spot_img
spot_img
Ana SayfaManşetTürkiye’de gemi söküm işçilerinin çalışma koşulları ve meslek hastalıkları - Ege Demirel

Türkiye’de gemi söküm işçilerinin çalışma koşulları ve meslek hastalıkları – Ege Demirel

Çalışma Koşulları

Ekonomik ömrünü tüketen gemilerin hurdaya ayrılmayarak geri dönüşüm için söküm işlemi yapılması ve söküm sonucunda parçaların farklı alanlarda kullanılabilmesi gemi söküm işlemi sayesinde mümkün olmaktadır. Aliağa (İzmir) Türkiye’de gemi söküm işleminin yapıldığı tek yerdir. Gemilerden sökülen asbestli parçaların diğer tehlikeli atıklarla beraber denize ve Harmandalı Çöp Döküm Alanı’na döküldüğü görülmektedir. Yeniden kullanılması düşünülen parçalar ise İzmir’de kurulu fren ve debriyaj imalâthanelerine gönderilmektedir.[1] Gemi sökümü yapısal karmaşıklığı, çevre, güvenlik ve sağlık alanlarıyla ilişkisi dikkate alındığında oldukça zor bir süreci gerektirir. Düşük ücretli çalışıldığı, güvenlik, sağlık ve çevre standartlarına uyulmadığı, çalışma ve çevre şartlarının kötü olmasından dolayı gemi sökümü bazı gelişmekte olan Asya ülkelerinde yoğunlaşmıştır.[2] Bu ülkelerin yanı sıra Türkiye de gemi söküm alanında son dönemde dikkate değer bir pay sahibi olmaya başlamıştır.

Gemi inşa etmek için birçok tehlikeli maddenin kullanıldığı bilinmektedir. Bunlar; asbest, polychlorinated biphenyls (PCB), tributyltin (TBT) gibi toksik boya ve diğer ağır metallerdir. Bu maddelerin çoğu yasaklanmış ve kısıtlanmış olsa dahi 30-40 yıl önceki gemilerin üretiminde söz konusu maddeler kullanılmıştır. Ayrıca yakıldıklarında tehlikeli gaz ortaya çıkaran kimyasallar da tehlike oluşturmaktadır. Bu açıdan gemi söküm işçileri birçok etken nedeniyle iş kazalarıyla karşılaşma riski altındadır. Bunun sonucunda yaralanma, ölüm ve hastalıklarla karşılaşma ihtimalleri bulunmaktadır. Örneğin, yangın-patlama, kapalı kalma/sıkışma, elektrik çarpması, kablo-halat-zincir kopmaları, asbest lifleri/tozları, ağır toksik metaller, basınç altında sıkışmış gaz, radyasyon, makinelerin güvenlik koruyucu eksikliği, makine ve ekipmanların kötü bakımı, toksik deniz organizmaları, gemideki haşere ve zararlı böceklerden gelen bulaşıcı hastalıklar, tüberküloz, sıtma ve solunumla bulaşan bulaşıcı hastalıklar gibi birçok faktör gemi söküm işçilerinin çalışma koşullarının risk durumunu çarpıcı bir şekilde göstermektedir. Ayrıca düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, yetersiz acil-ilk yardım-kurtarma tesisleri, yetersiz sağlık tesisleri, güvenlik ve sağlık eğitimi eksiklikleri ve zihinsel stres gibi birçok psikolojik/sosyal faktör de işçilerin çalışma koşulları açısından riski artıran unsurlardır.[3]

Dolayısıyla gemi sökümünde çalışan işçilerin bu tehlikeli ve sağlığa zararlı maddelerle çalışmak zorunda kalması onları büyük risk altına sokmaktadır. Bu nedenle gemi sökümünde çalışan işçilerin iş güvenliğinin sağlanması ve gerekli korunma malzemelerini kullanmaları oldukça önemlidir. Ayrıca işverenlerin işçilerin sağlığı ve iş güvenliği ile çevre güvenliği/sağlığı açısından gerekli önlemleri alıp almadıkları ve uygun şartları yerine getirip getirmedikleri uzman kişiler tarafından denetlenmeli ve raporlanmalıdır.

Aslında anayasa, kanun ve yönetmeliklerle çalışma koşullarına dair düzenlemeler yapılmıştır. Bu kapsamda 10.06.2003 tarihli 25134 Sayılı 4857 Sayılı İş Kanunu 5. Bölüm İş Sağlığı ve Güvenliği içerisinde, 06.08.2013 tarihli 28730 Sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Kanserojen veya Mutajen Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde ve 25.01.2013 tarihli 28539 Sayılı Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik hükümlerinde iş güvenliği/sağlığı meselesine değinilmektedir. Ayrıca Anayasanın 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Bunun dışında Anayasanın 56. maddesinde ise herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından bahsedilmektedir. Çevre sağlığının korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesinde hem devletin hem de vatandaşların görevi olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca devletin görevleri arasında herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içerisinde sürdürmesini sağlamak da bulunmaktadır. Son olarak, asbestli atıkların toplanması, uzaklaştırılması ve gömülerek zararsız hale getirilmesi sırasında sağlık ve güvenlik açısından önlemler alınmalıdır. 21634 Sayılı Tehlikeli Kimyasallar Yönetmeliği Yedinci Bölüm Özel Hükme Tabi Maddeler uyarınca şu hususlara dikkat edilmelidir: Atıkların güvenli bir şekilde toplanması, depolanması ve uzaklaştırılarak zararsız duruma getirilmesi önem arz etmektedir. Bu işlemlerde ise “asbest içerir” uyarısıyla etiketlenmiş ve sızdırmaz kapalı kapların kullanımı son derece önemlidir. Asbestli atıkların torbalara alınması ve uzaklaştırılması sırasında atığın ortama yayılmaması konusunda kesinlikle çok dikkatli olunmalıdır. Ancak ne yazık ki uygulamada bu hükümlerin tam olarak geçerlilik kazandığını söylemek pek mümkün değildir.

Ertuğrul Bilir’in çalışmasında ise Aliağa özelinde önemli verilere ulaşılmıştır. Gemi söküm endüstrisinde yaklaşık 1000-1200 civarında işçi çalıştığı ve yan sanayi işlerinde ise yaklaşık 150-200 işçinin çalıştığı belirtilmektedir. Öte yandan taşeronluğun azalma eğiliminde olduğu da gözlemlenmiştir. İşçilerin çalışma koşulları ve ücretleri özelinde ise Bilir’in çalışmasında şu bulgulara ulaşılmıştır: Öncelikle işçilerin önemli sorunlarından birisi, sigortada ücretin düşük gösterilmesidir. İşçilerin çoğunluğu “sigorta primlerinin düşük ücretler üzerinden yapıldığını, ücretin bir bölümünü bankadan, diğer bölümünü elden aldıklarını” söylemektedir. İşçilere göre ücretlerin tamamının resmî olarak gösterilen şirket sayısı 2 ya da 3’tür. Ücretlerin düşük gösterilmesi nedeniyle işçiler kıdem tazminatı, hastalık, işsizlik, emeklilik vb. haklarda büyük kayıplara maruz kalmaktadır. Ayrıca sigorta primlerinin düşük ücret üzerinden yatırılması işverenlerin maliyetlerini azaltmakta iken; buna karşın devlete işçiler için ödenen gelir vergisinin azalması söz konusudur. Dolayısıyla SGK gelirlerinde bir kayıp ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında, işçilere kayıt dışı ödeme yapılması kayıt dışı meselesini de gündeme getirmektedir.[4]

Bilir’in araştırmasına göre, işçilerin çay molası tipinde bir ara dinlenme fırsatına sahip olmaması ve yoruldukları zaman bulundukları yerde dinlenmek zorunda kalmaları bir diğer önemli sorundur. Haftalık ortalama çalışma süresi ise 45 saat civarıdır. Ancak işçilerin çoğunluğu sökülecek gemilerin fazla olması durumunda daha fazla çalıştıklarını söylemektedir. Şüphesiz işçilerin sigorta, ücretler ve çalışma koşulları dışında en önemli sorunlarından birisi de iş cinayetleri ile meslek hastalıklarıdır. Bu bağlamda Aliağa’da 2011-2016 döneminde Bilir 15 işçinin iş cinayetine kurban gittiğini tespit etmiştir. Yüz bin kişide ölüm oranı (yani mortalite hızı) ortalaması ise 211’dir. Bu oranın Türkiye ortalamasının 20 katına denk olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca asbestten kaynaklı olarak 3 kişinin de hayatını kaybettiği öğrenilmiştir. Sonuç olarak, yeterli düzeyde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı, çalışma şartlarının uygun şekilde düzenlenmediği görülmektedir. Bu yüzden gemi sökümde etkili bir sendikal çalışma olmaması da önemli bir sorun olarak öne çıkmaktadır. Bu noktada işçiler işverenlerin “kara liste” oluşturduklarını ifade etmektedirler. Dolayısıyla hak arama amacıyla dava açılması veya sendikal mücadeleye başvurulması işçilerin iş bulmasını zorlaştıran bir sonuca neden olmaktadır.[5]

Aktarılanlar ve edinilen bilgiler ışığında gemi sökümünde işçilerin iş güvenliği ve sağlığı konularında ve çalışma koşullarında ciddi sorunlarla karşılaştıkları anlaşılmaktadır. Bu nedenle gemi söküm işçilerinin bu sorunları aşabilmesi için sendikal örgütlenmeye başvurması ve sorunlarını sendikal mücadeleyle çözmeleri önem arz etmektedir. Bu açıdan sendikamız DGD-Sen geçmiş deneyim ve mücadele pratiklerinden edindiği kazanımlarla işçilerin işçi sağlığı ve iş güvenliği ve çalışma koşulları konusundaki taleplerinin güçlü bir şekilde dile getirilmesinde ve kazanımlar elde edilmesinde önemli bir destek sunma şansına sahiptir. Daha önceki hak arama süreçlerinin ve sendika faaliyetlerinin başarısızlığa uğramasının temel sebepleri arasında, işçilerin sorunlarına yönelik köklü çözümleri hedef almayan ve patronaj ilişkilerine karşı koyamayan zayıf sendikal pratikler vardır. İşçilerin inisiyatiflerini komite ve meclisler yoluyla ifade eden DGD-Sen’in işçilere insani koşullarda çalışma/yaşama ve hak edilen ücretlerin edinilmesinde yoldaşlık ve birlikte mücadele etmek noktasında çağrımız vardır.

Meslek Hastalıkları ve Asbestin Çevresel Etkileri

Gemi söküm işçilerinin maruz kaldıkları hastalıklara değinmek gerekirse; öncelikle asbestin bu hastalıklarda en önemli etken olduğu vurgulamalıdır. Bu kapsamda mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) ve gırtlak kanseri gibi hastalıklar gemi söküm işçilerinin maruz kalabileceği hastalıklar arasındadır. Bu hastalıkların asbest kaynaklı olması nedeniyle birçok ülkenin asbest kullanımını yasakladığı bilinmektedir. Türkiye’de ise 31 Aralık 2010 itibariyle her türlü asbest minarelinin ticari amaçlarla kullanımının yasaklandığını hatırlatmak gerekir. Fakat bu yasaklamaya rağmen önceki süreçlerde piyasada bulunan asbestin birçok ürün içerisinde olabileceği ve bu ürünlerin de dolaşımının devam ettiği göz ardı edilmemesi gereken oldukça önemli bir husustur. Bu yüzden endüstriyel asbest maruziyetinden kaynaklanabilecek riskler Türkiye’de hâlâ mevcuttur. Asbest kapsamında bir diğer önemli mesele ise tıbbi jeolojik ve diğer epidemiyolojik araştırmalardan elde edildiği üzere asbest güvenliğini tehdit eden çevresel asbest maruziyetidir. Dolayısıyla asbest sadece işçi sağlığı açısından bir tehdit değil; aynı zamanda bir çevre ve halk sağlığı sorunu olarak da tehdit oluşturmaktadır. Asbest maruziyeti, asbest liflerinin serbest hâle geçerek ortama yayılması nedeniyle gerçekleşen temas ve bunun sonucunda ortaya çıkan olumsuz sağlık etkilerinin yaşanmasını ifade etmektedir. Türkiye’nin hem asbest ithalatı hem de asbest üretimi açısından önde gelen ülkelerden birisi olduğu göz önüne alınırsa asbestin Türkiye için en öncelikli meselelerden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.[6]

Bu kapsamda asbest maruziyetinin gecikme periyodunu da hatırlatmakta fayda vardır. Gecikme periyodu, asbeste maruz kalınan süre ile hastalıkların teşhis edilmesi arasındaki süreyi ifade etmektedir. Yani belirtiler ortaya çıkmadan hastalık gizli bir şekilde varlığını sürdürmekte ve böylece asbestten kaynaklanan hastalıkların 30-40 yıllık süreler içerisinde çıkması dahi mümkün olmaktadır. Ayrıca Türkiye’de uzun bir dönem boyunca ithal asbestle üretilmiş su boruları ve ateşe dayanıklı levhaların nerelerde üretildiği ve bu üretim sürecinde çalışan işçilerle ailelerinin sağlık durumlarına dair sistematik bir çalışmanın bulunmaması asbest kaynaklı hastalıklar konusunda oldukça riskli bir durumu ortaya koymaktadır.[7]

Asbest aşırı derecedeki sıcaklıklara dayanıklılığı ve yalıtkan malzeme olarak etkin şekilde kullanıma uygun yapısından dolayı mucizevi lif olarak tanınan bir mineral olmuştur. Öte yandan 1950’den itibaren söz konusu liflerin kanserojen özelliklerinin ortaya çıkmasına rağmen asbest ile ilgili faaliyet yürüten sanayiciler hileli yöntemlerle piyasadaki varlıklarını sürdürebilmiştir. Bu yüzden 1990’lı yılların sonuna kadar sanayi üretiminde örneğin; gemi, uçak, otomobil, inşaat ve ısı/ses izolasyonu gibi yaklaşık 3000 endüstriyel üründe asbest kullanımı gerçekleşmiştir. Türkiye özelinde ise; 30-40 yıllık olan binaların çoğunun çatı/çatı izolasyonu malzemelerinde, su borularında, pencerelerde, yağmur borularında ve sobalarda olmak üzere pek çok yerde asbest kullanımına rastlanmaktadır. Asbestin sağlık sorunlarına neden olduğu henüz XX. yüzyıl başlarında dahi fark edilen bir durumdur. Bu kapsamda asbest madenlerinde ve ilk işlemesinde çalışan işçilerin toplu şekilde ölümleri sonucunda asbeste yönelik müfettişlerin, meslek ve kamu kurumlarının araştırmaları sonucunda asbestin yol açacağı riskler üzerine çalışmalar yapılmıştır. Buna karşın ne yazık ki asbest kullanımının yasaklanması ancak 2000’li yıllarda mümkün olabilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü, Batı Avrupa’da 2000’lerin ilk 30 senesinde 500.000 insanın asbest kaynaklı olarak yaşamını yitireceğini ortaya koymuştur. Örneğin, İsveç’te 37 yıl önce yasaklanan asbestten yaşamını yitiren kişilerin iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin 3 katından fazla olması bu açıdan oldukça dikkat çekici bir başka veridir. Asbest kaynaklı nedenlerle her yıl İngiltere’de en az 3500 kişinin, ABD’de 10.000 kişinin ve Fransa’da her gün 8 kişinin öldüğü göz önüne alındığında tablo gerçekten oldukça ürkütücüdür.[8]

Meslek hastalığı açısından gemi sökümü ve kentsel dönüşümün öne çıktığı görülmektedir. Bu sektörlerde çalışan işçilerin asbeste maruz kalmasını önlemek açısından işçilerin gerekli ekipmanları kullanması oldukça büyük önem arz etmektedir. Ayrıca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yönetmeliklerinde belirtilen hususlara göre çalışma koşullarının düzenlenmesi gerekmektedir. Bu noktada vurgulamak gerekir ki gerekli tedbirlerin alınması hâlinde meslek hastalıklarının tamamen önlenebilme olasılığı oldukça yüksektir.[9]

Kaynakça

Bilir, Ertuğrul, “Gemi Söküm Endüstrisinde Çalışma İlişkileri ve İşçi Profili”, DİSK-

TÜSTAV-TARİH VAKFI, Emek Tarihi Konferansları IV, 14-15 Aralık 2019.

Demir, Bahattin Murat, Ercan Sami, Aktan, Mustafa ve Öztaşkın, Harun, “Türkiye’nin

Asbest Profili ve Asbest Güvenliği Sorunu”, Jeoloji Mühendisliği Dergisi,

42 (2), 2018, 215-232.

Güneş, Merve, Güneş, Alper, İlbeyli, Nurdane, Kaya, Bülent, “Asbest Maruziyeti ve

Etkileri”, Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi,  10 (1), 2017, 1-6.

Odman, Aslı, “Bir Halk Sağlığı Sorunu Olarak Asbest”, İş Cinayetleri Almanağı-2017,

2018, 1-11.

Şahan, Rabia, Asbest Maruziyetinin İş Sağlığı ve Güvenliği Yönünden İncelenmesi,

İstanbul Gedik Üniversitesi S.B.E., Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2015.

Uluslararası Çalışma Ofisi (ILO), Gemi Söküm İşlerinde Güvenlik ve Sağlık, Asya

Ülkeleri ve Türkiye için Kılavuz, Çev. Oktay Sunata, Metin Çulhaoğlu, Ankara, 2005.

https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=2709&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2003/06/20030610.htm#1

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/08/20130806-4.htm

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/01/20130125-24.htm

Tehlikeli%20Kimyasallar%20Yönetmeliği.pdf erişimi için tıklayın


[1] Rabia Şahan, Asbest Maruziyetinin İş Sağlığı ve Güvenliği Yönünden İncelenmesi,  İstanbul Gedik Üniversitesi S.B.E., Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2015, s. 37.

[2] Uluslararası Çalışma Ofisi (ILO), Gemi Söküm İşlerinde Güvenlik ve Sağlık, Asya Ülkeleri ve Türkiye için Kılavuz, Çev. Oktay Sunata, Metin Çulhaoğlu, Ankara, 2005, s. 3-4.

[3] ILO, s. 4-9.

[4] Ertuğrul Bilir, “Gemi Söküm Endüstrisinde Çalışma İlişkileri ve İşçi Profili”, DİSK- TÜSTAV-TARİH VAKFI, Emek Tarihi Konferansları IV, 14-15 Aralık 2019.

[5] E. Bilir, “Gemi Söküm Endüstrisinde Çalışma İlişkileri ve İşçi Profili”.

[6] Bahattin Murat Demir, Sami Ercan, Mustafa Aktan ve Harun Öztaşkın, “Türkiye’nin  Asbest Profili ve Asbest Güvenliği Sorunu”, Jeoloji Mühendisliği Dergisi, 42 (2), 2018, s. 215.

[7] B. M. Demir, vd., “Türkiye’nin  Asbest Profili ve Asbest Güvenliği Sorunu”, s. 219-221.

[8] A. Odman, “Bir Halk Sağlığı Sorunu Olarak Asbest”, s. 2-3.

[9] Merve Güneş, Alper Güneş, Nurdane İlbeyli, Bülent Kaya, “Asbest Maruziyeti ve Etkileri”, Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi, 10 (1), 2017, s. 4.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler