spot_img
spot_img
Ana SayfaSeçtiklerimizTarımda sermayeye tam destek: Küçük çiftçilik dönemi bitti mi? - Beyza Nur...

Tarımda sermayeye tam destek: Küçük çiftçilik dönemi bitti mi? – Beyza Nur Öztürk

Geçtiğimiz günlerde İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik1 ve ardından Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli’ne İlişkin Cumhurbaşkanı Kararnamesi2 Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Tarıma ilişkin ardı ardına yayımlanan düzenlemeler, küçük çiftçilik döneminin bittiğini, tarım arazilerinin tamamen tarım tekellerine açılmak istendiğini gösteriyor.

İki sene üst üste ekilmeyen tarım arazileri kiraya verilecek

Yönetmelik, iki yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin Tarım Bakanlığı tarafından tarımsal amaçlı kiraya verileceğine ilişkin hükümler içeriyor. Arazi Tespit Komisyonu tarafından kiraya verilecek arazilerin tespiti yapıldıktan sonra bu araziler, tarımsal üretim yapılması şartı ile öncelikli olarak arazinin bulunduğu yerleşim yerinde ikamet edenlere, sivil toplum kuruluşlarına ve meslek odalarına; ancak öncelikli gruplardan istekli çıkmaması hâlinde diğer isteklilerden en yüksek teklifi verene kiralanacak. Arazinin rayiç bedeli yine Komisyon tarafından belirlenecek, verilen teklifler ise bu bedelden düşük olamayacak. Kira bedeli, arazi maliki veya hak sahibine ulaşılamaması hâlinde bakanlık tarafından belirlenecek bir kamu bankasında üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılacak.

Yönetmelikte her ne kadar önceliğin yerleşim yerinde ikamet edenlere verileceği belirtilmişse de uygulamada bu çoğu zaman mümkün olmayacaktır çünkü aynı yerde ikamet eden çiftçilerin neredeyse tamamı ekonomik güçlük, tohum ve gübre maliyetlerindeki artış, artan vergi oranları, ürünlerin toptan alıcılara neredeyse zararına satılıyor olması gibi benzer sorunlarla karşılaşıyor. Bu durum da bu hükmün yalnızca kağıt üzerinde kalacağını, araziyi kiralayanın “en yüksek teklifi veren” sermayedarlar olacağını açıkça göstermekte.

Yapılan bu değişiklikler ile çiftçinin belki de tek geçim kaynağı olan tarım arazisinin kullanım hakkı, usulüne uydurularak gasp edilmeye çalışılıyor.

Çiftçiye göstermelik destek

Yönetmelik, tarım arazisinin iki yıl üst üste ekilmemesi hâlinde Tarım Bakanlığı tarafından kiralanmasını düzenlerken, çiftçiye yapılan destekler ise adeta çiftçinin araziyi ekememesi için yapılıyor. Açıklanan destek oranı, bir önceki yılın oranının dahi altında kalırken destek kalemleri ise azaltıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, hangi bölgede ne ekileceğine karar verecek. Bakanlık tarafından belirlenenler dışında, kendi ihtiyacı doğrultusunda ürün ekenler ise destekten yararlanamayacak.

Mazot ve gübre desteğine ise yeni kararnamede yer verilmedi. Bunun yerine temel destek, planlı üretim desteği ve üretimi geliştirme desteği verileceği açıklandı. Tepkiler üzerine bakanlık tarafından mazot ve gübreye ilişkin desteğin temel destek kapsamında ödeneceği söylense de, kararnamenin oldukça karışık ve ucunun açık olması nedeni ile çiftçiler bu açıklamadan tatmin olmadı.

Art arda gündeme gelen tarım arazisine el koyma planı ve iktidarın destek politikaları, köylünün elindeki belki de tek geçim kaynağının üzerinde söz söylemesinin de önünü kesmekte. Tamamen ihracat odaklı üretime geçiş için büyük bir adım daha atıldığını açıkça belli eden bu düzenlemeler, asıl amacın düzenli üretim değil sermaye için üretim olduğunu gün yüzüne çıkarıyor.

Düzenlemeler neticesinde, tarım tekellerinin ekilmesini istediği ürünlerin haricinde ekim yaptığında belki de destekten yararlanamayacak olan çiftçi, arazisini ekemeyecek ve arazisi nihayetinde Komisyon tarafından kiraya verilecek. Kiralama bedelinin yetersiz olması veya zaten tek işi olan tarım ile arazisinin kiralanması nedeni ile uğraşamayacak olan çiftçi ya daha büyük toprak sahibinin arazisinde çalışmaya başlayacak ya da yeni bir iş bulmak için kente göç edecek.

Tohumdan başlayarak sermaye kazanıyor

Kararname’nin yayımlanmasının ardından birçok sendika, iktidarın tarım politikasına tepki gösterdi. İktidar, 2006 yılında yayınladığı Tohumculuk Kanunu ile çiftçiyi, elindeki yerel ve her yıl kendini üretebilen tohumları kullanmak yerine her yıl tohum alımına mahkûm etmişti. Bu, Özal zamanında başlayan, ithal tohuma izin veren politikanın son vurucu darbesiydi. Üstelik tohum alımı yalnızca ürünün nasıl ekileceğini değil, aynı zamanda toprağın nasıl işleneceğini de etkiliyor. Tohum ve zirai ilaç sektörü dünyada birkaç büyük firmanın elinde. Tek ekimlik tohumu satın alan çiftçi, arkasından aynı firmanın o ürüne uygun üretilmiş zirai ilacını da almak zorunda olduğu için girdilerde küresel sermaye tarafından belirlenen piyasanın insafına kaldı.

İzlenen bu politikanın ardından Çiftçi-Sen tarafından yapılan açıklamada, tarım arazilerine el konulmasının yolunu açan düzenlemenin ve Cumhurbaşkanlığı’nın Bitkisel Üretimde Yeni Destekleme Modeli Kararnamesi’nin “halkın kendi kültürlerine uygun gıdaya erişim haklarını” engelleyeceğinin; uluslararası piyasa için ihracat odaklı üretim yapma hedefinin yaşama geçirilmeye çalışıldığının altı çizildi.

Çiftçiler ülkenin her yerinde direnişte

Bakanlık tarafından açıklanan destek(lememe) politikalarının öncesinde ve sonrasında ülkenin her yerinde çiftçi direnişleri ve eylemleri düzenlendi/düzenleniyor. Ülkenin farklı bölgelerinde farklı ürünler yetiştirmekte olan çiftçilerin açıklamaları maliyetler nedeniyle ürün ekilemediğini, ürünlerin satışlarından çiftçilerin anlamlı bir kazanç elde edemediklerini ortaya koyuyor.

1 Ağustos’ta domates üreticileri tarafından yapılan yürüyüş, 8 Ağustos’ta Bursa-İzmir yolunun çiftçiler tarafından kapatılması; 19 Ağustos’ta Eskişehir’de boş tarlaya traktör ile yazılan “ÜRETEMİYORUZ” yazısı; Rize, Burdur, Maraş, Antep ve ülkenin neredeyse her yerinde yapılan açıklamalar, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) haziran ayı verilerine göre yüzde 68’e ulaşan gıda enflasyonu gösteriyor ki yurttaşlar ne üretebiliyor ne de beslenebiliyor.

Ülkenin neredeyse her bölgesinde bir direnişin filizlendiği bu günlerde, iktidar politikaları ile çiftçilerin işçileşmesi için düzenlemeler yapılıp, tarım faaliyetlerinde tekelci anlayışa daha fazla alan açılıyor. Sermayenin günümüzdeki yeni saldırısı işçileri yoksullaştırmayı ve örgütlenme haklarının dahi olmadığı kölelik koşullarına mahkûm etmeyi hedeflerken tarımı tamamen şirketleştirmeyi, küçük toprak sahibi çiftçileri ise işçileştirmeyi amaçlıyor. Bir taraftan işçi direnişleri boy gösterirken diğer yandan çiftçiler de seslerini yükselterek bu topyekûn saldırıya karşı nasıl mücadele edileceğine işaret ediyorlar.

Kaynak: Kılavuz

  1. https://resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/08/20240822.pdf ↩︎
  2. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/08/20240829-1.pdf ↩︎
spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler