spot_img
spot_img
Ana SayfaYazıArçelik LG Direnişçileri ile Röportaj: Direnişe Devam!

Arçelik LG Direnişçileri ile Röportaj: Direnişe Devam!

Arçelik LG Fabrikası’nda işverenin ve Türk Metal Sendikasının baskılarına karşı üretimi durdukları için işten çıkarılan 173 işçinin fabrika önündeki direnişi bir ayı geride bıraktı.

Mobbing düzeyine varan baskıların son bulması, ücretlerin iyileştirilmesi ve Türk Metal’in tamamen gönderilmesi gibi taleplerle üretimi durduran Arçelik LG işçileri, TOMA ve çevik kuvvet marifetiyle fabrikadan çıkarılmıştı. 5 Temmuz’dan itibaren çadır eylemine başlayan işçiler 24 saat fabrika önünde nöbet tutuyorlar.

Umut-Sen olarak 2 Ağustos Pazar günü Gebze Organize Sanayi Bölgesi 900.sokakta bulunan Arçelik LG direniş çadırına bir ziyaret gerçekleştirdik. Tüm coşkumuzla yanlarına vardığımız işçiler, son yılların en sıcak havalarını yaşadığımız şu günlerde, muhteşem bir enerji ve inançla karşıladılar bizi. Umut-Sen’e  eylemin öğreten ve çelişkileri ortadan kaldıran doğasını anlatan işçiler, dalga dalga yayılan metal direnişinin yıllardır rahatsız oldukları Türk Metal çetesini sırtlarından atmalarının önünü açtığını, bundan sonra da sendika seçme özgürlüğü, iş yerlerindeki baskıların son bulması ve insanca ücret için mücadeleye devam edeceklerini belirttiler.

20150802_174100

İşte Arçelik LG işçilerinin gündeme ve tarihe düştükleri notları:

Türkiye genelinde metal fabrikalarında başlayan direniş dalgasıyla, metal işçileri, üyesi oldukları MESS ve Türk Metal Sendikası’ndan rahatsızlıklarını ifade ettikleri fiili meşru mücadelelerini gerçekleştirdiler. Arçelik LG’de aslında bu sürece dahil oldu. Siz direnişe nasıl başladığınızı anlatır mısınız? Başka fabrikaların ve metal direnişlerinin bunun üzerindeki etkisi nasıl oldu?

Bizim mevcut sendikalara karşı düşüncemiz Bursa’da başlayan direnişlerden önce vardı- Onlara da buradan teşekkürlerimizi iletiyoruz- fakat toplu sözleşme gereği 2017’yi bekliyorduk. Sektördeki hareketlenmenin bizim planladığımız eylemlere periyod kazandıracağını düşündük ve içeride örgütlenmeye başladık. İşi durdurmadan toplu halde istifa ettik. Yönetim ( on iki yıldır içerde çalışmama rağmen beni tanımayan yönetim), toplu istifamızı öğrenince içeride de eylem yapacağımızı zannederek bizi ücretli izne çıkardı. Bizim niyetimizin de farkına vararak Ahmet Bey, taleplerimizi dile getirdiğimiz üç maddeye –  1. Sendikadan istifa, 2. Kendi seçtiğimiz temsilcinin tanınması, 3.İşten çıkarılmaların olmaması, -başka hiçbir maddi talebimiz olmadı-  saygı duyduğunu, bu taleplerin çok makul olduğunu, arkasında duracağını ve diğer metal iş kollarında ne uygulanmışsa bize de aynısının verileceğini söyleyerek bizi işe çağırdı ki biz zaten işe gelmiştik. Bu eylemlerin başladığı bir ay içerisinde gerek insan kaynakları birimi gerekse de sendika tarafından istifa ettirilmiş ya da muhtemelen istifa edecek arkadaşlarımızın (onlar bize gelmediler kime gideceklerini biliyorlar) evlerine kadar gitmeye, bazı arkadaşlarımızın Türk Metal’e bağlı başka fabrikalardaki yakınlarını tehdit etmeye varan baskılar uygulamaya başladılar. Yasa gereği hakkımız olan iş güvenliğimin ihlali ve kendimi iyi hissetmemeye dayanarak çalışmama hakkımızı, sorunumuz çözülünceye kadar kullanacağımızı söyleyerek eylemimize başladık. O gün 16.00-24.00 vardiyasında olan ben ve 40 yakın arkadaşımız eylemin başlatıldığı gün dışardaydık ve arkadaşlarımızın eylemlerine dışardan destek verdik. Her işçiye iki polisin düştüğü çevik kuvvet ekibi içeriye girdi ancak biz burada hiçbir zaman 500 işçiye bir sendika temsilcisi bulamadık. Tehdit ve yıldırma politikalarıyla süreç devam ederken inancımızı gördüklerinde taciz etmeye başladılar. Taciz ederek bizim içeriye girip üretim araçlarına zarar vermemizi, yakıp yıkmamızı, diğer işçilere zarar verip hakaret etmemizi beklediler. Ancak biz bunu ne yapmayı planladık ne de yaptık. Onların bu oyunlarını boşa çıkardığımızı anladıklarında bir gün iftar saatinde polis fabrikaya girerek içerideki arkadaşlarımızı zor kullanıp şiddet uygulayarak dışarıya attı. Biz bu olayların paralelinde artık hukuki süreci de başlattık. Hep beraber dayanışmamızı bölmeden sürecin de birlikte ilerlemesi için aynı avukatlarla görüşüp hukuk mücadelemize de başladık. Toplum refleksini oluşturup artırarak bu şekilde haklı mücadelemize yardım alabilmek adına eylemlerimizi sürdürüyoruz ve herkesi de katkı sunmaya davet ediyoruz. “Kişi önce kendisini bilir” Ben de daha önce hak arayan eylem yapan insanları eleştirirdim. Çünkü hiçbir zaman sormadım ‘Senin derdin nedir?’ diye. Sadece trafiği tıkadıklarını düşünürdüm ancak başıma gelince anladım. Eğer beni duyan varsa kendi başına gelmeden bana yardım etsin!

20150802_154354

Kadın işçi arkadaşların bu direnişteki payı nedir? Bu direnişe sahip çıkabiliyorlar mı?

Kadın işçilerden 6 kişi işten atıldı. Aslında bizi yüreklendiren onlar oldu. Kadın arkadaşlarımız bir erkeğin maruz kalmaya tahammül edemeyeceği olayları yaşamışlar. Kadın arkadaşların sıkıntılarını dinledikten sonra durumu daha iyi anladık. Mesela hamile arkadaşımız, çektiği sıkıntılara karşı saygısızlık görmüş, başka kadın arkadaşlarımız taciz gibi olaylar yaşamış. Bu durumu sendikaya şikayet edince “Sen kendine de bir bak” gibi cevaplar alınmışlar. Gerçekten bizim içimizde aslan yürekli kadınlar var ki ben dönüp gideceksem bile o kadınların bu mücadele aşkına hayranlığımdan dolayı buradayım. Üstelik 12 senedir bu insanları tanımıyordum bile. Sıkışınca benim gibi  olanlarla bir araya geldim.

Koç Grubunda birçok fabrikada direniş oldu. Koç aynı zamanda metal sektörü dışında Divan Otel gibi, Koç Üniversitesi gibi farklı sektörlerde işçisini sürekli işten atan, çalışırken hakkını gasp eden bir sermaye grubu aslında. Sizin diğer sektördeki işçilerle iletişiminiz var mı Koç Grubuna ait olan? Ya da Gebze Havzasında farklı tür mağduriyetler yaşayan işçilerle iletişiminiz var mı?

Burada eylemimiz süreklileşmeye başlayınca organize olmaya başladık. Kendi nöbetlerimiz, eylemlerimiz yanı sıra diğer fabrikaları da ziyaret etmeye başladık. Buna öncü olan dernekler de var. Gidip gördüğümüzde sıkıntıların ne memleket, ne inanç, ne cinsiyet, ne siyasi görüş olmadığını gördük. Kapital ve işçi. Patronla işçinin fıtrat gereği bir mücadele etme zorunluluğu var. Koç Grubu 30-40 saniyelik reklama harcadığı parayı işçiye verse inanın o reklamdan elde edeceği satış karından daha fazlasını işçiden kazanır.

Şuan başlattığınız hukuki sürecin detayı nedir?

Biz öncelikle işe iade davası açtık. Çalışmak istiyorum. Zaten görüyorsunuz hala üzerimde iş t-shirtim var. Benim işimle ve idari amirlerimle bir sıkıntım yoktu. Ben çalışmak istiyorum ama bir tek şartım var. Benim sorunum olmayabilir ama sorunu olan arkadaşın sorununu çöz.

20150802_173043

Sınıfı bölmenin yöntemlerinden biri olarak maviyakalı/beyazyakalı gibi ayrımlar da yapılıyor. Burada fabrikadaki büro işçileri ile ilişkileriniz ne durumda? Sizi destekliyorlar mı?

Destek oldukları söylenemez. Büro işçileri eylem başladığında bizleri önemsemiyorlardı. Zaman geçtikçe hepsi aramaya başladı. Büroda çalışan arkadaşlar daha önceden çok ağır şartlarda çalışıyorlardı sonradan büro işlerine geçtiler bu işlere yatkınlıkları sebebiyle. Orada fiziksel bir rahatlığa ulaşılıyor. Bu da arkadaşlarının hak hukuk arayışlarını hiçe saymalarına sebep oldu. Gönülleri burada olabilir ama orada da bize faydalı olabilirler.

Arçelik LG işçisi olarak kamuoyundan ne bekliyorsunuz?

Bizim bu eylemimizin fiziki şartları yerinde. Bunun dışında hukuki süreçteki sağduyulu refleksler bu süreci etkileyecektir. Bizlerin mahkeme günlerine gelip destek olabilirsiniz. Bunun dışında Arçelik ciddi satış rakamları olan bir firma. Bayilere gidip “Ben Arçelik almayı düşünüyordum ama işçileri haksız yere kapının önüne koymuş, vazgeçtim” denirse Koç’un cebine giren para eksilecektir. O zaman umursanmaya başlayabiliriz. Yani bizim direnişimizin sesinin duyurulmasına yardımcı olabilirler.

İşçi sınıfı direnişte ama aynı zamanda ülkede kaotik biçimde yaşanan bir siyasal gündem, bir tür savaş süreci de var. Direniş çadırından ülke gündemi nasıl görünüyor? Siz ne tartışıyorsunuz?

Hepimizin ortaklaştığı düşünce kapital sistemin siyasetteki etkisi. Bir koltuk sevdasına insanlar hiç tanımadığı başkalarını öldürdüler ya da kendileri öldüler. Beni kapıya koyan zihniyetle, oradaki askerin, PKK’lının ölmesine sebep olan zihniyet birbirinden farklı değil. Hepsi iktidar sevdasına çıkıyor.

Bahsettiğiniz, ortaklaştığınız fikir siyasi görüşlerden çok bağımsız bir şey. Bu direnişin düşüncelerinizin farklılaşmasında rolü var mıdır?

Ben size durumu kısaca özetleyeyim. Benim AKP seçmeni bir arkadaşım vardı içeride. Biz onunla yıllardır küstük. Burada yan yana durduk, şimdi kardeş gibiyiz. Demek ki siyasi görüşlerden çok daha öte bir şeyler varmış. Burada HDP’li, daha önceden çok da konuşmayı tercih etmediğim bir arkadaş var. Namaz saatine telefonumu kurdum, uyanamamışım. Bu arkadaş “Kalk sabah namazına” diyerek beni uyandırdı. Bu aslında her şeyi özetliyor.

Eklemek istediğin başka bir şey var mı?

Oğluma selam gönderiyorum. Oğlum Bahadır bunlar senin daha iyi bir dünyada yaşaman için verilmiş emekler. Sen benim küçük ailemsin ama buradakiler benim büyük ailem.

Direnişin en önünde yer alan kadın işçilerden Serpil

Direnişe katılma hikâyeni bizimle paylaşabilir misin?

20150802_180819

Biz şirket içerisinde Türk Metal’den herhangi bir destek, hakkımızı savunuş, hiç bir şey görmüyorduk. Esas direnişimizin sebebi de zaten bu. Sendikayı istemiyorduk. Bizim işverenle, yöneticilerimizle çalışma arkadaşlarımızla kesinlikle bir sorunumuz yoktu. Sendika temsilcileri, delegeleri ile sorunumuz vardı.

Türkiye’nin her tarafında ortaya çıkan metal fabrikalarındaki direnişlerin sizin ayağa kalkışınızda bir etkisi oldu mu?

Temel de sıkıntımız sendikayla vardı fakat diğer fabrikaların direnişi bizi daha da cesaretlendirdi. Tek başımıza biz Arçelik-LG firması, çok küçük bir çekirdek kadroya sahibiz. Hep bir işçi sirkülasyonu var ve buna cesaret edemeyecek kadar genç nüfusa sahip bir işyeri.

Bir kadın olarak senin burada bulunabilmen ne şekilde tepkilere sebep oldu? Ailenden ya da çevrenden neler duydun?

Burada bulunan arkadaşların hepsi işlerinde çok başarılı insanlardı, ben de öyle. İşimizi severek yapıyorduk. Ailem pek hoş karşılamadı önce. Kadın sayısının az olması ve kadınların geri planda kalmasına dair genellemeler sebebiyle. Ama aileme de doğru bir şekilde kendimi ve direnişimizi anlattığımı düşünüyorum. Ben gece direniş çadırında kalmak için ailemden izin istedim. Ailem bana “Tamam, biz izin vermesek bile senin için rahat etmeyecek, git” dedi.

Diğer kadın arkadaşların durumları nedir? Katılımları nasıl?

İçerideki diğer kadın arkadaşların birçoğu kalben bize destek oluyorlar. Direnişteki kadınlardan biri hamile, bir tanesinin çocuğu var onunla ilgilenmek zorunda, diğer 2 tanesi işe girdi. Bir ben varım bir de başka bir kadın arkadaş var. Bizler direnişe destek olmaya çalışıyoruz. Toplamda işten atılmış 6 kadınız.

Kadınların bu direnişte yer almasının farklı bir etkisi olduğunu düşünüyor musun?

Tabii ki. Burada direnen tüm işçilerin ortak bir paydası var ama bazı kadın arkadaşlar farklı muamelelere de maruz kaldılar. Bu kadın arkadaşların üzerindeki baskılar daha fazlaydı. Sendika temsilcileri tarafından kadın arkadaşlara yapılan adaletsiz davranışlar da vardı. Ben kişisel olarak bir şey yaşamasam da diğer kadınlara yapılan haksızlıklara ses çıkarmalıydım.

İşyerinde kadınlara yönelik ayrımcı uygulamalar oldu mu?

Hayır. Bizim sorunumuz yönetimle değildi.

Senin buradan hem işçi sınıfına hem de kadın işçilere bir çağrın var mı? Burada direnerek mutlaka bir sürü şey öğrendin ve öğrettin. 

Bizim içeride yanımızda olmayan arkadaşların bazıları “Bizim çoluk çocuğumuz var, ev geçindirmemiz lazım yanınızda olamayız” dediler. Benim buradaki arkadaşlarımın çoğu evli ve çoluk çocuğu var, hamile arkadaşım var. Emin olun onlar da çocukları için yaptı bunları. İlerde gençlerin böyle şartlarla karşılaşmaması için yaptı.

Bundan sonra?

Aynı şekilde direnişe devam.

20150802_154444

 

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler