spot_img
spot_img
Ana SayfaHaberSoma'da Komite Konsey Örgütlenmesine Linç Girişimi Davası Başladı

Soma’da Komite Konsey Örgütlenmesine Linç Girişimi Davası Başladı

Soma katliamı ardından, 02.09.2014 günü bölgeden sendikal örgütlenme çalışması yapan Başaran Aksu, Kamil Kartal ve Onur Uzan, bir taziye ziyareti akabinde İmbat A.Ş. ve Türk-İş eliyle örgütlenen bir linç girişimiyle karşı karşıya kalmıştı.

Kamil Kartal’ın müşteki ve Başaran Aksu’nun müşteki sanık olarak, Özgür Karaduman’ın da avukat olarak katıldığı davanın ilk duruşması yapıldı. Aksu ve Kartal savunmalarında, yaşanan saldırı olayının sarı sendika yöneticileri, işverenler ve emniyet görevlilerinin eliyle planlanan bir olay olduğunu aktardılar:

“Saldırı girişiminden Soma’da maden üretimini kontrol eden işveren, devlet ve sarı sendikadan oluşan, birbirleriyle güçlü bir çıkar ilişkisi kurmuş bu oligarşik yapı sorumludur. Muhatabımız bunlardır. Olayı tezgahlayan, yöneten bunlardır.”

301 işçinin iş cinayetinde katledilmesinden sonra komite-konseyler ile işçileri DİSK’e örgütlediklerini, bu örgütlenmenin etkilerinin güçlenmesi üzerine Soma oligarşisinin temel güçleri tarafından hedef seçildiklerini ifade ettiler:

“Sarı sendika Maden-iş’in örgütlenmesinin zayıflaması bu yapıyı panikle çözüm üretmeye zorladı. Soma’da 301 işçinin katliamı ardından ilk iş cinayetinin kurbanı 2 Eylül 2014 sabahı İmbat Maden Ocağı işçisi Metin Keskin kardeşimiz oldu. Ölümün hemen akabinde komite ve konseyler ile üretimi durdurup Soma Hastanesi’nde buluşma kararı alındı. Bu Soma tarihinde bir ilkti. Orada sarı sendika yöneticilerinin konuşmalarına işçilerce izin verilmedi. Buna işveren, sarı sendika, devlet güçleri bozuldu… Bizler konuşma yapıp, işçileri ertesi günkü cenazeye, üretime gitmeyerek katılmalarını söyledik. Akşama doğru ölen Metin Keskin’in babasının evine taziye amacıyla dört arkadaş gittik. Sonrasında tezgahlanmış bir linç durumuyla karşı karşıya kaldık. Ölmemiş olmamız tamamen tesadüftür. Biz ölümü mücadele etmenin basit bir sonucu olarak gören insanlarız. Değerlere inanıyoruz. O yüzden ifadelerimizde hep esas düşmana işaret ettik. Burada bulunan linççiler asla açık ve harbice yaptıkları şeyin arkasında duracak şahsiyette değillerdir. Türkiye sınıf mücadelesi tarihinde egemenlerce teşvik edilmemiş, garantiler verilmemiş, cesaretlendirilmemiş bir linç girişimi yoktur. Bu olayın karakteri böyledir. Üç yüz kişiyi aşan, yalan, yanlış propagandayla toplanmış bir kalabalığın lincine uğrayan biz olmamıza rağmen burada sanık olarak yargılananın yine bizim olmamız bahsettiğimiz güç ilişkisinin hukuksal uzantısıdır. Burada bulunan linççiler kandırılmış, satın alınmış, emekçi karakteri de olan kişilerdir. Bunlar bizim muhataplarımız değil. Bunlar zavallı insanlar. Birilerinin işlerini üç, beş kuruşa görüp, sonra da buruşturulup atılan insanlar. Şimdi mahkeme huzuruna çıkıp kılıktan kılığa girip yalanlarla kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar… Yaptıklarının arkasında ferahlıkla duracak kişiliğe sahip olmayan bu tiplerle bir kamu davası olduğu için mecburen birlikte yargılanıyoruz. Onlar şayet olayı gerçekten tezgahlayan kişileri söyleseler bizim kendilerinden şikayetçilik konumumuz asla olmaz. Gidip eşlerine çocuklarına bakıp bundan sonra onurlu insanlar olarak yaşamak için çabalasınlar.”

Aksu ve Kartal mahkemeden linççiler arasında bulunan Fatih Aslanca’nın o günkü telefon trafiği dökümünün temin edilmesi halinde saldırının arkasındaki gerçek ilişkinin ortaya çıkacağını aktardı. Mahkeme bu talebi reddetti. Mahkeme 28 Şubat’a ertelendi.

Gelişmeleri aktaracağız.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler