31 Mart yerel seçimlerinden önce İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin CHP adayının kim olacağına dair uzun ve tartışmalı bir süreç yaşandı. Geçen dönem başkan olan Tunç Soyer, 4-5 Kasım’daki CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyerek değişimcilerin karşısında bir pozisyon almıştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na bir önceki dönemde Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday gösterdiği Soyer, CHP’nin yeni Genel Başkanı Özgür Özel ve parti yönetiminin sıcak bakmadığı bir adaydı. CHP’nin İzmir adaylığı yarışı Tunç Soyer, Buğra Gökçe, Olgun Atilla ve Cemil Tugay arasında geçti. Nitekim kurultay öncesinde de Özgür Özel’in yanında duran, geçtiğimiz dönemin Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, 29 Ocak’ta CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına aday olarak gösterildi.
Türkiye’nin en büyük üçüncü kenti olan İzmir’in rantının kime gideceği kendi başına bir tartışma konusu. Yerel yönetimler bütçelerini eş-dost-akraba üçgeninde şekillenen yöneticiler sınıfına, yaptırdıkları fide ekimini bile taşeron şirketlere ihale ederek irili ufaklı birçok şirket patronuna dağıtıyor. Herkes her şeyi biliyor; lakin kimse ses çıkarmıyor.
İzmir’de yaşanan süreç özetle böyle. Bugün bizi asıl ilgilendiren konu ise Büyükşehir ve ilçe belediyelerinde yaşanan işten çıkarmalar. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 7 Mayıs’ta yayımladığı basın bültenine göre eski başkan Tunç Soyer 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren belediye ve iştiraklerinde 1909 kişiyi işe almış, ayrıca 912 kişinin de işe alım işlemlerini başlatmış. 31 Mart seçiminden sonra, 1-6 Nisan tarihleri arasında ise belediye iştiraklerinde 312 kişi işbaşı yapmış. İşe alınanların 250’sinin ihtiyaç fazlası olduğu, aranan kriterleri taşımadığı, işe başlama öncesi işlemlerinde eksiklikler tespit ettiğini söyleyen yeni yönetim, bu kişilerin işten çıkarılacaklarını duyurdu. 3 Mayıs tarihinde belediye iştiraklerinden İzdoğa A.Ş. işten çıkarma işlemlerini başlattı. Ardından diğer iştiraklerde de işten çıkarmalar devam etti. Son süreçte işe giren ve belirledikleri kriterlere uymadığını iddia ettikleri işçiler topluca işten çıkarılıyor.
İzDoğa A.Ş.’de yetkili Belediye-İş Sendikası işten çıkarma olacağına dönük söylemlerin başladığı andan itibaren bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti. Fakat sendikanın İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Savaş Atalay belediye yönetimine “Eğer tasarruf yapacaksanız, tasarrufu çalışmadan ücret alanlardan yapın” diyerek tartışmayı belediye işçilerinin birincil gündemi olmayan bir ayrıma çekti.
Son dönemde yapılan işe alımlarının mahiyeti de belediyelerde kimin ne kadar çalışıp neyi hak ettiği tartışması da esasen bizi ilgilendirmiyor. Belediye başkanlarının tek sözüyle yönetilen ve kamu zararı dahi olsa karşı gelindiğinde işten atılmak ile tehdit edildiğin bir yönetim anlayışında, bunca işçinin alınmış olması kimin keyfine bilmiyoruz. Bizi ilgilendiren krizin derinleştiği, alım gücünün eridiği, bir ev kirasının asgari ücreti geçtiği, yalnızca hayatta kalmak için haftanın 6 günü çalışmaya mahkûm edilen milyonlarca insanın olduğu bu ortamda kamu güvencesiyle çalışmak isteyen insanların “parti içi rekabete” kurban gitmesi. Tunç Soyer, CHP Genel Merkezi ile arasındaki sürtüşmeden midir; yoksa yeni başkanı “zor” durumda bırakmak için midir bilinmez, son dönemde binlerce kişiyi işe aldı. İşe alınan insanlar hakkında kamuoyunun sahip olduğu görüş âtıl, işe yaramaz, yeteneksiz, torpilli ve bankamatik memuru oldukları yönde. Lakin bu doğru değil. Belediyelerde ve kamu kurumlarında liyakat hiç var olmadı desek hatalı bir şey söylemiş olmayız. Herhangi bir kamu kurumunu geçelim, özel sektörde bile işler bu hâle gelmiş durumda; tanıdık, siyasi bir kanal aracılığı olmadan işe girmek neredeyse mümkün değil. İnsanların çalışacakları işe dair “kabiliyetlerine” bakmadan işe alım yapılıyor olması, işçilerin suçu değil.
Yerel yönetimlerin ve devletin işleyiş ve varlığına dair topyekûn mücadele edilmesi gerekliliğini bir kenara bırakarak, son durumda Tunç Soyer, Cemil Tugay ve CHP Genel Merkezi arasında süregiden rekabetin bedelinin işçilere ödetilmesi kabul edilemez. Son dönemde işe alınan insanlar arasında eski işlerinden istifa eden, şehir değiştiren, ailesine bakmakla yükümlü birçok insan var. 7 Mayıs tarihinde İZSU Genel Müdürü’nün makamına giden işçiler heyecan aramıyorlardı, sonunda sahip oldukları görece daha güvenceli işlerini kaybetmek istemiyorlardı.
Özetle, şu anki durumda bizi patronların hangi itkiyle karar aldığı, hangi siyasi rekabetin, hangi rant kapısının peşinden koştuğu değil; işe alınan 1909 kişinin yaşadıkları ve şu anlık işten çıkarılacağı söylenen 250 kişinin maruz kaldığı durum ilgilendiriyor. Hangi parti olduğu fark etmeksizin kamunun her kaynağı “seçilmiş” başkan ve şürekasına feda oluyorken, emekçilerin bir anda işsiz bırakılıyor olması kabul edilemez.
Buradan duyuruyoruz: Parti içi taht kavgalarınız yüzünden yüzlerce işçinin hayatıyla canınızın istediği gibi oynayamazsınız. Öncelikle İzmir Büyükşehir Belediyesi ve ilçe belediyelerinde yapılan tüm işten çıkarmalar durdurulmalı, son süreçte işten çıkarılan herkes işine iade edilmelidir. CHP Genel Merkezi de kendi üyeleri arasındaki rekabetin bedelinin belediye işçilerine ödetilmesine karşı harekete geçmelidir. Bu süreçte işten çıkarılan ve çıkarılabilecek, baskı ve mobbinge maruz kalarak istifa etmeye zorlanacak her işçinin yanındayız. Hukuki ve fiili her türlü mücadele için elimizden geleni ardımıza koymayacağız.