spot_img
spot_img
Ana SayfaHaberMetal grevine doğru giderken sendikal örgütlenme yapanlar ne düşünüyor?

Metal grevine doğru giderken sendikal örgütlenme yapanlar ne düşünüyor?

Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu metal fabrikalarında binlerce metal işçisini kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine fabrikalarda yapılan oylamalarda grev kararı çıktı. Dün Bursa’da faaliyet gösteren Asil Çelik fabrikasında alınan grev kararı gece yarısı operasyonuyla Bakanlar Kurulu kararıyla ‘milli güvenliği bozuyor’ gerekçesiyle ertelendi.

Erteleme şeklinde ifade edilen; OHAL koşullarında tüm hukuk yollarının kapalı olduğu ve grevi 60 gün sonraya bırakarak işçilerin direncini kırmaya dönük bu karar ‘yasak’ olarak kendini ortaya koyuyor. İşçilerin grev kararı almasından sonra sendikal mücadelenin değişik kesimlerinden isimlerle metal grevini, yasakları ve yasakların işçi mücadelesi açısından olası sonuçlarını konuştuk.

Umut-Sen Koordinatörü Başaran Aksu: Metal fırtına süreci örnek alınmalıdır

başaran_umutsen

Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulunun tümünün imzasıyla metal grevi yasaklandı. Yasağın gerekçesi milli güvenliği bozucu eylem şeklinde tarif edilerek 60 gün sonraya ertelendi. Sonuçta 60 gün sonra sanki böyle bir grev yapılabilirmiş gibi bir hile ile yasak kararı getirildi. İşçilerle sendikayı karşı karşıya getirecek bir durumdan çıkmak için; iş yeri komiteleri – bunların içinde politik özneler olur olmaz- aynen grev oylamasındaki gibi bir oylamayla yürütecekleri direniş biçimine karar verilmelidir. Grev yasağını boşa çıkarmak için iki tür yol olabilir. Birincisi; oylamalarda grev yönünde bir yoğunlaşma olduğu için, metal fırtına sürecinde işçilerin iradesiyle olduğu gibi fabrikaya kapanma, işgal şeklinde olabilir. İkinci olarak ise direnişi farklı biçimlerde sürdürmenin yolları aranabilir. Sendika kuşkusuz bir önceki dönemden deneyimlidir. İşçilerle istişare halinde süreç yönetilmelidir.

‘İşçilerin öfkesi direkt olarak iktidara yönelmelidir’

Grevi yasaklayan iktidardır. İşçilerin öfkesinin direkt olarak iktidar ve sermayeye yönelmesi gerekiyor. Dolayısıyla iktidarın greve dönük bu müdahalesini işçiler grev yasağını tanımayacakları bir eylem biçimiyle; direnişi fiili olarak sürdürmek için fabrikalara kapanarak karşılamalıdır. Çünkü işçi hakkının milli güvenlikle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Mesele işçinin maaşının üç liradan beş liraya çıkmamasını sağlamaktır. Patronların kar etmesi milli güvenliğin kendisidir. Gerekçe gösterilen OHAL, FETÖ’cülük kisvesiyle esas olarak emeğin denetlenmesini sağlamak amacıyla ilan edilmiştir. Bunu daha önce de ifade etmiştik. Her tür sendikal etkinlik yasaklanmış durumda.

‘Sendika direniş biçimlerini işçilere oylatmalıdır’

Sendika bu durumu işçilere bütün açıklığıyla anlatarak bir tartışma açmalı ve direniş biçimlerini oylatmalıdır. Bir iş yerinden on işçi işgal, yüz işçi başka bir yol önerebilir. O yüz işçinin iradesi tanınmalıdır. Reno işçilerinin gösterdiği yoldan yürünmelidir. Bin işçinin, beş bin işçinin olduğu fabrikalara müdahale kamuoyu vicdanında asla kabul edilmeyecektir. İşçi aileleri de bu sürece sahip çıkacaktır. Sendika da bu sürecin arkasında duracaktır. Sendikaya yıpratıcı ve yıkıcı eleştirler getirmek yerine işçilerin eylemini güçlendiremeye dönük söz söylemek önemlidir. Dolayısıyla kamuoyu öncelikle hem sendikanın hem işçilerin elini güçlendirmek için iktidarın ve sermayenin yaptığı bu pervasızlığı eleştirmelidir. İşçinin yürüyeceği yol tarihinden bellidir: İşgal, grev, direniş.

Dr. Murat Özveri: İşçilerin kararlılık gösterebilmesi için toplumun işçilere sahip çıkması gerekiyor

Edited with Afterlight

Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermezse ya da iptal etmezse 60 gün içerisinde grev yasal olarak yapılamıyor. OHAL koşullarında olduğumuz göz önüne alındığında mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı veremiyor. Bu koşullarda 60 gün içinde taraflar anlaşamazsa taraflar uyuşmazlığı yüksek hakeme götürecek ve sendikanın yetkisi düşecek. Yüksek hakemin yaptığı sözleşme de toplu sözleşme değerinde ve itiraz olanağı yok.
Metal işçilerinin mücadelesi sadece fabrika ve işçiler arasında kalırsa işçi atmaya gerekçe arayan patrona binlerce işçiyi işten atmak için verilecek bir bahaneden öteye gitmez. Metal işçisi bunu geçen dönem yaptı ve bedelini gördü. Bu iş böyle olmaz. İşçinin kararlılık gösterebilmesi için demokratik güçlerin barışçıl bir eylem hattı örmeleri gerekir. Toplumsal muhalefet güçlerinin böyle bir gücü var mıdır diye sorarsan, çok mümkün görünmüyor.

‘CHP çıkıp direnişi sahiplenmeli’

Hiç kimsenin sorumluluk almadığı yerde işçiye ‘hadi hadi’ demek bana tehlikeli geliyor. Çünkü bir hukukçu olarak sürekli bunun acı sonuçlarıyla boğuşmak zorunda kalıyorum. Bırakın demokratik güçleri; bugüne kadar grevleri ertelen işçiler dahil tüm işçiler iş saatleri dışında, iş vereni de hedef almadan ama trafiği durduracak, seslerini çıkarak eylem yapmadığı sürece bu işçi kıyımına dönüşür. Ve her yenilgi bizi senelerce geriye götürür. Örneğin CHP çıkıp, ‘Grevlerin bu şekilde yasaklanması grev hakkının özünü ortadan kaldırıyor. Grev hakkının özünü ortadan kaldıran bir karara karşı işçi grev hakkına sahip çıktığı zaman ben parti üyelerimle, milletvekillerimle işçilerin yanında olacağım’ diyebilmelidir. MHP’si HDP’si toptan bunu diyecek. Peki bu kime gerçekçi geliyor?

”Karıncaya ‘fili boğ’ diyelim ama filin sırtını kaşıyalım”

Gelelim sendikalara; Birleşik-Metal’in örgütlü olduğu iş yerleri bile bunu söyleyecek durumda değil. Örgütsüz işyerlerinde ‘bu işçiler kazanırsa biz de kazanırız’ inancı oluşturulamıyorsa bu iş zor. Tabi ki kimse bilemez bazen bir nefes bir fırtınaya dönüşür; bazen en karamsar olduğun yerde birisi bir eylem başlatır, insanlar akar gider.
Düşüncemi kısa bir hikaye ile anlatmak isterim: Karıncalar ormanda giderken ormanda bir fil karıncaları ezmiş. Bunun üzerine canını kurtaran karıncalar krallarını aramışlar ve demişler ki: Bir hayvan var, bizleri ezdi. Kral köpürmüş, demiş ki: O kim oluyor, biz karıncayız, hayatı yaratan, üreteniz biz. Toplanın o filin peşine düşün. Milyonlarca karınca filin peşine düşmüşler. Fil gölde serinlerken hepsi birden taarruz etmişler. Filin sırtı simsiyah karıncaya kesilmiş. Fil kaşınmış ve silkelenmiş karıncaların hepsi göle dökülmüş. Sadece biri filin boynunda asılı kalmış. Göle dökülenler filin boynunda asılı kalan karıncaya ‘boğ onu, boğ onu’ diye bağırmaya başlamışlar. Şuanda metal işçisine ‘boğ onu’ diyoruz. Bunu diyelim ama bir kısmımızda filin sırtını kaşındıralım, hortumunun içine girelim. Bunu yapmadan filin boynundaki karıncaya yüklenmek haksızlık ve sorumsuzluktur.

Doç. Dr. Hakan Koçak: Grev söz konusu olduğunda 15 yıldır OHAL var

hakankocak_umutsen

Bu süreç yeni başlamadı. Grevler söz konusu olduğunda ülkede 15 yıldır OHAL var. Kritik sektörlerin hiçbirinde grev yapılamadı. Daha öncede şişe camda, metalde grev erteleme oldu. Bu mekanizma büyük bir rahatlıkla kullanılıyor. Grev anayasal bir hak ama fiilen bir hak değil. Aslında tekil tekil davranmak yerine sendikaların topluca bu grev ertelemeler dahil olmak üzere grev hakkını sınırlandıran uygulamalara karşı çıkması gerekiyordu. 6356 sayılı yasa çıkarken biraz zayıf kalındı. Toplu hareket edilemeyince tek tek sendikalar bu yasaklarla karşı karşıya kalıyor. Metalde nasıl bir işçi iradesi olduğuna bakılması gerekiyor. Tabanın söz-yetki-karar geleneği sendikayla karşılıklı istişare halinde sürdürülebilir. Direnişin çok farklı yöntemleri var. Şunu da eklemek lazım; grevler ertelendi ama bir önceki grup sözleşmesi süreci iş veren tarafını böldü ve yeni bir işveren konfederasyonu çıktı. Demek ki her şeye rağmen bir sendikal irade ortaya iyi gelişmeler koyabilir.

(umutsen.org)

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler