spot_img
spot_img
Ana SayfaManşetEsnek güvencesizlik

Esnek güvencesizlik

Esnek güvencesizlik - Sevda Karataş Şahin

Sevda Karataş Şahin

AKP hükümeti esnek çalışma biçimlerini uygulamak ve yaygınlaştırmak üzere gündemine aldı. Erdoğan “Esnek ve uzaktan çalışma modelleriyle kadınların ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkanları hayata geçireceğiz” açıklamasını yapmıştı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise Nüfus Politikaları Kurulu’nun açılışında yaptığı konuşmada esnek çalışma modeli ile ilgili birçok başlığı kurulda ele alacaklarınıbelirtmişti.

Esnek çalışma biçimlerinin yaygın uygulanmasına dair zemin 12. Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program’da (OVP) atılmıştı. Orta Vadeli Program’da (2024-2026) mevzuat düzenlemelerinin hızlı ve etkili bir biçimde hayata geçirileceği ve işgücü piyasalarında güvenceli esneklik sağlanacağı belirtilmişti. Türkiye’de “esnek çalışma” konusuna ise ilk kez 1996 tarihli kalkınma programında “istihdamın geliştirilmesine yönelik olarak verimlilik düşürülmeden yasal çalışma sürelerini kısaltacak ve esnek zamanlı çalışma türlerine imkan tanıyacak çalışmalar başlatılacaktır” denmek suretiyle yer verilmişti. Ancak 1990-1995 arasında uygulanan Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Programı’nda da esnek çalışmanın izlerine rastlanıyordu. Bu açıdan Avrupa Birliği’nin işgücü piyasaları için temel stratejik yön olarak belirlediği “güvenceli esneklik” (flexicurity) çerçevesinin Türkiye’de etkin biçimde hayata geçirilebilmesi için yeni nesil çalışma modellerinin çalışma yaşamına daha geniş kapsamda entegre edilmesi uzun süredir sermaye için büyük önem taşıyor.

4857 Sayılı İş Kanunu’nun Tasarısı (2003) gerekçe kısmında esnek çalışma biçimlerine ilişkin düzenlemelere dair “üretimde bilginin öneminin sermayenin önüne geçmesi, çalışanların vasıf derecelerinin beden işçiliğinden fikir işçiliğine kayması, küresel rekabetin esnekleşme olgusunu zorunlu olarak gündeme getirmesi çalışma hayatını yakından etkilemektedir” denmişti. Bu düzenlemeden önce TİSK bünyesinde bu kapsamda Çağdaş İş Kanunu Tasarısı oluşturulmuş, 1475 sayılı eski İş Kanunu’nda değiştirilmesi gereken maddeler belirlenmiş ve paylaşılmıştı.

İş Kanunu’nun Tasarısı (2003) gerekçe kısmının devamında “işçinin işyerinde işverene bağımlı olarak bir ücret karşılığında çalışan kişi olduğu biçimindeki tanım, artık tüm çalışanları ifade edememektedir. Zira işçi artık yeni teknoloji sayesinde gerektiğinde evinde ya da evinden çalışmaktadır” sözleriyle daha çok istihdamı teşvik etmek üzere esnek iş sözleşmesi türlerine ilişkin hükümler getirildiği belirtilmişti.

2016’da “uzaktan çalışma” biçiminin kanunlaştığı 6715 İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a ilişkin komisyon raporunun genel gerekçe kısmında ise “Ayrıca internet ağının ve mobil telefon kullanımının artması uzaktan çalışmayı daha da gerekli kılmıştır. Bu çalışma biçimi, işçinin genellikle kendi evinde işverenin doğrudan bir yönetimi ve denetimi olmaksızın bir malın üretilmesi veya bir hizmetin sunulması şeklinde de yapılmaktadır. Bu şekilde çalışanlar, çalışma sürelerini kendilerine göre ayarlayabilmekte, işverenin bire bir gözetim ve denetimi olmaksızın mal veya hizmet üretimini gerçekleştirebilmektedirler. İşsizlikle mücadelede önemli bir rol oynayan uzaktan çalışma, ülkenin geri kalmış yörelerinin istihdamına yardımcı olmaktadır” cümleleri yer alıyordu.

Kapitalist üretim ilişkilerinin temelinde, sermayenin sürekli genişlemesi ve kârın maksimize edilmesi yatar. Bu bağlamda, esnek çalışma modeli yukarıda bahsi geçtiği üzere birçok yasal düzenleme ve temel politika belgelerinde istihdam, işçiye daha fazla özgürlük, iş-yaşam dengesi, rahatlık ve bireysel esneklik sağlıyormuş gibi sunulsa da gerçekte sermayenin işçi sınıfı üzerindeki tahakkümünü güçlendiren bir araçtır. Dolayısıyla bu modelin işçi sınıfı lehine bir düzenleme olmadığını, daha çok kapitalist sistemin çelişkilerini örtbas eden bir rıza üretim mekanizması olduğunu iddia edebiliriz.

Esnek çalışma modeli, sömürü sürecini daha da derinleştirir. Çalışma saatlerinin, mekanlarının ve koşullarının “esnekleştirilmesi” işçinin sürekli ulaşılabilir kılınması ve emeğinin sınırlarının belirsizleşmesi anlamına gelir. Öncelikli ve yaygın olarak hayata geçirilecek olan Covid-19 salgının başlangıcı itibarıyla pek çok sektörün deneyimlediği “uzaktan çalışma” biçimi, işçiye evde olmanın rahatlığını sunduğu yanılsamasını yaratırken, sermayedarın servis ücretinden, işyerinde üretim için gerekli malzemelerden, işyeri faturalarından, işçi sağlığı ve güvenliği için yapmak zorunda olduğu giderlerden kurtulmasına olanak tanır. Böylece esnek çalışma modeli sermayedarın maliyetlerini azaltırken, işçiyi sürekli üretim halinde tutar.

Esnek çalışma, işçinin kulağına “özgürlük” gibi fısıldanır ama gerçekte zincirin bir ucunu görünmez kılar. Vaat edildiğinin aksine saatlerin artık bir düzene oturmadığı, zamanın patronun elinde şekillendiği bir dünyadır bu. Esnek çalışma işçiye şunu anlatır: Senin artık zamanın yok. Sabahların, öğlelerin, akşamların hepsi sermayedara aittir. İşçiye altın bir anahtar gibi sunulur, “kendi zamanını yönet” denir. Fakat aslında saatlerin sınırı kaybolur, iş ve yaşam arasındaki zaten ince olan çizgi silikleşir. Esnek çalışma, işçinin tüm saatlerini iştahla tüketir. Artık çalışmak işçinin her ânının gölgesi olur.

Bir başka ve kritik yönüyle esnek çalışma biçimleri “kadınlar istihdam edilecek, ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkanlar hayata geçecek” müjdesiyle sunulsa da aksine kadının bitmek bilmeyen ev içi emeğine bir de dışarıdaki emek piyasasının zincirleri eklenecek. Şimdi kadın, iki farklı dünyanın kesişiminde, her iki tarafta da “başarılı” olmak zorunda hissettiği bir yerde durmakta. Sabahın erken saatlerinde kalkar, çocukları okula hazırlar, sonra kahvaltı masası toplanır toplanmaz bilgisayar başına oturur çünkü “esnek çalışma” denen şey, oturma odasını ofise çevirmiş durumdadır. Çalışma saatleri yazılı olarak belirlenmiş olsa da esnekliğin verdiği “her an ulaşılabilir olma” baskısı nedeniyle işverenin akşam saatlerinde gelen bir e-postası da yanıtsız kalmaz. Bu “modern düzenleme” kadınlara “her şeyi yapabilirsin” illüzyonuyla bir başka pranga sunar. Evet, kadın hem çalışıyor hem çocuk büyütüyor hem evi çekip çeviriyor. Ev içindeki ücretsiz emeklerinin üzerine bir de düşük ücretli, güvencesiz işlerde çalışmaları bekleniyor kadınların, vaat edilen bu. Evde bedelsiz, işte esnek.

Esnek çalışma modeli, çalışma süresini dolaylı bir şekilde uzatıp işçinin “boş zamanı” ile “çalışma zamanı” arasındaki sınırları muğlaklaştırır. “Çalışma” kavramını mekandan ve zamandan bağımsız hale getirerek işçinin sürekli ulaşılabilir olmasını sağlar. Böylece kanunen tanınmış “dinlenme hakkı” da lağvedilmiş olur. Bu, işçinin fiili olarak daha uzun süre çalışması anlamına gelir, ancak bu süre işverenin ücretlendirme sistemine elbette dahil edilmez. Bu uygulamalarda işveren yalnızca çıktılara, üretime odaklanır ve işçinin çalışma süresinden ziyade sonuçları ölçer. Bu durum, işçinin daha kısa sürede daha fazla iş yapmaya zorlanmasıyla ya da tüm gününü bir işe ayırmasıyla sonuçlanır. Aynı zamanda teknolojik araçlarla (performans yönetim sistemleri vb.) işçinin sürekli verimliliği denetlenir ve onun maksimum üretkenlikte çalışması sağlanır. Sonuç olarak işçinin sermaye için daha fazla değer üretmesine neden olur.

Kapitalizm aynı zamanda ideolojik mekanizmalarla da kendini yeniden üretir. Esnek çalışma modeli, işçilere “özgürlük” ve “kendi seçimi” gibi benzeri söylemlerle sunularak sistemin doğrudan sömürücü niteliğini maskelemeyi başarır. İşçiye esnek çalışma modelinin “istediği saatte” çalışabiliyor olarak sunulması işçilere kendi işlerinin patronu oldukları yanılsamasını yaratır. Bu bireysellik, girişimcilik söylemleri ve işçiler arasında yarattığı rekabet örgütlenme eğilimini de zayıflatır.

Bir diğer yaygın olarak uygulanacak ve en eski esnek çalışma biçimi olan kısmi süreli çalışmada ise işçiler hafta tatilinin kullandırılması ve ücretinin belirlenmesi, kıdem tazminatının hesaplanması ve ödenmesi, yıllık iznin kullandırılması gibi birtakım hususlarda sıkıntılar halihazırda yaşamaktadır. Bu esneklik sonucunda öncelikle belirsiz süreli çalışma birçok sektörde ilk fırsatta yerini “belirli süreli sözleşmeye” terk edecek, kıdem ve ihbar tazminatı tümüyle yitirilecek, işe iade davası açabilme hakkı ortadan kaldırılacak ve elbette sendikalaşma hakkı da fiilen yok olmuş olacaktır.

Esnek çalışma modeli, işçi sınıfı için yalnızca sömürüyü derinleştirmekle kalmaz, aynı zamanda güvencesizliği sistematik hale getirir. Bu, sermayenin kriz dönemlerini aşmak ve kârlılığını artırmak için geliştirdiği bir stratejidir. Bu krizler yeni sömürü alanları yaratarak aşılmaya çalışılır ve esnek çalışma modeli elbette bu arayışın bir sonucudur. Sermayenin kârlılık oranlarındaki yaşanan her düşüş veya arayış, işgücü piyasasının esnekleştirilmesini gündeme getirmiştir. Bu durum, neoliberal politikalarla birleşerek tam zamanlı ve güvenceli istihdamın yerini yarı zamanlı, uzaktan, proje bazlı ve güvencesiz çalışma biçimlerine bırakmasına yol açmıştır.

Bu bağlamda esnek çalışma modeli, işsizlik sorununu çözmek bir yana işçileri daha güvencesiz ve parçalanmış bir üretim ilişkisi içine sürükleyecek. Sermaye, bu model aracılığıyla işgücünü daha ucuza mal ederken, işçiler “çağın gereklilikleri” adı altında sürekli olarak güvencesizliğe itilerek atomize edilecek. Bu nedenle, işçi sınıfının esnek çalışmaya karşı mücadelesi yalnızca daha iyi çalışma koşulları talep etmekle sınırlı kalmamalı, güvencesizliğin sistematik bir sorun olduğu bilinciyle kapitalizmin temeline karşı bir mücadele olarak genişletilmelidir.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler