spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelKEİG bilgi notu yayınladı: COVID-19 Krizi ve Kadın İstihdamı ve İşsizliği

KEİG bilgi notu yayınladı: COVID-19 Krizi ve Kadın İstihdamı ve İşsizliği

COVID-19 krizinin kadın istihdamı üzerine etkileri ve krize karşı geliştirilen politikaların toplumsal cinsiyet  boyutu  dünyada farklı yönleriyle tartışılmakla birlikte (ILO, 2020a ve2020b; OECD, 2020; UN, 2020; UN Women, 2020) Türkiye’de COVID-19 krizinin toplumsal cinsiyet boyutu politika süreçlerinde gündeme dahil edilmemiştir. Oysaki, gerek kadın işsizlik oranlarının yüksekliği gerekse kısıtlanan sektörlerin niteliği ve sosyal korumadan yoksun olarak çalışanlar arasında kadınların ağırlığı, Türkiye’de COVID-19  krizinde kadın istihdamının son derece olumsuz etkileneceğini ve kriz öncesinde  iş, gelir ve güvence açısından  mevcut olan eşitsizliklerin kadını COVID-19’un olumsuz ekonomik ve sosyal etkileri karşısında daha da kırılgan yapacağını göstermektedir.

COVID-19 ve   Kadın İşsizliği

ILO (2020b), COVID-19 krizi nedeniyle çeşitli ülkelerde başvurulan tam veya kısmi kısıtlama önlemlerinin yaklaşık 2,7 milyar işçiyi etkilediğini ve bunun da dünyadaki iş gücünün yaklaşık yüzde 81’ini temsil ettiğini ifade etmektedir. Bu kısıtlamalar,  kısıtlanan sektörlerdeki   üretimi, istihdamı ve gelirleri azaltırken aynı zamanda  kısıtlanan sektörlere girdi üreten   diğer sektörlerde de üretimde, istihdamda ve gelirlerde bir azalmaya yol açmaktadır.  Öte yandan  gelirlerdeki azalma,  kısıtlanmayan sektörlere yönelik tüketici talebini de düşürmektedir.

Mevcut gerçek-zamanlı ekonomik ve finansal verilere dayanarak,  COVID-19 krizinin  ekonomik faaliyetlerde büyük bir düşüşe neden olacağı ve çalışılan saatler toplamının 2020’nin ikinci çeyreğinde yaklaşık yüzde 6,7 oranında azalacağı tahmin edilmektedir (ILO, 2020b)  ki bu da 48 saatlik çalışma haftası varsayımıyla 195 milyon tam zamanlı çalışana eşdeğerdir. Bu durum milyonlarca işçinin, işsizlik nedeniyle,  gelir kaybı ve çok boyutlu bir yoksulluk ile karşı karşıya kalacağı anlamına gelmektedir.

OECD ülkelerinin çoğunda kadın ve erkek işsizlik oranları arasında fazla fark yokken (OECD, 2019),  Türkiye’de 2019 yılında  15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için işsizlik oranı erkeklerde yüzde 12,4; kadınlarda (erkeklerin yüzde 30 daha fazlasıyla)  yüzde 16,5’tir.   Kadın istihdamında ücretsiz aile işçiliğinin ağırlığını göz önüne aldığımızda kadın işsizliğine tarım dışı işsizlik verileriyle bakmak daha doğru olacaktır.  Tarım dışı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 14, kadınlarda ise (erkeklerin yüzde 47,8 fazlasıyla) yüzde 20,7’dir (TÜİK, 2019).  Gerek kadın işsizlik oranlarında gerekse erkek ve kadın işsizlik oranları arasındaki açıkta  OECD ülkeleri içinde  Türkiye, Yunanistan’dan sonra ikincidir.  Türkiye’de yüksek işsizlik oranlarıyla karşı karşıya olan kadınlar  COVID-19  salgını döneminde ve sonrasında düşen emek talebi karşısında erkeklere göre çok daha kırılgan bir konumdadır.  Kriz etkisiyle  genel işsizlik oranının yüzde 25’in üzerine  yükselebileceğini tahmin eden bir senaryo (Bayar, Günçavdı ve Levent, 2020) kadın işsizliğinin de yüzde 30’un üzerine çıkacağını düşündürmektedir.

Türkiye’deki kadın işsizlerin mesleki yapılarına bakıldığında ağırlıklı olarak nitelik gerektirmeyen işlerde  (%20), hizmet, satış elemanları olarak  (%23,6), büro, müşteri hizmetlerinde (%18,6) ve profesyonel mesleklerde iş aradıkları görülmektedir(%19,6).

COVID-19   krizi  bu tür işlere  yeni işsizler  eklerken,   yedek kadın işçi ordusunun baskısı altındaki mevcut kadın işçilerin, COVID-19 krizinde çalışma sürelerinin uzatılması ve esnekleşmesi, salgın koşullarına uygun iş sağlığı önlemlerinin alınmaması,  güvencesiz istihdam biçimlerine geçilmesi  ve benzeri emek karşıtı uygulamalara karşı direnmelerini de zorlaştırmaktadır.

COVID-19 ve Kadın İstihdamı

Ekonomik faaliyetlerde azalmanın bazı sektörlerde daha yüksek oranda olacağı gerçeği COVID-19 krizinin, kadın istihdamının ağırlıklı olduğu sektörler açısından ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini gösterir.

ILO, küresel ölçekte COVID-19 krizinin kadın istihdamı ağırlıklı eğitim (yüzde 61,8) ve sağlık/sosyal hizmetler  (yüzde 70,4) sektörlerindeki üretime etkisinin düşük seviyede olacağını, kadın istihdamının yarıya yakın olduğu finans ve sigorta sektörüne etkisinin ise orta düzeyde olacağını tahmin etmektedir (ILO, 2020b).  Bu sektörlerdeki ortalama ücretler genel ortalama ücretlerin sırasıyla 1,23;  1,14 ve 1,72  katıdır.

Ancak  küresel ölçekte kadın istihdamı açısından önemli olan sanat, eğlence, rekreasyon ve diğer hizmetlerde (kadın payı yüzde 57,2); konaklama ve gıda hizmetlerinde (kadın payı yüzde 54,1),  gayrimenkul faaliyetleri, iş ve idari faaliyetler (kadın payı yüzde 38,2), imalatta (kadın payı yüzde 38,7)  toptan ve perakende ticarette (kadın payı yüzde 43,6) COVID-19 krizinin etkisinin yüksek olacağı öngörülmektedir. Bu sektörler emek yoğundur ve ortalama ücretler genel ortalama ücretlerin altındadır. Milyonlarca düşük ücretli, düşük vasıflı kadın işçinin çalıştığı bu sektörlerde iş kayıpları ve ücret kayıpları özellikle yoğun olacaktır. Kadın istihdamı açısından önemli olan tarımda henüz COVID-19 krizinin etkileri yüksek derecede hissedilmemektedir.  Ancak sınırların kapatılması nedeniyle bu sektörde çalışan kadın göçmen işçilerin özellikle etkileneceği düşünülmektedir.

OECD ülkeleri içinde yüzde 32,2 ile en düşük kadın istihdam oranına sahip olan Türkiye’de, COVID-19 krizinden en çok etkilenen sektörlerde kadın istihdamı payı küresel ölçekteki sektörel ortalamaların altındadır. Ancak Türkiye açısından bakıldığında da yukarıda sözü edilen sektörlerin, sanat, eğlence, rekreasyon ve diğer hizmetlerde yüzde 34; konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 25,2;  gayrimenkul faaliyetleri, idari ve destek hizmetlerinde yüzde 33,4;  imalatta yüzde 25; toptan ve perakende ticarette yüzde 25,4  kadın payı ile kadın istihdamının yoğun olduğu sektörler olduğu görülmektedir (TÜİK 2019).  COVID-19 krizinin bu sektörlerdeki ekonomik etkisi nedeniyle pek çok kadının iş olanakları, ücretler ve çalışma koşulları açısından olumsuz etkileneceği söylenebilir. Örneğin Taymaz (2020) “COVID-19 tedbirlerinin Türkiye ekonomisine etkisi ve çözüm önerileri” başlıklı çalışmasında kadın istihdamının yoğun olduğu konaklama-yiyecek sektöründe istihdamdaki olası daralmayı yüzde -7,81; perakende satışta yüzde -3,20, tekstilde yüzde -2,91 düzeyinde tahmin etmiştir.

COVID-19 ve Kayıt Dışı Çalışan Kadınlar

Tüm dünyada COVID-19 krizinin etkilerini ilk ve şiddetle hissedenler enformel sektör çalışanları olmuştur.

Çoğu gelişmekte olan ülkelerde, yaklaşık 2 milyar insan kayıt dışı  çalışmaktadır. Kayıt dışı ekonomi çalışanları, sosyal koruma kapsamı da dahil olmak üzere, genellikle formel işlerin sağladığı temel çalışma haklarından yoksundur. Sağlık hizmetlerine erişimde dezavantajlı durumdadırlar. Kentsel alanlardaki kayıt dışı çalışanlar, yalnızca yüksek virüs enfeksiyonu riski taşıyan değil, aynı zamanda kısıtlama önlemlerinden doğrudan etkilenen ekonomik sektörlerde çalışmaktadırlar;  COVID-19 şimdiden atık geri dönüşümcüleri, sokak satıcıları,  ev işçileri  gibi on milyonlarca kayıt dışı işçiyi etkilemektedir.

Kadın istihdamında kayıt dışılık oranı dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de erkek istihdamına oranla fazladır. 2019 verileriyle kadın istihdamında kayıt dışılık oranı yüzde 42,1 iken erkek istihdamında bu oran yüzde 30,9’dur. Ücretli istihdamda kayıtdışılık oranı kadınlarda yüzde 19,5;  erkeklerde yüzde 17,3’tür. Kendi hesabına çalışan kadınlarda kayıt dışılık yüzde 81,6; erkeklerde bu oran yüzde 65’tir. COVID-19 krizinden en çok etkilenen sektörlerdeki kadın istihdamında kayıt dışılık oranına baktığımız zaman bu oranın, imalatta yüzde 27; toptan ve perakende ticarette yüzde 26,9; konaklama ve yiyecek hizmetlerinde yüzde 28; gayrimenkul hizmetleri, idari ve destek hizmetlerinde yüzde 42,4; sanat, eğlence, rekreasyon ve diğer hizmetlerde yüzde 50,7 olduğunu görmekteyiz. Kayıt dışı istihdamdaki bu kadınlar COVID-19 krizinde iş ve gelir kayıplarına karşı son derece güvencesiz oldukları gibi gerek işçi sağlığı gerekse genel sağlık açısından hizmetlere erişimde de korumasızdırlar.

COVID-19 ve Ev İşçileri

Kayıt dışı çalışan kadınların içinde yerel ve göçmen ev işçileri dünyanın başka ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de COVID-19 krizinden en çok etkilenenler arasındadır. Kısıtlanan sektörlerdeki kayıt dışı kadın işçiler kısıtlamalardan veya piyasa talebindeki azalmadan dolayı iş ve gelir kaybına uğrarlarken, ev işçilerinin iş ve gelir kaybı,  COVID-19 salgınının gerektirdiği izolasyon önlemlerine uymak çabasında olan hanelerin riskten kaçınmak üzere ev işçisi istihdamına son vermelerinden kaynaklanmaktadır. Ev işçileri ile ev işçisi istihdam eden işverenlerin yaşadıkları mahallelerin ve çevrelerin farklılığı, çoğu kez toplu taşım aracı kullanarak işe gelen ev işçilerinin adeta virüs taşıyıcıları olarak görülmesine yol açmakta ve ev işçileri COVID-19 krizinde işini ilk kaybeden güvencesizler arasına dahil olmaktadır. Ev işçileri kayıtlı işçinin yararlanacağı sınırlı iş kaybı desteklerinden bile mahrumdur. Hanede başka gelirin olmadığı hallerde COVID-19, ev işçileri için doğrudan açlık demektir.

Ev İşçileri Dayanışma Sendikasının, ev işçileri arasında yaptığı bir araştırmaya göre (EVID-SEN, 2020) Türkiye’de büyük bir çoğunluğu kayıt dışı olan gündelikçi ev işçisi kadınlar,  COVID-19 krizinde yoğun bir işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalmışlardır. Yatılı olarak çalışan ve önemli bir bölümü göçmen olan ev işçilerinin ise izin kullanmadan ve işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerine uyulmaksızın çalıştırıldıkları tespit edilmiştir

Araştırma kapsamındaki salgın öncesinde gündelik işlerde çalışan katılımcıların tamamının COVID-19 salgını  ile birlikte işsiz kaldıkları,  çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya oldukları ve temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çektikleri görülmüştür.  Araştırma bulgularına göre yatılı çalışan birçok ev işçisinin işyeri,  içine kapatıldıkları hapishanelere dönüşmüş durumdadır. İzin isteyen ev işçileri işverenleri tarafından risk unsuru olarak görülmekte ve izin talepleri karşılanmamaktadır.

Neler Yapılmalı?

Bugün çoğu ülkede olduğu gibi Türkiye’de de COVID-19 krizinin ekonomik ve sosyal etkilerinin analizinde ve geliştirilen politika önerilerinde  toplumsal cinsiyet temelli verilere dayanılmamaktadır.

  •         -Türkiye’de kadın işsizliği oranının, yüksek eğitimli kadınlar da dahil olmak üzere her vasıf ve eğitimdeki kadınlar açısından OECD ülkelerindeki en yüksek ikinci oran olduğu;
  •       – COVID-19 krizinin yaratacağı iş ve gelir kaybından en çok etkilenecek sektörlerdeki  kadın ağırlığı ve
  •       – Kadınların düşük ücretli, güvencesiz, kayıt dışı  işlerdeki istihdamının göreli yoğunluğu göz önüne alınarak,

COVID-19 krizinin ekonomik ve toplumsal etkilerinin analizine bir toplumsal cinsiyet merceği yerleştirilmelidir.

COVID-19 krizine karşı alınan parasal önlemlerden, mali teşvik paketlerinden ve ek sosyal yardım düzenlemelerinden kadınların ne ölçüde yararlandığı izlenmeli ve kadınların  yararını artıracak  özel önlemler geliştirilmelidir.

COVID-19 krizine karşı alınacak önlemlerde kadınların benzersiz ihtiyaçlarını ve bakış açılarını içermeyi hedefleyen katılımcı mekanizmalar geliştirilmelidir.

COVID-19 krizinden en çok etkilenen sektörlerde iş ve gelir kaybına uğrayan kadınlar için özel önlemler geliştirilmelidir.

Salgın süresince bütün işçiler süre koşulu aranmaksızın işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalıdır.

Ev işçilerinin işsizlik sigortasından yararlanmaları sağlanmalıdır.

Tüm işyerlerinde, hamileler, yasal süt izni kullananlar, engelliler, 60 yaş ve üzerinde olanlar COVID-19 salgını süresince idari izinli sayılmalıdır. 12 yaşından küçük çocuğu olanlara talepleri halinde ücretli izin verilmelidir.

İşveren örgütlerinin üyelerine sağlayacakları desteklerde kadın kotaları oluşturulmalıdır.

Salgın boyunca (düzenli ya da düzensiz olarak) sosyal yardım sistemine dahil olan tüm hanelere doğalgaz, elektrik, su ve internet ücretsiz sağlanmalıdır.

Salgın süresince Toplum Yararına Programlara katılımcı seçiminde kadın başvuranlar tamamlanmadan diğer başvuranlara geçilmemelidir.

Kadınların kamuda istihdamı artırılmalıdır.

Ek sosyal yardımlar  bir seferlik olmaktan çıkarılmalı, yardım alacak hanelerdeki kadınlara  verilmesi şartına bağlanmalıdır.

Çalışma ve yaşam koşulları açısından COVID-19 krizinden en ağır etkilenen güvencesizler arasında olan  düzenli veya düzensiz göçmen kadın işçilere ekonomik ve sosyal destek sağlanmalıdır.

Seyhan Erdoğdu, KEFA

Kaynak: http://www.keig.org/covid-19-krizi-ve-kadin-istihdami-ve-issizligi/

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler