spot_img
spot_img
Ana SayfaÇeviriStarbucks’ta Müthiş Hızda Sendikalaşma - Alex Press

Starbucks’ta Müthiş Hızda Sendikalaşma – Alex Press

Starbucks’ta müthiş bir sendikalaşma var. Bu hareketi Starbucks işçileri yürütüyor ve şimdiye kadar hasıraltı edilen örgütlenme konusundaki zorlukları aşmayı amaçlıyorlar.

9 Aralık 2021’de New York’un Buffalo şehrinde bulunan bir Starbucks mağazasının çalışanları, Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu (NLRB) seçimlerinde sendikalaşma yönünde oy kullandı. Böylece, şirketin Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yaklaşık dokuz bin kurumsal şubesi arasında sendikalaşan ilk şubesi oldular (o günden beri bir Buffalo Starbucks sendikası daha onaylandı, üçüncü bir Buffalo şubesi ise çok az oy farkıyla sendikalaşmaya gidemedi.) Eski Starbucks CEO’su Howard Schultz’un korkulu rüyalarından esinlenen bu kararları, meslektaşlarının binlercesine ilham oldu ve bu işçi hareketi bir orman yangını gibi yayıldı.

On dokuz eyalette bulunan elli dört şube, Ulusal Çalışma İlişkileri Kurulu (NLRB) seçimleri için başvuruda bulundu. Arizona’nın Mesa şehrinde yer alan bir şube, Starbucks’ın New York şubesine yaptığı başarısız müdahaledeki gibi tek bir şubenin sözleşme yapmak için yeterli bir ölçüt olmayacağını savunarak oylamaya engel olmak istemesine rağmen oy sayımının 16 Şubat’ta yapılmasını kararlaştırarak oylamayı yakın zamanda sonlandırdı.

Sendikalaşan Starbucks şubelerinin sayısı o kadar hızlı artıyor ki siz bu makaleyi okuyana kadar da pekâlâ değişmiş olabilir. Sadece Ocak ayının son gününde Starbucks kampanyasını yürüten the Service Employees International Union (Hizmet İşçileri Uluslararası Birliği) sendikasına bağlı Workers United (Birleşik İşçiler) sendikası on beş yeni NLRB başvurusunun yapıldığını duyurdu. Aynı tarihte, ilk sendikalaşan Buffalo şubesinde sözleşme müzakereleri başladı.

Kampanyanın şu ana kadarki hızını abartmak zor. Her bir Starbucks şubesi az sayıda (yaklaşık otuz) işçi çalıştırıyor ve zafer bir ya da iki şubeyle sınırlı kalsaydı şirket bu şubeleri kapatabilir ya da aksine, sendika güç kaybedene kadar müzakere sürecini yavaşlatabilir veya aksamaya uğratabilirdi. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çoğu sendika, ilk sözleşmeyi asla kazanamaz. Ayrıca, birçok restoran ve kafe sahibi, işçilere en ufak bir taviz vermektense şubeyi tamamen kapatmayı tercih eder. Ancak Starbucks çalışanları o kadar hızlı örgütlendi ki, şirketin, işçileri kararından vazgeçirmek için her şubeye üst düzey yöneticilerini göndermesi imkânsız hale geldi. Bu da demek oluyor ki şirket, alt yöneticilerinden bazılarının inanmadıkları bir savaşta yer almak yerine üstlenmeyi şiddetle reddettiği bir rol olan hücum birlikleri rolünde yine alt düzey yöneticilerine bel bağlamak zorunda kalacak.

Kampanyanın hızına eşlik eden medya görünürlüğü de Starbucks’ın şirket itibarını büyük ölçüde zedelemeyi göze almadan kampanyaya ayak direyemeyeceği anlamına geliyor. Starbucks kendini liberal bir şirket olarak pazarlıyor– bunun her ne kadar şirketle bağlantısı olan kahve tarlalarındaki köle iş gücünden tutun, düşük maaşlara ve baristaların görevleri üzerindeki sıkı kontrollere kadar Starbucks’ın tedarik zincirindeki gerçek uygulamalarıyla çok az alakası olsa da. Bu durum, Starbucks şubelerinin iyi eğitimli ve bulunduğu toplumsal sınıfın altına itilmiş Y kuşağıyla dolup taşmasına neden oldu. Bununla birlikte, Bernie Sanders destekçisi, Amerikan Demokratik Sosyalistleri üyesi ve şimdi de sendikalaşmayı örgütleyen kişiler olan Y kuşağının son yıllarda sol kanada doğru bir sınıf bölünmesi yaşaması da bununla bağlantılı. Ömrünün sonuna kadar ilerici imajına sadık kalacaksın.

Fight for $15 (15 $ İçin Mücadele) gibi diğer düşük maaşlı hizmet sektörü örgütlenme kampanyalarının hedeflerinden biri olan sektörel pazarlık yani tepeden inme ve arabulucu gerektiren bir anlaşmayı müzakere etmektense Starbucks sendikalaşması, zorlayıcı bir NLRB seçim sürecinden geçiyor. Şube şube, birer birer, ülke çapında bir model oluşturacak bir hızla ilerleyen bir süreç bu.

Starbucks’ı çalkalayan sendikalaşma, şirketlerin örgütlenmeye dair en ufak işarette ölçüsüz şiddetle karşılık vermesinin sebebini açıklar nitelikte. İşverenler, imkânsızlıklar ve şirket yönetiminin tehditlerinden korkmayıp kendi fikirlerini ortaya koyan ve savunan işçilerden çekiniyor.

Bu durum Starbucks‘ta sık sık zoraki toplantılar düzenlenmesi, üst düzey yöneticilerin genellikle işçilere gözdağı vermek için Buffalo ‘ya yönlendirildiği ve sonunda Schultz’un tarihin en tuhaf sendika karşıtı konuşmalarından birini yapmak için şehre bizzat geldiği agresif bir sendika karşıtı kampanya anlamına geliyordu. Fakat bu acımasız yanıt hususunda Starbucks yalnız değil. 2017 yılında, tek bir Dollar General mağazasında işçiler dörde iki oyla sendikalaşmaya gittiğinde, şirket şubeyi kapatmıştı. Amazon’un Bessemer, Alabama’daki sendika karşıtı kampanyası şu anda gayet iyi biliniyor.

Geride birçok şube var ve anlaşma mücadelesi daha yeni başladı.  Bu savaşı kazanmak için işçi hareketinin ortak kaynakları gerekiyor; bu da demek oluyor ki, bu yalnızca her bir sendikanın değil, aynı zamanda kampanyanın kazandığı her bir işçinin yararına. Amerika’da gıda hizmeti sektörü, bir hareket inşa edilmesini zorlaştıran epey yüksek cirolar yüzünden sendikalaşmaya karşı özellikle dirençli.  Ancak, bu meslekler sendikaya bağlı olmadıkça, maaşlar ve çalışma şartları asla yaşamaya elverişli olmayacak: Çalışma modeli, şubeler tüm kadroyu işten çıkardıkça işverenlerin içinden yenisini alabildiği, durmadan yenilenen iş gücü tedariki üzerine kurulu.

Tüm bu engellere rağmen, Starbucks çalışanları işleri yoluna koydu. Devam edip etmeyecekleri ise hepimiz için bir soru işareti. Şimdiye dek, destek epey önemli oldu: İşçi liderleri kampanyayı alenen destekliyor, işçiler ise şubelerin içinde bulunduğu toplulukların da onları desteklemeye hazır olduklarını söylüyor. Nitekim daha bu hafta bir arkadaşım, Chicago’da sendikalaşan Starbucks’lardan birinin dışarıdan çekilmiş fotoğrafını gönderdi: Yönetim, işçileri katılımın zorunlu tutulduğu bir toplantıya yönlendiriyordu, kampanyanın destekçileri ise şubeye gözcülük yapıyor, dükkânın camlarının ardında, baristaların görebileceği şekilde, sendika yanlısı pankartlar tutuyordu. Bu da, her ne kadar işçiler patronlarının korku tellallığını dinlemeye zorlansalar da, onlar tarafından sindirilmek zorunda olmadıklarının bir göstergesi adeta.

Çeviren:Bilge Çanakçı

Editör:Aslı Över

Orjinal metin:The Starbucks Union Drive Is Spreading With Impressive Speed

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler