spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelDr. Cemil Ozansü: Deniz Baykal'ın konuşmasını bile yayınlamama kararı almışlar

Dr. Cemil Ozansü: Deniz Baykal’ın konuşmasını bile yayınlamama kararı almışlar

Meclis Genel Kurulu’nda bugünden itibaren anayasa değişikliği için görüşmeler başlıyor. 18 maddeye düşen teklifle ilgili iktidar partisi ve değişikliğe desteğini açıktan ifade eden MHP içerisinde, değişikliğe karşı olan vekillerin sayıları ve etki güçleri tartışılıyor. Bu tartışma hesap-kitap işlemini gözler önüne sererek sürecin politik arka planını görünmez kılıyor.

Siyaset arenasına ilişkin oluşan bu tablo yanında toplumsal alanda ‘başkanlık anayasası’ şeklinde ifade edilen pakete ilişkin tartışmalar da sürüyor. Çeşitli politik açıklamalar ile kendini ifade ederek hem sağ hem de solda oluşan ‘hayır’ kampanyalarının ayrım noktalarını, güçlü bir ‘hayır cephesinin’ nasıl kurulabileceğini akademisyenler ile konuştuk. Röportajları her biri ayrı bir yazı değerinde olduğu için ayrı ayrı yayınlıyoruz.

Dr. Cemil Ozansü: Deniz Baykal’ın konuşmasını bile yayınlamama kararı almışlar

cemilozansu_umutsenAnayasa görüşmelerinde gerçekleşebilecek fire durumunu bilmem ama televizyonda Deniz Baykal’ı izledim. TRT Meclis TV Baykal’ın yarınki konuşmasını canlı olarak vermeme kararı almış. Bu anayasanın ne olduğuna dair çok açık bir gösterge. Parlamento müzakere, istişare demek. Tartışmanın aleni olması gerekir. Buna izin vermeyerek parlamentoyu yok etmek istiyorlar. Bu sürecin kendisinin nasıl işleyeceğini işaret ediyor. Dolayısıyla fazla otoriterleşme, kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılması, yürütme üzerinde kuvvetler birliğinin sağlanmasıdır. Türk tarihinde kuvvetler birliği uygulaması Kurtuluş Savaşı döneminde var. Ve meclis kuvvetler birliğini üzerinde toplamıştı. Meclis hem yargılama hem de yasamayı yaptı. Şimdi bunun tek adama verilmesi kabul edilemez.

‘Fire’ demek ‘mecliste çıkacak hayır’a negatif anlam yüklemek demek; namustur o!

Bir meclisin ortadan kaldırılması sırasında o meclisin üyesi hem kendi haysiyetini hem de üyesi olduğu kurumun haysiyetini muhafaza eder. Kurumunu yok etmek için oy kullanacak bir milletvekili düşünebilir misiniz? Fire demek ‘mecliste çıkacak hayır’a negatif anlam yüklemek demek; namustur o! Eğer kurumunu yok etmek için oy kullanıyorsa o zaten milletvekili değildir.

Sorun Türk milliyetçisinin neyi ideolojik biçim haline getirdiği ile alakalıdır

Modern Türk’ün tanımına dini ilave etmek istiyorlar. Türk denildiğinde bunun aynı zamanda sünni-müslümanı anlatıyor olmasını bekliyorlar. Biz 1914’ün Kasım ayında bir takım emperyalistleri tutarak bir takım emperyalistlere karşı cihat ilan ettik. Bu işe yaramadı. Arabistan’da bir karşılığı olmadı bunun. 100 sene evvel işe yaramayacağı belli olmuş siyasi bir denemedir. Bunun peşinden bir kısım Türk milliyetçisinin gidiyor olması ancak cehaletin mahsulüdür. Sorun Türk milliyetçisinin neyi ideolojik biçim haline getirdiği ile alakalıdır. Zayıf, kalitesiz ve kasabalı bir Türk milliyetçiliği hakim, o nedenle bu kadar sorunu yaşıyoruz.

Solun hayırı ile CHP’nin hayırı farklıdır

Epey uzun bir süredir ben ‘özgürlükçü 12 Eylül anayasası’ diyorum. Çünkü 12 Eylül’den daha geri koşullardayız. Kuvvet işçi sınıfından yana değil. Onun için olanı savunmak daha doğru. Sol’un bir devrimci planı programı varsa bu da genel liberal ilkelerin ötesinde bir ufku taşımak zorunda. İktidar 2. Kurtuluş Savaşı, anti-emperyalizm gibi konulardan bahsediyor. Örneğin; Tüpraş’ın yeniden millileşmesi lazım. Özelleştirme yapılmış bütün tesislerde yeniden kamulaştırma planının tatbik edilmesi lazım. Serbest piyasa ekonomisi, sebest döviz piyasası vs olmaz. Bunları sınırlandırıyor olması lazım. Bunları yapmıyor aksine yüze yakın kamu işletmesinin hızlı özelleştirme kararını alıyor. Bütün bunları yapan iktidar bir demagoji olarak anti-emperyalizmden söz edebiliyor. Buna karşı solun programı millileştirmedir, tazminatsız kamulaştırmadır. Bu durumda tabi ki Avrupa hukuk düzeni yine bizi dışlayacak. Ama en azından işçi sınıfının netice elde ettiği durumda bir dışlanmış olacağız. Şimdi hiç bir şey elde etmeden dışlanma durumuna geliyoruz.

İktidar mülkiyet üzerinden Avrupa Hukukunu hiçe sayarak sınırlandırmalar yapıyor ve Avrupa bu nedenle hükümeti tenkit ediyor. Ben de diyorum ki; sol gelse sol da böyle yapacak. Onun için salt liberal bir eleştiri ile karşı çıkılmamalı sürece. Örneğin; Tüpraş’ı bedavaya aldı Koç Holding. Geri verecek. O zaman Koç Avrupa’ya gidecek. Biz de diyeceğiz ki: Hayır, milletten çalınan maldır, sahibine döndü’. Sosyalist sol bunu söyleyecek, CHP parlamenterizmi savunacak. Herkesin vazifesi farklıdır. Halkçılık, anti-emperyalizm demagojisinin aslında işçi sınıfı lehine hiç bir şey yapmadığını tersine, kurulacak otoriter rejimin işçi sınıfın aleyhine olacağını başka türlü anlatamazsınız.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler