19 Temmuz 2015’te Gemlik Gübre Fabrikası’nda yaşanan patlamada 32 yaşındaki Uğur Çavdar hayatını kaybetmiş, Mustafa Karakol yaralanmıştı. İki yıl sonra olay yeri keşfi ancak gerçekleşti ve keşfe Çavdar ailesi de katıldı. İşçi aleyhine gerçekleşen rutin keşiflerden farklı olarak sanıklar almadıkları önlemler sebebiyle köşeye sıkıştı.
Uğur Çavdar’ın hayatını kaybettiği, Mustafa Karakol’un yaralandığı Gemlik Gübre Fabrikası’ndaki patlamanın Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davası için 30 Ekim 2017’de patlamanın meydana geldiği fabrika binasında keşif yapıldı.
Olay yeri keşfi ailenin müdahalesiyle 3,5 saat sürdü
iscinayetleriniunutma.org sitesinde yer alan bilgilere göre keşfe Çavdar ailesinin avukatları, baba Ekrem Çavdar ve kardeş Abdullah Çavdar da eşlik etti. Patlamadan yaralı olarak kurtulan Mustafa Karakol’un avukatları, sanık avukatları ve mahkeme heyetinden bir hâkim ile keşif için görevlendirilmiş bilirkişiler katıldılar.
Keşif üç buçuk saat sürdü. Baba Ekrem Çavdar Gemlik Gübre Fabrikası’ndan emekli olmuş bir teknisyendi. Fabrikayla ilgili tüm detaylara vakıftı. Kardeş Abdullah Çavdar davayı ve adalet arama mücadelesini sahiplenmişti. Patlama yerinde üretim müdürü Gökşen Toprak’ın tüm beyanları boşa çıkartıldı. Patlama ânına ilişkin görsellerle, beyanlarla ve bir uzmanın (baba) patlamanın gerçek sebebini mahkeme heyetine, bilirkişilere ayrıntısıyla anlatmasıyla geçen dolu dolu üç buçuk saatti. Ailenin keşfe dahil olması, keşif alanını da adalet arama merkezine çevirmesi örneğine pek rastlanılmayan bir deneyimdi.
Sanıklar birbirini suçladı
Sanıklar arasında patlamanın sebebi olarak gösterilen hat tıkanınca nasıl müdahale edildiği hakkında tartışma çıktı. Murat Meriç, kendisi izindeyken ilk kez hat tıkandığında, Gökşen Toprak’ın hattı nitrik asitle açtığını, sorun çözülemediği halde izne ayrıldığını iddia etti. Toprak, sadece atmosferik hatlarda asit kullanılmasının doğru olduğunu, kendisinin separatör ayağındaki tıkanmaya asitle müdahale ettiğini, hatta asit verildiğinden iki gün sonra haberi olduğunu söyledi. Meriç ise iki hattın birbirine bağlı olduğunu, hatta asit vermek için Toprak’tan talimat aldığını söyledi. Gökşen Toprak’ın gerek soruşturma aşamasında gerekse duruşmalardaki beyanlarıyla çelişmesi keşif esnasında baba ve kardeşin sorularına veremediği cevaplar da keşfin sanıklar açısından daha zor geçmesine sebep oldu.
Murat Meriç, şirkette idari bir yetkisi olmadığını, yapılan hiçbir işte yazılı bir belge bulunmadığını, çalışmaların tümünün söylenen sözle yerine getirildiğini, kendisini sorumlu gösteren yönetim şemasının sonradan hazırlandığını ve şirkette var olmayan kalite yönetim sisteminin takibinden kendisinin sorumlu olduğunun yazıldığını iddia etti. Keşfe katılan bir işçi kendisinin usta olduğunu söyledi. Meriç işçiye “Sen ne zamanıdır bu birimde çalışırsın? Seni usta yapan kim? Senin bilgin ne? Sana verilen talimat ne?” diye sordu. Gökşen Toprak’ın “Onu ben usta yaptım, patlamadan az zaman önce. Kendisine artık usta olduğunu söylemiştim” demesi durumun vahametini gözler önüne serdi.
Pril Kulesi’de çalışma koşulları
Keşfin yapıldığı yer yaklaşık 45 metre yükseklikte pril kulesi diye adlandırılan bir yapı. Keşif alanına asansörle çıkanlar ilk olarak Gemlik Körfezi’nden gelen ayazla ürperdi. Bilirkişi heyetinin ilk sorduğu soru “Siz yaz kış bu alanda bu ısı ile mi çalışıyorsunuz?”du. Cevap ayazdan daha keskindi: “Evet”. Ortamda işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından uygun olmayan tek şey ısı problemi değildi. Fabrikanın İş Sağlığı ve Güvenliği Uzmanı İbrahim Mesut Hatipoğlu, zaman zaman amonyak buharı ve tozun rahatsız edici derecede, tehlikeli boyutta olmasına rağmen üretime devam edildiğini, ancak kesinlikle patlama meydana gelecek seviyeye çıkmadığını söyledi. Normalde 15-20 ppm’de bile çalışılmaması gerektiğini, ancak yaptıkları ölçümlerde 60 ppm bile bulduklarını anlattı. Hatipoğlu’nun ifadesi meydana gelen patlamanın alınmayan önlemler sebebiyle olduğunu bir kez daha açıkça gözler önüne serdi.
Patlama meydana geldiğinde bir yaşam odasının olmadığını belirten baba Ekrem Çavdar, projeye göre patlamadan aylar önce yaşam odasının yapılmış olması gerektiğini, ancak projeye uyulmadığını, tüm eksikliklere rağmen üretime devam edildiğini sorumluların gözlerine baka baka ve hesap sora sora belirtti.
Tüm planların dışına çıkılmış, çok daha öncesinde yapılması gereken yaşam odası yapılmamış, yapıldığı söylenen ölçümlerde bile sınır değerlerin çok ötesinde gaz olduğu belirtilmiş, kimin yetkili olduğunun bile anlaşılamadığı bir çalışma ortamında sanıklar kendi gerçeklerini heyete anlattı. Bir baba ile kardeş acılarını içine atarak tüm hesapları bozdu. Sanıkların sorular karşısında verdikleri çelişkili cevaplar, gitgide azalan sesleri bir babayı ve kardeşi görünür kıldı. Heyet, hadi bitirip de gidelim havasından tez zamanda çıkıp babayla kardeşi dikkatle dinledi. Şimdi söz sırası bilirkişilerde, rapor ocak ayındaki duruşmaya kadar hazır edilecek.