spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelPatronların yeni Çay Kanunu - Umut Kocagöz

Patronların yeni Çay Kanunu – Umut Kocagöz

AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Rize Milletvekili Hayati Yazıcı’nın ilk imzacısı olduğu Çay Kanunu tasarısı, iktidar partisi milletvekillerinin imzasıyla meclise geldi. Kanuna yönelik tepkiler sebebiyle yasalaşması ertelendi. Belki bir süre daha ertelenecek, hatta geri çekilecek. Lakin, sermaye sınıfının bu kanunla ne amaçladığını iyi anlamak zorundayız. Bu kanun tasarısı, çay patronları ile çay üreticilerinin önümüzdeki dönemde yaşayacakları mücadelenin içeriğini özetler nitelikte.

Çay fiyatının belirlenmesi

Yaş çay üreticileri için en temel mesele çay fiyatının belirlenmesidir. ÇAYKUR, yaş çay üreticilerinin çayının yarıya yakınını hâlâ kendi başına alması ve taban fiyat uygulamasıyla çay üreticileri açısından öneme sahip. Üreticiler, çayı topladıktan sonra satabilecekleri bir kurum olarak ÇAYKUR’u görüyor. Yeni hazırlanan kanunda ise ÇAYKUR yok. Çünkü sermaye sınıfı ÇAYKURun üreticiyi kısmi ölçüde de olsa koruyan yapısını tamamen tasfiye etmek istiyor. Burada hedeflenen, çay üretimi sürecinde üreticinin şirketlerle baş başa kalacağı bir piyasa düzeni yaratmak. ÇAYKURu mevcut haliyle ortadan kaldırmak. Böylece ÇAYKUR ya piyasa içinde bir şirkete dönüşecek, ya da bütünüyle tasfiye olacak. 

ÇAYKUR, çay alımından işlenmesi ve pazarlanmasına kadar, çay üreticilerinin alın teriyle kurulmuş bir sistemdir. ÇAYKURun tasfiyesi, şirketlerin bu sisteme maliyetsiz bir şekilde çökmesi anlamına da geliyor. Bunun bir benzeri fındık sürecinde yaşandı. Alım yerleri, depoları, işleme tesisleri, personeli ve üreticilerin güvence duyduğu bir yapı ve sistem olarak FİSKOBİRLİK tasfiye edilerek uluslararası sermayenin bu sistemden faydalandığı bir yapı kuruldu. 

Devletin taban fiyat belirlemesi her koşulda pozitif değildir. Çay üreticilerinin yer almadığı bir fiyat belirleme süreci sermaye sınıfının hakim olduğu bir süreçtir. Yine de, gerek siyasilerin oy kaygısı, gerek çay üreticilerinin isyan etme potansiyeli göz önüne alınarak bir fiyat belirlenir. Bu durum zaman zaman belirlenen fiyatın çay üreticileri lehine olmasına da imkan tanır. 

Hazırlanan kanunda çay fiyatının belirlenmesi sürecinin Ulusal Çay Konseyine verilmesi amaçlanırken, aslında malumun ilamı yapılıyor. Sermaye sınıfı çay fiyatını doğrudan kendi belirlemek istiyor. Bunu da, devletin ve siyasilerin kaygılarını hafifletecek şekilde yapmak istiyor. Lakin, sermaye güçlerinin bu konuda kararsız olduğu görülüyor. İlk taslağı hazırlayan üniversite ve Ulusal Çay Konseyi başkanı Mehmet Erdoğan, taslak kamuoyunda gündeme geldikten sonra bu sürece dair itirazlarını ifade ettiler. Çünkü bir yandan, fiyat belirleme sürecini devlete atmak, sermaye sınıfını da bir güvenceye alıyor, fiyat belirleme sürecini görünmez kılıyor. Patronların bu konuda henüz bir netlik sağlamadığı açık. Halihazırda yaş çay üreticilerinin fiyat belirlemede söz ve karar hakkı yok. Lakin, fiyat belirleme zorunluluğunun ortadan kalkması, örgütsüz çay üreticilerinin patronlar karşısında  manipülasyona daha açık hale gelmesine de sebep olacak. Bu husustaki gelişmeleri göreceğiz.

Çay üreticilerinin ihtiyaç ve çıkarlarının belirleyici olmadığı, çay üreticilerinin dahil olmadığı herhangi bir taban fiyat belirleme süreci, patronların lehinedir. Bunu unutmamalıyız. 

Sözleşmeli Tarım

Çay yetiştiriciliğinin yüzde 80i 5 dekar ve altında gerçekleşiyor. Küçük ve dağınık çay üreticiliğine dayanan bu yapının sözleşmeli tarıma geçişi, çay üreticilerine yıkım getirecek.

Daha önce tütün, şeker pancarı, domates gibi ürünlerde sonuçlarını doğrudan gördüğümüz bu sistem, küçük üreticinin tarımdan kopmasına veya şirketlere bağımlı hale gelmesine sebep oluyor. 

Sözleşmeli tarımda, şirketlerin belirlediği gübre, ilaç, tohum, fide kullanılıyor. Şirketler önden avans vererek çiftçinin ürününü kendine bağlıyor. Böylece, girdilerden kâr ediyor, üreticiyi borçlandırıyor, ürünü ucuza alıyor. 

Sözleşmeli tarım, üreticinin kendi tarlasında şirketlerin kölesi haline gelmesidir. Üreticinin arazisi ve emeği üzerindeki tasarrufunu ve denetimini kaybetmesidir. Üreticinin tarla bekçisine, şirketin işçisine dönüşmesidir. Ne çay üreticileri, ne de başka üreticiler için sözleşmeli tarım kabul edilemez. 

İhracat odaklı yeni çay üretimi

Sermaye sınıfının yeni çay politikası, üretimin maliyetini en düşük seviyede tutup, üreticiyi şirketlerin işçisine dönüştürüp, piyasa rekabet koşullarını düzenleyerek çay üretiminde yeni bir düzen kurmak üzerinedir. Bu politikanın altyapısı 1984te getirilen çay kanunu ile başladı. Yaklaşık 40 yıllık süreçte, çay üreticiliği ciddi dönüşümler geçirdi, ancak önemini kaybetmedi. Yaklaşık 1 milyon yurttaşın ekmek yediği, sömürüldüğü bir sistemdir. 

Çay tarım alanlarının yenilenmesi, sözleşmeli tarım, rekabet koşullarının lisanslar üzerinden tarif edilmesi, sermayenin daha az çay üreticisi ile daha yoğun sömürü koşullarında, ihracat odaklı bir çay sektörüne geçiş yapmak istediğini göstermektedir. Yeni çay politikası, çay üreticilerini topraktan koparacak, çay fabrikalarında çalışan işçileri işsizleştirecek, kölelik düzenine mahkum edecektir.

Direniş ve örgütlenme olanakları 

210 bin yaş çay üreticisi, sermaye sınıfının yeni çay politikasına karşı birleşebilirse ciddi bir güç oluşturacaktır. Ayrıca, çay Türkiyede yaşayan emekçi sınıfların her gün tükettiği çok önemli bir üründür. Çay piyasasında yaşanacak dönüşüm, çay üreticilerinin ötesinde tüm emekçileri de ilgilendirmektedir. Şirketlerin daha fazla kâr elde edeceği bir sistem, emekçilerin daha pahalı ve daha kalitesiz çay içecekleri bir düzeni getirecektir.

Mevcut yapının çay üreticileri lehine dönüşmesi için, çay üretimin sürecinde emekçi sınıfların çıkarlarını ifade edecek kamusal bir yapının oluşması ve çay üretim sürecinin katılımcı bir şekilde planlanması gerekmektedir. Bunun mümkün olabilmesi içinse, %80i 5 dekar ve altında olan yaş çay üreticilerinin örgütlenmesi, kendi ifade ve temsil kanallarını inşa etmesi, haklarını oluşturması ve gücünü göstermesi dışında bir yol görünmüyor. Şimdiye kadar Hopa, Kemalpaşa, Pazar, Rize merkez gibi yerlerde çay üreticileri sokağa çıkarak tepkilerini gösterdiler. Çeşitli ilçe ve köylerde toplantılar ve imza kampanyaları düzenlendi. Mevcut tepkileri yaygınlaştırmanın yanında, çay emekçilerini hak öznesi olarak tanımlayan, sürekli ve adanmış bir örgütlenmeye ihtiyaç var. Tabandan gelişen ve çay üreticilerinin tamamını kapsayan böyle bir örgütlenme yaratıldığında, patronların yeni çay politikası yırtılıp atılacak, çayda sömürünün olmadığı bir sistem inşa edilebilecektir.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler