spot_img
spot_img
Ana SayfaManşetİşçi düşmanı Xiaomi ve Türk Metal Sendikası işbirliği ile 110 işçi işten...

İşçi düşmanı Xiaomi ve Türk Metal Sendikası işbirliği ile 110 işçi işten atıldı

İstanbul Avcılar’da bulunan Xiaomi Salcomp fabrikasında Türk Metal Sendikası’na üye oldukları için kod 49 ile 100’ün üzerinde işçi Eylül ayında işten çıkartılmıştı. İşten çıkartılan işçilerin fabrika önünde direnişe geçmesi sonucunda direniş kazanımla sonuçlanmış ve işten atılan işçiler işe iade edilmişti. İşçiler direnerek sendikalı olma haklarını da kazandı ancak Türk Metal Sendikası’nın fabrika içinde yetkili konuma gelmesi sonucunda koşullarında bir iyileşme olmadığı gibi Türk Metal Sendikası’nın fabrika yönetimine kendisine muhalif kişilerin ismini vermesi ile 110 işçi Mart ayında işten çıkartıldı. İşçi düşmanı Xiaomi ve patronla işbirliği yaparak işçileri bir kez daha satan Türk Metal Sendikası’na dair işten atılan Xiomia İşçisi Devrim Deniz Karataş ile yaşanan süreci konuştuk.

1-Salcomp Xiaomi Fabrikası’nda kötü çalışma koşulları altında çalışmaya zorlanan, maaşları yatırılmayan, mesaileri verilmeyen ve mobbing’e uğrayan işçiler olarak sendikal ve örgütlenme faaliyetlerinde bulunarak iş durdurdunuz. Yüzlerce işçinin işten atıldığı bu süreçte bize içeride yaşadıklarınızdan, çalışma koşullarından ve patronlar tarafından ne gibi hukuksuzluklara maruz bırakıldığınızdan bahseder misiniz?

-Ben 18 Mayıs 2021 tarihinde Salcomp Xiaomi Fabrikası’nda telefon operatörü olarak işe başladım. İçeri girdiğimden beri sorunlar hiç bitmedi. Bizim için en temel haklar bile eziyete dönüşüyordu. Örneğin yarım saat yemek molamız ikişer defa da 15 dakikalık çay molalarımız vardı. Ancak çalıştığımız yer ile tuvaletler ya da yemekhane arası mesafe çok fazla. Doğal olarak tuvalete ya da yemekhaneye gitmemiz dakikalarca zamanımızı alıyordu. Şirketin bize verdiği önlüklerle ya da ayakkabılarla çalışmakla yükümlüydük. Bunları yemekhaneye veya tuvalete giderken çıkartmak ve kendi kıyafetlerimizi giymek zorundaydık. Düşünün bunların hepsi yarım saatlik yemek ve 15 dakikalık çay molalarında yapmamız gerekiyordu. Bu yüzden birçoğumuz yemek ya da çay molalarımıza çıkmamayı tercih ediyorduk. Ayrıca içeri girip çıkarken güvenlikler tarafından çok detaylı bir şekilde aranıyorduk ve bunlar çok uzun zamanlar alıyordu. Dinleneceğimiz vakitlerde aksine yoruluyorduk. İnsanlar birbirini ezerek, koşarak hareket etmek zorunda kalıyordu yetişebilmek için.

Yemekler ilk etapta çok kötüydü, dışarıdan yemek getirmek zorunda kalıyorduk. Yemeğe ya da tuvalete giderken “yedek telefon aldın mı?” ya da “çalışırken tuvalete gidemezsin, yasak” diyen amirlerimiz vardı. Doğal olarak devamlı bir mobbinge maruz kalıyorduk ve devamlı bir telefon çıkartma adeti yükümlülüğü vardı üzerimizde. “Bugün 1000, yarın 1500, ertesi gün 2000 ve 2000’in üstü telefon sayısı güncellenip yükseltiliyordu. Bunu yapabilmemiz için bir kırbaçları eksikti.

İzin almak çok zordu, özellikle ilk etaplarda izin almak istediğimiz zaman işimizden edilmekle ve tutanakla tehdit ediliyorduk. Gerek insan kaynakları, gerek üretim müdürleri, gerekse takım liderleri tarafından. Bu yüzden de insanlar kendini hep baskı altında hissediyordu. Su içerken dahi yerine bakacak biri var mı diye soruluyordu.

Maaşlarımız yatmıyordu, mesailerimiz ya çok eksik yatıyor ya da yatmıyordu. Benim dahi içeride şu an alacağım var. Bordrolarımız çok geç veriliyordu. Zorunlu mesai adı altında her cumartesi çalıştırılıyorduk. İstemeyen, işi olan insanlara rapor alın deniliyordu. Rapor almayıp gelmediğimizde mutlaka tutanak tutuluyordu. Benim bu yüzden bir sürü tutanağım var. Hatta bize sürekli tehdit aracı olarak kullanılıyordu, işten atılırsınız diyerek. Bu zorunlu değil diye defalarca itiraz etmemize rağmen sürekli olarak tehdit altında işe gelmek zorunda bırakılıyorduk. Tabii o zaman sendika da yoktu.

Çalışırken çok hızlı çalıştırılıyorduk doğal olarak birçok arkadaşımızın omuzunda, boynunda ağrılar oluşuyordu. Prim sistemi diye bir şey vardı, ne kadar çok telefon yaparsak o kadar çok kazanacağımız söyleniyordu. Tabii ki bu da tamamen bir aldatmacaydı. Hurda kesintisi diye bir şey çıkartıp kazandığımız paralar verilmedi defalarca. Ben bundan sadece bir kez yararlanabildim ve ihtarlar aldık. Prim sistemi patronun kendi istediği sayıya yaklaşması için bizi yarış atı gibi, köle gibi çalıştırdıkları bir sistemdi. Bundan dolayı, “sizin yüzünüzden prim alamıyoruz.” gibi tartışmalar dahi çıkıyordu işçiler arasında maalesef. Zaten ilerleyen süreçlerde bütün arkadaşlarımız gördü ki, primler sadece patronun cebini dolduruyordu, işçiler yorulduğuyla kalıyordu. Her tarafımız ağrıyarak evlerimize gidiyorduk.

2-Tüm bu süreçte toplamda kaç işçi işten çıkarıldı, kaç kişi olarak direniyorsunuz? Sürece dair son durum hakkında bilgi verebilir misiniz?

-Şu anda işten çıkartılan 110 işçiyiz, büyük çoğunluğumuz direnmekten yana tavır aldı. İçeride direnen arkadaşımız şu an için yok. Fiili olarak olmasalar da bizim yanımızda olduklarını biliyoruz. Kimsenin içeri de iş güvencesiz yok. Herkes korku ile çalışıyor. İnsanların sinirleri de harap oldu. Sürekli işten çıkartılma korkusu ile karşı karşıyalar. İşin bizimle bitmediğinin de herkes farkında. Çıkartılmalar bu hafta cuma günü de devam edecek şeklinde bilgi almışlar. İçerideki arkadaşlarımız bizi destekliyorlar. Yarın yapacağımız eylemden de haberdarlar.

3-Bize biraz Türk Metal’den bahseder misiniz? Örgütlendiğiniz Türk Metal Sendikası’nın fabrikaya girdikten sonra işçileri sattığından, patronun adeta kölesi olduklarından bahsettiniz. Tüm bunlar nasıl başladı, fabrikaya girmeden ve girdikten sonraki ve daha sonraki süreçte Türk Metal nerede, kimin yanındaydı, ne yaptı, ne yapmadı?

-Sendika içeriye girdiğinde sendika tarafından atanmış temsilcileri vardı. İşçiler kendi temsilcilerini kendileri seçemedi. Atanan temsilciler kesinlikle bizi temsil edemiyordu. Hem bilgi eksiklikleri vardı hem de bile isteye bizi savunmuyorlardı. Herhangi bir sorunumuzu onlara açtığımızda patron ağzıyla konuşuyorlardı. Yemekler çok kötü düzenleme yapılsın dediğimizde, evinizde böyle yemek yiyebiliyor musunuz, deniyordu. Biz bir ara bazı bantlar 10 gün bazı bantlar 4 gün daha yılımız bile dolmamışken istemeden yıllık izne çıkartıldık. Yıllık izne itiraz ettiğimizde ve temsilcilere söylediğimizde ise temsilciler bize “ne olacak biraz da sizden gitsin, görüyorsunuz işverenin halini; iş yok, müşteri yok, sipariş yok” gibi cevaplar alıyorduk. Bir kez bizi savunduklarını görmedik. Her defasında azarlanarak geri gönderiliyorduk.

Bize vaat edilen sosyal haklar hiç tahmin edici değildi 4250 tl olan maaşımız 4950 tl’ye çıkartıldı. Sürekli olarak oyalanıyorduk, altı ay sonra daha fazla maaş alacaksınız diyorlardı. Ayakkabı parası, gıda parası yoktu. Bunlar maalesef olmadı, kabul ettiremedik diyorlardı. Çok cüzi ve hak kırıntıları için bedel ödedik. İşçiler umdukları hakları alamadılar. Sendika sürekli oyalayıcı bir tutum sergiliyordu ya da konuşanları, eleştirenleri susturmaya çalışıyorlardı.

Tabii bu süreçlerde bizde sürekli olarak sendikanın temsilcileri ve başkanlarıyla arayarak, mesajlaşarak ya da yüz yüze görüşüyorduk. Bazen bir grup arkadaşımız toplanıp sendikayı davet edip sendika ile konuşmak ve eleştirilerimizi sunmak istiyorduk. Tabii bu arada bizi fişlediler. Biz hiç bir zaman Türk Metal’in içeri girmesini istememiştik. Türk Metal’den yana değildik. Geçmişlerini biliyorduk, işçileri sattıklarını ve yarı yolda bıraktıklarını biliyorduk hatta defalarca dinledik ve şahit olduk. Bundan dolayı gönlümüz onlarda değildi ancak fabrikanın genelinde örgütlenme çalışması yaptıkları için içeri girebildiler. Türk Metal bizim düşüncelerimizi de biliyordu. Kendilerine muhalif olarak ve tehlike olarak gördüler.

Böyle bir süreç içeride ilerlerken ekonomik sorunlar, istihdam fazlalığı, müşteri ve sipariş yok bu sebeple küçülmeye gideceğiz diye bir dedikodu başladı fabrikada. Bu dedikodular da doğru çıktı. Ben gece vardiyasında çalışırken kendi bandımdan ayrılarak gündüz vardiyasına çekildim. Perşembe ve Cuma gündüz vardiyasında çalıştım. Dedikoduları duyuyorduk ama ortada net bir şey de yoktu. Sendikada bu dedikoduları yalanlamadı. Cuma günü işten çıktım ve evime geldi. 1.5 saat sonra cep telefonuma iş akdimin küçülmeye gidildiği ve istihdam fazlalığı olduğu için sonlandırıldığına dair mesaj geldi. Daha sonra öğrendim ki 110 kişi kadar işçi bir günde işinden atılmış. Bize herhangi bir açıklama yapılmadı veya imza atmadık. Telefona gelen bir mesaj ve ertesi gün gelen bir tebliğ ile işimize son verildi. Biz sendikanın bu süreçte bize sahip çıkmasını beklerken daha sonra öğrendik ki kendilerini eleştirenlerin çoğu başta olmak üzere 110 işçi çıkartıldı. İsmimizi bizzat Türk Metal seçerek yönetime işten çıkartılmamız için vermişti. Biz bunu daha sonra içeride çalışan Çinli arkadaşlardan ve insan kaynaklarında çalışan arkadaşlardan duyduk. Sendikanın temsilcileri tarafından da duyduk. Aslında bize 400 kişilik liste verdiler işten çıkartın diye ama biz sadece 110 kişi çıkarttık diye itirafta bulundular. Çıkartıldıktan sonra da hiçbir şekilde sahiplenme olmadı. Ne aradılar ne sordular, hiçbir şey olmadı. Biz onlara ulaşmaya çalışıyoruz ancak ya ulaşamadık ya da çok pişkince cevaplar aldık. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok, elimizden bir şey gelmez, ne yapsın işveren de zor durumdaydı dediler. Yasaların işvereni koruduğunu söylediler ve bizi pasifize etmeye yönelik cevaplar verdiler. Sendikaya bir grup arkadaşla konuşmaya gittik ancak bizi geri yolladılar. Eğer eylem yaparsanız yanınızda yer almayacağız dediler. Daha sonra sendikanın bizi sattığını da netleştirdikten sonra kendimiz işçiler olarak direnme kararı aldık.

Soruda Türk Metal’den bahseder misiniz diye sormuşsunuz. Türk Metal içeri girmeden önce bir direniş sergiledik ve Türk Metal’i içeriye kendi emeklerimizle aldırmıştık. O süreçte bize çok vaatlerde bulundular. Maaşlarımızın yükseltileceğini, çalışma koşullarımızın iyileştirileceğine dair. Bunların hiç biri yapılmadı. İçeride yetkiyi aldıklarında geçmişe dönük toplu bir para alacağımızdan bahsedilmişti. Bu bizim hakkımızdı. Toplu bir ödeme olarak tarafımıza verilecek dediler ancak sonra iki taksit olarak ödenecek, üç taksit olarak ödenecek diye böyle böyle Haziran’da ödeneceğe kadar getirdiler. Geçtiğimiz ay da belli bir miktar parayı bizim banka hesaplarımıza yatırdılar ancak geçmişe dönük aidatlarını da toplu olarak kestiler. Bize kendi paramız toplu olarak verilmedi ancak sendika kendi aidatını toplu olarak aldı. Bize aidatları kesmeyeceklerini, ileriki süreçte keseceklerinin de sözünü vermişlerdi. 500 lira kadar bir parayı birden kestiler. Biz sonradan anladık ki, meğer işten çıkarmalar olacakmış ve sendika da bundan haberdarmış. Kendilerini garantiye almak adına da işçilerden geçmişe dönük aidatlarını almışlar. Patronla işbirliği yaptıklarına da eminiz çünkü bizi zorla yıllık izne çıkarttılar. Bir yılımız dolmadan yıllık izin kullandığımız için de çıkış yapılırken bu ücretler bizden kesildi. Türk Metal her şeyden haberdardı ancak hiç bir bilgilendirme yapmadı. İşten çıkartılınca da sürekli patronu savundular, patronun hakkı olduğunu söylediler. Halbuki biz Ocak ayına kadar çok hızlı bir şekilde bir milyon telefon ürettiğimiz için bizi tebrik etmişlerdi. İyi bir rekor kırdığımızı, iyi bir adet üretim yaptığımızı söylemişlerdi. Sonra sipariş yok deyip küçülmeyi bahane ettiler. Biz küçülme olduğuna inanmıyoruz. İçeride yeni bantlar kuruluyor ve yeni eleman alacaklarını da düşünüyoruz.

 

4-Peki sizin bir sendikadan beklentiniz neydi, ne yapmak istiyorsunuz?

-Bizim sendikadan beklentimiz şöyle ki; nasıl onları emeğimizle içeri aldıysak aynı özveri ve emeği onlardan da beklerdik. Bizi sahiplenmelerini, eylemlerimize destek vermelerini beklerdik. Biz haksız yere toplu şekilde işten çıkartıldık. Önce işe iademizi istiyoruz. Tazminatlarımız, geri dönük sendikal alacaklarımız eksik yatırıldı bu gasp edilen haklarımızı istiyoruz. Bize maaş bordrosu dahi verilmedi. Yani işten çıkartılanların iadesini, haklarımızın da düzgün şekilde hesaplanarak yapılmasını istiyoruz. Türk Metal’le yola devam etmek de istemiyoruz. Çünkü bizi sattılar, ihanet ettiler. Üç kuruş için patronla işbirliği yaptılar ve bizi resmen arkamızdan bıçakladılar. Bundan dolayı Türk Metal’i her yerde teşhir etmek istiyoruz. İşçi düşmanı olduklarını, satılık, sahtekar olduklarının; patronla işbirliği yaparak işçileri işlerinden ettiklerini, arkamızdan ne dolaplar çevirdiklerini tüm işçi sınıfına duyurmak istiyoruz.

5-Son olarak bu röportajı okuyacak kamuoyuna ne söylemek, nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?

-İnsanlardan da bizleri sahiplenmelerini, eylemlerde yanımızda olmalarını istiyoruz. İnternet üzerinden paylaşımda bulunarak Türk Metal’i teşhir edebilirler. Hashtag çalışmalarımıza destek olabilirler. Her yerde bu işçi kıyımını anlatmalarını bekliyoruz.

Aslında örnek verilecek çok şey var. Ancak bundan sonrası için söz bitti, eylem vakti diyoruz.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler