Nereden geliyoruz? Atalarımız özgür köylülerdi. Kırlardan kentlere ucuz işgücü olalım diye peyderpey göç ettik, ettirildik. Şanslıysak eğer elimizde bir parça toprak, havzalardaki çocuklarımızı, torunlarımızı besliyor. Köylerimiz izinden izine 3-5 yaşlı akrabamızı görmek biraz da ekip biçmek için gittiğimiz yerler artık. Kentlerin çeperlerinde gece-gündüz çalışırken, o uzak köy bunca hayat pahalılığı içinde kışı geçirmemizi sağlayacak ek gelire, gıda kolilerine dönüştü.
Tarım ve hayvancılıkla geçinme, Türkiye’yi ucuz işgücüne çevirme stratejisine sahip sermayenin tanrıları için istenen bir şey değil. Tarım İhtisas Bölgeleri ile binlerce dönümlük alanda koca seraların içinde kendi toprağımızı satıp işçi olmamızı istiyorlar. Ya da mümkünse bir OSB’de bölge kalkınacak denilip çalışmamız bekleniyor. Kimse işçi olmak istemez ama mecbur bırakılıyoruz, bırakıldık. Bittik mi? Son direnenler varlar ve gözümüzün önünde canını dişine takarak işçileşmeye karşı mücadele ediyorlar.
Amasya’nın Taşova Çambükü köyü 50 hane. Yoğunlukla bamya ekiyor ve hayvancılık yapıyorlar. Temel gelir kaynakları bunlar. Kendi yağlarında kavrulan, çocuklarına iyi bir gelecek kurma derdinde olan bir köy. 90’ların ortalarında köydeki kurak toprakları verimli kılmak amacıyla DSİ bir proje geliştiriyor. O dönem tarıma destek politikaları kimi bölgelerde hala geçerli çünkü. Topraklara su sağlanıp köylünün kullanımına tahsis ediliyor. Topraklar köylüye kurayla veriliyor ve hazineye ait yerler ecrimisil ödeme karşılığında törenle köylüye sunuluyor. Köylü topraklar için ecrimisil ödemeye devam ederken, kurumlar ‘artık ecrimisil ödemenize gerek yok’ diyerek bu araziye mera vasfı kazandırıyor. Amasya Valiliği 2021 yılı başında Çambükü Köyü’nün de dahil olduğu 790 dönümlük arazide Organize Sanayi Bölgesi yapma kararı alıyor. Bu sebeple köye ait meraların vasfı ve çevre planı ışık hızıyla değiştirilip, 32 dönümlük özel tapulu alan acele kamulaştırma ile hazineye aktarılıyor. Köylülerin Samsun İidare mahkemesinde 3 ayrı davası sürüyor. Dava süreçlerini beklemeyen, köylülerin nasıl yaşamak istediklerini takmayan devlet ekili tarlaları, ağaçları dümdüz ederek saldırıyor.
Özellikle Amasya Valisi Mustafa Masatlı ve Taşova Kaymakamı Ahmet Gökcecik Çambükü köyüne OSB yapılması konusunda son derece agresifler. Köylülerin toprağına çökülme süreçlerinde muhtarın satın alınması ve köylüleri ikna süreçleri hemen her OSB, altın madeni, JES, HES projesinde yaygın. Bu sefer dikiş tutmuyor. Köy muhtarı İlyas Celep Çambükü köyü tüzel kişiliğine ait 18 dekarlık kısmın OSB’ye devredilmesi kararını imzalamayınca kaymakam ‘O zaman seni görevden alırım’ diyor. İlyas Celep’in cevabı ve dik duruşu net. ‘Alırsanız alın, siz atanarak geliyorsunuz ben seçilerek’ diye cevap veriyor kaymakama. Tekrar muhtarlık seçimi yapılınca bu kez de İlyas Celep’in eşi Fatma Celep köy muhtarı seçiliyor. Köylülerin birliği ne muhtarı yediriyor, ne de topraklarını. Son gelişme olarak ekleyelim, dava sonucunda İlyas Celep muhtarlık görevine geri döndü.
Valilik yalanlarla Taşova ilçe esnafını ve diğer köyleri Çambükü köyüne karşı seferber etme noktasında da canhıraş çalışıyor. ‘Bölgenin kalkınmasını istemiyor Çambükü köyü’ yalanıyla köylüyü birbirine kırdırma, ilçeyi köye düşman etme stratejisi maalesef şu an işe yarar görünüyor. Buna rağmen Çambükü köylüleri OSB projesinin köylerine taşındığı 2022 başından beri fiili meşru mücadelelerini sürdürüyor.
OSB’lerin, fabrikaların köylüleri değil patronları kalkındırdığını birkaç örnekle anlatalım. Uluslararası dev bir tarım ve gıda şirketi olan Cargill şirketi Bursa Orhangazi’de tarım arazisi üzerine fabrika yapmak için tüm teşvikleri aldıktan sonra yer altı sularını çekmek için Gemiç köylülerinden izin almaya gitti. Köylüler zeytincilikle uğraşıyorlardı, ‘çocuklarınızı işe alırız,’ bölge kalkınır’ diyen Cargill yetkilileri köylülerin onayını aldı. Şuan Gemiç köyünde su sıkıntısı çekiliyor, hava kirliliği sebebiyle de zeytin artık eskisi gibi yetişmiyor. Gemiç köyünden işe alınan köylüler 6 ayları dolmadan işten çıkarıldı ve bir daha etraf köylerden işe alım yapılmadı. İkinci örnek Bağımsız Maden-İş Sendikası öncülüğünde Balıkesir Balya’da direnen madenciler. Madencilerin hemen hiçbiri Balya’lı değil çünkü Adana’dan daha ucuza çalışabilecek işçileri getiriyorlar. Ayrıca aynı işyerinde çalışan aynı köyden gelen işçilerin patrona karşı çıkma olasılıkları daha güçlü olduğu için patronlar yerelden işçi almamaya özen gösteriyorlar. Benzer örnekler başkaca pek çok projede görülüyor. Kalkınma projesi adı altında köylüler işçileşmeye zorlanırken, güvencesiz, ucuz iş gücü olarak çalışmanın yanında verimli tarım arazileri yok ediliyor, temiz hava, temiz su ve sağlıklı gıda hakkı ve imkanları ortadan kaldırılıyor.
Köylülerin bu yazıyı okuyanlardan talebi seslerin duyulması, duyurulması. Başta da söyledik anlatılan bizim hikayemiz, köyünden, tarımdan vazgeçmeyip direnenlerin yanında olursak bize kader gibi dayatılan fabrikaları, OSB’leri, plazaları patronların başına yıkarken, gıda güvencemizi mümkün kılan tarım emekçilerinin yaşamasını savunur, köylerimizi de sermayenin elinden geri alırız. Bu memleket bizim!