spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelİBB direnişçileri için seferberliğe!

İBB direnişçileri için seferberliğe!

İBB direnişçileri 28 gündür, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin güvenlik soruşturmalarını bahane göstererek işten atmalarına karşı Saraçhane Parkı’nda direniyorlar. Valiliğin işten atmalardan sorumluluğu olduğunu söyleyerek konunun üstünden atlamaya çalışan İBB bürokratlarına ve siyasetçilere karşı da mücadele ediyorlar.

Temel talepleri işe iade için hukuki yoldan, meydanlardan dertlerini anlatıyorlar. Kamuoyunu bilgilendirerek, dayanışmaya ve desteğe çağırıyorlar. İBB direnişçilerin basın metnini sizlerle paylaşıyoruz:

Saraçhane’de İBB önünde başlayan direnişimizin 19. gününde tüm kamuoyuna da açıkladığımız üzere İBB yetkilileri ile 15.08.2022 tarihinde bir müzakere süreci başladı. Direnişimizin ilk somut kazanımı olan bu görüşmede muhatap alınma talebimiz siyasi sorumlular düzeyinde idi ama karşımızda belediye bürokratları vardı. Buna rağmen bizler hukuki dayanaklarımızı sunduk, durumumuzu anlattık, onların bahanelerini dinledik. İBB bürokratları genel olarak işten çıkarmaları İBB’nin değil valilik/iktidar tarafından yapıldığı, mevcut yasalara göre çıkarmak zorunda olduklarını ve güvenlik soruşturmalarının muhalifleri bertaraf etmek için iktidar tarafından bir sopa olarak kullanıldığını belirtti. Yanı sıra 2019 yılında oluşan toplumsal mutabakatı korumak ve birlikte 2023 hedefine yürümek için kişisel hikayelerimizi özne haline getirmemizin paradoks olduğu vurgulandı. Ancak, işten çıkarılmamızın kamuoyuna yansıtıldığı gibi hukuki bir zorunluluk değil siyasi bir tercih olduğunu ilk elden avukatlarımızın da şahitliğinde duymuş olduk. Görüşme sonrasında avukatlarımız zaten biliyor olduğumuz bu bilgiyi ilk defa resmi bir görüşme sonucu olarak kamuoyu ile paylaşmış oldu. 

 

Bu bizler için önemli bir eşikti çünkü bizler iktidar tarafından hedef gösterildik, İBB tarafından gerçekleştirilen işten çıkarma sürecinde de güvenlik soruşturması, iltisak gibi muğlak kavramlarla damgalandık, Kod 42 ile itibarsızlaştırılmaya çalışıldık. Yürüttüğümüz mücadele açısından haklılığımızı resmi makamlar ağzından duymak ve hukuki zorunluluk bahanesini geçersiz kılabilmek meselenin siyasi bir tercih olduğunu, bizlerin onurunun, hayatının, emeğinin tam da günlerdir kararlı bir şekilde ifade ettiğimiz gibi harcanabilir görüldüğünü çok daha güçlü bir şekilde ifade etme zeminimiz oldu. 

 

Çalışma koşullarına, ücreti ödenmeyen ek mesailere ve mobbinge itiraz ettiği için, barış akademisyeni olduğu için,  KHK’lı olduğu için, Ali İsmail Korkmaz anması, Halepçe anması ve başkaca meşru eylemlere katıldığı, barış talebini dile getirdiği için işinden edilen işçiler olarak bu güvensizleştirme politikalarına razı olmayacağımızı ifade etmiştik. Direnişimiz sürecinde başka yerel yönetim kurumlarında da benzer uygulamaların yayılma emarelerini duymaya başladık. Biz bu konuda uyarımızı yapmıştık. Biz burada sadece kendimiz için direnmiyoruz, bu uygulamanın yayılıp meşrulaşmasına da itiraz ediyoruz demiştik. Bir kere daha haklı çıktık.  

 

Basına verdikleri demeçlerde “Biz çalışanlara söyledik; işe iade davasını kazanıp gelin, yüzde yüz uyarım. Ama bana hakimlik yaptıramazsınız. Hâkimlik yapmaya kalktığım an Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğiyle ilgili süreçte risk alamam.” gibi ifadeler kullanan İBB yetkilileri aslında tam da yapmadıklarını iddia ettikleri şeyi yaparak hakimlik yaparak bizi damgaladı, işimizden etti. İşe iade davalarını kazanacağımızdan şüphemiz yok ama bizler uzun hukuki süreçlere, işsizliğe, açlığa mahkum olmayı kabul etmedik, direnme iradesi gösterdik. Çünkü en başta işten atılmamız hukuki değildi. Dolayısıyla bize işaret edilen mahkeme salonlarında değil, bir araya geldiğimiz Saraçhane Parkında görüyoruz bu sorunun çözümünü.

 

Tekrar ediyoruz: Atanmış valilerin ve/veya temsilcilerinin seçilmiş temsilcilere talimat verme yetkisi olmadığı gibi hakkı ve haddi de yoktur. Ayrıca bu çekişmeleri işçinin sırtına yüklemek ana muhalefet partisinin temsilcileri açısından kabul edilebilir bir tavır değildir. 

 

Biz artık bu işten atmaların genel bir siyasi tavır olduğundan eminiz. Üstelik işçilerin önüne koyulan olası suç kategorilerini onaylama ve emekçilerin fişlenmesi yolunu açma sonuçlarına varacak düzeyde riskler taşıyan bir siyasi restleşmedir. Ve bu rest, çekenlerin hayatını değil, bahse konu emekçilerin hayatını riske atarak çekilmektedir. Onların gözünde kendi kariyerleri büyük resim olabilir ama bizler için “küçük hikaye” denilip geçilen hayatlarımızın toplamıdır büyük olan. Yalnız değiliz. Direnişimiz boyunca en büyük kazanımımız bunu görmek oldu. Büyük resmi biz gördük, yapılan yanlışın nasıl da emekçilerin hayatını tehdit edecek bir yolun ilk basamağı olduğunu biz tespit ettik. Her birimizin hayatından çalınan bir saniyenin dahi ne kadar büyük bir karşılığı olduğunu bir kere daha hatırlattık.

 

İşten atıldığımızda hissettiğimiz yalnızlık duygusunun yerini direnişimiz esnasında oluşan dayanışmanın gücü aldı. ETF işçileri, Amazon işçileri, Yemeksepeti kuryeleri, İzmir Belediyesi İşçileri, kadro hakkı için mücadele eden taşeron belediye işçileri ve hakları için direnen pek çok insan bizleri alanda ziyaret etti, kendi bulundukları alanlardan videolarla selamlarını iletti. Bunların hepsi bize güç kattı, hepsi bize ibb tarafından tekrar edilen “aynı tarafın” ne olduğunu hatırlattı. Direniş alanları birbirine kenetlenirken onlar oturduğumuz masanın karşı tarafında kalmış oldu. Buradan tüm direnen işçileri tekrar selamlıyoruz ve henüz direnme gücü bulamamış herkese de bu selamlar güç olsun istiyoruz. 

 

Büyükşehir belediyesi üzerinden yürütülen bu işçi düşmanı girişime karşı sağlam, tavizsiz, geri adım atmayan ve emekçileri ne idüğü belirsiz listelere kurban etmeyen bir hat çizilmediği takdirde bu tehdidin başka muhalif belediyelere yayılacağını öngören bizdik. Atılan geri adımların başka valilik yazılarının önünü açacağı aşikârdı. Peki, kaç “küçük hikaye” harcayacaksınız büyük resmi korumak için? Bizlerin emekleri ile kurulan o resimde bizleri çerçevenin dışına sessiz sedasız atacağınızı mı düşündünüz. Geldiğimiz noktada görüyoruz ki pek çok konuda olduğu gibi bizim sessiz kalacağımız konusunda da yanıldınız. 

 

Bizler senelerin kazanımı olan insani mesai saatleri ve çalışma koşullarına sahip çıkmaya, politik duruşumuz üzerinden ekmeğimizle tehdit edildiğimiz bu güvencesizlik iklimine, barış talep ettiğimiz için sivil ölüme mahkûm eden tavrın bu şekilde yaygınlaşmasına karşı duruşumuzu kararlılıkla sürdüreceğiz. Bu süreçte bizimle dayanışma gösteren kurumların varlığının ne kadar etkili olduğunu da müzakere masasında anlamış olduk. Dolayısıyla dayanışmanın devam etmesi, güçlenmesi, yaygınlaşması bizim sırtlandığımız bu mücadelenin hepimiz adına olumlu bir sonuç vermesi açısından çok hayati. 

 

Şimdi sizleri bir kere daha bizimle olmaya, yanımızda daha kabalık durmaya, bizlerin gücünü büyütmeye, elinizden geleni bu direnişe katmaya davet ediyoruz. Direnenler az olursa korku çoğalır, kalabalık olursak korkacak bir şeyimiz olmaz diyoruz ve kararlı direnişimizde sizleri bizler kadar kararlı bir biçimde yanımızda olamaya çağırıyoruz. Birleşe birleşe kazanacağız bir slogan değil, hakikat. Büyük resmi illa ki bizler çoğalarak kuracağız, kimseyi kenara atmadan, harcamadan.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler