spot_img
spot_img
Ana SayfaSeçtiklerimizEYT: Kapıda bekleyen tehlikeler! - Aziz Çelik

EYT: Kapıda bekleyen tehlikeler! – Aziz Çelik

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) sorunun nasıl çözüleceğine dair belirsizlikler sürüyor. Henüz sendikalarla ve EYT’lileri temsil eden EYT dernekleriyle paylaşılan ve onların görüşüne sunulan resmi bir taslak yok. Hükümet EYT sorununa ilişkin çözüm önerilerini taraflarla ve kamuoyu önünde tartışmaktan kaçınıyor. Hükümet uzun bir süredir çalışma hayatı konusunda sosyal diyalog kanallarının ısrarla işletmiyor. Cumhurbaşkanı’nın Kasım 2019’da net biçimde karşı çıktığı, “Seçim kaybetsek de yokum” dediği EYT konusu 2023 seçimleri yaklaşınca gündeme alındı. Çünkü EYT’nin ciddi oy etkisi olduğu düşünülüyor. EYT konusu, sosyal güvenlik konusundaki büyük bir haksızlığın giderilmesinden daha çok bir seçim malzemesi olarak gündemde. Yoksa üç yılda yaşanan bu ‘U dönüşü’nün başka izahı yok.

Hükümetin EYT’liler ve kamuoyu baskısıyla EYT konusunda U dönüşü yapması olumlu olsa da EYT konusu kapalı kapılar ardında yürütülüyor ve kamuoyuna çeşitli tevatürler yansıyor. Bunların ne kadarın doğru olduğu bilinmiyor. Hükümet EYT’de sosyal diyalogu reddeden tek taraflı “ben yaptım, oldu” yaklaşımı içinde. Oysa kamuoyunda ve taraflar arasında tartışılmayan tek taraflı ve tepeden inme yaklaşımların yeni sorunlar doğurduğu biliniyor. 2017 yılındaki taşeronlara kadro düzenlemesi de taraflara danışılmadan ve konuşulmadan tepeden inme ve aniden yapılmıştı. Şimdi bunun sıkıntıları yaşanıyor. Kadroya alınmayan on binlerce kamu işçisi şimdi kadro mücadelesi veriyor. Kadro adı altında belediye şirketlerine alınan ve kamu işçileri ile aynı haklar tanınmayan belediye şirket işçileri de haklı olarak eşit haklar talep ediyor. Tek taraflı ve tepeden inme bir EYT düzenlemesi büyük riskler içeriyor. EYT konusunda açıklığa kavuşturulması gereken tehlikeler var. Bu yazıda bunları ele alacağım.

EYT’DE SOSYAL DİYALOGDAN KAÇMANIN TEHLİKESİ

Sosyal politika kökenli bir bakan olmasına rağmen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, bakanlık görevine atandığı Nisan 2021’den bu yana yılda üç kez toplaması gereken Üçlü Danışma Kurulu’nu (ÜDK) toplamadı. Bu kurul sendika, işveren ve bakanlık temsilcilerinden oluşuyor ve çalışma hayatına ilişkin sorunları ele alıyor. Bu kurul en son Mart 2020’de toplandı. Oysa yılda üç kez toplanması gerekiyor. EYT konusu bu kurulda ele alınmalıdır.

Hükümet 2010 Anayasa Referandumu ile anayasal bir statü kazandırdığı Ekonomik ve Sosyal Konseyi de (ESK) 13 yıldır toplamıyor. Madem toplamayacaktınız neden Anayasa’ya koydunuz? EYT gibi ekonomik ve sosyal boyutları olan kapsamlı bir konu neden EYT derneklerinin ve temsilcilerinin de katıldığı bir ESK toplantısında ele alınmadı? Hükümet başka sosyal konularda olduğu gibi EYT konusunda da katılıma ve sosyal diyaloga dayalı yasal ve anayasal mekanizmaları devre dışı bırakıyor. EYT konusu çalışanların ezici çoğunluğunu ilgilendiren bir mesele, bu nedenle şeffaf ve katılıma dayalı bir çözüm üretilmesi büyük önem taşıyor. Hükümet EYT konusundaki önerilerini vakit geçirmeden sendikalara ve EYT derneklerine sunmalı ve onlarla mutabakat halinde bir çözüm oluşturmalıdır. Aksi halde bu çözüm de dikiş tutmayacak, sosyal güvenlik sisteminde halen var olan çarpıklıkları daha da büyütecektir.

8 EYLÜL 1999 SONRASI SİGORTALILARI BEKLEYEN TEHLİKE

Daha önce de defalarca yazdım. 08.09.1999 öncesi işe başlayanlar bu tarihte çıkarılan 4447 sayılı Yasa ile büyük haksızlığa uğradılar ve emeklilikleri 15-17 yıl kadar gecikti. EYT sorunu bu hukuksuzluktan ortaya çıktı. Bu sorunun çözümü şarttır. EYT adaletsizliği sona ermelidir. Ancak emeklilikte gecikme ve yaş sorunu sadece 08.09.1999 öncesi sigortalılarla sınırlı değil. Daha açık anlatayım: 08.09.1999 tarihinden bir gün, bir hafta, bir ay veya bir yıl sonra sigortalı olanlar açısından emekliliğe hak kazanmada erkeklerde 17 kadınlarda ise 20 yıla varan gecikmeler olacak. Oysa sosyal güvenlik sistemi bir bütündür. Yapılan düzenlemeler adil, hukuki ve dengeli olmalıdır. Bu nedenle EYT sorunu çözülürken 08.09.1999 sonrası için getirilen sert geçiş hükümleri yumuşatılmalı ve bu tarihten sonra işe girenler açısından yeni bir düzenleme yapılmalıdır.

Kuşkusuz emeklilik sisteminde zaman içinde değişiklikler olabilir. Emeklilik yaşı zaman içinde yükselebilir. Ancak bunun adil bir geçiş sistemi içinde olması gerekir. Bir gün sonra işe girenlere 17-20 yıl arasında farklı bir uygulama adil, makul ve hukuki olamaz. EYT sorununun çözümüyle birlikte 08.09.1999 sonrası işe girenleri da kapsayacak daha yumuşak bir geçiş sistemi sendikalarla müzakere edilerek benimsenmelidir. Tekrar ediyorum: 08.09.1999’da işe girenin 2024 yılında emekli olabileceği ama 09.09.1999’da işe girenin 2041 yılında emekli olabileceği bir emeklilik sistemi olamaz. Bu çarpıklık giderilmelidir.

EYT’LİLERİ BEKLEYEN EMEKLİ AYLIĞI KAYBI

Bilindiği gibi AKP hükümeti tarafından hazırlanan ve 2008’de yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile emeklilik zorlaştırıldı ve emekli aylıklarını düşürecek düzenlemeler yapıldı. Aylık bağlama oranı düşürüldü. Aylıkların alt sınırı kaldırıldı ve aylıkların milli gelir artışından alacağı pay yüzde 100’den yüzde 30’a düşürüldü. Böylece emekli aylıkları hızla asgari ücretin altına düştü. En düşük emekli aylığı halen Hazine katkısı ile 3 bin 500 TL olarak ödeniyor. Fiili en düşük emekli aylığının ne olduğu ve asgari ücretin altında emekli aylığı alanların sayısı SGK tarafından açıklanmıyor (Bu konudaki bilgi edinme başvurularım reddedildiği için yargıya başvurdum).

Emekli olanların aylıkları üç ayrı bölüm halinde hesaplanıyor. 2000 öncesi çalışmalar, 2000-2008 arası çalışmalar ve 2008 sonrası çalışmalar. Bu hesaplama yüzünden çalışmasının çoğunluğu 2000’li yıllarda olanlar büyük mağduriyet yaşıyor. Emsallerine göre daha düşük emekli aylığı alıyorlar. EYT’lileri bekleyen en önemli tehlike düşük emekli aylığı bağlanmasıdır. Halen çalışan EYT’liler emekli olduklarında şu anki ücretlerinden çok daha düşük emekli aylıkları alacaklar. Emekli aylıkları ortalama 4 bin ile 4 bin 500 TL aralığında olacak. Kuşkusuz daha düşük emekli aylığı alanlar da olacak. Bu nedenle EYT sorunu çözülürken emekli aylığı bağlama sistemine ilişkin adaletsizlik de giderilmelidir. 08.09.1999 öncesi sigortalı olanların (EYT) emekliliği hak edişi önceki sisteme göre yapılacaksa emekli aylık hesapları da aynı şekilde önceki sisteme göre yapılmalıdır.

KAMU İŞÇİSİ İÇİN RESEN EMEKLİLİK TEHLİKESİ

EYT’lileri bekleyen bir diğer tehlike resen emekliliktir. Resen emeklilik, kamuda çalışanların sosyal güvenlik kurumlarından emeklilik, yaşlılık veya malullük aylığı almaya hak kazandıkları tarihte kendi iradeleri dışında emekli edilmeleridir. EYT’nin görünmeyen bir yüzü de resen emeklilik tehlikesidir. EYT kapsamındakilerin bir bölümü hemen emekli olmak isterken bir bölümü ise istemiyor. Resen emeklilik kapsamındaki kadroya alınan taşeron işçiler EYT kapsamında hemen emekli olmak istemiyor. Çünkü ciddi gelir kaybı yaşayacaklar.

Kamuda geçmişte sık uygulanan bu sistem 2017 yılında çıkarılan 696 sayılı KHK ile kadroya alınan taşeron işçiler için zorunlu hale getirildi. Bu nedenle EYT düzenlemesi çıktığında kamuda kadroya alınan taşeron işçileri resen emekliye sevk edilecek. Bu durum bu işçiler için büyük gelir kaybı anlamına gelecek. Prime esas kazançları düşük ve prim gün sayıları sınırlı olan kadroya alınan taşeron işçiler resen emekli edildiklerinde emekli aylıkları 3 bin 500 TL civarında olacak. Oysa bu işçiler üç yıllık gecikmeden sonra toplu iş sözleşmesi hakkına yeni kavuştular ve ücretlerinde iyileşme oldu. Emekli olduklarında halen aldıkları ücretlerin yarısını bile almaları zor. Bu nedenle EYT düzenlemesi yapılırken 696 sayılı KHK ile getirilen resen emeklilik düzenlemesi kaldırılmalıdır.

Görüldüğü gibi EYT hazırlıkları kapalı kapılar ardında sürdürülse de EYT sorununun çözümünün oldukça çetrefilli boyutları var. Yapılması gereken sorunu tüm yönleriyle kamuoyunda ve taraflarla tartışmak; kapıda bekleyen tehlikeleri ve haksızlıkları giderecek adil ve hukuka uygun bir çözüm bulmaktır.

Kaynak: Birgün

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler