spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelCesaretle diren, holdingcilere yüklen! - Burcu Çıra

Cesaretle diren, holdingcilere yüklen! – Burcu Çıra

17 Kasım Pazar günü “Sınıf Cephesi İçin İleri” başlığı ile gerçekleştirdiğimiz konferansımızda açılış konuşmasını yapan arkadaşımız Burcu Çıra’nın “Cesaretle diren, holdingcilere yüklen!” başlıklı konuşmasını kamuoyuyla paylaşıyoruz.

“Cesaretle diren, holdingcilere yüklen!” şiarıyla düzenlediğimiz konferansımıza hepiniz hoş geldiniz.

Bu başlığı seçmemizdeki neden yıllardır yaratmaya çalıştığımız sınıf mücadelesi odağının bugünkü konjonktürdeki karşılığını, yani niyetimizi anlatmaya çalışmaktır. Dört kelimesinin her birini, hem bu yılki konferansın hem de Umut-Sen’in yıllardır yürüttüğü sınıf mücadelesi çatışmasındaki hattın, politik toplumsal güç inşasının ana teması olması açısından belirlerleyici olduğunu düşündük.

Anadolu’daki küresel fabrikayı birlikte örgütleyelim dedik. Anadolu’da küresel fabrika tabiri, Türkiye’nin güncel politik ekonomisini resmettiği gibi, küresel olarak da içinden geçmekte olduğumuz döneme dair bir tanımlamaya işaret ediyor. Bunu örgütlemenin yolu Anadolu’daki küresel fabrikanın sömürü alanlarında toplumsal mücadeleleri alevlendirecek biçimde konumlanmaktan geçtiğini düşünüyoruz. Tüm olanaklarımızı bu doğrultuda seferber ediyor; aklımızı, irademizi, gücümüzü hatta çoğu zaman gücümüzü aşan bir çabayı buraya teslim eden bir adanmışlığı önümüze koyuyoruz.

İşçi sınıfının küresel kapitalizmin getirdiği yeni bir proleterleşme sürecine dahil edildiğini görüyor, yaşıyoruz. Köylerden kentlere ve kentlerin çeperlerine dalga dalga ve hızla yayılan; yediden yetmişe halkın işçileştirildiği bir Türkiye’deyiz. Yaşamak için çalışmanın da ötesinde çalışmak için yaşamak döngüsü içinde debelenen işçi ve emekçilerin bedeni, maneviyatı, inançları, aklı, insanlığı çarkların dişlileri arasında öğütülür gibi öğütülüyor.

Holdinglere açılan alanlar işçi ve emekçi sınıfların yaşam alanlarından çalınıyor. Deniz kumundan evlerin kira ücretlerinin asgari ücreti geçtiği koşullarda Şimşek’in ekonomi programı yalnızca kira ödeyebilmek için her gün işe gidip gelmeyi dayatıyor. Çok değil, neredeyse iki yıl önce 6 Şubatta on binlerce insanımız holdingci, rantçı politikalarla katledildi. Sağ kalanlara ise açlık, sefalet, aşağılama ve koca bir hiçlik hissiyatı layık görüldü. Holdinglere sağlanan imkanlar kadınların haklarından çalınarak sağlanıyor. Bakınız; erkekler tarafından can güvenliği tehlikede olan on binlerce kadının isteyip de erişemediği uzaklaştırma kararları, direnen işçilere çalıştıkları fabrikaların önlerine gitmesinler diye veriliyor. 6284 yeterli dendi, İstanbul Sözleşmesi tek gecede kaldırıldı. Sonucunda ise 6284’ün esamesi dahi okunmuyor. Kadından nefret eden, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, erkekliği, her gün yeniden üreten, rıza kavramını yok eden, kadını hem fiziksel hem cinsiyet olarak hiçleştirme üzerine yaygınlaşmacı politikalar kadınların var oluşuna katlanamıyor. Ama aynı politikalar kadının iş yaşamındaki yerini kadın istihdamı adı altında daha fazla sömürüye, yani yine holdinglerin zenginleşmesine bırakıyor. Flormar, ETF, Agrobay, Polonez direnişlerinde buna yakından tanık olduk.

İç içe geçen tarikat, mafya, holding birlikteliği MESEM’lerde, kuran kurslarında, uyuşturucu çetelerinin kol gezdiği okul ve mahalle aralarında çocukları zehirliyor, katlediyor. İşçi aidatlarıyla servetler biriktiren sarı, bürokratik sendikalar Toplu İş Sözleşmesi masalarında işçileri satıyor; daha iyi çalışma koşulları taleplerine varamadan işçileri yaşamak için direnmek zorunda bırakıyor. Sermaye iktidarı ve onun tüm bu güç ağları depolarda, atölyelerde, tarlalarda, maden havzalarında, iş yeri haline gelen özel okullarda, Organize Sanayi Bölgelerinde, meslek liselerinde, belediyelerde kısacası tüm çalışma alanlarında işçilerin ucuz iş gücü olarak sürülmesine, kalanlarınsa yoksullukla her gün yeni aşağılanmalar yaşadığı yedek işçi ordusu olarak konumlandırıldığı tepeden aşağıya organize edilmiş bir holdingci güçler cephesiyle karşı karşıyayız.

Niyetimiz işçileşen, mülksüzleşen, yedek iş gücü olarak görülen, yurttaşlıktan kovulmuş emekçi sınıfların bu düşman olarak tariflediğimiz holdingci güçler karşısında kendi özgücüne dayalı, işçi ve emekçi sınıfların dostlarıyla birlikte hareket edeceği sınıfın bağımsız siyasi cephesini kurmaktır.

Niyetimiz ayakları toprağa sağlam basan, düşmana korku dosta güven veren, dar sokakları değil dünyayı talep eden, her bir işçinin gururla taşıyacağı işçi sınıfının mücadele bayrağı olacak bir siyasi cepheyi kurmaktır.

Bu yüzden “Cesaretle diren, holdingcilere yüklen!” şiarını her yerde ve bugün burada yükseltiyoruz. Sınıf cephesini ileri taşıyacak direnenlenleri, onların pratiklerini, yol arayanları, yol açanları dinlemek üzere geldiğiniz için teşekkür ediyoruz. Tekrardan hepiniz hoş geldiniz dostlar!

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler