spot_img
spot_img
Ana SayfaYazıSilivri'de İşçiler Direniyor Tam 96 Gündür - Başaran Aksu

Silivri’de İşçiler Direniyor Tam 96 Gündür – Başaran Aksu

96 gündür Silivri’de uzun yıllardır belediyenin kadrolu işçisi olan iki kişi, hakları için belediye binasının kapısı önünde başlattıkları direnişe devam ediyor.  Belediye başkanının görmüş olduğu gerek üzerine işten atılmış durumdalar. Şaka değil, yanlış değil. Doğrudan gerekçe bu.  İşçiler bir yandan kapı önünde direnişe geçerken diğer yandan işe iade davası açmışlar, iki ay sonunda dava sonuçlanmış ancak başkan temyize başvurmuş. Silivri Demokrasi Platformu işçilerin mücadelesine sahip çıkmış bir düzeyde. Ayrıca  direnen işçilerle ayrı bir dayanışma platformu oluşmuş durumda.  Defalarca bazen başkanın da olduğu bir biçimde zabıtalarca işçiler saldırıya uğramış pankartlar yırtılmış, işçiler darp edilmiş.  İşçiler CHP Genel Merkezinden Kılıçdaroğlu başta olmak üzere İlhan Cihaner, Veli Ağbaba, Yakup Akkaya, Seyhan Erdoğdu, Eren Erdem, Hilmi Yarayıcı gibi sol kamuyonunda yakından tanıdığı “ilerici” vekilleri durumdan haberdar etmişler çözüm beklemişler. Vekiller mutlaka çözüm için çabalayıp kendilerine en kısa süre içerisinde döneceklerini söyleseler de hiç birinden herhangi bir geri dönüş söz konusu olmamış.  Hepsi söz konusu olan CHPli belediye olunca sessiz kalmayı tercih etmişler.  Seçim öncesinde direnen işçilere “CHP’yi zayıf gösterip AKP’ye çalışıyorsunuz böyle yaparak” gibi basınçlar oluşturmayı ihmal etmemişler. Bu durum aşağı yukarı CHPli belediyelerdeki işçi direnişlerinde görülen tipik bir eleştiri:  ”AKP olsa MHP olsa siz bunu yapabilecek miydiniz?”  Yani demek istiyorlar ki: nankörsünüz, dua edeceğinize maraza çıkarıyorsunuz.  Sınıf mücadelesinde şaşmaz kural işliyor, hayat işçilere düzenin sağını da solunu da öğretiyor.  Kapı da direnen işçi arkadaşlarımız bir sol birikime sahip deneyimli kadrolu işçiler. Ve bir dönem Genel-İş sendikasında şube yöneticiliği de yapmışlar. Belediye de uzun zaman sendika temsilciliği de yapan tüm çalışanlarca da sevilen işçi önderleri.  Sendika içinde muhalif bir pozisyona sahip oldukları için ve daha önceki sendika içi kongre süreçlerinde Genel-iş içindeki bir muhalefetle tutum aldıkları için şu anki şube yönetiminin geçiştirici, ilgileniyormuş, çözmeye çalışıyormuş gibi davranıp somut hiçbir adım atmadığı bir tutumla da karşı karşıyalar. Yeni seçilmiş sendika Genel Başkanıyla yakın zamanda bir görüşme yapmışlar.  Genel Başkan: ” Durum biraz soğusun, biz Kani Beko ile birlikte geliriz, çözeriz.” demiş.  Evet durum bu minvalde. Ve dönüşümlü açıklık grevine dönüştürerek sürdürülen ve yüzüncü güne yaklaşan bu direniş hem CHP belediyeciliği açısından hem CHP içindeki ilerici hatta “devrimci sosyalist” vekiller açısından hem de kadrolu işçinin de iş akitinin işverence istenildiği zaman keyfi biçimde nasıl sonlandırıldığına dair bir ibret öyküsü haline gelmiş durumda.  Taşeron işçisin halini siz düşünün..  Ayrıca bürokratik sendikalarda rekabetin ne türden evrimler, çevrimler geçirebileceğine dair de bir örnek.  Not: Biz Umutsen ilkeleriyle bürokratik sendikacılığın sarı sendikacılıkla son tahlilde aynı şey olduğunu ifade etmeye çalıştık. Bazen sendikaların yönetimlerindeki bürokratik tarzı eleştirirken sanki o an yönetime muhalif olan her tür öbeği olumluyormuşuz ya da onlarla saf tutuyormuşuz gibi algılanabiliyor. O yüzden Silivri Örneği vesilesiyle bir daha vurgulayalım bizim ilkelerimiz sınıflar mücadelesinde işçi sınıfının tarihsel çıkarlarını onun demokrasi anlayışını esas alır. Bu yönetimlere ve yönetimlerin muhaliflerine yaklaşımlarımızda hiç değiştirmediğimiz, değiştirmeyeceğimiz bir kuraldır.

CHP’de Tayyip Tarzı Belediye Başkanı Modelleri

Özcan Işıklar iki dönemdir Silivri’de CHP’den belediye başkanı seçilen bir zat-ı muhterem.  Tıpkı Beşiktaş Belediyesi’ne yukarıdan atanarak seçilen ve ilk uygulaması direnen taşeron işçilerini sopalı adamlarına dövdürmek, ikinci uygulaması Abbasağa Parkı’na el koyup rantiye açmaya çalışmak olan Murat Hazinedar, benzer uygulamalara imza atan Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu, Ataşehir  Belediye Başkanı Battal İlgezdi gibi daha fazlasını da sayabileceğimiz küçük Tayyipler.  Tüm belediye işleyişini  (meclis vb.) işlevsizleştirip “Başkan ne derse kuraldır” tarzı, CHP gibi sosyal demokrat olma iddiasındaki belediyelere bu tür şahıslar aracılığıyla “Sarıgül Modeli” de diyebileceğimiz bir zihniyet giderek egemen hale getiriliyor. Ve parti de bu durum doğru düzgün sorgulanmıyor bile. Belediye kaynaklarını kendi holdinglerini işletiyormuş gibi kullanmayı hak gören bir zihniyet bu. Kamusal bir işleyiş yada hakkın kullanılması konusunda sağ siyasetlerle tıpatıp aynı olan bir anlayış bu. Silivri’yi birazcık dolaşırsanız koskocaman bir reklam panosunda bir belediye otobüs durağının halkın hizmetine açıldığını müjdeliyor Özcan Işıklar; muhtemelen bu tek kullanımlık reklam panosu yapılan duraktan daha maliyetli. Herhangi bir iç denetimi ve demokrasisi olmayan bu belediyecilik tarzının ne kazandırıp ne kaybettireceği konusunda bir tartışmaya gerek yok. Çokça yapılmış geçilmiş bir tartışma. Yeter ki başkan “ilerici” olsun deyip olup biteni hoş görmeye teşne olma durumu neredeyse herkese sirayet etmiş durumda. Belediye başkanlarıyla ters düşmemeye çalışan vekiller, sendika yönetimleri, yerel muhalefet odakları vb. ne ararsanız var Silivri’deki direnişin etrafında.

Başkanla direnen işçiler arasında geçen bir diyaloğu aktarıp yazıya son verelim.  “Utanın sendikayı buraya ben getirdim.” Direnen işçi diyor ki “Tam öyle değil. Biz istedik örgütlendik, siz de kabul ettiniz; teşekkür ederiz. “  Başkan diyor ki “Size yüzde 38’lik zammı ben verdim.” Direnen işçi diyor ki “Tam olarak öyle değil. Biz işçiler daha fazlasını istedik, çünkü bunu hak ediyoruz, bu konuda örgütlendik, siz de kabul etmek durumunda kaldınız.”

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler