spot_img
spot_img
Ana SayfaDepremHasar tespiti hakkında yanlış bilinenler ve temel bilgiler

Hasar tespiti hakkında yanlış bilinenler ve temel bilgiler

Deprem sonrasında yapılan hasar tespit sürecine dair aklımızda pek çok soru işareti var. Sizler için konuya dair teknik ve hukuki bir araştırma yaparak endişelerimizi dile getirmek ve dikkat edilmesi gereken hayati hususları derlemek isteriz.

Hasar tespiti 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun kapsamında yürütülen bir süreç olup yapıların meydana gelen spesifik deprem sebebiyle aldığı hasarın tespitini kapsayan bir işlemdir. Bu uygulama bir acil durum uygulaması olup tamamen gözleme dayalıdır ve bilimsel testleri içermez. Amacı afet sonrası oluşan kargaşa içerisinde acilen tespit yapmaktır. Ağır hasarlı yapıların tespit edilip can güvenliği tehdidi oluşturmadan yıkılması ve kaldırılması çok hayati olmakla beraber, orta hasarlı ve az hasarlı tespitlerine dair herkesin paylaştığı çekinceler vardır. Bunları detaylıca açıklamaya çalışacağız.

ÖNEMLİ UYARI: HASAR TESPİTİ KESİNLİKLE BİR YAPININ DEPREME DAYANIKLI OLDUĞUNA DAİR BİLGİ İÇERMEZ.

NEDEN?

Bir yapıya dair üç tip tespit bulunur.

  1. Hasar Tespitleri
  2. Riskli bina tespiti
  3. Bina performans analizi

Bir yapının depreme dayanıklı olup olmadığı, kaç şiddetinde depreme dayanıklı olabileceği gibi bilgiler kesin bir bilgi olarak sadece Bina Performans Analizi ile ortaya çıkabilir. Bu analiz için binadan yeterli miktarda karot numunesi alınır, yeterli sayıda donatı tespit edilir, detaylı çizimleri (rölöve çalışması) hazırlanır, zemin etüd raporu hazırlanır ve bu bilgiler ışığında yapılan modelleme ile 2018 tarihli deprem yönetmeliğine uygun şekilde performans ölçümü ile sonuç alınır. Binanızın depreme dayanıklı olup olmadığına dair kesin bilgi sadece bu test sonucunda söylenebilir. Çıkan sonuçlara göre güçlendirme ya da yıkım/ yeniden yapım işlemlerine karar verilir.

Riskli yapı tespiti 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun kapsamında yapılmakta olup Bina Performans analizine göre kapsamı daha dar ama yine numuneler üzerinden yürütülen testlerle yapılır. Bu testler sonucunda risk tespiti yapılırsa binaya dair yıkım ve tahliye kararı verilir.

7269 sayılı kanun kapsamında yapılan Hasar Tespiti işlemi sadece ve sadece bir yapının depremden aldığı hasara dair olup binanın depreme dayanıklılığı ile ilgili bir bilgi içermez. Gözle ya da elle yapılan herhangi bir gözlem yapıların depreme dayanıklılığını ortaya koyamaz.

Buraya kadar bahsedilen bilgiler ışığında sadece yönetmelikler doğrultusunda dahi kamuoyunda oluşan az hasarlı bina eşittir güvenli bina algısı can güvenliği açısından riskli bir algıdır.

Alanda hasar tespit görevlendirmesi ile çalışanlardan aldığımız bilgilere göre hasar tespit işlemleri kötü koşullarda sürdürülüyor. Birçok eve ulaşılamadığı, sahiplerinin kapatıp gittiği dairelere bakmaları ve dolayısıyla binalara dair bütüncül bir fikir beyan etmeleri pek mümkün değil. Özellikle girilemeyen dairelerin bodrum, zemin kat olması durumunda tespit zaten yapılamamaktadır.  Hem alanda çalışıp depremzedelerle konuşan gönüllüler hem de denetim görevi yapan kamu çalışanları çoğu tespitin binalara 5-10 dakika dahi ayırmadan yapıldığını söylüyor. Tespit ekipleri, dışarıdan ayakta duran binaların içine girdiklerinde bodrum katlarda kolonların tamamen patlamış olduğu gibi durumlarla karşılaştıklarını, yapıların içinde iken artçılara yakalandıklarını anlatıyor. İş güvenliği olmayan, canlarının tehlike olduğu bir ortamda, her an başlarına çökebilecek binalarda tespit yapıyorlar. İş Güvenliği yasasının 25. Maddesine göre can güvenliği sağlanmayan koşullarda işten kaçınma hakkı var ama kamu görevlendirmesi ve OHAL koşulları bir araya geldiğinde bu işi reddetmek ciddi mobbing ve işten atılma tehditleri ile karşılanıyor.

Konuya dair insanların can güvenliğini gözeten bir çalışan kolonları açmadan tespit yapmamaya çalıştığını ifade ediyor ama kendilerinden beklenen hız ve bölgedeki koşullar, devam eden artçılar ile beraber düşünüldüğünde sağlıklı tespitler yapılabildiğinden emin olmadığını ifade ediyor. Bu iş riskli yapı tespiti değil, dolayısıyla bu görevlendirme kapsamında kimse “güvenlidir, oturulabilir” diyemez diye görüş belirten görevli ORTA VE AĞIR HASARLI ise OTURULAMAZ DİYORUZ ama AZ HASARLI ise OTURULABİLİR DEMİYORUZ diye aktarıyor.

Görüştüğümüz hasar tespit görevlisi hasar tespit çalışmasının kapsamının 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki deprem olduğunu ifade eden denetim görevlisi öncesi ve sonrasına dair bir tespitimiz olamaz diye aktarıyor. Bu noktada yönetmeliklerin soyut alanından çıkıp şu soruyu soruyoruz:

TÜRKİYE’DEKİ YAPI STOĞUNUN MEVCUT DURUMU DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDE DEPREM ÖNCESİNDEKİ DURUMLARI İÇİN GÜVENİLİR DİYEBİLİR MİYİZ Kİ DEPREM SONRASINDA DİYEBİLELİM?

Alanda arama kurtarma çalışmalarında görev almış bir inşaat mühendisi de hiç durmayan artçıların en büyük sorun olduğunu aktarıyor. Bir gün önce önünden geçtikleri, ayakta duran yapının birkaç artçı sonrası bambaşka bir halde olduğunu ifade ediyor. Bu kadar aktif bir deprem durumu esnasında yapılan hasar tespitlerinin güvenilirliği ve güncelliği herkes için bir endişe konusu.

Tüm bunların ışığında net olan bir şeyi söyleyebiliriz:

HASAR TESPİTİ VE BİNANIN DEPREME DAYANIKLILIĞI TESPİTİ HER ŞEYDEN BAĞIMSIZ OLARAK İKİ FARKLI HUKUKİ VE TEKNİK KATEGORİDİR VE BİRBİRLERİNİ BAĞLAMAZLAR.

Yaşadığımız ülkede 6785 sayılı İmar Kanununun yürürlüğe girdiği 17 Ocak 1957 tarihinden önce yapılmış yapılar imar mevzuatına uygun inşa edilerek kullanma olarak kabul edilir. Buna ek olarak Türkiye’de kentleşmenin artmaya başladığı 1948’den bugüne 22, yalnızca AKP iktidarı döneminde 8 imar affı çıkartılmıştır. Dolayısıyla “eski bina” denilen yapıların 1957 öncesi kısmı zaten herhangi bir teknik yeterlilik aranmaksızın iskanlı kabul edilmiş, böylesi bir yapı stoğu da 22 kere imar affı görmüştür.

Şimdi hasar tespitini yeniden düşünelim: Hasar tespiti sadece ve sadece binaların depremden önceki durumuna kıyasla durumunu tespit eder. Az hasarlı tespiti alan yapıların herhangi birisine dair herhangi bir uzman “depreme dayanıklı” diyemezken üstüne iki büyük deprem, onlarca büyük artçı ve ardından bir büyük deprem daha geçirmişken kim halka “güvenli” telkininde bulunabilir. Bizim üstümüzde hissettiğimiz sorumluluk buna el vermez. Bina Performans Analizi hariç hiçbir usül bir binanın deprem dayanımını ölçemez.

Tüm kaynakların geçici barınma çözümü için seferber edilmesi gerekirken buna yatırım yapılmıyor ve kimsenin güvenilir diyemediği binalara hem kamu çalışanları tespit için sokuluyor hem de insanlar soğuktan korunmak için binalara girmek zorunda kalıyor.

7.7 ve 7.6 şiddetindeki depremlerden sonra olan artçıların ve 6.5 şiddetinde gerçekleşen depremin sonrasında bir önceki hasar tespitlerinin güncellenmesi gerekir. Tekrar etmek gerekirse hasar tespiti daha ziyade afetzede olmaktan kaynaklı hakların tespitine ve alınacak tedbirlere dair bir süreçtir. Devlet alanda hasar tespiti yapan çalışanların da can güvenliğini riske atmakta, insanları mobbing yoluyla başkalarının canına dair sağlıksız kararlar almaya zorlamaktadır. Ve bunların tümünü geçici barınma maliyetinden kaçmak, kendi inşaat planlarını gerçekleştirdiği süreçte maliyeti kısacak şekilde insanları az hasarlı tespiti alan yapılara sokmak için yapmaktadır. Uzmanlar bu deprem özelinde şiddetli artçıların bir hatta iki sene sürebileceğini, çok büyük bir levha hareketi gerçekleştiği için zemin oturmasının zaman alacağını ifade etmektedir. Bu koşullarda yapılacak tüm yeni inşaatlar da bizler açısından endişe vericidir.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler