spot_img
spot_img
Ana SayfaRöportajDeriteks Sendikası Başkanı Musa Servi: "Deri ve tekstil işçileri kendilerine dikilen dar...

Deriteks Sendikası Başkanı Musa Servi: “Deri ve tekstil işçileri kendilerine dikilen dar gömleği geldikleri mücadele geleneği ile aşacaklar”

12-13 Ağustos’da 32. Olağan Genel Kurul toplantısını gerçekleştirecek olan Deri Dokuma ve Tekstil İşçileri Sendika’sının Genel başkanı Musa Servi ile deri ve tekstil sektörünü ve OHAL sürecinde sendikaların durumunu konuştuk. Servi, sömürünün sınırlanması için emekten yana olan herkesin bir arada hareket etmesinin gerekliğinin üzerinde dururken, bürokratların değil sınıfın örgütlü mücadelesinin sömürü düzenine karşı tek çözüm olduğunu belirtti.

Türkiye işçi sınıfı tarihinde deri işçileri ve örgütlü mücadeleleri önemli bir yere sahip. Fakat günümüzde deri sektöründe sendikalı işçi sayısının oldukça azaldığı görülüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

80 öncesine baktığımızda nüfus 40 milyon iken sendikalı sayısı 2.5 milyondu. Günümüze bakınca ise nüfus 80 milyon iken sendikalı sayısı ise bir milyonu bile aşamıyor. Toplu sözleşmeden yararlanan sendikalı sayısı ise 607 bin civarında. Tekstil iş kolunda ise 1 milyonun üzerinde işçi çalışmasına rağmen toplu sözleşmeden yararlanan işçi sayısı %4 civarında. Bu da konuyla ilgili hem sendikal bürokrasinin somut olarak kendine yönelik politikası ve mevcut grupların tamamen sermaye yanlısı olmasından ötürü kaynaklanıyor. Elbette ki emek sömürüsü olabildiğince artıyor ve bu süreçte de ister istemez emekçilerin örgütlülüğü kırılıyor. Bunun çözümü ise emekten yana olan kesimler ile mücadelede ortaklaşmakta yatıyor. Sömürü tam olarak ortadan kaldırılamasa da sömürü sınırlandırabiliriz. Biz sendika olarak bunu talep ediyoruz ve çabamızda bu yönde.

 1 seneyi aşkın süredir OHAL koşullarında yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı açıkça, iş dünyası için OHAL’i bahane ederek grev tehdidi olan yerlere müdahale ediyoruz, dedi. OHAL süreci sendikanın durumunu ve örgütlenme koşullarını nasıl etkiledi?

Cumhurbaşkanı da kendini söylemleri ile açıkça ortaya koydu. Çalışanlar, işveren ile masada toplu sözleşme ve müzakereler sonucu elde edemediği hakları demokratik hakları olan grev ile elde etmeye yöneldiler. Ne yazık ki Cumhurbaşkanının da söylediği şuna çıkıyor: “Ben bunların grev hakkını elinden aldım, siz istediğiniz gibi sömürebilirsiniz.” Bu durum örgütlenmeyi de olumsuz etkiliyor. OHAL ilan edilmeden de Türkiye’de grevler yasaklanmaya başlanmıştı. Metal iş kolunda, cam iş kolunda sağlık ve güvenlik gibi bahaneler ile grevler ertelendi. Aslında bunlar da Cumhurbaşkanının işçileri ne kadar sevmediğini, sermayeyi ne kadar sevdiğini ortaya koyuyor.  Mevcut iktidar her zaman sermayeden yana tavır almıştır. Çıkarılan yasalar ve yayınlanan kararnameler ile işçilerin ellerindeki mevcut haklar işverenlere peşkeş çekilmiştir. Bunlara tek çözümde örgütlenmekten ve mücadele etmekten geçiyor. Başka bir yolumuz olduğunu düşünmüyorum. Biz işçi sınıfı adına ve sendikamız olarak olağanüstü halin bir an önce kalkmasını talep ediyoruz.

Deri ve tekstil sektörünün geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecek dönemde nasıl bir mücadele çizgisi ve planı üzerinden hareket edeceksiniz?

Sorun şu ki deri ve tekstil sektörü içinde, ülkenin geleceği içinde öncelikle ülkenin demokratikleşmesi gerekiyor. OHAL ve KHK’larla ülkenin güvenliği sağlanmıyor. Yabancı sermayeye baktığımızda buraya gelme sebepleri tamamen ucuz iş gücü ve bu markaların uzun süredir yöneticileri dahi ülkemize gelmiyorlar. Burada can güvenliklerinin olmadığını söylüyorlar. Hatta kendi vatandaşlarına dahi Türkiye’ye seyahat etmemeleri için uyarıda bulunuyorlar. Öncelikle ülkenin normale dönmesi, demokratikleşmesi gerekiyor. Demokratikleşme halinde sermaye tekstil sektöründe de yatırımlarına devam edecektir. Yabancı sermaye buradan çekilmeyecektir. Buradaki işçilerin de demokratik örgütlenme hakkını arttırmaları gerekmektedir. Tekstil ve deri sektörüne bakalım; ülkede ve uluslararası alanda yaşanan problemler ihracatı oldukça etkiliyor. Rusya en büyük deri ihracat pazarımız misal. Rusya’da uçak düştüğünde ise ilişkiler dibe vurdu. Yeni yeni düzeliyor şu an. Bu sıkıntıların cezasını işçiler çekiyor. Faturasını işçiye, emekçiye kesiyorlar. Bir an önce barış ve demokrasi ülkede örülmelidir. Ülkenin bu savaş ortamından çıkması ve artık barışın sağlanması gerekiyor, OHAL’in hemen kaldırılması şart.

Sendikamız 1948 yılında kuruldu sadece deri işkolundan sorumluydu ve o zaman tek yetkiliydi. Toplu sözleşme yapan deri iş kolunda tek sendikaydı. Ancak sorun sadece işçileri üye yapmak, toplu sözleşme yapmak değildir. Sendikamızın ülkedeki anti-demokratik tutuma karşı da her zaman net bir duruşu oldu. Türk-İş içinde bulunuşumuz ve muhalif kimliğimizden dolayı baraj altında bırakıldık. İlginçtir ki bu konuyla ilgili diğer sendikalar aynı işkolunda olmasına rağmen birleştirilmedi, biz deri iş kolunda 90 bin işçi varken, bir milyon işçi ile birleştirildik. Elbette biz birleşmeyi savunuyoruz. Ancak yukarıda bürokratların koltuklarının değil, biz tabanda birleşmeyi savunuyoruz.

Bize getirilen o baraj sınırını için mücadele edeceğiz. Deri işçileri bugüne kadar tüm haklarını mücadele ile almışlardır. Bu süreçte yürüttüğümüz mücadeleye bakınca da deri ve tekstil işçileri kendilerine dikilen bu dar gömleği de geldikleri mücadele geleneği ve bilinçleri ile aştılar, aşacaklar.  Sadece deri değil, tekstil ve dokuma işçileri de örgütsüz ve kötü koşullarda çalışıyor; bu sebeple amacımız emekten yana kesimlerle gücümüzü birleştirmek ve birlik olup sömürüyü sınırlandırmaktır. Emekten yana olan herkesi Deriteks Sendikası ile bütünleştirerek, herkesin kendini ifade edebileceği bir yer oluşturmak istiyoruz. Başka bir çözüm yolu olmadığını düşünüyoruz ve bunun için çaba harcıyoruz.

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler