spot_img
spot_img
Ana Sayfa6356'yı parçala"6356'yı Parçala" işçi forumu sonuç metni

“6356’yı Parçala” işçi forumu sonuç metni

6 Kasım 2022 günü Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nde “Ekmek, adalet, özgürlük için ayağa, 6356’yı parçala!” şiarıyla bir araya gelen Umut-Sen gönüllüleri ve her kesimden emekçiler, sermaye sınıfının gün geçtikçe yoğunlaşan “Türkiye’yi Çin yapacağız” saldırısı karşısında doğamızı, toprağımızı, gıda güvenliğimizi, güvenli ve güvenceli çalışma hakkımızı, örgütlenme hakkımızı, kardeşliğimizi ve başka ülkelerden kardeşlerimizi, emeğimizi nasıl koruyacağımız, en önemlisi de haysiyetimizi nasıl savunacağımız konusunda kapsamlı ve coşkulu bir fikir alışverişinde bulundu. 

Umut-Sen olarak, öncül tartışmaları daha geçmişe dayanmakla birlikte, 2008’den bu yana nerede bir hak talebi veya direniş varsa, nereye bir grev çadırı kurulduysa mücadele edenlerin yanında, yöresinde, içinde yer almaya çalışıyoruz. Yıllardır gittiğimiz hiçbir yerde kendimizi öne çıkarmadık. Direnişin, grevin, mücadelenin öznesine bilmişlik taslamadık. Mücadele edenlerin önüne geçmedik, arkasında kalmadık. Tam yanında durduk, kol kola mücadele ettik. Doğru bildiğimiz budur.

2017’den beri her yıl işçi konferansları da düzenliyoruz. Düzenlediğimiz ilk konferansta aklımızda tek soru vardı: Neden maden işçisi Gökay Çakır’ı veya depo işçisi Mehtap Tütün’ü değil, hep onlar adına konuşanları dinliyoruz? Bu sorudan hareketle, işçilerin kürsüsünü kurmak maksadıyla bu konferansları düzenlemeye başladık.

Bu konferanslar, yıl boyunca yurt genelindeki gezilerimizde yapmaya çalıştığımız, işçilerin sesini birbirine duyurma ve anlatma çabamızın daha yukarıya taşınmasını sağladı Migros işçisi, PTT işçisinin mücadelesini bizzat onun ağzından dinleyebildi. İnşaat işçisi tekstil işçisiyle derdini paylaşabildi, Uzel işçisinin inadı maden işçisinin direncine karıştı. Bu konferanslar, aynı zamanda yıl içinde sınıf mücadelesinde yaşanan gelişmelere göre bir adım ilerisini tartışmaya açmak, buradan kendimize görevler çıkarmak, bir yol haritası çizmek, görevlere talip olanlarla buluşmak gibi sonuçlar yarattı. Bu yolu birlikte yürüyebileceğimiz, aklı, fikri, yüreği işçilerden yana olan insanlarla tanışmamıza vesile oldu.

“Yer altında köstebek, yeryüzünde kaplan, gökyüzünde kartal olacak, sermaye sınıfını titretecek bir proletarya hareketinin inşası için gereken adanmışlık ve cüretle işe koyulmanın zamanı gelmiştir” dememizin üzerinden neredeyse bir yıl geçti. “Gücünü Kat, Hareketi Yarat” konferansından birkaç ay sonra, 2022 başında herkesin işçi hareketinden bahsetmesine yol açan canlı bir eylem ve direnişler silsilesi yaşadık. Bu göz alıcı yükselişin bir süre sonra geri çekileceğini tespit ettik. Başta Ukrayna’daki Rus işgali olmak üzere küresel ekonomi-politik dengelerinin önemli ölçüde değiştiğini gözler önüne seren uluslararası gelişmeler, tarım, sanayi ve turizmin canlılığının sürmesi, seçim yaklaşırken emekçilere karşı elindeki temel imkânları özenli kullanan, mesela temmuz ayında asgari ücret artışı yapan Cumhur İttifakı iktidarı işçileri ne bütünüyle batıran ama ne de müreffeh olmalarını sağlayan bir arafta tutuyor. Eylem ve direnişlerin seviyesi, canlılığı da bu durumu yansıtıyor. Ümit ettiğimiz kadar sert değiller ama başımızı kaşıyacak zaman bırakmayacak kadar da yaygınlar. Bu arafta kalma hâlini, sandık hesaplarının ve seçim işlerinin ötesinde ama bir seçim döneminde olduğumuzun bilincinde olarak sona erdirecek yeni bir hamlenin arayışındayız. Bu yüzden, “Ekmek, Adalet ve Özgürlük için Ayağa, 6356’yı Parçala” diyerek bir araya geldik.

Şunu söylemekte fayda var: Yolları kilitleyen Trendyol direnişi de depoyu zapt eden Migros direnişi de yerden mantar gibi bitmedi. Bu mücadelelerin var olmasının ardında DGD-SEN’in yıllardır verdiği Migros kavgası, Trendyol işçileriyle birlikte örgütlediğimiz komitelerin ve meclislerin emeği var. Bizi bu noktalara taşıyan zaferlerden ve yenilgilerden öğrenmemiz gereken şeyler var. 6356’yı parçalamak istiyorsak, “Ekmek, Adalet ve Özgürlük” istiyorsak bazı konularda netleşeceğiz, zihnimizi sadeleştireceğiz, odağımızı ve öfkemizi toparlayacağız. Belki de bugüne kadar bizi öğretilenler yüzünden yıkılması en zor olan tabumuzdan başlamak zorundayız.

Her kim olursa olsun, biz hak dediğimizde vatan elden gidiyor bir durun diyorsa, biz ekmek dediğimizde aman dış mihraklar geliyor diyorsa, biz açlık dediğimizde dinden referanslar vermeye başlıyorsa bilin ki asıl bu memleketin düşmanı onlardır, asıl bu ülkeyi emperyalizme pazar olarak açan kendi cebini doldururken işçilerin canını kanını üç kuruşa satan onlardır. Asıl her türlü ahlaksızlığı, vicdansızlığı yapanlar onlardır. Onlarla hesaplaşmak zorundayız. Daha farklı bir yerden hak hukuk mavraları atanlar, devrimcilik demokratlık taslayıp işçilerin aklını hor görenler, göstermelik basın açıklamalarının ardından TİSK veya TÜSİAD’la poz verip pazarlığa oturanlar, kendi çıkarlarını bozmamak adına direniş beğenmeyenler, en iyi ihtimalle susanlar, hasbelkader beğenip de gittiği direniş alanını podyuma çevirenler, işçinin hakikatini geriye itip kendi bayrağını kameralara göstermeye çalışanlarla aynı yolu yürümeyeceğiz. Seksen bin lira, yüz bin lira, yüz yirmi bin lira maaş alanlarla, kapalı kapılar ardında gece yarısında TİS imzalayanlarla, işçileri oylama sırasında cam ardında bekletenlerle kavga edeceğiz.

O Kürt, bu Alevi, şu kadın, bu mülteci, öteki Lut kavminden gibi ayrımlardan aklımızı temizleyeceğiz. Birliğimizi bölmeye çalışan, bugüne kadar tepemize binmelerine sebep olan ayrımlara asla hizmet etmeyeceğiz. Önümüzdeki seçimde kimileri işçi sınıfı adına taleplerle karşımıza çıkacaktır. Bizim bir talebimiz yok. Fiili, meşru, militan mücadele geleneğimiz var. Senin yasan beni görmüyor, senin kuralların beni aç bırakıyor diyen işçilerin öncü eylemleriyle bu yasaya açıktan bir itiraz en az bir senedir yükseliyor. Bize bugün bu sözleri söyleme cesaretini verenler yasal sınırları aşan, yetkiymiş, işkoluymuş, barajmış, yasaymış, yönetmelikmiş, kaymakamın yasağı ya da emriymiş takılmadan kendi ekmeği için patronunun kapısına dayanan, kamuoyunun gündemini kendi hakikatiyle kuşatanlardır. Bunların açtığı yol, konferansta dile getirdikleri mücadele ve direniş deneyimleri yeterince öğreticidir. Birlik olmayan patronların devletine arzuhal verir. Birlik olan mücadele eder, direnir, kazanır.

O zaman kısa vadede seçimi de dikkate alan mücadele programı nedir? Egemen sınıfın her iki kanadı bugün bir politikada ortaklaşmıştır. Farklı şekillerde söylense de bu politikanın özeti Türkiye’yi Çin yapmaktır. İktidar kanadı adıyla sanıyla bu politikayı ilan edeceğini duyururken, düzen muhalefeti kanadı Türkiye’yi Avrupa’nın lojistik merkezi yapacağız diye süslü bir slogan kullanıyor. Bunun finansmanı için parayı da bugünlerde Londra’da arıyor. Peki, Türkiye’yi Çin yapmak ne demektir? Tek kutupluluğun zayıflamasıyla ortaya çıkan belirsiz ortamda küresel tedarik zincirlerinin Atlantikçi ve Avrasyacı kampların ulusal güvenlik politikaları nedeniyle kısalmasından kâr etmek üzer,e Türkiye işçi sınıfını daha düşük ücretle, güvencesiz bir biçimde, ölümle burun buruna çalışmaya daha fazla itmek demektir. Kentlerimizin sağlıksız ve tekinsiz bir ur gibi büyümeye devam etmesi, tarım alanlarımızın taş ocakları, madenler ve OSB’ler için yok edilmesi, yoksulların zehirli su ve gıdaya mahkûm edilmesi demektir. Yurttaşın yüzde sekseni için 300 dolar asgari ücret cenderesi demektir. Önümüzdeki süreçte “Türkiye’yi Çin Yaptırmayacağız!” şiarını yükseltmeden egemen sınıf kuyrukçuluğundan kurtulamayız.

İlk görevimiz belli: 6356 sayılı yasal silahlarını ellerinden alacağız. Alacağız! Mücadeleyi örgütlerken yasal olana değil meşru olana odaklanacağız. Fiili, meşru, militan mücadeleleri yurdun dört bir yanına yayacağız. Her köyde, mahallede, havzada geçen yıl verdiğimiz sözün izinde Umut-Sen koordinasyonlarını kuracağız. 300 dolarlık asgari ücret düzeninde sessizce çalışırken ölmeyeceğiz. Bundan 105 yıl önce Sovyet işçi meclislerinin yaptığı devrim neden Türkiye’de yapılmasın? Seçime giderken aklımıza gelsin ki, Tahir başkanın dediği gibi, işçinin kurtuluşu kendi elindedir. Ali Faik’in dediği gibi, bu düzen siyasetine alet olmayacağız kendi siyasetimizi yaratacağız.

Umut senin gücündür. 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler