spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelAsgari ücret çocuk yoksulluğudur! - Mahmut Yılmaz

Asgari ücret çocuk yoksulluğudur! – Mahmut Yılmaz

Evlerimiz onların evleri gibi değil. Doğal afetlerde onların evlerine hiçbir şey olmaz. Bizim evlerimiz Ağaoğlu gibilerin sattığı, inşaat malzemesi olarak hurda demirler ve denizden çekilen kumdan yapılıp tarım arazileri ve fay hatları üzerine yeniden kurulur. Toplu ölümlerimiz yeni inşaatlar, kentsel mekânlar olarak onların kâr kazanmasına vesile olur. Kentsel dönüşüm ile evlerimiz, mahallelerimiz gasp edilir. Onlar ise boğazdaki yalısında sağlıklı yaşam ve spor temalı fotoğraflar paylaşır.

Yediklerimiz, giydiklerimiz, gezdiklerimiz ve gördüklerimiz onlarınkine hiç benzemez. Biz makarna deriz, onlar aynı isimle bir yemeği bile duymak istemezler. Carbonara, Pasta Con Pomodoro E Basilico, Spaghetti Aglio, Olio e Peperoncino vs. isterler. Onların içtikleri suyun pH değeri, içimin yumuşaklığı, Fransız sertlik derecesi pek önemlidir. Biz ekseriyetle şebeke suyunu kullanır ve hatta içeriz. Kaliteli ve sağlıklı içme suyuna çoktandır Fransız kaldık. Kentlerimizin çeşmelerinden artık Sinan da akmıyor. Biz gübür gibi çay içerken onlar özel şoförlü arabalarında bile oldukça kaliteli bir aroma ve tat içeren “drink” alırlar.

Çocuklarımızın okulları onların çocuklarının gittiği okullara benzemez. Bizim çocuklarımız yediklerinden zehirlenir, okul yolunda ölür, servis kazalarında yaralanır. Köylerden merkezlere taşınır, tarikat yurtları denilen yerlere mahkûm edilir. Buralarda yanarak ölür.  Onların çocuklarının okullarında çok dillilik, uluslararası diploma (IB), nitelikli dünya üniversitelerine geçiş hakkı vs. vardır. Bizim milyonlarca çocuğumuz okulu tek öğünle geçirir.

Yaşlılığımız ve ölümlerimiz, sağlık ve yaşam sorunlarımız da benzemez. Dünyada ortalama yaşam süresi artarken onların daha da artar. Biz ölmezsek emekli oluruz, geçinemediğimiz için emeklilikte de çalışacak iş peşinde koşarız. Ünlü psikanalist Erik H. Erikson’un yaşlılık evresi için, egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu olarak bilgelik yaklaşımı, “İş cinayetlerinde yaşlı işçi ölümleri” istatistikleri olarak yüzümüze tokat gibi çarpar. Bizim yaşlılığımız sağlık sorunları, ölüm beklentisi, geçim derdiyle bezeliyken onların yaşlılığı üretkenlik, bilgelik, akıl, feraset, güzel yaşlanmak sözcükleri ile tanımlanır. Onların banka hesaplarında bolca sıfır varken bizim banka hesaplarımız eksidedir ve asgari tutarı ödeyerek borcu borç ile döndürmeye çalışırız.

Onlar her fırsatta tatil yapabilir, eğlenebilir. İsmini telaffuz edip aklımızda tutamayacağımız yerleri gezebilirler. Bizim çocuklarımız “yaz tatilinde babamın köyüne fındığa/çaya gittik” der. Onların çocukları haritada arasak bulamayacağımız, Pasifik okyanusundaki bir adanın adını söyleyebilir: “Biz Fiji Adası’na oradan da (…) geçtik”. Onların villalarının, köşklerinin yüksek koruma önlemleri vardır. örneğin Migros direnişçi işçileri gelecek diye sokaklara polis yığınağı yaptırırlar. Biz yoksulluğumuzun dengi mahallelerde yaşarız. Sokaklarımızda yaşayan kedilerin, köpeklerin dahi gözlerindeki fer sönük ve sokaklarımız onlar için de güvenli değildir.

Çocuklarımız beslenme yetersizliğinden ötürü gelişim sorunları yaşıyor. Yoksulluk ve açlık nedeniyle çocuk ölümleri haberleri düşüyor önümüze. Yaşadığımız mahallelerde uyuşturucu madde kullanan gençler neredeyse her sokakta alenen görünüyor. Ortaokulların önlerine kadar inen uyuşturucu çeteleri çocuklarımızın geleceğini çalıyor. Metris ve Maltepe Çocuk ve Genç Kapalı “Islah” kurumları eski Topkapı otobüs terminalini aratmıyor: Her hafta yüzlerce çocuk ve genç girip çıkıyor. Çıkanlar daha güçlü suç ağlarının referanslarına sahip olarak çıkıyor. Şiddetin bir iletişim ve sorun çözme yöntemi olarak benimsenerek kanıksanması ise bu çetrefil sorunun bir başka boyutu.

TV’lerde çocuk yoksulluğu tartışılıyor. Türk-İş Başkanı ise asgari ücret komisyonunda 7 bin 785 TL’yi gündeme getiriyor. Bu zat karşı taraftan rüşvet alıp mahkemede ifadesini değiştirip yalan söyleyen kılkuyruk tiplere benziyor. Zaten öyle, diyenler olacaktır. Umurunda mı Atalay’ın çocuk yoksulluğu! Ama bağlı sendikalarında çalışan uzmanlarına sorsan, ‘Çocuk yoksulluğu, hane büyüklüğüne göre ayarlanmış harcanabilir gelirin belirli bir yoksulluk sınırının altında olduğu bir hanede yaşayan çocukların oranı ile ölçülür” derler. Çocuk yoksulluğunun gelecekteki yaşamlar üzerinde uzun süreli sonuçları olduğunu söyleyebilirler. Yoksul çocuklar büyürken, ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerin kötü sağlık ve akademik süreçlerde olumsuz sonuçlar ve yetişkinlikte düşük istihdam oranları olarak gösterdiğini, örneğin Hindistan ya da Brezilya’daki uzunlamasına araştırma sonuçlarına göre anlatabilirler. Bu ülkelerde düşük ücretler karşılığında kölelik koşullarında çalıştırılan işçilerin çocuklarının düşük doğum ağırlığı ve yoksulluk arasındaki bağlantılara da vurgu yapabilirler. Ebeveynleri düşük gelir düzeyine sahip ailelerin çocuklarının okulda iyi performans gösterme olasılığı daha düşüktür de diyebilirler. Bu ikiyüzlüler, yoksulluğunun, çocuk gelişimi üzerindeki çeşitli olumsuz etkilerle nedensel olarak ilişkili olduğu ve bu etkilerin gelecekteki sağlık ve eğitim kazanımlarını sınırladığını, yoksulluğa bağlı olumsuz sağlık sonuçlarının etkilerini yetişkinliğe kadar uzandığını da söyleyebilirler. Yapılan araştırmalar, artan çocuk yoksulluğu oranlarının, astım, pnömoni, romatizmal ateş ve ciddi cilt enfeksiyonları nedeniyle hastaneye yatış oranlarındaki artışla ilişkili olduğunu göstermektedir. Yoksulluk içinde yaşayan çocukların çocukluk döneminde daha yüksek ölüm riski, daha sık hastalanma ve akut bulaşıcı bir hastalık nedeniyle sağlık sorunları yaşama olasılığı yüksektir. Kardiyovasküler hastalıklar, diş çürümesi, yaşam süresinin kısalması ve psikolojik sorunlar dâhil olmak üzere yetişkinlikte kötü sağlık sonuçlarına sahip olma olasılıkları daha yüksektir. Hava durumu sunan spiker edasıyla, kötü çocuk ve ergen sağlığı, yetişkinlikte daha kötü eğitim sonuçları, istihdam durumu ve sosyoekonomik konumla ilişkilidir, dediklerinde işçilere ve ailelerine ne kadar mesafeli olduklarını da gösterirler.  Sonra öğrenilmiş çaresizlik ve güçsüzlük-güvencesizlik duygusunu pekiştirmek için çıkar, asgari ücretin 7 bin 785 TL olması gerekliliğini açıklarlar.

Asgari ücretin çalışan sınıfların temel gelir parametresine dönüşmesine itiraz etmezler. Koşullu şartlandırılmış zavallı hayvancıklardan daha hızlı asgari ücret tespit komisyonuna koşarlar. Hükümetin zam teklifini kabul etmesine ilişkin açık kalan mikrofona “Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle” deyiverirler. İşçi ailelerini ve çocuklarını kötü yaşam standartlarına mahkûm ederler. Asgari ücret yoksulluğun kalıcılaştırılmasıdır. Kalıcı yoksulluğun çocukların daha zayıf bilişsel, sosyal ve davranışsal gelişimiyle ve ayrıca hem anneler hem de çocuklar için daha düşük ve olumsuz kişisel değerlendirme ile ilişkilidir. Asgari ücret kötü yaşam koşulları, olumsuz sağlık sonuçlarıdır! Asgari ücret çocuk yoksulluğudur! diyoruz. Çocuklarımızın geleceğine sahip çıkmak için “Umut Sen Ol!”

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler