spot_img
spot_img
Ana SayfaManşetMervenur Yılmaz: Kamu, sermaye, siyaset, yargı el ele; işçiler ölüme!

Mervenur Yılmaz: Kamu, sermaye, siyaset, yargı el ele; işçiler ölüme!

Sakarya Hendek’teki Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada 7 işçi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı. İşçi yakınları ve aileleri Hendek Davası süresince büyük mücadele ettiler. Mahkeme, iş cinayetinden sorumlu patronların aileler ve avukatlarının da talebi olan olası kasttan sorumluluk kararını vermedi. İş cinayetinde hayatını kaybeden işçilerden Halis Yılmaz’ın kardeşi Mervenur Yılmaz’ın Twitter hesabından sürece dair yazdıklarını sizlerle paylaşıyoruz.

Unuttunuz, belki sıkıldınız ama biz hala bu cehennemin içindeyiz. Aşağıda gördüğünüz genç, abim Halis Yılmaz. Patlamadan 2 gün sonra teslim alabildik cenazesini; kimliği ancak DNA testi ile tespit edilebildi.

3 Temmuz 2020’de 6 arkadaşıyla feci şekilde can verdi. Annem hâlâ inanamıyor, fabrikanın bulunduğu bölgeye gidip abimi aramak istiyor. Bakıp “Evet, bu benim oğlum.” diyebileceği bir cenaze görmedi çünkü. Ne kadar acı değil mi? Saatlerce o cehennemin önünde canından bir parçayı beklemek, çıkan herkese umutla koşmak. Umutlar tükenince morgda sana gösterilen cenazeyi kabullenmeye çalışmak. Kabullenmezsen sahte bir umutla her gün bekliyor, aklını yitiriyorsun. Kabullenirsen çektiği acıyı düşünüp her saniye ölüyorsun. Anılarla yetinmeye çalışıyor, son gördüğün halini aklından atabilmek için saatlerce bir fotoğraf karesine bakıyorsun ama fotoğraflar konuşmuyor; fotoğraflar sana gülmüyor. Neden diye soruyorsun. Öfken dinmiyor, adalet arıyorsun. 

Buraya kadar okudunuz mu? Bu kısım tarif edilemeyecek, ertelenmiş travmatik bir yas. Esas film şimdi başlıyor. Şimdi size öncesiyle, sonrasıyla, kamera arkasıyla; yönetmeniyle, oyuncularıyla, finansörleriyle, izleyicileriyle bir ‘Seri Cinayet Filmi’ anlatacağım.

Sakarya’nın Hendek ilçesinde Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası adında bir ‘ölüm fabrikası’ varmış. Bu fabrikanın sahibi baba-oğul olan Ali Rıza Coşkun ve Yaşar Coşkun’unmuş, Yaşar Coşkun aynı zamanda Sakarya MÜSİAD şube başkanıymış. Patron Yaşar Coşkun’un dediğine göre burası Avrupa standartlarında bir fabrikaymış, internet sitesinde irili ufaklı valilik ve her partiden belediyenin referansı varmış. Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası o kadar iyiymiş ki defalarca kez patlamış.

Gerekli yaptırımlar da uygulanmamış buraya. Sonuçta yetkililer tarafından düzenli olarak denetleniyormuş burası. Yaşanan her patlamadan sonra çalışma düzeninde hiç değişiklik olmadan üretime devam edilmiş. Değişen tek bir şey varmış: Fabrikanın adı. 

2011’de Hediye Hallaç’ın öldüğü patlamada Yaşar Coşkun bilinçli taksirden 4 yıl 5 ay 10 gün hapse mahkum edilmiş ama cezaevine girmeden MHP’nin teklifiyle infaz düzenlemesi yapılmış ve kabul edilen infaz düzenlemesiyle 7 işçi daha ölsün diye hapisten kurtulmuş. Sonra tarihler 3 Temmuz 2020’yi göstermiş, saat 11 sularında kıyamet kopmuş Sakarya’da. O kadar şiddetli bir patlamaymış ki kentin birçok noktasından duyulmuş. İnsanlar deprem oluyor sanmış, evlerin camları kırılmış, deprem detektörleri şiddetini kaydetmiş.

Aileler fabrikaya koşmuş, can pazarında herkes sevdiklerinden haber bekliyormuş. O sırada MÜSİAD Bursa şubesi Yaşar Coşkun’a destek yemeği düzenliyormuş. Yaşanan patlamada 7 kişi ölmüş, 120’den fazla işçi yaralanmış.

Patlama sonrası Patron Yaşar Coşkun tutuklanmış fakat babası Ali Rıza Coşkun yaşından dolayı tutuklanmamış. Duruşmada Yaşar Coşkun demiş ki “MÜSİAD yemeği Erdoğan’ın talimatıyla yapıldı, Hendek Belediyesi yer tahsis etti.” Sadece Hendek Belediyesi bu iddiayı yalanlamış. Bir de demiş ki “Her yerde iş kazası oluyor, tutuklanma sebebi midir bu?” Her duruşmada ülkenin ileri gelen isimlerini kullanıyormuş: “Beni Erdoğan aradı.” diyormuş. “İşçiler verdikleri ifadelere dikkat etsinler” diyormuş sonra Süleyman Soylu’nun adını anıyormuş.

Hatta bir keresinde kendi akrabası olan, patlamada kolunu ve gözünü kaybeden müşteki sanığa demiş ki “Ahmet zaten benim sayemde iyileşti. Ben her gün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile konuştum, onun talimatıyla Ahmet’e bakıldı. Ahmet dikkatli konuşsun.”

Gel zaman, git zaman… 

Yaşı nedeniyle tutuklanmayan Ali Rıza Coşkun işçileri arayıp şikayetten vazgeçmeye zorluyor, para teklif ediyormuş. Oğlu Yaşar Coşkun ise duruşmada avukatlara bağırıyor, işçilerle dalga geçiyor; adalet arayan ailelere “şovmen” diyormuş. Onlar için işçi canı o kadar önemsizmiş ki her duruşma sayı hesabı yapmışlar, para teklif etmişler. Hatta sevdiklerinin cenazesini bile alamayan, boş tabut gömen aileleri “Yaşar Coşkun serbest kalmazsa para alamazsınız.” diye tehdit bile etmişler.

Günler geçerken işçi ifadeleriyle, bilirkişi raporuyla ve hatta sanıkların kendi tanıklarının beyanlarıyla kaçak barut üretimi, ruhsatsız binalar, kapasitenin üstünde depolama, denetimlerin önceden haber alındığı ve uygun bir şekilde denetlenmediği kesinleşmiş. Bu sefer de Patron Yaşar Coşkun Sakarya Emniyet Müdürlüğünü, Hendek Belediyesini, İçişleri Bakanlığı’nı ve ilgili tüm denetçi kurulları referans göstermiş ve resmen demiş ki: beni yargılamanız demek, kamu kurum/kişilerini yargılamanız demek.

Bu Cinayet Serisi o kadar detaylı ki özetleyelim derken önemli ayrıntıları atlamayalım: mesela Coşkunlar Fabrikası patlamalarıyla ilgili verilen araştırma önergesinin AKP ve MHP oylarıyla reddedilmesi. Araştırma önergesinin onlara ne zararı olurmuş ki?

Biz yargılama sürecine devam edelim. Sona doğru mahkeme heyeti sanıklardan dosyaya uygun olarak olası kasıt savunması istemiş, karar duruşması 28 Şubat’a ertelenmiş. Ertelenen tarihle arada 1 ay bile yokmuş.

Karar günü gelmiş, aileler ve avukatları polisin keyfi tutumuyla salona alınmak istenmemiş. Ve mahkeme olası kasıttan savunma isterken, 1 ay sonra bilinçli taksirden ceza vermiş. Hatta işçi tehdit eden, heyete ‘siz daha gençsiniz, daha iyi yerlere gelirsiniz’ diyen, ailelere ‘şovmen’ diyen sanıklara iyi hal indirimi bile vermiş!

Bütün işçilerin işaret ettiği, fabrikada en fazla sözü geçen kişi olarak ifade edilen, şakacıktan müdür olduğunu söyleyen Sanık Hasan Ali Velioğlu 12 yıl ceza aldığı gün tahliye edilmiş. Patron Yaşar Coşkun’u da tahliye edebilmek için mi salıverilmiş yoksa?

Mahkeme, denetçi kurumlar hakkında suç duyurusunda bile bulunmamış. 7 kişi ölmüş, 120’den fazla işçi yaralanmış. Aramızda 3’ün, 5’in lafı mı olur, yeter ki vergi rekortmeni kutsal sermayedarlara bir şey olmasın, işçiden bol ne var canım? 

28 Şubat’ta menüde işçi canı varmış.

Birileri tutmuş, birileri pişirmiş sonra hep beraber yemişler. 

Kamu, sermaye, siyaset, yargı el ele; işçiler ölüme!

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler