spot_img
spot_img
Ana SayfaSeçtiklerimizEnflasyon fren tutmuyor, yüzde 79’a yaklaştı - Mustafa Sönmez

Enflasyon fren tutmuyor, yüzde 79’a yaklaştı – Mustafa Sönmez

Haziran’da da tüketici enflasyonu durmak bilmedi ve aylık yüzde 4,95’i bulan artış sonucu yıllık Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yüzde 78,6 olarak gerçekleşti.

Haziran fiyat tırmanışında ulaştırma grubu başı çekti. Gıda grubunda ise sebze ve meyve fiyatları görece gerilese de et ve süt ürünlerinde, unlu mamullerde fiyat artışları durmadı ve yıllık enflasyon yüzde 94’ü buldu. Gıda ve ulaştırmanın arkasından enflasyon hesabında üçüncü ağırlığa sahip konut grubunda da fiyat artışları sürdü. 

Haziran enflasyonu ile birlikte ilk altı ayın enflasyonu yüzde 42,3’ü bulurken memur ve emeklilerden oluşan yaklaşık 15 milyon kişi, temmuz ayında maaşlarını enflasyon farkı eklenmiş olarak alacaklar. 

Yüksek enflasyon, Erdoğan iktidarını asgari ücrete de zam yapmaya zorladı. Normalde yıl sonu ele alınan asgari ücret düzenlemesi, yıl ortasına çekildi ve asgari ücrete de yüzde 30 dolayında zam yapıldı. Asgari ücret zammı yeterli bulunmazken yoğun bir tartışmayı da başlattı. 

Türkiye ekonomisinde yüksek enflasyon en önemli sorun olmayı aylardır sürdürüyor. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri ister zamanında yani 2023 Haziran’ında, ister daha erken bir tarihte yapılacak olsun yüksek enflasyon ve onun yarattığı geçim sorunu Türkiye gündeminde manşet olmayı sürdürecek gibi görünüyor.

Yüksek enflasyondan büyük darbeler alsa da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın stratejisi, seçime anti-enflasyonist bir ekonomi politika ile gitmek değil. Çünkü bu, piyasaları daraltıcı, kemer sıkıcı, bazı firmaların kapanmasını, işten işçi çıkarılması zorunlu kılacak, kamu maliyesinde kemer sıkmayı, sosyal harcamaları, yatırımları daraltmayı gerektirecek acı önlemler içerir ve seçime giden hiçbir iktidar bunu kolay kolay göze alamaz. Erdoğan da almak istemiyor. 

Erdoğan, seçim sandığına daraltıcı bir ekonomi politika ile değil, büyüyen canlı bir ekonomi vitesiyle gitme tercihinde. Ama bu, yan etki olarak yüksek enflasyon, dolayısıyla ağır bir gelir eşitsizliği üreten bir büyümeden başka bir şey olamıyor. Yılın ikinci çeyreğinin büyüme tahmini yüzde 6’ya yaklaşırken, yılın ilk altı ayının birikimli enflasyonu yüzde 42,3’e, yıllığı da yüzde 78,6’ya ulaştı. Fiyatlara etki eden ithalatın ürün maliyetlerine, dolayısıyla üretici fiyatlarına etkisi dikkate alınınca rahatlıkla enflasyonda tırmanışın önümüzdeki aylarda da süreceği söylenebilir. 

Enflasyonun hızı kesilemiyor, çünkü dövizin fiyatının önü alınamıyor. Dünyada emtia fiyat artışı henüz yavaşlamazken bir de buna içeride dövizin yüksekte duran fiyatı ekleniyor. Sonuçta, aylık neredeyse 30 milyar doları bulan ithalat faturası kabardıkça bu, ürün maliyetlerini yükseltmeye devam ediyor. Nitekim, sanayici ya da yurt içi üretici fiyatları (Y-ÜFE) beş aydır ayda ortalama yüzde 9’a yakın artıyor ve yıllığı yüzde 138’i aşmış durumda. Bu artışlar, tüketici fiyatlarına gecikmeli yansısa da şimdiden haziran ayı yıllık tüketici fiyatlarını yüzde 79’a yaklaştırmış durumda. 

Birikmiş üretici maliyetlerinin önümüzdeki aylarda tüketici fiyatlarına yansıtılması kaçınılmaz. Haziranda yaşanan aylık yüzde 5’e yakın fiyat artış hızı, önümüzdeki aylarda da devam ederse kasım ayında TÜFE’nin yıllığı yüzde 106’ya ulaşacak ve aralık ayında baz etkisi ile yüzde 91’e ancak inecek. 

Bu iç karartıcı senaryoyu muhtemel kılan şey, alınan önlemlere rağmen döviz fiyatlarının gerilememesi. 20 Aralık 2021’de dolar fiyatı 18 TL iken başlatılan Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması başta dövize sert bir iniş yaptırsa da altı ay sonra dolar fiyatı yeniden 17 TL basamağına çıktı. Döviz getirisi oranında faiz garanti edilen KKM’nin merkezi bütçeye getirdiği 21 milyar TL’lik yüke ek olarak, haziran sonunda yapılan ek bütçe hazırlığında 40 milyar TL’lik bir ödeneğe daha yer verildi. Vergi mükellefinin sırtından yapılan bu ağır fren işe yaramayınca bu kez önce ihracatçılara, sonra da büyük firmalara döviz varlığı tutmaktan caydıracak, döviz sattıracak tedbirler dayatıldı.

Bu sermaye kontrolüne rağmen dolar fiyatı, indiği 16 TL basamağından yeniden 17 TL basamağına çıkma arayışında. Döviz fiyatı inmedikçe maliyetlerin düşmesi, maliyetler azalmadıkça tüketici enflasyonunun gerileme sürecine girmesi mümkün görünmüyor. Haziranda da bu yaşandı, aylık artış yüzde 5’e yaklaştı. 

Haziran fiyat artışlarında ulaştırma yüzde 10’u geçen artışla başı çekti ve yıllığı yüzde 124’e yaklaştı. Akaryakıt fiyatlarındaki aylık yüzde 22’lik artış bu grubu enflasyonda ilk sıraya taşıdı. Gıdadaki haziran artışı ise yüzde 2 dolayında kaldı. Sebze fiyatlarında yaşanan yüzde 25 fiyat düşüşü gıdadaki aylık artışı sınırlı kıldı; yine de yıllık gıda enflasyonu yüzde 94’ü buldu.

Haziran tüketici enflasyonu ile birlikte son altı ayın TÜFE artışı yüzde 42,3’ü buldu. Bu da, maaşları yasayla TÜFE artışına göre düzenlenen memur ve emeklilerin temmuz ayından itibaren yüzde 43 dolayında “enflasyon farkı” alması anlamına geliyor. 

Enflasyon farkı, altı aylık zaman içerisinde yaşanan enflasyon üzerinden geçmişte kaybedilenlerin gecikmiş olarak telafi edilmesi demek, dolayısıyla gelecek enflasyon için bir koruyucu kalkan değil. Başka bir ifade ile enflasyon farkı ücret zammı anlamına gelmiyor. Sadece resmi enflasyona göre yaşanan kaybın gecikmeli olarak telafisi anlamını taşıyor. 

Asgari ücret açısından ise durum farklı. Asgari ücret uygulamada yıllık belirleniyor. Asgari ücrete Aralık 2021’de yüzde 50,5 artış yapıldı ve neti 4 bin 253 TL oldu (güncel kur ile yaklaşık 250 dolar). Memurlara ve emeklilere olduğu gibi, asgari ücrete temmuz ayında enflasyon farkı eklenmesi için yasal zorunluluk yoktu. Ancak yaşanan enflasyon, reel asgari ücreti hızla eritti. Sayıları 10 milyona yaklaşan asgari ücretli ve asgari ücret komşuluğundaki ücretlerle çalışanlar için bir artış beklentisi kamuoyunda hızla yer buldu ve iktidar tarafından da görmezden gelinemez hâle geldi. Bu nedenle temmuz ayında kısmi bir asgari ücret artışı gündeme alındı.

Türkiye’nin en büyük işçi konfederasyonu Türk-İş’ın Genel Başkanı Ergün Atalay, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile asgari ücreti konusunda görüşme yaptı ve ardından asgari ücretin de yeniden belirlenmesi kararlaştırıldı. Hızla toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu asgari ücretin müzakereler ile değil, neredeyse Erdoğan’ın çizdiği çerçeve ile belirledi ve net asgari ücret 1 Temmuz’dan geçerli olmak üzere yüzde 30 artış ile 5500 TL’ye (yaklaşık 330 dolar) çıkarıldı.

Asgari ücrette yüzde 30 artış, yüzde 42,3’lük altı aylık resmi enflasyonun gerisinde kaldığı için eleştirilere uğradı. Zam oranının görece düşük kalması, iktidarın seçimi kasım ayına çekeceği tahminini de zayıflattı. Sandığa gidiş tarihi 2022 sonbaharı olsa daha cömert bir asgari ücret artışı beklenirdi. Yine de yüksek enflasyon, Erdoğan’ın en büyük ‘Terminatör’ü ve seçim takvimi uzadıkça Erdoğan bundan yarar değil, zarar görüyor. 

Kaynak: Al-Monitor

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler