spot_img
spot_img
Ana SayfaAmazonAmazon Polonya'da işçi direnişi: “Köle miyiz lan biz?”

Amazon Polonya’da işçi direnişi: “Köle miyiz lan biz?”

Küresel kapitalizm dünya genelinde ticari malların istikrarlı akışına dayanan, güvencesiz bir sistemdir. Amazon Polonya’ya girdiğinde ucuz işgücü maliyetlerinin ve katı sendika yasalarının cazibesine kapıldı ancak tesis ettiği ağır çalışma koşullarının Polonyalı işçilerin izinsiz grevlerine ve sınır ötesi dayanışmalara yol açacağını bilmiyordu. Bu yazı, Amazon depo işçilerinin yaptıkları işi ve verdikleri mücadeleyi ilk elden aktarıyor.

Amazon, 2014’te biri Poznan ve ikisi Wroclaw yakınlarında olmak üzere Polonya’da ilk depolarını kurdu. Szczecin ve Sosnowiec (Katowice’ye yakın) yakınlarında 2017 sonbaharında iki depo daha açılacak, 2018 için Łódź yakınlarında bir tane daha planlandığına dair söylentiler var. Amazon’un Polonya’daki depoları Polonya’ya değil komşusu Almanya’daki müşterilere hizmet veriyor. Polonya gibi Doğu Avrupa ülkelerini lojistik ve sanayi sermayesi için cazip kılan yerel tüketiciler değil, Batı Avrupa’ya kıyasla çok daha düşük işgücü maliyetleri, sermaye dostu iş kanunları, ucuz arazi ve devlet tarafından sunulan vergi bonusları. Özellikle Almanya ve Avusturya’ya komşu olan Doğu Avrupa bölgeleri, büyüyen havaalanı ve otoyol ağıyla Batı Avrupa tüketici pazarlarına iyi bir şekilde entegre olmuş durumda. Dolayısıyla Amazon’un dağıtım ağını genişletmek için sadece Polonya’yı seçmemesi, aksine Çek Cumhuriyeti’ne de yatırım yapması ve yakında Slovakya’da bir tesis açacak olması şaşırtıcı değil.

Poznan ve Wrocław gibi mevcut depolara yakın şehirlerde işsizlik oranı düşük ve istihdam, ücretler ve terfi fırsatları açısından Amazon’da çalışmak, özellikle başka iş olanaklarına sahip şehirli işçiler için cazip değil. Sonuç olarak Amazon, işgücünün büyük bir bölümünü depolarının çevresindeki 120 kilometre yarıçapındaki köylerden temin etmek ve ulaşımlarını otobüslerle organize etmek zorunda kalıyor. İşçiler için bu, günün büyük bölümü iş yolcuğunda geçirmek anlamına geliyor. Çoğu, günde 12 saatten fazla bazen de 17 saate varan bir süreyi evlerinden uzakta geçiriyor.

İşçilerin çoğu ayakta durarak veya yürüyerek (bazıları bir vardiya boyunca birkaç kilometre yürüyerek) çalışmak zorunda, işlerin büyük bir kısmı ağır malları veya kutuları kaldırmak, ağır yük araçlarını itmek gibi tekrar eden hareketlerden ibaret. Amazon, depolarının gece gündüz işlemesini istiyor. Bu yüzden, Polonya’daki işçiler 30 dakikalık ücretsiz molalarla haftada 10 saatlik dört vardiya çalışmak zorunda, vardiya programı da her ay değişiyor. Böylesine bir vardiya sistemi işçilerin uyku düzenini alt üst ediyor ve ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Ayrıca, özel hayatın düzenlenmesini de zorlaştırıyor

Cehennemde çalışmak

Amazon, çalışanların her birinin performansını izleyen bir sisteme giriş yapmalarını istiyor, veriler de saat başına taranan ürün sayısı gibi zorunlu çalışma oranlarını belirlemek için kullanılıyor. Sisteme kaydedilebilecek herhangi bir şey yapmadıkları sürece (“ürünleri taramak” gibi) sistem “görevdışı zaman” olarak kaydediyor. Bu, çalışsalar bile -kayıt altına alınmayan bir şey yapsalar bile- bu sürenin mola olarak kaydedildiği anlamına geliyor. Bu tür süreler toplanıyor ve gayrimeşru “ekstra molalar” olarak hesaplanıyor. Çalışanlar bu oranları karşılayamazlarsa (yani “çok yavaş” çalışırlarsa) veya çok fazla “ekstra mola” verirlerse, olumsuz “geribildirim” alıyorlar. Birkaç geribildirimden sonra uyarı alabiliyor, sonunda işten çıkarılabiliyorlar.

Bu oranlara ulaşmaya çalışmak yeterince stresliyken, Amazon’un 24 saat içinde bir depoda işlenen 1 milyon sipariş gibi rekorlar kırmaya çalıştığı günler daha da beter. Depolar birbirleriyle rekabet ediyor, Amazon da bu günleri işçileri zorlamak için kullanıyor. Zorunlu fazla mesai emri veriyor ve geceyarısından önce molaları iptal edebiliyor. Eğer işçiler talep edilen rekora ulaşırlarsa yöneticiler ekstra prim, işçiler de tişört kazanıyor.

Sürekli stres, gürültü, fiziksel yorgunluk ve vardiyalar arasında dinlenecek vaktin olmayışı işçilerin sağlığını etkiliyor. Ağır iş yükü, koşturma ve ağır nesneleri kaldırma, özellikle eklemlerde, ayaklarda ve sırtta ağrılara yol açıyor. Dolayısıyla kadrolu işçiler arasındaki hastalık oranı oldukça yüksek. Hastalık izni almak işçiler için dinlenip sağlıklarını “onarmak” anlamına gelse de Amazon açısından hastalık izni bir maliyet unsuru. Amazon Polonya, 2017 baharında hastalık rakamlarını düşürmek amacıyla hastalık iznindeki işçilerin evde olup olmadıklarını kontrol etmesi için bir şirket tuttu. Hastalık izni yüzünden işten atılan bir işçi şöyle anlatıyor: “Amazon’da her gün sağlıktan, güvenlikten bahsediyorlar ama hakikat başka. Amazon’daki yarışa herkes ayak uyduramaz. İnsanlara makineymiş gibi davranıyorlar. Makineler bile bozulur, hareket edemez. Makinelerin yaptığını bizim yapmamıza izin yok.”

Örgütlenme ve mücadele

2014’ün sonlarında, depo açıldıktan birkaç ay sonra bir grup Amazon işçisi Poznan’da, öz-örgütlenmeye ve üyelerin kendilerini güçlendirmesine dayalı bir işçi inisiyatifi [Inicjatywa Pracownicza] (maaşlı personeli olmayan bir tür sendika) kurdu. O dönemde, kadrolu işçiler ve ekip liderleri bulunuyordu ancak o zamandan beri sendika esasen kadrolu işçilerden oluşuyor. Şu anda sendikanın yaklaşık 400 üyesi var.

İş yavaşlatma(lar)

Haziran 2015’te Almanya’da yapılan bir grevden önce, Poznań’daki depo yönetimi sınırın öte tarafındaki grev gününde bir saat fazla mesai yapılacağını duyurdu. Poznań’daki işçiler, Amazon’un siparişleri bir depodan başka depoya (bu durumda Polonya’ya) kaydırarak Almanya’daki grevleri baltalamaya çalıştığının farkındaydı. Poznań deposunda artan yerel gerilimler ve grev kırıcı olarak kullanılma ihtimali işçiler arasında nasıl direneceklerine dair ciddi tartışmalara yol açtı. Nihayetinde, 24-25 Haziran 2015’te gece vardiyasındaki bazı işçiler siparişlerin işleme alınmasındaki bir tıkanıklıktan faydalanıp depodaki diğer bölümlerin operasyonlarını aksatarak bir bölümde iş yavaşlatma eylemi başlattılar. Yalnızca direnişe dair kolektif iradeyi ve Almanya’da grevdeki işçilerle dayanıştıklarını değil işin nasıl işlediğini ve nasıl sekteye uğratılacağını gayet iyi bildiklerini gösterdiler.

Daha sonra yöneticiler işçileri çağırıp sorguya çekti. Bazı işçiler kasıtlı olarak işi yavaşlattıklarını ve tekrar yavaşlatabileceklerini söyledi. Birkaç kişi açığa alınıp kovuldu, bazılarıysa sözleşme feshini imzalayıp ayrıldı. Bazı davalar hâlâ iş mahkemelerinde hükümsüz bekliyor. Kısa zaman sonra Amazon saatlik ücreti 1 zloti (yaklaşık yüzde 8) artırdı ancak bu artışın işçilerin örgütlenmesiyle ve iş yavaşlatmalarıyla hiçbir ilgisi olmadığını söyledi. Bir başka küçük spontane yavaşlama da 2016 Noel’inden önce, paketleme bölümündeki bazı işçilerin güvenlik düzenlemelerini gerekçe göstererek paketleme sürecini birkaç saatliğine önemli ölçüde yavaşlatmasıyla yaşandı. Ekip liderleri işçilerin yerini doldurmaya çalıştı ancak açığı kapatmaya yetecek kadar idmanlı değillerdi. Bu iki iş yavaşlatma eylemi de sadece düşük ücretlere ve iş yoğunluğuna karşı bir tepki değil; işçileri yarışa zorlayan, büsbütün itaat bekleyen ve işçilerin onurunu ayaklar altına alan yönetim stratejilerine karşı bir isyandı. Paketleme bölümündeki iş yavaşlatma eyleminden sonra, vardiya öncesi ayaküstü yapılan bir toplantıda işçilerden biri şöyle bağırdı: “Köle miyiz lan biz!”

Grev oylaması

2015 Haziran’ındaki ilk iş yavaşlatmadan sonra, İşçi İnisiyatifi diğer taleplerinin yanı sıra 16 zlotilik ücret artışı (yüzde 20-25’ten daha fazla) ve mola sürelerinin uzatılmasını (işçiler molanın büyük kısmını kantine yürürken harcadıkları için) talep eden resmi bir kolektif pazarlık süreci başlattı.

Müzakereler ve zorunlu arabuluculuktan sonra bir anlaşmaya varılamayınca, grev oylamasına katılanların yüzde 97’si greve gidilmesi yönünde oy kullanmasına rağmen İşçi İnisiyatifi grev çağrısı yapamadı. Çünkü Avrupa’nın en katı iş hukuklarından birinin yürürlükte olduğu Polonya’da oylamaya işgücünün en az yüzde 50’sinin katılımı ve oy çokluğu şart koşuluyor. Polonya’daki oylamaya ise işgücünün sadece yüzde 30’u katıldı. Yine de, doğrudan istihdam edilen ve çağdaş taşeron işçileri olmak üzere 2.000’den fazla işçinin grev yönünde oy kullanması, Amazon’un işçileri arasındaki hoşnutsuzluğun açık bir işareti.

Grev oylamasının kaybedilmesine rağmen İşçi İnisiyatifi örgütlenmesi güç kazandı ve çalışma koşulları için verilen mücadeleyi Polonya’daki tüm Amazon işçileri için daha da görünür kıldı. Amazon Polonya’daki saatlik ücretleri yine 1 zloti (15’e yükseldi, kıdemli işçiler için fazladan bir zloti) arttırdı. Polonya saat ücretlerine yine 1 zloti zam yaptı (15 zloti, artı kıdemli işçiler için ekstra bir zloti). İşçiler genellikle toplu protestolarla değil, molalara erken başlamak, yavaş çalışmak, görevleri reddetmek, sistemdeki boşlukları kullanmak, üstlerin kararlarına itiraz etmek, düzenli olarak tuvalete gitmek veya işyerini terk etmek ve yalandan kazalar oluşturmak gibi çok sayıda (küçük) itaatsizlik eylemiyle tepki gösteriyor. Amazon, işçilerin faaliyetlerini bütünüyle makinenin ritmine tâbi kılamıyor.

Zorluklar ve dayanışma

Örgütlenme girişimi bir dizi sorunla karşılaştı. İş yavaşlatma ve grev oylamasının ardından Amazon, aktivist işçiler üzerindeki baskıyı artırdı. Önceleri vardiya öncesi toplantılarda veya “tekmil tayfa” denen genel kurullarda işçilerin konuşulmasına izin veriliyordu ancak işçiler bu toplantıları şikayet ve taleplerini yükseltmek için kullanınca buna da sınır koyuldu. Amazon, depoların dışında düzenli olarak broşür dağıtılmasını önlemeye çalıştı. İşçi İnisiyatifi eylemcilerini en sıkıcı ve yorucu pozisyonlarda görevlendirip sık sık yerlerini değiştirerek diğer iş arkadaşlarıyla yakın ilişkiler kurmalarının önüne geçmeye çalıştı. Amazon ayrıca sendikalı eylemcilerden ve genel olarak kıdemli işçilerden kurtulup onların yerini deneyimsiz (ve hastalık izni alma fırsatı olmayan) geçici taşeron işçilerle doldurmaya çalıştı.

Amazon’daki işgücünün sürekli değişiyor olması sadece geçici taşeron işçilerden değil, kadrolu işçilerin yorgun düşüp şartlardan bıkarak işi bırakmalarından da kaynaklanıyor. Bu durum, İşçi İnisiyatifi için de zorlayıcı bir durum. İstifa etmek memnuniyetsizliğin ve direnişin bir işareti sayılabilir ancak üyeler ayrılıp faaliyeti sürdürmeyi bırakınca sendika da zayıflıyor. Sendika, gücünü ve kitlesini korumak için sürekli yeni üyeleri bünyesine katmak zorunda kalıyor; ki bu durum da kaynakların tükenmesine yol açıyor. Şu ana kadar İşçi İnisiyatifi, bölgedeki diğer lojistik işçilerinin büyük çoğunluğunu örgütlenme faaliyetine dahil edemedi çünkü sendika üyesi Amazon işçilerinin çoğu işlerini bırakıp bölgede başka işler buldular -diğer işyerlerinde de işçi mücadelesine katılmak için güzel bir fırsat-.

Amazon Polonya’da örgütlenme deneyimleri ‘idari’ veya ‘resmi’ sendika faaliyetinin sınırlarını da gösteriyor; mesela, kolektif pazarlık ve grev oylaması gibi süreçlerde iş hukukunun ve sendikanın ‘temsil’ biçiminin dayattığı sınırlar açığa çıktı. İşçi İnisiyatifi’nin Amazon bölümü, genellikle destekçiler yardımıyla, miting gibi daha az resmi bir dizi eylem örgütledi ve sosyal medyada işçilerin birbirleriyle deneyim paylaştığı tartışmalar gibi özerk örgütlenen etkinliklerde yer alıp basına bilgi aktardı. Ayrıca bu yasal çerçevenin dışında da işçiler, iş yavaşlatma ve işyerindeki diğer başkaldırılar sırasında olduğu gibi eylem hâlindeydi.

Solidarność’ta dayanışma yok

Dayanışma, Amazon’daki kadrolu işçilerle geçici taşeron işçiler arasında bağ kurmak için örgütlendi ve bazı durumlardaysa, İşçi İnisiyatifi’nde örgütlenen diğer sektörlerden işçiler Amazon kolunu destekledi. Mesela, Poznań’daki tiyatro işçileri, Amazon’un işleyişini gündemine alıp kendi tiyatrolarının Amazon’la sponsorluk ilişkilerini kesmesini talep etti. Aynı dönemde, genel olarak Polonya’da daha fazla üyesi olan ama Amazon depolarındaki gücü daha zayıf olan, ana akım Polonya sendikası Solidarność, son derece can sıkıcı bir tartışmayı ateşledi. İşçi İnisiyatifi’nin en güçlü varlığı Poznań deposundayken, Solidarność daha çok Wroclaw’a yakın depolarda güçlüydü ve İşçi İnisiyatifi kadar işçi örgütlemeyi başaramamıştı. Solidarność, çok “radikal” ve sorumsuz olduğunu söyleyip alenen İşçi İnisiyatifi’ne saldırdı ve kendisini Amazon’a işbirlikçi ve ‘makul’ sendika olarak pazarlamaya çalıştı. Solidarność, sendika faaliyetinin yanı sıra kültürel olarak muhafazaâr ve dini konulara odaklanırken, Hukuk ve Adalet partisinin koltukta olduğu mevcut sağ kanat Polonya hükümetini bilfiil destekliyor.

Sınır ötesi Amazon işçi mitingleri

Amazon’daki işçi mücadelesinin sadece bir ülkeden koordine edilmesi etkili olmak için yeterli değil. Avrupa’daki Amazon depoları tek bir dağıtım ağının parçası ve farklı bölgedeki depolar aynı ürünleri depoladığından; kötü hava şartları, trafik sıkışıklığı veya işçi protestoları gibi sorunlar yaşandığında siparişler, bir depodan diğerine kaydırılabiliyor.

Şimdiye kadar Polonya, Almanya ve Fransa’da bu tür beş sınır ötesi Amazon işçi toplantısı gerçekleştirildi ve daha fazlası planlanıyor. Toplantılar sendika üyeliklerinin ve hiyerarşilerinin ‘ötesinde’ düzenleniyor. Başka bir deyişle, amaç sendikal örgütlerin rekabetinin ötesinde işçilerin gücünü ve dayanışmasını inşa etmek olduğu için tüm Amazon çalışanları ve destekçileri içtenlikle karşılanır. Şu ana kadar az sayıda işçi katılım gösterse de sınır ötesi mitinglerin değeri fark edildi çünkü bu toplantılarda ücretler, primler, iş sözleşmeleri ve iş mahkemesi davaları hakkında bilgi alışverişinde bulunuluyor, elde edilen bilgiler broşür ve bildirilerde kullanılıyor; ayrıca işçilerin işyerlerinde yürüttüğü tartışmaların ve yerel yönetimlere sunulan taleplerin yolu açılıyor.

Sonuç

Amazon’daki taban örgütlenmesi ve “resmî” sendika faaliyeti, bir grup eylemci işçinin çalışmayı sürdürmesi, mücadele deneyimlerinin belgelenmesi ve sürekli yeni işçilerin mücadeleye dahil olması gibi birçok şeyi başardı. Sendikanın karşılaştığı sorunlar arasında Amazon’un ikili istihdam stratejisi, eylemci işçilere saldırılar, işgücünün sürekli değişiyor olması, Polonya iş hukukunun yarattığı engeller ve vardiya sistemi yüzünden eylemcilerin bitkin düşmesi yer alıyor. Gayriresmî mücadele yolları denendi, bu yollar gelecekte işyerlerinde işçilerin gücünü artırmak için alternatif olabilir. Mücadelenin odak noktası sadece örgüt kurmaktan ziyade; depolardaki şirket hiyerarşisiyle yüzleşmek ve resmî veya gayriresmî araçları kullanarak kolektif bir değişim yaratma deneyimi.

Amazon işçilerinin sınır ötesi mitingleri henüz başlangıç aşamasında. Polonya, Almanya ve Fransa’daki bazı işçiler zorlukların üstesinden gelme iradesi gösteriyor. İşçiler, ‘sınır ötesi’ örgütlenme sayesinde yalnız olmadıklarını ve başkalarının kendilerini desteklediklerini gördükçe, kolektif mücadelenin potansiyel gücünü fark ediyorlar. Farklı ülkelerdeki işçilerin deneyimini belgeleyip analiz etmenin ve bunları Amazon’daki yeni işçilerle veya diğer lojistik şirketlerindeki işçilerle paylaşmanın hayati olduğunu görüyorlar. Ancak daha fazla ülkeden daha fazla Amazon depo işçisi (ve destekçisi) mücadeleye dahil olmadığı sürece sınır ötesi mücadelenin etkisi sınırlı olacaktır. Bu yazı, Amazon’da çalışan ya da lojistik işçilerinin mücadeleleriyle bağlantılı olan herkese iletişime geçmeleri ve örgütlenmeye katılmaları için bir çağrıdır.

Çeviren: Sergen Karşanbaş
Düzenleyen: Bartu Şanlı


*Bu yazı, editörlüğünü Jake Alimahomed-Wilson ile Immanuel Ness’in yaptığı, Güney Çin’deki liman işçilerinden Kaliforniya’nın güneyindeki lojistik sektörüne kadar, kapitalizmi en zayıf noktasından sarsan işçilerin hikâyelerini anlatan “Choke Points” adlı derleme kitaptan alınmıştır.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler