spot_img
spot_img
Ana SayfaManşetKonya Kentpar direnişinin yenilgisinin sonuçları üzerine - Nazım Tokşen

Konya Kentpar direnişinin yenilgisinin sonuçları üzerine – Nazım Tokşen

Kentpar Otomotiv Mak. San. Tic. Ltd. Şti. Konya’da 4. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyette bulunan ve otomotiv yedek parçası üretimi yapan bir firmadır. 

Konya 4. Organize Sanayi Bölgesi; 40 farklı sektörde üretim yapılan, yaklaşık 38 bin çalışan istihdam eden, özellikle otomotiv yedek parça, döküm, tarım makineleri ve ekipmanları ağırlıklı olmak üzere, inşaat, plastik, gıda, ambalaj, metal, dorse, damper, mobilya ve ahşap ürünleri ve hidrolik alanlarında üretim yapan fabrikaların bulunduğu büyük bir OSB’dir.

Kentpar Otomotiv’de bu yıl Eylül ayında işçi arkadaşların başlattığı direniş ve sonrasında yaşananlar, bizzat direnişe katılan işçi arkadaşlarla yapılan görüşmeler sonucunda onların ağzından, birebir anlatımları ile kaleme alınmış olup, kimi yerlerde de bizlerin gözlemleri de bu anlatımlara eklenmiştir. 

Şimdi süreci işçi arkadaşların anlatımları ile aynen aktarıyoruz.

Konya OSB’de yıllar sonra herkesi heyecanlandıran bir süreç başladı. Kentpar isimli bir fabrikada işçiler sendikalı olmaya karar verdiler. Bu hareketin öncü işçileri, bundan yıllar önce Konya’da MAHLE adlı bir fabrikada gene sendikal mücadeleye girişmişler fakat patronun ve sarı sendikacıların ayak oyunlarına yenilmişlerdi.  Bu işçi arkadaşlarımız o fabrikada edindikleri deneyim ile yeni bir sürece giriştiler. Bu kez daha farklı bir umutla, kazanmaya dönük sonuç alacaklarına inandılar ve bizleri de ikna ettiler. Kentpar’ı farklı kılan bir başka şey ise beyaz yakalılar ve mavi yakalıların ortak bir mücadelede buluşmasıydı. Genellikle beyaz yakalılar sendikaya mesafeli dururlar ama Kentpar’da süreç böyle işlemedi. Gerçekten alçaklıkta sınır tanımayan bir patron ile karşı karşıyaydık. Kentpar’ın hikâyesi şöyleydi:

”Amirler biz işçilerden yüzde yüz performans istediler. En ağır şekilde ‘mobbing’ uyguluyorlardı. Robotlar bile yüzde yüz performans gösteremezken, amirler bizden daha fazlasını istiyorlardı. Öncelikle mesai zorunluluğu getirdiler ki bu en can sıkıcı meselelerden bir tanesiydi. Evde hastamız oluyordu eve göndermiyorlardı, “eşin dostun ilgilensin sen çalışmaya devam et” diyorlardı. Mesaiye kalmak istemediğimizde takım lideri bizleri tehdit ediyordu; “zam zamanı görüşürüz!” 

Bizler yılda iki defa zam alıyorduk. Sonra dediler ki zam artık yılda bir defa olacak. Akabinde duyduk ki patron kendisine 30 milyona yat almış, en iyi arabalara biniyor. Kendisi birikimine birikim katarken bizim haklarımızı da törpülüyordu. Bunun üzerine sendikalı olmaya karar verdik ve bu süreç boyunca kararları hep beraber aldık, tek bir yumruk olduk.

Peki ya sendikacılar ne yaptı? Öncü işçiler doğrudan DİSK ile bağlantıya geçtiler. Birleşik Metal-İş sendikasının örgütlenme uzmanları ile görüştüler. Onlardan beklentiler gerçek anlamda çok büyüktü. Koca koca laflar edildi, tutulamayacak sözler verildi. Biz işçiler de sendikacılara inandık ne de olsa DİSK’ti. Konya’da birkaç fabrikada Türk Metal’in neler yaptığını biliyoruz o yüzden de Türk-İş’e gitmedik ama sonunda gördük ki pek de farkı yokmuş.

Burada direnişe dair kendi gözlem ve düşüncelerime de yer vermek istiyorum.

Direnişin ilk gününden son gününe kadar orada olan biri olarak şunu belirteyim ki, bu direnişteki ilk yenilgi fabrika teslim edilirken yaşanmıştı. İşçiler kendi rızaları ile fabrikayı teslim etti işverene. Dost kurumlar (örneğin Nakliyat-İş) Birleşik Metal-İş’i uyarmıştı, direnelim fabrikadan çıkmayalım demişlerdi ama Birleşik Metal-İş uzmanları direnmeyi hiç akıllarından bile geçirmediler. Cevapları netti, işçiler korkabilir, buna gerek yok! Sizce her türlü riski göze alıp sendikalı olan işçiler gerçekten direnmekten korkar mıydı? Sendikacılar, inançsız, motivasyonları düşük işçilerle tam anlamıyla bir bağ kurmuyorlardı. Bu işi tam olarak benimsemedikleri için çok da umurlarında değildi. Mesaisine gelip gidiyorlardı. Direnişin ilk günü sabaha kadar sendikacılarla fabrika önünde bekledim o gün araçlarda yatıldı ve kendilerine evimi açabileceğimi söyledim. Birkaç kişi daha teklif etti ama onlar kabul etmedi. Konya şehir merkezinde bir otelde konaklamayı tercih ettiler. Gözlemlerimiz de işçilerle ortak bağ kurmuyorlardı. İşçiyle aralarında resmen bir mesafe vardı ve bu mesafe son derece rahatsız ediciydi. Kentpar’da grev kırıcılar ve az da olsa sendikalı işçiler işe devam ediyordu. Her sabah işe girerken ve her akşam işten çıkarken slogan atılıyordu. Tek yaptıkları işçilere slogan attırmak ve cılız söylemlerde bulunmaktı. Gene dost kurumlar Konya’nın kent meydanlarında bu direnişi büyütme adına öneriler sunmuşlardı ama bu da kabul görmedi.

Şimdi işçi arkadaşların sürece dair söylediklerine tekrar geri dönelim. 

Biz işçiler maaşları alamadığımızı sendikacılara aktardıktan 1 ay sonra 750 TL ödeme yapacaklarını duyunca birçok işçi arkadaşımız iş aramaya başladılar.  Çünkü sendikacılara şehirde yaşadığımızı ev kirası, evin giderleri, kredi kartı ve kredi borçlarımız olduğunu söylesek de pek karşılığı yoktu. Arkadaşlarımız önce OSB’lerde iş aradılar fakat bütün kapılar Kentpar işçisine kapalıydı. Patronlar Kentpar’dan gelen hiçbir işçiyi işe almama konusunda hızlıca örgütlendiler. Arkadaşlarımız da daha küçük işletmelere gittiler veya farklı işlerde çalışmaya başladılar. Yani anlayacağınız OSB’de çalışamayacaktık artık. İlk zamanlar tüm işçiler direnişe geçmişlerdi ama sendikacıların bu tutumu ile sayı her geçen gün azalmaya başladı. Bazı işçi arkadaşlarımız sadece sabah veya akşam geliyor, mesai başlangıcında veya bitiminde slogan atıyor ve gidiyorlardı. Bazıları ise tüm gün duruyordu ama bir gerçeklik vardı o da görüntü direniş gibi değildi. Artık sendikacılara duyulan güven azalmıştı ve sürekli televizyonda veya gazetelerde yer bulmaya çalışıyorduk. Akabinde birçok siyasi partiye de bu meseleyi duyurmaya çalıştık. İlerleyen günlerde ise DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun Konya’ya gelişi ile direniş sessiz sedasız bitirildi. 3 hafta gibi kısa bir ömrü oldu. Çerkezoğlu, Konya Valisinin yanı sıra CHP ve İyi Parti’yle yapılan görüşmelerin ardından Konya’nın kent meydanı olan Kayalıpark’ta basın açıklaması yaptı. Böylelikle başlatmış olduğumuz o şanlı mücadele bitti. Sonrasında ise sendika tarafından hiç aranmadık. Bizi en çok üzen durumlardan biri buydu, yalnız kaldık. Ankara’dan sendika avukatı duruşma için aradı, tanık listesi istedi biz de tanık listesini oluşturup kendilerine ilettik. Bizlerle insani bir bağ kurulmadığını da böylece bir kez daha anlamış olduk. Kentpar işçileri olarak şu an hepimiz farklı işlerde çalışıyoruz ama yaptığımız şeyden asla pişman değiliz. Vermiş olduğumuz hak mücadelesi şimdilik sonuca ulaşamadı. Süreç hukuken devam ediyor, haklarımızın peşindeyiz, olmaya da devam edeceğiz. Tabii bundan sonra kime güveneceğimizi de anlamış olduk.

Konya, Kayseri, Çorum, Malatya gibi oldukça geniş sanayii işçiliğinin oluştuğu kentlerde sendikal örgütlenmelere adım atan sendika merkezlerinin bin defa düşünerek tartarak hareket etmeleri zorunludur. İşçiler çevrelerinden DİSK’e karşı yapılan devlet, vatan, millet, din düşmanı propagandasını aşıp kentte işçilerin etraflarında örülmüş bütün çiftleri aşarak örgütlenme adımı atıyorlar. DİSK’in de aslında diğer sarı sendikaların tarzı dışında bir anlayışı olmadığı gibi bir olumsuz algıyı pratik olarak acı tecrübelerle deneyimlediklerinde bu gerçekten yıkıcı, dağıtıcı bir sonuç ortaya çıkarıyor. Hemen işçilerin yanı başlarındaki kara propagandacılar, patron yanlıları “biz size söylemiştik bin defa, dinlemediniz bunların işçi diye bir derdi yok” “patronla el altından anlaşıp, cukkayı alıp tüydüler, temiz iş” gibi yalanlara zemin sunmuş olunuyor, diğer fabrikalardaki örgütlenme eğilimini uzun bir süreliğine kırmış, zayıflatmış olunuyor. Patronların saldırıları karşısında örgütlenme yolu hiç kalmamış, boyun eğmek dışında bir seçeneğin olmadığı duygusunun her işyerine, kente yayılmasına neden oluyor. Kentpar yenilgisinin yaratıcıları yol açtıkları bu sonuçlar üzerine düşünmeli, Konya işçisinden özür dilemeli, hesap vermelidirler.

Kuşkusuz Kentpar’da direnen işçi arkadaşlarca verilen bu hak mücadelesi henüz sona ermemiştir. Bu mücadele örslense de devam ediyor çünkü yıllar önce yakılan bir ateş vardı, belli ki patronlar bu ateşin sönümlendiğini düşündüler ama en umulmadık zamanda yeniden harlandı. Ne yaşanırsa yaşansın işçiler bu mücadeleden vazgeçmeyecektir. Kentpar işçileri, fabrikanın bulunduğu 4. OSB’deki binlerce işçiye de umut verdi. Diğer patronlar işçilere ara zam yapmak sorunda kaldı. Biz Umut-Senciler, inanıyoruz ki işçiler daha fazlasını alacaklar. Her mücadeleden sonra öğrenen ve öğreten işçiler, patronları yenilgiye uğratacaklardır. Bu güç onların ellerindedir. Doğru öznelerle hareket ettiklerinde ise zafer direnen yiğit Kentpar işçilerinin olacaktır.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler