi mükellefiyeti oluyor. Yapılan hizmet karşılığında serbest meslek makbuzu keserek hizmet alınıyor. Yemeksepeti şimdi buna yöneliyor.

Bir diğer nokta da Yemeksepeti yönetimi depolarını özel şahıslara devrederken, buradaki çalışanlarını istifaya zorlayarak yeni şirkete geçirmeye zorluyor. Birçok yerde sendikamızın avukatları, sendikamız üyesi olan arkadaşlarımızın davalarını açtılar, sahiplendiler.

KBG: ABD’den Almanya’ya kadar, Amazon’dan diğer küresel ölçekli dağıtım firmasına kadar özellikle Pandemi süreciyle beraber birçok şirkette direnişler başladı. Bu direnişlerle ilgili ne tür bir bağlantıya girme çabanız oldu?

Biz Uluslararası Dünya Sendikalar Federasyonuna üyeyiz, ben aynı zamanda Dünya Sendikalar Federasyonu Taşımacılık İşçileri Enternasyonalinin de genel sekreteriyim. Bu Pandemiyle beraber özellikle motorlu kuryeler hakkında mesela Yunanistan’da Fransa’da ve Kıbrıs’ta çalışanlarla ilgili görüşmelerimiz var. Pandemi süreci sadece Türkiye’de değil tüm dünyada bir mücadele alanı bakımından önem kazandı. Hem çalışanların sayısı çok arttı, hem çalışma koşulları ağırlaştı, hem de kaçınılmaz olarak mücadelelerin de daha etkili olmasını sağlıyor.

KBG: Bu sürece dair somut talepleriniz neler?

Yemeksepeti’nin işçi ve sendika düşmanlığı halen devam ediyor. Bu düşmanlık sadece NACE kodunu değiştirmekle kalmadı. Çalışanlara baskılar sürüyor. Burada bir sınıf mücadelesi var. Nevzat Aydın şunu gördü. Bu süre içerisinde Yemeksepeti çalışanlarının örgütlenmesi sınıfsal çıkarı için kendi önündeki en büyük tehdit. Onun için işin içinden sadece NACE kodunu değiştirmekle çıkamayacağını gördü. Çünkü yapılan değişikliğin hukuksuz olduğu ortada. Onun için de Banabi depolarını kişilere devrediyor. Esnaf kurye modeline dönüyor.

Bizim de buna karşı bir dizi eylem planımız var.

İlk olarak yetki davasıyla ilgili sürecimiz devam ediyor. Onu kazandığımızda hukuk işlemiş olursa tüm yetkilerimizin tüm Yemeksepeti’nin genelinde geçerli olacağı bir sürece gireceğiz. Hukuk insanlarının söylediği de budur. Çünkü ortada bir muvaza var. En önemli nokta bu.

Biz tüm şirkette olacak bir mücadele veriyoruz. Tümtis’in yaptığı mücadelede 3 kalan deponun örgütlenmesi için çalışması kabul edilebilir bir yaklaşım değil. Biz genelde örgütleniyoruz ve çalışma belli bir aşamaya gelmiş, Tümtis’in yaptığı işverenin saldırısına davetiye çıkaracak şekilde bir Sarı Sendikacılık çalışmasıdır.

İkinci olarak, bizim bu işçi ve sendika düşmanlığına karşı gayet etkili yürüyen bir boykot çalışmamız var. Tüketici derneklerini işin içine sokuyoruz, DİSK genel sekreteriyle görüştük, diğer sendikalarla ve halk örgütleriyle görüştük. Burada yapılan işçi ve sendika düşmanlığının mutlaka mahkûm edilmesi lazım.

Son olarak, bir taraftan NACE kodu değişikliği sebebiyle yasal olarak üyelikleri düşmüş gözükse de üyelerimizle iletişimimiz devam ediyor. Onlar da bu mücadelenin bir parçası. Bu mücadeleye öncülük eden ve motorlu kurye olarak çalışan ve depoya bağlı olmayan üç arkadaşımız 1 Temmuz itibariyle işten çıkartıldı. Onların dava süreci devam ediyor. Bununla ilgili Yemeksepeti genel merkezi önünde kitlesel basın açıklaması yaptık. Etkili bir boykot yaparak, halkın da müdahil olmasıyla buradan gelen mücadelemizi daha etkili bir konuma getireceğiz.

Kaynak: Kaç Bize Gel

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler