Ekim ayında Nobel ödülleri dağıtıldı ve ortaya tartışmalar doğuran, sürpriz sonuçlar çıktı. İlk defa fizik ve kimya alanında verilen ödüllerin hepsi yapay zeka temelli çalışmalara gitti. Fizik ödülünü kazanan çalışmaların esasen ne kadar fizik bilimiyle alakalı olduğu sorgulanırken kimya alanında ödüllerden biri de Google’ın Deepmind adlı şirketinin bir çalışmasına verildi.
2014’te Google tarafından satın alınan Deepmind, yapay zeka modelleri geliştiren bir şirket. Deepmind video oyunlarını ve kutu oyunlarını oynamayı öğrenen modeller geliştirerek işe başladı. 2016’da Go oyununda dünya şampiyonunu yenen AlphaGo modeli Deepmind’ın bir ürünüydü. Nobel ödülünü ise proteinlerin üç boyutlu yapısını başarıyla tahmin edebilen Deepmind’ın Alphafold projesini yürüten Demis Hassabis ve John Jumper kazandı. 2021’de yayımlanan makaleleri yalnızca üç yıl içinde 28 bin atıf aldı. Onyıllardır diğer metotlarla bulunan protein yapılarını ve daha fazlasını çok kısa bir sürede tahmin edip veritabanına ekledi.
Peki, Google neden böyle bir işin içinde? Google gibi şirketlerin bilim dünyasının en prestijli ödülünü kazanması bilimsel üretim için ne ifade ediyor? Nobel ödüllerini toplayan yapay zeka için arka planda nasıl bir emperyalist rekabet veriliyor?
Yapay zeka Google, Amazon, Microsoft gibi Silikon Vadisi tekellerinin hegemonyasında gelişiyor. Bu tekellerden herhangi biri üniversitelerden veya araştırma enstitülerinden katbekat daha fazla kaynak ayırabiliyor. Yapay zeka için verilen yarış enerji sorunundan ABD-Çin ticaret savaşına, değerli mineral rezervleri için verilen yarıştan anaakım medyanın “çip savaşları” dediği teknoloji yarışına kadar küresel düzeyde siyasete ve ekonomiye yön veriyor.
Yapay zeka modellerini geliştirebilmek için gerekli olan veri merkezleri büyük bir enerji sorunu yaratıyor ve enerji ihtiyacı katlanarak artıyor. Google, Microsoft ve Meta kendi veri merkezlerinin enerji ihtiyaçlarını nükleer enerjiyle karşılamayı planlıyor. Microsoft eski bir nükleer tesisi kendi veri merkezleri için kullanacak.1 Buradan maximum 837 MW elektrik üretilebiliyor. Bu da yaklaşık 800 bin evin elektrik ihtiyacına tekabül ediyor.
Yapay zeka yarışı çip savaşlarını körüklüyor. Yapay zeka yarışının en kazançlılarından biri donanım üreticisi Nvidia. Çiplerin daha yüksek işlem gücü olması, daha az enerji harcaması, daha küçük olması gibi yönleri önemli. Nvidia’nın çıkaracağı en yeni modelin ücreti 30-40 bin dolar arası olacak. Bir veri merkezinde bu çiplerden binlerce oluyor. Gelişmiş yapay zeka modellerinin hem enerji hem de donanım için bu kadar yüksek maliyet gerektirmesi bu alanı teknoloji tekellerine bırakıyor.
Nvidia, AMD, Intel gibi ABD’nin teknolojik donanım devlerinin çip modelleri Taiwan Semiconductor Manufacturing Company (TSMC) tarafından üretiliyor. Veri merkezleri için gerekli üst düzey çiplerin yüzde 90’ı TSMC tarafından üretiliyor. Bu durum Tayvan etrafında gelişen ABD-Çin geriliminin bir boyutunu oluşturuyor. Bir ABD kongre üyesi eğer Çin Tayvan’ı işgal ederse ABD’nin TSMC fabrikalarını bombalayabileceğini bile söylemişti. Hatta TSMC’nin bazı üretim araçlarında olası bir Çin işgaline karşı uzaktan kontrol edilebilen imha sistemi bulunuyor.
Çin dünyadaki en büyük çip tüketicisi ama aynı zamanda çip yapımında da kullanılan değerli minerallerin en büyük üreticisi. ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşlarının bir kısmı çip teknolojisine ve çip üretimi için gerekli olan madenlere erişim etrafında gerçekleşti. ABD’nin Çin’e karşı ticari yapıtırımları Çin’in üst düzey çip teknolojisine erişimini daraltmayı hedefliyor. Çin’de aynı bağlamda cevap veriyor. Bazı ABD’li çip üreticilerinin Çin’de faaliyetlerini yasakladılar. Çin’in en büyük kozu ise nadir toprak elementleri ve başka değerli madenlerin çıkarılmasının ve işlenmesinin büyük oranda kontrolünde olması. Mesela geçtiğimiz yıllarda çip yapımında da kullanılan galyum ve germanyumun ihracatını kısıtlamıştı.
ABD, Çin tehlikesine karşı çipler için alternatif tedarik zinciri oluşturmayı hedefliyor ama bu uzun zaman gerektiren bir süreç. ABD aynı stratejiyi Çin’in egemenliğini kırmak için üst düzey çiplerin ve başka birçok teknolojinin üretimi için gerekli olan nadir toprak elementleri yarışında da uyguluyor. Yakın zamanda Çin’e alternatif bir tedarik zinciri oluşturmak için Mineral Security Partnership (MSP) forumunu oluşturdu.2 Tayvan henüz MSP’ye katılmadı ama Japonya ve Güney Kore gibi diğer ABD müttefiki büyük çip üreticileri MSP’nin kuruluşunda yer aldılar. Yeni petrol ve gaz olarak anılan değerli mineraller için gerçekleşen rekabet elbette yapay zeka yarışından bağımsız değil.
Peki, Google neden Deepmind’a, Microsoft neden OpenAI’a büyük yatırımlar yapıyor? Sonuçta Google Alphafold’un, Microsof ChatGPT’nin kullanıcılarının çoğundan doğrudan bir para kazanmıyor ama teknoloji devlerinin bu yatırımları hem yapay zeka alanında teorik ve pratik bilgi edinmelerine hem de veri elde etmelerine yarıyor. Google da Microsoft da Deepmind ve OpenAI tarafından geliştirilen yapay zeka modellerini diğer ticari çalışmaları için kullanabiliyor. Bunlara devletler için geliştirilen askeri teknolojiler de dahil. Mesela Google ve Amazon İsrail için ‘project Nimbus’ denen bir yüz tanıma ve hareket takibi sağlayabilen yapay zeka temelli bir teknoloji geliştiriyor. NoTechForApartheid grubu Google ve Amazon’un bu projeden çekilmesi için bir kampanya düzenliyor. Geçtiğimiz Mart ve Nisan ayında Google’da çalışan birçok mühendis ‘soykırım için teknoloji üretmeyi reddediyorum’ diyerek protestolara katıldılar. Google bu teknolojinin askeri ve istihbari amaçlı kullanıldığını reddetse de İsrail tarafından project Nimbus’un savaşta çok etkili olduğu söylenmişti.3 İsrail askeri kullanım için yapay zekaya çokça yatırım yapıyor ve bunları soykırımda kullanıyor.
Bilimsel ve teknolojik gelişmelerin de önünü açan yapay zeka çalışmalarına verilen Nobel ödüllerinin arkasında Güneydoğu Asya’daki ABD-Çin geriliminden Filistin’deki soykırıma kadar uzanan emperyalist savaş ve yıkım düzeni saklı. Google’ın Alphafold projesi bilimsel katkı açısından değerli olsa da verilen ödülün mevcut sömürü düzenini meşrulaştırma işlevi de var.4 Birçok distopik gelecek senaryosunda felaketin yapay zekanın akıllanıp insanlığı yok etmeye başlamasıyla geleceği işlenir ama emperyalist rekabetin insanlığı yok edebileceği üstünde pek durulmaz. Elbette tüm bunları yapay zekayı kötülemek veya olumsuz bir gelecek portresi çizmek için anlatmadım. Yapay zeka gerçekten önemli bir teknoloji ve gıda sorunundan sağlık sorunlarına, iklim krizinin çözümünden yaşanılabilir şehirler yaratmaya kadar insanlığın birçok sorununu çözmek için kullanılabilir; geçmiş sosyalist deneyimlerde üretimin planlanması, optimizasyonu, otomasyonu gibi insan eliyle aşılamamış sorunların çözümünde önemli bir faktör olabilir. Mesele hangi düzende kimin için kullanıldığında.
Çalışmanın örgütsel biçimini biz icat etmeyeceğiz, kapitalizmden hazır olarak alacağız; bankaları, üretici sendikalarını, akademileri vs. devralacağız. Tek yapmamız gereken ileri ülkelerin sunduğu en iyi örnekleri ödünç almaktır.5 -Lenin
Bilimin en büyük iddialarından biri objektif olduğu. Herhangi bir taraf tutmadan gerçekliğin yasalarını keşfetmeyi hedefler ve gerçekliğin nasıl şu an olduğu gibi işlediğini açıklamaya çalışır. Bu yüzden biliminsanları daha saygın, bilimle alakalı kurumlar daha önemli, korunması gereken yapılar olarak görülür ama bilim de, biliminsanları da bilimin etrafında gelişen kurumlar da sosyal yapılardır. Egemen düşünce tarafından şekillenirler, onu yeniden üretirler. Kapitalist bir düzende de toplumsal faydayı değil, sermayenin tahakkümünde egemen sınıfın çıkarları için gerekli bir araç haline gelirler.
Bilimin üretime uygulanmasıyla teknolojik gelişim sağlanır. Kapitalist düzende teknolojik gelişim daha verimli ve kârlı üretim süreçleri tasarlamanın, yeni pazarlar oluşturmanın öncülüdür. Bilim ve teknolojinin üretim süreçlerine daha fazla entegre olması kafa emeğine duyulan ihtiyacı da artırdı. Haliyle üniversiteler de bu uygulamaları gerçekleştirmek için gerekli kafa emeğini üretebilecek kişileri yetiştirecek şekilde yapılanıyorlar.6
Türkiye’deki üniversiteler ve diğer bilim kurumları da Anadolu’nun sınai dönüşümüne entegre olacak şekilde yapılandırılıyor.7 YÖK’ün 2024-2028 Stratejik Planı bu entegrasyonun hedeflerini açıklıyor.8 Artan üniversite-sanayi işbirliği projeleri, teknokentler, 2018 yılında açılan teknik, uygulamalı bilimler ve teknoloji üniversiteleri devletten sermayeye teknoloji transferi hedefinin bir parçası. Devletten aldığı teşviklerle yükselen Baykar bu durumun başka bir örneği. Devlet desteğiyle düzenlenen ve Selçuk Bayraktar’ın T3 vakfının düzenleyicilerinden olduğu Teknofest, ideolojilerüstü bir bilim ve teknoloji festivali değil savunma sanayinin ihtiyaç duyduğu kafa emeğinin yetiştirilmesi ve savunma sanayi için ucuz ArGe sağlamaya hizmet ediyor; devletin savaş politikalarının meşrulaştırılması için bir ideolojik aygıt görevi görüyor.
Bilim sermayenin hizmetinde de olsa insanlığın yaşamını daha güvenli, daha kolay hale getirebileceği açıktır. Bilim ve teknolojinin gelişmesine yönelik toplumsal ihtiyaçlar ile sermayenin dar ekonomik çıkarları çelişiyorlar. İlaç ve tedavilere tüm insanların erişememesi, tarım teknolojisinin ve verimliliğinin artmasına rağmen gıda sorununun çözülmemesi gibi yukarıda anlatılan yapay zeka yarışı ve yapay zekanın potansiyelleri de bu çelişkinin iyi ve güncel birer örneği.
Günümüz teknoloji pazarının üstüne inşa edildiği bilgisayar, elektronik ve iletişim teknolojilerinin temelleri devlet destekli laboratuvarlarda atıldı, özellikle ellili ve yetmişli yıllar arasında Pentagon destekli yürütülen projelerde. Liberal anlatıda serbest rekabetin şirketleri daha ileri teknolojiler geliştirmeye teşvik edeceği söylenir ama bilgisayar, internet gibi teknolojiler ilk geliştirildikleri dönemde şirketler için yatırım yapılması fazla riskli projelerdi. Bu yüzden hepsi devlet destekli projelerle geliştirildi. Özel sektör ise teknoloji belli bir noktaya kadar geliştirildikten sonra gemiye bindi. Bu devasa teknoloji tekelleri yalnızca kendi mevcut çalışanlarını değil, hem insanlık için daha iyi bir geleceği hem de nesiller boyunca birikip bugünkü gelişmelere gebe olan insanlığın tarihsel emeğini de sömürüyorlar.
Beraberinde getirdiği ilişkilerle birlikte sermaye, kaynağını uzun bir gelişme sürecinin ürünü olan bir ekonomik temelden alır. Sermayenin temeli ve hareket noktası, hizmetini gören mevcut emek üretkenliği bir armağandır; ancak bu, doğanın değil, binlerce yüzyılı kucaklayan bir tarihin armağanıdır.9 –Marx
Kaynak: e-komite
- https://yesilgazete.org/yapay-zeka-dunyanin-enerjisini-yutuyor-abddeki-eski-nukleer-santraller-devreye-sokuluyor/ ↩︎
- https://e-komite.com/2024/yesil-kapitalizme-direnmek-zorundayiz/ ↩︎
- https://en.wikipedia.org/wiki/No_Tech_For_Apartheid ↩︎
- https://e-komite.com/2024/odullerin-bugun-getirdigi/ ↩︎
- Vladimir I. Lenin, “Bolşevikler iktidarı ellerinde tutabilecekler mi?” ↩︎
- Ernest Mandel, Geç Kapitalizm ↩︎
- https://e-komite.com/2024/turkiyede-sinai-donusum/ ↩︎
- https://genclikkomiteleri.org/2024/10/universite-kime-hizmet-ediyor-kemal-demirtas/ ↩︎
- Karl Marx, Kapital Cilt 1 ↩︎