spot_img
spot_img
Ana SayfaManşetDomates üreticisi için de birlikten kuvvet doğar

Domates üreticisi için de birlikten kuvvet doğar

Mehmet Aksoy, Kınıklı domates üreticisi, Tarım-Sen üyesi

Bakırçay havzasında benim gibi domates üreticilerinin geleceğe dair umutları ve hayalleri tohumu toprağa attığımız anda başlar. Yoksulluktan kurtulalım, eski aracımızı, traktörümüzü, çocukların kıyafetlerini yenileyelim, tatile gidemeyiz ama en azından kışı rahat geçirelim diyedir çabamız. Hayaller birbirini kovalar gelir, tabii evdeki hesap hiçbir zaman çarşıya uymaz. Çiftçiler olarak yıllardır hep kaybederiz.

Domatesimiz aromatik lezzete sahip, tescilli, özel bir üründür. Her sofrada bulunur; salça olur, garnitür olur, bizden yok pahasına alınan domates kurutulur, dünya piyasasına sunulur. Bu üretim için ilk etapta ocak sonu, şubat başı gibi firmalarla sözleşme yaparız. Rakam az görülse de ekeriz, belki fiyat yükselir diye umutlanırız. “Bu sene belki” diyerek bir umutla ekeriz. Başka şansımız da yoktur. Eskiden tütün ektiğimiz tarlalarımız artık yok, tütün devlet eliyle bitirildi, ilaç ve gübre şirketlerinin daha iyi bir kâr edebilmesi için tütün de, pamuk da bitirildi. Tütün üreticisi temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayınca şirketlerin dayattığı domates ve biber gibi maliyetli, tohumundan ilacına, ilacından ekipmanına, ekipmanından gübresine maliyeti yüksek bu ürünleri ekmek zorunda kaldık. 1990’lı yılların başına kadar domatesi biz ancak pazardan alır yerdik, şimdi domates üretmek kaderimiz oldu.

Önümüzü göremiyoruz. Domatesteki sözleşme bir düzmeceye dönüşmüş durumda. Neye imza attığımızı bilmiyoruz. Şubatta verilen fiyat ağustosta değişiyor. Ürününüz fireli denip zarara konuyor. Firmalar, pazarın o anki durumuna göre yüzde üçü beşi geçmeyecek denen fire kesintisiyle oynuyor. Bu kez yüzde 30-40’lara varan fire kesme yoluna gidiyor ya da 6 ayı bulan vade koyuyor. Her haliyle istediği kârı elde edeceği pozisyona taşıyor sözleşmeyi. Böyle olunca da, elimiz kolumuz bağlı domatesimizi zor da olsa teslim ediyor, devlet bankalarının ya da özel bankaların yolunu tutuyoruz. Elimizde arazi tapuları ya da evlerimizin tapularıyla… Yoksa ilaç ve gübre bayilerinin elinde aldığımız ürünlerin senedi var, ya kredi çekip bu ürünlerin bedelini ödeyeceğiz ya da yüzde 30-40 avukat masrafını da ekleyerek, haciz yoluyla üzerimizdeki araziyi satışa çıkaracağız. Domates döngüsü bir borçlanma, boş hayallere kapılma döngüsü.

2024 bu döngünün en keskin yaşandığı, çiftçinin en çok yıkıma uğradığı yıl oldu. 2023’ün açığını kapatmak için “ya tutarsa” diyerek, tipik çiftçi aklıyla, “bu sene para edecek” umuduyla ektik. 2023’e nazaran daha da çok ektik. Öyle bir durum oldu ki, domatesi bölgedeki koyun kuzu sahipleri bile hayvanlarına yedirerek bitiremedi. Son bir çırpınış dedik, bir kısmı ucuz demedi pahalı demedi ürününü yok pahasına, zararına araziden kaldırdı. Ama bu turfandaydı, ürünün yüzde 90’ı toprakta toplanmayı bekliyordu, hızlı bir şekilde ne yapılır diye düşündük.

Ürünü işleyen fabrikada traktörlü eylem gerçekleştirilecekti. Önce Kınık Meydanı’nda bir temsili eylem yapıldı, sonra da traktör konvoyu bir çözüm aramak üzere yola çıktı. Çiftçiler traktörlerini bayraklarla donattı, işletmeye varmak için yola koyuldu ama eksiklerimiz vardı. 2024’ün pazardaki enflasyonunu dengelemek için devlete bir deneme tahtası, bir günah keçisi lazımdı. Bu günah keçisi, her zaman olduğu gibi, biz çiftçiler olmuştuk. Enflasyon çiftçiyi silindir gibi ezdi geçti, hazırlıksız yakalandık. Her ne kadar işletmeye yönelsek de asıl sorun devletin yanlış ekonomi ve tarım politikası, çiftçiyi bir deneme tahtası, günah keçisi gibi görmesiydi.

Bizi “milletin efendisi” olarak tanıtır ama yanlış politikalarının bedelini bize ödetir. Bizi bir kobay gibi kullanır, günü gelince bizi ilaç bayilerinin önünde, banka şubelerinin önünde el pençe divan bekletir. Bu bekleyiş olmasın diyerek eylem yaptık, ilk kıvılcımı yaktık. Domates 2 lirayken eylemden sonra 1 lira 80 kuruşa geriledi. Çünkü koordine olamamıştık, bunu işletme de devlet de görüyordu. Ama Karacabey’de işler değişti. Bir hafta sonra aynı hadise orada oldu, yangın bu kez orayı sarmıştı ama dört saatlik İstanbul-İzmir yolunu kapatan meslektaşlarımız sabit sözleşme fiyatının, orada o gün valiliğin insiyatifiyle fiyat sabitlemesini aldı. Çünkü Karacabeyli çiftçi sorunun odak noktasını bulmuştu. Bizi bu duruma düşüren devletin ekonomi ve tarım politikasıydı.

Çok şey istemiyoruz. Güvenceli ve insanca yaşamak için daha garantili, daha devlet korumalı bir üretim modeli istiyoruz. Emek ekip kahır biçmek istemiyoruz. Kumar oynar gibi değil, güvenceli bir şekilde üretmek istiyoruz. Devletin tarım kanununa göre bütçeden yüzde 1 oranında tahsis edilmiş payımızı istiyoruz. Çiftçinin birikmiş kredi borçlarının ötelenmesini, en önemlisi de tütün, pamuk dahil tüm tarım ürünlerinde adil bir taban fiyat uygulaması istiyoruz. Sözleşme zamanında işletmeye elimiz kolumuz bağlı halde kendimizi teslim etmek istemiyoruz. Karşılıklı şekilde hazırlanmış, onaylanmış, korunaklı bir sözleşme istiyoruz. Böyle olursa biz yine üreteceğiz, bir çocuk büyüktür gibi yine ürünümüzü yetiştireceğiz. Biz ki taşa toprağa can verenleriz, ama karşılığında daha insanca bir yaşam istiyoruz.

Sözleşmeli domates üreterek geçinmek isteyen çiftçiler olarak bize kader gibi dayatılmış döngüden çıkmak için bir araya gelmek zorundayız. Ancak bir araya gelirsek güçlü oluruz, kendi çıkarlarımız için taleplerimizi sunarız. Birlikten kuvvet doğar.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler