spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelSTARBUCKS: Sömürünün gölgesinde bir kahve keyfine (!) ne dersiniz? - Ege Demirel

STARBUCKS: Sömürünün gölgesinde bir kahve keyfine (!) ne dersiniz? – Ege Demirel

Dünyada kahve zincirleri arasında önde gelen markalardan birisi hiç şüphe yok ki Starbucks. “Sempatik” reklamlarla ve dış görünüşüyle Starbucks, ilk bakışta hem çalışanlarını hem de müşterilerini memnun eden bir marka olarak görülebiliyor. Peki, gerçekten durum böyle mi? Herhangi bir kapitalist işletmeye dair böyle bir soruya evet cevabını vermek mümkün değil. Bu bağlamda bu markanın biraz daha derinlemesine tahlil edilmesi gerekiyor.

Özellikle metropoller başta olmak üzere birçok Starbucks şubesinde oldukça yoğun bir sömürünün söz konusu olduğunu söylemek mümkün. Sadece çalışanlardan birkaçıyla yapacağınız birkaç dakikalık bir sohbet bile Starbucks’taki sömürünün düzeyine dair fikir edinmenize yardımcı olacak. Çalışanların haftanın 6 günü yoğun çalışma saatlerine maruz kaldıkları, bazen gece ve gündüz vardiyalarının arka arkaya gelebildiği, çalıştıkları süreye ve harcadıkları emek/zamana karşılık elde ettikleri ücretlerin yetersizliğine bakıldığında sömürü çok açık şekilde ortaya çıkıyor. Bu koşullara rağmen Starbucks’ın neden işçi bulmak konusunda sorun yaşamadığını ise özel olarak irdelemekte fayda var.

Bu kapsamda Starbucks’ta çalışanları üç ana gruba ayırabiliriz. Birinci grup olarak bildiğimiz, Starbucks çalışanlarının bir kısmının öğrenciler olduğunu söyleyebiliriz. Öğrencilerin kısa dönemli çalışmaları bu sömürü düzeninin sürdürülmesinde markaya önemli avantaj sağlıyor. İkinci grup ise Starbucks’ı ara bir dönem olarak değerlendirmek isteyen, yani aslında farklı kariyer hedefleri bulunan çalışanlardan oluşuyor. Bu grup ise genellikle hedefledikleri kariyer olanaklarına dair bir fırsat çıktığında ya da alternatif bir iş imkânı olduğunda Starbucks’tan ayrılabiliyor. Böylece Starbucks açısından yoğun çalışma saatlerini sürdürebilecek çalışan temin etmek (tıpkı öğrencilerde olduğu üzere) sorun olmuyor. Üçüncü grup ise, Starbucks’ı kariyer hedefi olarak değerlendiren çalışanlar denebilir. Bu çalışanlar Starbucks’ta pozisyonlarının yükselebileceği aldatmacasıyla ağır çalışma şartlarına ve uzun süreli çalışmaya rıza gösterebiliyor. Oysa ki, Starbucks’ta şirketin iddia ettiği gibi çalışanların pozisyonlarında yükselmeleri pek mümkün olmuyor. Zira çalışanlar kariyer hedeflese dahi sömürü düzenine daha fazla katlanamayarak işten ayrılabiliyor. Ayrıca bunu başarabilse dahi ilk kariyer basamağı olan şube müdürlüğü aslında ciddi bir maddi getiri sağlamıyor. Her şeye rağmen sömürü ve zorlu çalışma şartlarına katlanarak ilerlemek isteyen çalışanlardan ise ancak çok küçük bir kısmı hedefledikleri pozisyonlara erişecek kadar sabırlı olabiliyor. Burada, sözünü ettiğimiz sömürü düzenindeki çalışma koşullarını da detaylıca incelemek gerekiyor. Zira Starbucks’taki emek rejiminin dışarıdan görüldüğü gibi olmadığını anlayabilmek için bu incelemeye ihtiyaç var. İlk bakışta, çalışanların üzerlerindeki yoğun iş yüküne ve yorgunluklarına rağmen müthiş bir özveriyle ve güler yüzle çalışmak zorunda kaldıkları Starbucks’ta sömürüyü ilk bakışta anlayabilmek pek mümkün değil. Bu, zaten şirketin sömürüyü örtbas etme araçlarının en önemlilerinden birisi. Çünkü çalışanların her zaman “misafirler (!)” karşısında adeta bir emir eri gibi “hazır ol”da beklemeleri ve “gülümseme zorunlulukları” sömürünün misafirler; yani, müşteriler tarafından anlaşılabilmesini engelleyen önemli bir unsur oluyor.

Gerçeğin böyle olmadığını anlamak aslında hiç de zor değil. Örneğin, Starbucks çalışanlarıyla sohbet etme fırsatı bulduğunuzda ve onlara çalışma koşullarını sorduğunuzda dışarıdan görülen tablonun müthiş bir illüzyon gösterisi olduğunu anlıyorsunuz. Tabii, sohbet fırsatını bulabilmenin oldukça güç olduğunu ayrıca belirtmek gerekiyor. Zira çalışanlarla kısa mola aralıklarında ya da dışarıda masaları toplarken birkaç dakikalık sohbet imkânı dışında görüşmeniz çok zor. Zaten, mağaza içerisinde sipariş alırken hem kameralardan dolayı hem de vardiya/şube amirlerinin gözetimlerinde olmalarından dolayı sizinle çalışma esnasındaki sömürüye dair bir konuşmayı gerçekleştirmeleri de imkânsız.

Bu noktada Starbucks çalışanlarının karşılaştıkları sorunların neler olduğunu ve en çok hangi konularla ilgili şikayetleri olduğunu somut olarak ifade etmek gerekiyor. Bu sorunların ve şikayetlerin neler olduğunu hem Bağımsız Emek Sendikası örgütlenme uzmanları olarak Starbucks çalışanlarıyla yaptığımız sohbetlerden hem de çalışanların çeşitli basın-yayın organlarına verdikleri röportajlardan elde edebiliyoruz. Bu bağlamda, üç ana sorun olduğunu söylemek mümkün. Birincisi, yoğun çalışma saatleri. Söz konusu yoğunluk, çalışanların aynı anda birçok kahve siparişinin yetiştirilmesinden, çöplerin toplanmasından, masaların temizlenmesinden ve genel olarak mekânın temizlenmesinden sorumlu olmalarından kaynaklanıyor. İkincisi, vardiya sisteminden kaynaklanan sorunlar. Bazı şubelerde gece ve gündüz vardiyası arka arkaya gelebiliyor (yani, gece 01.00’de biten mesai ardından 05.00’te gündüz vardiyası için yola çıkmaları gibi). Bu da çalışanları fiziksel açıdan oldukça zorluyor. 6 gün boyunca yoğun mesaiye maruz kalan çalışanların vardiyalarındaki düzensizlik oldukça önemli bir sorun olarak görünüyor. Üçüncüsü ise, mobbing. Amirleri/müdürleri tarafından haksız şekilde çalışma tempolarından memnun kalınmadığı bahanesiyle ya da bazı müşterilerin haksız yere şikâyetleri nedeniyle çalışanlar mobbinge maruz kalıyor. Bu durum bazen şube değişiklikleriyle (sürgünle!) bazen de fiziksel şiddete dahi ulaşabilecek durumlarla tezahür ediyor.

Öte yandan, bu karanlık tabloya rağmen Starbucks’ın sömürü düzeninde çalışanlarını öğütmesini engellemek için imkânlarımız da var. Bu çerçevede çalışanların işçi sağlığı ve güvenliğini temel alan koşullarda ve insanî bir çalışma düzeninde çalışabilmelerini sağlamak en önemli mesele olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca çalışanların harcadıkları emek güçlerine karşılık olarak hak ettikleri ücretleri almaları da bir diğer öncelikli meseledir. Bunları gerçekleştirebilmek için atılacak ilk adım elbette sendikal örgütlenme olacaktır. Bu bağlamda sadece işçileri merkeze alan, birtakım siyasî ve kişisel çıkar hesaplarıyla ilgisi olmayan ve işçileri patronlara satmayacak gerçek bir işçi sendikası önem arz ediyor. İşte, Bağımsız Emek Sendikası da bu yüzden kurulmuş bir sendikadır. Tüm faaliyetlerimiz ve odak noktamız üyelerimizin ve üyelerimiz olmasa dahi bize ulaşan tüm işçilerin sorunlarıdır. Bu kapsamda Starbucks çalışanlarının sorunlarının çözülmesi ve hak ettikleri ücretlerle ve insani bir düzende çalışmaları bizim öncelikli meselelerimizdendir. Bu nedenle tüm Starbucks çalışanlarını sendikamıza üye olma ve bizimle iletişime geçme çağrısında bulunuyoruz.

Sendika çağrısında bulunurken Starbucks’ın sendika karşıtı tutumuna ve sendikal örgütlenmeye dair ortaya koyduğu engellere değinmenin de önemli olduğunu düşünüyoruz. Öncelikle, Starbucks’ın şubelerini/mağazalarını farklı iş kollarında göstererek çalışanların örgütlenmesine engel olduğunu görüyoruz. Böylece Starbucks, işçilerin aynı sendikada örgütlenmelerini engelleyerek onların aralarındaki birliği parçalamayı ve iş kolu barajının aşılmasını engelleyen bir tutum almış oluyor. Starbucks’ın sendikal örgütlenmeye karşı olduğu ve bunu engellemek için özel bir çaba gösterdiği anlaşılıyor. Dolayısıyla bu ortamda Starbucks’ın sendika üyesi olan çalışanlara mobbing uygulaması da gündeme geliyor; ancak Starbucks’ın tüm bu engellemelerine ve gayrimeşru yöntemlerine rağmen Türkiye’de Starbucks çalışanlarının örgütlenmesi ve sendikal mücadeleye katılımları önlenemiyor. Artık, Starbucks çalışanları yoğun sömürüye, hak etmedikleri ücretlerle çalışmaya, işçi sağlığı ve güvenliğini hiçe sayan emek rejimine karşı seslerini yükseltmeye başladı. Bu bağlamda Starbucks işçilerinin Bağımsız Emek Sendikası’nda örgütlenmeleri ve hakları için mücadele etmeleri önem arz ediyor. Starbucks işçilerinin birliği ve dayanışması karşısında şirketin insanlık dışı ve işçi düşmanı uygulamaları sona erecektir. Starbucks’ın iş kolu engeli nedeniyle üye olamayan Starbucks çalışanlarını da sendikamıza ulaşmaya davet ediyoruz. Üyemiz olmasalar dahi birçok meşru ve yasal yöntem sayesinde onların sorunlarının çözümü için de faaliyet yürütme imkânına sahip olduğumuzu hatırlatmak isteriz.

Bağımsız Emek-Sen birliktir!

Starbucks çalışanları köle değildir!

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler