spot_img
spot_img
Ana SayfaÇeviriBireysel Borç İşçileri Greve Gitmekten Alıkoyuyor - Giorgos Gouzoulis

Bireysel Borç İşçileri Greve Gitmekten Alıkoyuyor – Giorgos Gouzoulis

Akademik çalışmalarında finansallaşmanın ve küreselleşmenin kolektif pazarlık, sendika üyeliği gibi konular üzerindeki etkisini inceleyen Giorgos Gouzoulis, çalışmalarının çıktısı sayılabilecek bu kısa yazıda bireysel borçlanmanın işçi sınıfının eylem kabiliyetini nasıl kısıtladığını son derece sarih biçimde tartışıyor.

1970’lerin sonu itibarıyla Batı demokrasilerinin çoğunda iş bırakma eylemleri ve sendikal üyelik giderek azalıyor. Bu konuda yapılan yeni bir araştırma, temel nedenlerden birinin işçi sınıfının krediye artan bağımlılığı olduğunu ortaya koyuyor.

Çok sayıda önde gelen Batı ekonomisinde grevlerin yeniden canlanması son birkaç aydır haberlerde yer alıyor. Geçen Kasım’da ABD Ticaret Odası başkan yardımcısı Neil Bradley, Fox News’te açıkça “Ulusal ölçekte bir demiryolu grevinin gerçekleşmesine izin veremeyiz” dedi. Ulusal ölçekte bir demiryolu grevinin ufukta göründüğüne dair söylenti çıkması bile tek başına devrin değiştiğine işaret ediyor.

Ancak hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Britanya’da grevler eski gücüne kavuşurken, analistler mevcut grev dalgalarının hızını ve gücünü abartma eğilimindeler. Ne yazık ki, iyimserlikleri, 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında zirveyi gören grev dalgasından ne denli uzakta olduğumuzu görmezden geliyor.

İşyerinde demokrasisiyi canlandırmak için, grev seferberliğinin neden eskisinden çok daha zor bir görev olduğunu, yani işçileri grevleri desteklemekten alıkoyan şeyin ne olduğunu anlamamız gerekiyor. Industrial Relations Journal’da yayınlanan son makalemde, iş bırakma eylemlerindeki keskin düşüşle hangi ekonomik ve politik faktörlerin ilişkili olduğunu araştırdım. Çalışmam, 1970’den 2018’e kadar Amerika Birleşik Devletleri, Britanya, Japonya, Kore, İsveç ve Norveç’te gerçekleşen iş bırakma süresi, katılım ve grev sayısına odaklanıyor.

Vardığım temel sonuç, enflasyon aslında iş bırakmayı tetiklese de, şu anda tanık olduğumuz üzere, artan bireysel borçlanma bedellerinin yükünün etkili olduğu. Aslına bakıldığında araştırmam, bireysel borcun son 50 yılda büyük grevleri bastırdığını gösteriyor.

Neoliberalizm ve Finansallaşma

Margaret Thatcher ve Ronald Reagan’ı iktidara taşıyan seçimler yaygın bir şekilde neoliberalizm olarak tanımlanan şeyin başlangıcı oldu. Devlete hiçbir görev tayin etmeyen laissez-faire (bırakınız yapsınlar) liberalizminden farklı olarak, neoliberalizm, devletin ekonominin tüm alanlarına serbest piyasanın genişlemesini bilfiil kolaylaştıran ve özel yatırımcıların kȃrlılığını sağlamak için müdahale eden bir iktisadi modeldir.

Neoliberalizm öncesi dünya nasıldı? II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, savaşan ülke ekonomilerin yeniden inşası, yoğun emek kullanımını gerektirdi. Bu koşullar işgücü piyasasını zorlamakla birlikte işçileri güçlendirdi ve savaş sonrası sendikacılığın yükselişini ateşledi. Aynı zamanda Soğuk Savaş, Batı ile Sovyet cumhuriyetleri arasında amansız bir rekabet yarattığı için Batılı hükümetler devrim korkusuyla refah devleti politikalarını genişletme yoluna gitti. Sonuç olarak, bu dönemin Batılı sanayi demokrasilerinde kamusal refahı tesis etmek üzere ücretsiz halk sağlığı hizmetleri, ücretsiz yüksek öğrenim ve kapsamlı sosyal konut projeleri hayata geçirildi.

1970’lerin sonundan itibaren SSCB içinde ortaya çıkan ekonomik sorunların şiddetlenmesi, Mihail Gorbaçov’u Sovyet ekonomisini canlandırmayı hedefleyen bir dizi ekonomik yeniden yapılanma reformu olan perestroyka‘yı uygulamaya yöneltti. Bunlar arasında, hükümetin üretime daha gevşek bir şekilde müdahil olması ve 1920’lerden beri yasak olan özel işletmelerin kurulmasına izin verilmesi yer alıyordu. Batılı politikacılar bu reformları ve nihayetinde 1991’de SSCB’nin dağılmasını kapitalizmin üstünlüğünün kanıtı olarak gördüler. Devrim tehdidinin ortadan kalkması toplumsal düzeni sürdürmek için kamusal refahın artık gerekli olmadığı düşüncesinin önünü açtı, bu koşullar da ideolojik ve politik olarak neoliberalizme doğru kaymaya yol açtı.

1986’da Reagan, “İngilizce’de dokuz sözcüğün bir araya gelerek oluşturduğu en dehşet verici cümlenin “Ben Hükümet çalışanıyım ve size yardım etmek için buradayım” olduğunu söylediğinde aslında yeni bir dünya görüşünü de özetlemişti. Yakın geçmişte ortaya çıkmış bu statüko altında birbiriyle benzerlik gösteren süreçler yaşanmaya başlandı. Bir yandan, dünyanın dört bir yanındaki devletler sağlık, eğitim ve sosyal konut harcamalarını kademeli olarak kısmaya başladı. Eşzamanlı olarak da bu sektörlere hakim olacak özel sektör yatırımlarını teşvik ettiler. Öte yandan, hükümetler kamusal güvence ağlarının yokluğunu fırsat bilerek mali sektörün liberalleşmesini ve ferdi özel sigorta sisteminin yükselişini kolaylaştırdı.

Temel kamusal hizmetlerin özelleştirilmesi, fiyatları gitgide yükseltiyor ve sıradan halkı her geçen gün daha fazla borçlanmaya itiyor. Özel sağlık hizmeti maliyetleri hızla artıyor, yüksek öğrenime erişim çoğu işçi sınıfı hanesi için ulaşılamaz hȃle geldi ve barınma ihtiyacı için elverişli konut kiralama veya satın alma maliyeti sürdürülemez seviyelere ulaştı. İnsanlar bu temel hizmetlere erişmek istediğinde tek seçenekleri çoğu zaman borçlanma oluyor. Bu dönemde medikal ve eğitim borçlanma ile özellikle ipotekli borçların rekor seviyelere ulaşması da tesadüf değil.

Borç, Disiplin ve Sınıf Mücadelesi

Yüksek gelirli ekonomilerdeki orta sınıf hanelerin önemli bir bölümü bir nebze de olsa bu süreçten faydalanıyor. Hanehalkı borcunun artmasıyla artan gayrimenkul veya borsa yatırımlarından genellikle getiri elde ettikleri için, üst-orta sınıfa mensup insanlar çoğu zaman finansal düzenleme ve denetlemeye karşıdır. Peki ya borçlu hanelerin ve işçi sınıfının büyük çoğunluğu?

Borç çevirme ödemeleri, işçi sınıfı hanelerin karşılaştığı en önemli bütçe yükünü oluşturmaktadır. Daha da önemlisi, bu maliyet, halkın kontrolü dışındaki faktörlere bağlı ve alacaklılarıyla müzakere için pazarlık payları çok sınırlı. Yakın tarihli bir örnek, ABD Merkez Bankası (Federal Reserve) ve Avrupa Merkez Bankası’nın mevcut arz yönlü enflasyon dalgasını dizginlemenin bir yolu olarak faiz oranlarını yükseltmeye yönelik makul olmayan yaklaşımıdır. Bu hamlenin tek reel etkisi, borçlu haneler için borç ödeme maliyetlerindeki keskin artıştır. Daha yoksul haneler için borç almak beraberinde çok daha vahim ve öngörülemez belirsizlikler getirmektedir.

Borçlu işçilerin iktisadi karar alma süreçlerinde ve işyerlerinde giderek daha fazla boyun eğdikleri iyive görünür olmuştur. Bireysel borçluluktaki artışın, kıta Avrupası ve İskandinavya’dan Sahra-altı Afrika, Latin Amerika ve Orta Doğu’ya kadar çok sayıda ekonomide ücretlilerin gelirden aldıkları paydaki süregelen düşüşle yakından ilişkili olduğu kanıtlarla ortaya çıkıyor. Bunun nedeni, günümüzün liberalleştirilmiş işgücü piyasalarında, bir işçinin yerine bir başka işçiyi istihdam etmenin çoğu işveren için dolambaçsız ve kolay oluşudur. Sonuç olarak, daha yüksek bir ücret istemek veya daha iyi koşullar talep etmek, işinizi kaybetme ve borcunuzu ödeyememe riskini beraberinde getirir. Bu bağlamda, mevcut işinizi riske atma alternatifi yerine düşük ücret veya kötüleşen çalışma koşullarını kabul etmek daha makul oluyor.

Son çalışmamda, bireysel borçluluğun baskı altına alan etkilerinin sadece bireysel ücret pazarlığı tutumlarını etkilemediğini, aynı zamanda işçileri greve katılmaktan caydırdığını da göstermeye çalışıyorum. Grevlere katılım, gerçekleşen grevlerin sayısı ve grevlerin süresi, 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında eriştiği zirve noktasından geriye düşüyor. Bu düşüşün, finans sektörünün işletmeler yerine hane halkını finanse etmeye kaymasının ilk aşamalarında başlaması da bir tesadüf değil.

Bireysel borçluluğun disipline edici etkileri sadece bireysel ücret pazarlığı tutumlarını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda çalışanları greve katılma yönünde iradeleri ve cesaretlerini. (Krisanapong Detraphiphat / Getty Images)

Grev yapmak, grev yaptığınız günlerin karşılığı olarak kazanç kaybetmenin kısa vadeli maliyetini ve ayrıca günümüz ekonomisinde orta vadede de işten çıkarılma olasılığını da içerir. Her iki durumda da, bireysel olarak temerrüde düşme riski artıyor ve bu durum işçi sınıfı hanelerinin son birkaç on yıldır grevlere katılmaktan kaçınmasının ana nedeni.

İşyeri Demokrasisini Savunmak

Çalışmaktan kaçınma hakkı temel insan haklarındandır. Birçok ekonomide bu hak yasal olarak teminat altına alınmış olsa da, borcunuzu ödeyememe endişesi gibi dışsal kısıtlamalar çalışanları yıllardır bu hakkı kullanmaktan alıkoyuyor.

Son aylarda, çok sayıda ülkede grevler açısından bir canlanma yaşanıyor. Ancak devam eden grevlere rağmen, 1970’ler ve 1980’lerde erişilen seviyelere kıyasla sıklık ve katılım açısından çok daha sınırlı kalıyorlar. Bunun arkasındaki en büyük tetikleyici kuşkusuz hayat pahalılığı krizi. Enflasyon, daha yoksul hane halklarını daha çok borçlanmaya ittiğinden, grevle bağlantılı riskler daha da artıyor. İş bırakma eylemlerinde tanıklık ettiğimiz mevcut artış, bu gerçeklik tarafından tehlikeye atılmaktadır. Enflasyona yönelik öfkenin, bireysel temerrüde düşme endişesini gölgede bırakıp bırakamayacağını zaman gösterecek.

İşçileri ve sendikaları bekleyen kısa vadeli imtihan, daha fazla insanı harekete geçirmek ve halihazırda süren grevlerin temposunu sürdürmektir ki bunun basit bir sorumluluk olduğunu söyleyemeyiz. Süresiz eylem yerine hedeflenen işleyişi durdurmaya öncelik veren stratejik grev kampanyaları tasarlamak, güvencesiz işçileri grevlere katılmaya teşvik etmenin olası bir yoludur. Aynı şekilde, borçlular sendikası gibi derneklerle daha geniş tabanlı toplumsal koalisyonlar oluşturmak, daha fazla insanı harekete geçirmeye, işyerinde ve ötesinde demokrasiyi savunmaya yardımcı olabilir.

Katkıda bulunanlar

Giorgos Gouzoulis, Bristol Üniversitesi İşletme Fakültesinde öğretim üyesidir. Çalışmaları finansallaşma ve ücret pazarlığı üzerinde küreselleşmenin etkisi, iş gücünün geçici niteliği, grev faaliyeti ve sendika üyeliği üzerine odaklanmaktadır.

Çeviren: Işık Karaibrahim

Düzenleyen: Cüneyt Bender

Orijinal Metin: Personal Debt Makes Workers Afraid to Strike

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler