PTT-SEN Yönetim Kurulu Üyesi Süleyman Şen ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun işçilerin mücadelesi açısından ne anlam ifade ettiğini konuştuk.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nu sendikanızın örgütlenmesi önünde bir engel olarak görüyor musunuz?
Kesinlikle görüyoruz. İşçilere verilmiş bir hak ve yasa gibi görülse de ne yazık ki patronların daha çok kullanabildiği bir hak. Çünkü yasalarda işçilere hakları, sendika kurabileceği, üye olabileceği, toplu iş sözleşmesi yapıp haklar elde edebileceği belirtiliyor. Ancak yandaş bir sendika değilseniz, sizin değil, patronların önünü açan bir yasa. Ülkede her şey yasalarla yönetiliyor. Her yerde her olayda bu yasaların uygulanır olması lazım. İstediğiniz sendikaya üye olabilirsiniz, diyorlar. Ama dönüp baktığınızda işçi sendikaya üye olduktan sonra işten atılabiliyor. Patronlara da “bu sendikaya üye oldun” diye işten atma hakkı veriliyor, yani sorgulayan yok. Patronlar işçiyi genelde 4857 sayılı İş Yasası 25/2 madde kapsamınca işten atıyor. Bunun finalinde işçi dava açıyor. İşçi davayı kazansa ve işverenin bunu sendika üyeliğinden atması ispatlansa dahi gerekli cezayı almıyor. Normalde hapis cezasına varan cezaları var bu suçların.
Sendika kurdunuz, tüm engellemelere rağmen barajı aştınız. Ancak yasa aynı iş kolundaki sendikalara ve işverene yetkiye itiraz davası açma yolunu açıyor. Bu davalar da 3-6 yıl süren davalar. Yani işçileri sürüncemede bırakıyorlar. Bu yüzden biz bu yasanın işçileri herhangi bir güvence altına aldığını düşünmüyoruz. Bunun en net örneklerinden biri de Uzel işçilerine yaşatılanlar olabilir. Uzel işçilerini bütün kamuoyunun tanıdığını, gördüğünü düşünüyorum. Edirnekapı Şehitliği’nin oradaki fabrika önünde uzun yıllar kaldılar, direndiler ve mahkeme kararlarıyla haklarını almaları gerekirken ne yazık ki o işçilere herhangi bir hak ödenmedi. Mücadelelerini görünür bir şekilde orada sürdürmeye devam ettiler. Haklarını daha yeni aldılar. Bu mahkeme kararıyla olmadı. İşçilerin mücadelesiyle oldu. 6356 geçerli bir yasa olsaydı ve gerçekten örgütlenmenin, toplu iş sözleşmesinin önünü açan bir yasa olsaydı işçiler mücadeleyle değil, o yasayla haklarını zaten almış olurlardı.
İşçiler ve PTT-SEN çizgisi olarak bu yasaya uyumlu mu davranıyorsunuz? Mücadele ediyor musunuz, neler yapıyorsunuz?
Yasal zeminde mücadele etmeye çalıştık ve çalışacağız. PTT-SEN yönetimi ve birçok işçi arkadaşımız 25’e 2 maddesince işten atıldı. Buna karşı İzmir’de, İstanbul’da baş müdürlükler önünde eylemler yaptık. Ankara genel müdürlüğüne şikayette bulunduk. Bu şikayetler incelendiğinde şirkete ve sarı sendikaya Öz Haber-İş Sendikası’na cezalar kesildi. Maddi cezalar… Bir sendika başkanını işten atan o patronu, 182 yıllık devlet kurumu olan PTT’den direkt olarak sözleşmesini feshedip göndermen lazım. Bakan çıkıp açıklama yapıyor. Sendika özgürlüğünün önünü tıkayanın, zorlama yapanın kapısını zorlarız, diyor. Ama dönüp bakıldığında devlet kurumunda bile bunlar yaşanıyor. Biz de buna karşı mücadele ettik. Haberlere çıktık, gözaltı süreçleri yaşadık, sesimizi duyurmaya çalıştık. Ama patron Yavuz Çakır herhangi bir ceza almadı. Ama sonuç olarak sendika yöneticileri işten atıldı. Bu davalar kazanılıyor, genel başkanımızın davasını istinafta ve bu aralar çıkması bekleniyor. Davayı kazanacak mı ve Yavuz Çakır hapis cezası alacak mı, merakla beklediğimiz bir konu.
Bu yasalar var olsa da ne yazık ki uygulanırlığı yok. Biz de elimizden geldiği kadarıyla hem sahada hem resmi yazışmalar, dilekçe ile hakkımızı aramaya, mücadele etmeye çalışıyoruz.
Sarı sendikalar konusuna değineceğim. Park Konak şirketinde ne olmuştu? Kamuoyu da tekrar hatırlasın, istiyorum. Yeterli çoğunluğu sağladık, yetki başvurusunda bulunduk ve şirketin itirazına rağmen yetki davasını kazandık. Ancak o zaman zarfında neler yaşandı? Sendika yönetimi işten atıldı, işçilere mobbing uygulandı, sendikadan istifa edip diğer sendikaya geçeceksin, denildi. Sendikalar gizli kalıyor, deniliyor. Ama sendikalar gizli kalmıyor. Öz Haber İş üye listesini gidip firmayla paylaştı. Bunun üzerine işçilere PTT-SEN’den istifa edip diğer sendikaya geçmesi, geçmiyorsa da işe gelmemesi söylendi. Bu yaşananlar bakanlık raporlarına işlendi. Ancak para cezası dışında bir yaptırım uygulanmadı. O yüzden mücadeleci bir sendika olmak gerekiyor. Yasalar ne yazık ki varlığını korusa da bizleri korumuyor. Bizi koruyacak tek şey fiili mücadele ve sırtımızı dayadığımız arkadaşlarımız, birlikte mücadele ettiğimiz arkadaşlarımız.
Mücadele sürecini anlatır mısınız?
İşten atıldığımız zamanda, Sirkeci Başmüdürlüğü’nde ve İzmir Başmüdürlüğü önünde yaklaşık 110 günlük oturma eylemi düzenledik. Bu oturma eyleminin bazı günlerinde SGK ve İşkur, Aile ve Çalışma Bakanlığı İl Müdürlüğü ve Ankara’da genel müdürlük önüne gidildi. Ulus’ta 2 defa açıklama yapıldı. Meclis görüşmeleri de yaptık. Sonuçta bu kanunları da denetlemesi gereken bir yerde Meclis. CHP, MHP, AKP’siyle olsun, hepsiyle görüşmeler sağladık. Yaşadığımız durumu da anlattık. Burayı denetleyin, burada bir şeyler oluyor… Bu kurum yasaların uygulanırlığının olmadığı bir devlet kurumu. Ancak ne yazık ki onlardan da herhangi bir yaptırım olmadı. Yer yer basın açıklamaları yaptık, müzdarip olduğumuz sendikalarla dayanışma içinde bulunduk. Bu şekilde direniş süreçleri geçirdik. Direnmeye, sesimizi çıkartmamız gereken yerde çıkartmaya, uygulanamayan kanunları belirtmeye, duyurmaya çalışıyoruz.