spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelAsen Metal'de direnişin 156. günü

Asen Metal’de direnişin 156. günü

Kocaeli Dilovası’nda bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu şubenin örgütlenerek yetki aldığı Asen Metal fabrikasında, sendika üyesi işçiler işten atıldı. Atılan işçiler sendika öncülüğünde fabrika önünde sendika hakkı ve işten anlatılanların geri alınması talebiyle direnişe geçti. Direniş 156 gündür devam ediyor. 6356 sayılı sendikalar yasasının patronların elinde işçi ve sendika düşmanlığına dönüşmesinin örneği Asen Metal’de yaşanan süreci direnişçi işçilerden dinledik.

Asen Metal işçilerinin direnişi 156 gün önce nasıl başladı ve bu süreçte neler yaşandı?

Fabrikada 135 mavi yaka arkadaşımız var ve toplam 124 işçi ile yetki tesbiti aldık. 5 Mayıs’ta Çalışma Bakanlığı’na yetki tespiti başvurusunda bulunduk. 10 Mayıs’ta “Birleşik Metal İş-Sendikası, Asen Metal’de sendika hakkını kazanmıştır” diye sendikaya ve Asen Metal’e yetki tespiti yazısı geldi. Patron ilk gün öncelikle 1 işçiyi, bir hafta içinde de toplamda 86 işçiyi işten çıkardı. Patron tarafından, içeride çalışmaya devam eden bazı arkadaşlarda ve sendikaya üye olmayanlarda şöyle bir algı oluşturuldu: “bunlar terörist”… “Bizi bölmeye çalışıyorlar”, gibi laflar edildi, her yerde olduğu gibi. İnsanlar burada anayasal hakkını, sendikalaşma hakkını kullanmaya çalıştı. Asen Metal’in patronu, Çalışma Bakanlığı’ndan yetki belgesi gelmesine rağmen, “Ben yasa tanımıyorum, sendikayı da burada kabul etmiyorum”, dedi ve insanları işinden etti. 156 gündür de biz kapının önünde mücadele ediyoruz.


6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu var. Çalışma Bakanlığı sayfasına giriyorsun, oradan istediğin sendikaya üye olabiliyorsun, böyle bir yasal hakkın var. Üstüne de işçiler üye oluyor, yetkiyi alıyor sendika. Sonra işten atılmalar oluyor. Yetkiye itiraz oluyor. Nasıl değerlendiriyorsun bu yasayı, yasadışılığı?

Şu an var olan hükümet sermayenin, patronların arkasında duruyor. Yasayı, işleyişi sağlıklı, adaletli bir şekilde yerine getirmiş olsa zaten problem yok. Ama burada bir adaletsizlik var. Çalışma Bakanlığı bu sendika yetkilidir, diyor. Ama işveren bu yetkiyi kabul etmiyor, yasal olan bir şeye illegal bir şekilde yanıt verip işten çıkarıyor. Çalışma Bakanlığı’ndan, devletin herhangi bir kadrosundan buraya kimse gelip de “sen burada hakszlık yapıyorsun, burada insanları yasadışı bir şekilde işten çıkarıyorsun” demiyor. Var olan hükümet sermayeyle beraber hareket ediyor. İşin özeti bu. İşçi sınıfının örgütlenmekten başka bir yolu yok. Bazı insanlar işin içine girdiği zaman anlıyor. Ama bence işin içine girmeden bunu anlamak lazım. Bir kere örgütlenecek. Siyasi olarak işçi sınıfı bir yere gelmediği sürece biz bu sorunlarla uğraşmaya devam edeceğiz. Örgütlü olmaktan başka çaremiz yok.

Ortada duran yasa da işçi sınıfına karşı kullanılıyor. Peki nasıl yapacağız bu örgütlenmeyi?

Ekonomik anlamda insanlar belki cumhuriyet tarihinden beri en dip noktada. Yani açlık sınırı, yoksulluk sınırı, asgari ücret belli bir seviyede bakıldığı zaman mantıklı olan bir sosyal patlama olması gerekiyor ama insanlar sessiz kalıyor. Yani şu yok; örgütlülük yok, öncü işçi yok, sınıf mücadelesini bilen insanlar, yönlendirecek insanlar yok. Bence biraz daha siyasi partilerin, sol derneklerin, sol partilerin bir araya gelmesi lazım. Yani işçi sınıfını toparlayacak bir algının olması lazım ki bir şekilde düzelsin.

Yani işçi sınıfını birileri mi toparlayacak? Yoksa işçi sınıfı kendisini mi toparlayacak?

Kendisi de toparlayacak, birileri de toparlayacak. Aslında birbirine entegre bir durum. Ama gene söylüyorum, bunun temelinde örgütlü olmak var, başka yolu yok yani.

Peki örgütlenmeye dair modelimiz, bir biçimimiz var mı?

Sadece işçi için ben bunu söyleyemem. Temeli olacak, herhangi bir dernekte, siyasi partide bir temel, bir örgütlülüğün içerisinde olması lazım. Bakıldığı zaman sendikada bir örgütlenmenin aslında böyle olmadığını, şu ana kadar bizim bildiklerimizin doğru olmadığını, işçilerin hakkı olduğunu doğrusunun bu olduğunu, yasanın bu olduğunu ve birlik olursan bir şeyleri yapabileceğimizi anladık. Sendikalar da bu konuda örnek olması, sendikaların da sınıf mücadelesini gütmesi lazım, işçinin yanında olması lazım. Birleşik Metal İş’i bu konuda takdir ediyorum, özellikle Gebze şubesinin burada çok destekleri oldu ve 156 gündür de buradaki arkadaşların hep arkasında durdular. Sendikayla da örgütlerle de derneklerle de partilerle de yapabilir yani.

156 gündür direnen Asen Metal, metal işçisi olarak kamuoyundan beklentin nedir?

Şimdi bu fabrikada bir grev değil veya toplu sözleşmede çıkan bir uyuşmazlık değil. Burada bir sendikal mücadele veriliyor. Aslında sermaye ile işçi sınıfının bir kavgası var burada. Kendine yapılmış gibi, işçi sınıfına yapılıyor bu, hepsinin destek olması gerekiyor, ben Asen Metal’in bir işçisiyim, diye bunu söylemiyorum. Bugün Pulver için de Türkiye’nin dört bir yanında direnen emekçiler için de aynı şeyi söylüyorum, ama orayla burayı ayıran, yani sendikalaşma ile grevi ayıran mesele bu. O yüzden Asen Metal’deki direniş Asen Metal’in değil de Türkiye işçi sınıfının davası. Herkesin destek olmasını bekliyorum. Gelenler destek verenler de oldu, hakkını yiyemem. Aşağı yukarı her gün bu kapının önüne siyasi partilerden, derneklerden, örgütlerden, sendikalardan, sendikalar birliğinden ve bireysel olarak gelenler oldu. Bu da buradaki direnen arkadaşlar için olumlu bir tablo tabii ki.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler