spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncel‘Esnaf Gazetecilik Modeli’ tartışması: Neden YouTube kanalı açmıyorum ya da kodlama öğrenmiyorum? -...

‘Esnaf Gazetecilik Modeli’ tartışması: Neden YouTube kanalı açmıyorum ya da kodlama öğrenmiyorum? – Filiz Leyla

“Yıldız gazetecilerin sıra dışı girişimcilerle çok sayıda ortak noktası var. Her iki grup da kitleleri ikna edip bilgilendirmek için bilgiyi hikâyeye dönüştürüyor. Her ikisinin de çalışma saatleri belirsiz, her ikisi de netice alamayabilecekleri fikirlerin peşinde aylarca koşuyor. Ve her iki grup da istedikleri bilgiye ulaşmak için kimi sert sorulara güvenmek zorunda” [1]

Yıllardır hep aynı şekilde anlatıldı: Gazetecilikte büyük bir dönüşüm yaşanıyor, dijital gazetecilik yeni döneme damgasını vuracak, gazeteciler teknolojik beceri ve yeteneklerini arttırmalı, her gazeteci bir girişimci olabilir, başarılı bir fikir iyi bir girişimcilik projesine dönüşebilir, iyi bir girişimcilik projesi kazandırabilir, patron boyunduruğu altından kurtulup kendi işimizin patronu olabiliriz. (GİG ekonomisi/platform kapitalizminin anlattıklarıyla ne kadar benzer değil mi?)

Gazetecilik bir dönüşümden geçiyor, evet. Ancak bu dönüşüm tam olarak yukarıda anlatıldığı gibi yaşanmıyor; neo-liberal ideoloji tarafından fikri olarak kuşatılıyor. Bunun sonucunda ‘start-up gazetecilik’, ‘girişimci gazetecilik’, ‘cyborg gazetecilik’ denen yeni bir gazetecilik pratiği türedi. Tekno-çözümcü anlayışın, ekonomik anlamda neo-liberal piyasacılığın, düşünsel anlamda neo-liberal ideolojinin hakim olduğu bu gazetecilik türü bir nevi ‘esnaf gazetecilik modeli’ olarak da adlandırılabilir. Yani, gazeteciliğin bir işletme, haberin kendisinin meta, habercinin kendisinin marka, okuyucunun müşteri olduğu bir çalışma modeli.  

“GELECEK BURADA AĞBİİİ…”

Medyanın ekonomi-politiğinden, sahiplik yapısından kaynaklanan kimi sorunlar doğru anlaşılmadığı gibi çözümü de başka yerlerde arandı: teknolojik ilerlemecilikte. Tekno-çözümcülük ya da tekno belirlenimcilik olarak adlandırılan bu anlayışla medyada sorunların kaynağı teknolojik yetersizlik ve teknolojik cehalette, çözüm ise teknolojik ilerleme ve gelişmeleri takip edip uygulamakta görüldü. Teknolojik yeniliklere hakim olunca sanki 2+2=4 gibi kesin bir doğru sonuca varılacak ve puff! Sorunlar çözülecekti. Bu çözümün bir parçası ve tekno-çözümcülüğün sonucu olarak da bir nevi ‘esnaf gazeteci modeli’ denilebilecek girişimci gazetecilik, start-up gazetecilik modeli ortaya çıktı. Aynı zamanda, medyanın dijitalleşmesi nedeniyle haber üretim pratiklerinin de mevcut çalışma sisteminin de değişmesi gerektiğine inanıldı, bu süreçte bu inancın da payı var. Girişimci gazetecilik kavramı 2008 ekonomik kriziyle çok sayıda gazetecinin işsiz kalmasının ardından ABD medyasında ortaya çıktı. Türkiye’de de benzer bir süreç -çok sayıda gazetecinin işsiz kalması anlamıyla- Gezi Direnişi’nin ardından meydana geldi. Gezi’de aldıkları tutum nedeniyle çok sayıda gazeteci ana akımdan atıldı, kendilerine ana akımda yer bulamadı ve yönünü bu alana çevirdi. Ruşen Çakır, Nevşin Mengü, Cüneyt Özdemir gibi çok sayıda isim bu çerçevede sıralanabilir. Yıllarca ana akımda ‘kendilerini’ var eden bu isimlerin açtıkları kendi ‘dükkanları’ da tutunca çok sayıda gazeteci ben de yapabilirim diye düşündü, ancak kazın ayağı öyle değildi. Cüneyt Özdemir, Nevşin Mengü, Ruşen Çakır gibi isimlerin ‘başarılı’ olduğu girişimlere heveslenen çoğu gazetecinin karşılaştığı; daha da proleterleşme, daha da yoksullaşma, daha da güvencesizleşme, daha da örgütsüz emek süreci oldu. (Bir de sosyal girişimcilik olarak adlandırılan fast-checking, iklim krizi gibi tematik konulara odaklı girişimci gazetecilik örnekleri var, oralara hiç girmiyorum bile)

“Başarılı girişimciler ise geleceğe bakar ve insanların gelecekte ne isteyebileceklerini anlamaya çalışırlar. Bu da kimi hataların önlenemez olduğu anlamına gelir. Başarılı girişimciler çok sayıda bilgiye dayanan tahminler yapan, ve sonrasında yeni öğrendikleriyle insanların davranış biçimlerine uyum sağlayıp piyasaya sürdükleri ilk ürünü mükemmelleştiren insanlardır.” [1]

Üstelik esnaf gazetecilik modelinde gazetecinin sahip olması gereken nitelikler: belirsizliği tolere etmek, karizma, empati ve güçlü dinleme becerileri, para istemeye istekli olma, hata yapmaya açık olmak, tevazu.[1] Bu niteliklere sahip bir gazeteci geçin siyasi otoriteyi, en fazla pazarına girdiğiniz için bir reklamcıyı rahatsız eder ki zaten bu gazetecilik türünde çoğunlukla reklamcılık ve gazetecilik faaliyetleri de iç içe geçmiştir; 140 Journos örneğinde olduğu gibi. Bu nedenle de ‘modası geçmiş’ kamu yararı gibi kavramların bu çalışma modelinde yeri yoktur. Çünkü girişimcinin tek bir amacı vardır; para kazanmak. Para kazanmanız için ne gerekir? Bir fona başvurmanız. (Bu modelin başlıca gelir kaynağı fondur) Ve sonra haberin değil de fonun peşinden koştuğunuz, dönem dönem verilen fonlara göre gündeminizi değiştirdiğiniz, (Bir dönem kadın haberciliğine, mülteci haberciliğine fonlar akıtılırken bu dönemin rağbet göreni iklim haberciliği) dümeni oraya kırdığınız bir döngünün içerisinde bulursunuz kendinizi. (Para kazanıyor olmak geri kalan her şeyi meşrulaştırıyor, önemli değil) Ve tüm bu süreçte yer almak için girişimcilik ‘başarılı’ bir fikrinizin olması yeterli. Fon musluğunun başını tutanlardan size sıra gelirse: Tebrikler, siz de artık başarılı bir girişimci gazeteci ya da esnaf gazetecisiniz! 

“Bize sabah akşam kendimize yatırım yapmamız, rakiplerimizden bir adım öne çıkmak için katma değerimizi artırmamız gerektiğini vaaz eden bilim insanlarından, en büyük hayali bir start-up kurup köşeyi dönmek olan genç mezunlara, mesleği ne olursa olsun kendisini YouTube’ta parlatmaya çalışan insanlardan, hayatını sosyal medya mecralarının ritmine göre ayarlayan fenomen adaylarına kadar birçok kişi farkında olsa da, olmasa da bu ideolojik söylemi benimsiyor. Yeni medya teknolojilerinin bize ne yaptığından çok, bunlarla ne yapılabileceği akıllarımızı meşgul ettiğinden, hayatlarımız sürekli bir inovasyonun peşinde, uyum sağlama çabası olarak yaşanıyor” [2]

Esnaf gazetecilik modeli, neo-liberal start-up kültürü ve onun kavram setleriyle birlikte işliyor: Girişimcilik, gelir modeli, reklam, fon, kitlesel fonlanma, içerik pazarlama, network…  Bazen bir şirket kurmak olarak karşımıza çıkan esnaf gazetecilik modeli Türkiye’de -belirli imtiyazlı isimlerin dışında- çoğunlukla freelance çalışma biçimiyle karşımıza çıkıyor. ‘Patrondan bağımsız’ ama fona bağımlı, mesai saati-izni belli olmayan, hiçbir sosyal hakkın olmadığı, esnek, güvencesiz, sendikasız, parça başı olan bu çalışma biçimi esasen patronlar, işverenler için daha karlı bir çalışma biçiminin olduğu aşikar. Hangi patron -yapısı itibariyle- çalışanlar arası diyaloğu, dayanışmayı, sendikal örgütlenmeyi dışlayan bu çalışma biçiminden hoşlanmaz ki? Çoğunlukla haber giderlerinin dahi gazeteciye ait olduğu, gazetecinin yeniden üretim sürecindeki giderlerinin söz konusu dahi edilmediği, sigorta gibi özlük haklarına dair işlemleri dahi kendisinin yapmak zorunda kaldığı, işverenin maddi, manevi tüm yükümlülüklerinden kurtulduğu bir çalışma biçimi herhangi bir işveren için olsa olsa cennet olur.  

SENDİKA UCUZ EMEK MODELİNİ Mİ ÖRGÜTLÜYOR/ÖĞÜTLÜYOR?

Aranan sihirli formülün bulunduğu, gazetecinin tekil olarak adeta ‘mucize yarattığı’, en azından bunu vaat ettiği bu yeni iş modeli olan esnaf gazetecilik modeli bir süredir kimi çevrelerce Türkiye’de ‘piyasaya sunuluyor’. Bunda başlıca pay elbette, gazetecilerin yetkili ama etkisiz sendikası olan Türkiye Gazeteciler Sendikası’na ait. Daha öğrenciyken katıldığım birçok TGS’nin düzenlediği eğitimlerde bizatihi sendika yöneticileri tarafından ‘artık herkesin kullandıkları mobil telefonlar aracılığıyla gazeteci oldukları, bizim o insanlarla rekabet ettiğimiz, fark yaratmak için dijital araç-gereçlere hakim olmamız gerektiği, veri gazeteciliğini muhakkak bilmemiz gerektiği, grafik hazırlayamıyorsak bu sektörde tutunamayacağımız…’ gibi çok sayıda neo-liberal rekabetçiliği, yukarıda anlattığım tekno-çözümcülüğü, girişimci gazeteciliği öğütleyen anlatılara maruz kaldım. Klasik gazetecilik eğitimi yeterli değildi, yeni dönemin ruhuna uygun yeni bir gazetecilik gerekiyordu! 

Yine TGS’ye ait ‘Yeni nesil medya ve gazetecilik sitesi’ journo.com’da ve ‘Türkiye’nin dijital gazetecilik akademisi’ newslabturkey.com’da bu anlatıların bulunduğu çok sayıda yazı ya da çeviriye rastlamak mümkün. Hakeza TGS bünyesinde kurulan TGS Akademi’de verilen kimi derslere baktığımızda yine kodlama, dijital araçlar gibi eğitimlerin baş sırada yer aldığını görebilirsiniz. Bu anlamda TGS’nin neo-liberal gazeteciliğe düşünsel anlamda, fikri anlamda katkı sunmakla beraber NewsLabTurkey’in ‘Kuluçka’ programı üzerinden doğrudan direktörlüğünü yaptığı, ‘mentörlük’ sağladığı, start-up desteği [3] verdiği de bir sır değil.

Gazeteciler kod yazmayı öğrenmeli mi? Programlama bilmeli mi? Yeni dönemin gazeteciliği veri madenciliğinde mi? Şifreleri çözersek aradığımız sendikaya ulaşabilir miyiz? Örgütsüzlüğün en yaygın meslek gruplarından birinde, gazetecilikte verili medya sahiplik yapısı içerisinde benim beceri ve yeteneklerimi arttırmamın kime, nasıl bir yararı ve katkısı var? Patrona değil, kendi hesabımıza çalışalım ama ne uğruna? Tatilsiz, mesaisiz, sigortasız, güvencesiz ve sendikasız çalışma uğruna mı? Bu sorular yanıtlanmayı bekliyor, öte yandan verili medya ortamında bu modelin karşısına ne konulacağı benim de boyumu aşan başka bir tartışmayı gerektiriyor. İlle de bir önermeyle bitirmem gerekecekse bu çok da yeni olmayan, ‘eski ve modası geçmiş’ ve çoğunlukla sihirli birtakım çözümler de vaat etmeyen yöntemler olur; dayanışma, örgütlenme, sendikalaşma. 

[1] https://www.newslabturkey.org/2019/10/15/basarili-bir-gazetecilik-girisiminin-liderinde-olmasi-gereken-nitelikler/

[2] https://t24.com.tr/k24/yazi/yeni-karanlik-cag-teknolojiyi-sekulerlestirmek,2867

[3] https://www.newslabturkey.org/kulucka/

*Yazı özel gerekçelerle takma isimle yayımlanmıştır.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler