spot_img
spot_img
Ana SayfaYazıMeclisten İşçilere Yönelik Yeni Saldırı - Mürsel Ünder

Meclisten İşçilere Yönelik Yeni Saldırı – Mürsel Ünder

Kiralık işçi büroları, kıdem tazminatı fonu, taşerona kadro aldatmacası olarak gündeme gelen Özel Sözleşmeli Personel derken şimdi de iş mahkemeleri kanun tasarısıyla karşı karşıyayız. Açıkçası, yeni bir saldırı dalgası işçi sınıfını bekliyor. Normal şartlar altında iş mahkemeleri veya başka bir mahkemenin işleyişi hakkında değişiklik yapılması birçok avukatın veya hukukçunun dahi ilgisini çekebilecek bir başlık değil. Zira iş davalarının nasıl yürütüleceğine dair bir kanun işçilerin hayatına ne kadar etki edebilir ki; sonuçta davanın yürütülüş usulüne ilişkin teknik detaylar içeren bir yasa tasarısıdır bu.

Fakat bu kez böyle değil, AKP hükümeti emek düşmanlığı ve sermaye seviciliği konusunda işi o kadar ileri boyutlara götürdü ki usule dair bir kanun değişikliğinde dahi işçi sınıfının onlarca yıllık birikimlerini, kazanımlarını bir anda yok edebilecek düzenlemeleri meclis çoğunluğunu elde etmiş olmanın özgüveniyle peş peşe çıkartmaktan geri durmuyor. Ne meclis içi muhalefet, ne de sokak muhalefeti kendisini geriletebilecek bir güçte bulunmadığından, saldırılar durmadan devam ediyor. Fransa’da bu günlerde esnek çalışma ve fazla mesai alacağı saldırılarına karşı topyekûn ayağa kalkan, genel grev dalgası başlatan, rafinerileri kuşatan, on binlerce, yüz binlerce işçi meydanları doldururken bizde neredeyse yaprak kıpırdamıyor.

Bu yazıda fazla teknik ayrıntıya girmeyip, yasa tasarısında işçi sınıfının aleyhine düzenlemeler içeren ve tüm çalışanların bilmesi gereken en çarpıcı başlıklar hakkında kısaca açıklamalar yapmaya çalışacağım.

Yasa değişikliğinin gerekçesi iş mahkemelerinde açılan davaların çokluğu ve yapılan yargılamaların uzun sürdüğüdür. Yasa değişikliğinin sorunlara çözüm bulacağı iddia edilmektedir.

  • En büyük saldırı ZORUNLU ARABULUCULUK ;
  • Kanuna göre, iş mahkemelerinde açılacak her türlü alacak davası ve işe iade davası için dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu hale getirilecek. Adliyelerde kurulacak Arabuluculuk Bürosu’na başvuru yapılacak. Aksi halde dava hiçbir araştırmaya girmeden baştan reddedilecek.
  • Arabuluculuk kanununda bazı istisnalar haricinde isteyen herkesin arabulucuya başvurma hakkı vardır. Bu iş mahkemesinde görülecek davalar için de geçerlidir. Burada asıl korkunç olan işçinin bunu yapmaya zorunlu kılınmasıdır. İşçi patronundan dayak da yese, tacize de uğrasa, mobbinge de uğrasa yine zorunlu arabulucuya başvuracak ve patronla karşı karşıya gelmek zorunda olacak. “Anlaşmaya” çalışacak. Aksi takdirde dava açamayacak, ya da bu usule uymadan açtığı dava reddedilecek.
  • Arabuluculuk kanununda dahi isteyen herkesin arabulucuya başvuracağı kimsenin zorla dahil edilemeyeceğini belirtmektedir. Arsa davası açacak olan, ticari alacak davası açacak olan, boşanmak isteyen çiftler, mirasını paylaşamayan herkes isterse arabulucuya gidecek, karşı taraf istemezse dahil olmayacak ve taraflar bu nedenle hiç mağdur olmayacak. Fakat işçiler mecburen arabulucuya gidecek.
  • Peki bunun parası kimden çıkacak? Tabi ki işçiden. İlk 2 saatten sonra, işçi de arabulucunun parasını ödemek zorunda olacak. Zaten tazminatını alamamış, ücreti ödenmemiş, dava açmak için devlete çok fazla dava masrafı ödemesi gereken işçi bir de arabulucuya para vermek zorunda kalacak.
  • İkinci büyük kazık; KIDEM, İHBAR TAZMİNATI ALACAĞI vs İÇİN DAVA AÇMA SÜRESİ 10 YILDAN 2 YILA DÜŞÜRÜLECEK
  • Mevcut yasal düzenleme de kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin alacağı gibi haklar için işçi işten çıkartıldıktan sonra ki 10 yıl içerisinde dava açabiliyor. Yeni yasa yürürlüğe girerse artık bu alacakları için 2 yıl içinde dava açması gerekecek. 2 yıl içinde dava açmazsa alacağa hak kazanmış olsa bile artık dava açamayacağı için alacağını hiçbir şekilde talep edemeyecek.
  • Bu düzenlemenin işçinin hakkını ne kadar ortadan kaldırdığı çok açık olmasından dolayı başka açıklama yapmayacağım. Fakat bir utanmazlıktan bahsetmeden geçmek olmaz; yasayı yapanlar yasayı değiştirme gerekçesi olarak, patronların on yıl boyunca dava tehdidi ile karşı karşıya kaldığını, bundan dolayı strese girdiklerini bu nedenle yatırım yapamadıklarını, 10 yıllık dava açma süresi yüzünden patronların cesaretinin kırıldığını utanmadan yazmışlar.
  • Devamında artık işi yüzsüzlüğe vurdurarak bu kadar da olmaz dedirtecek düzeye vardırmışlar. İşçi için iki yıllık dava açma süresinin daha iyi olduğunu, süre kısalınca işçinin hayatını daha iyi planlayacağını, hatta iki yıl içinde dava açmayan kişinin artık hakkının korunmaya layık olmadığını belirtecek kadar işçi düşmanlığını had safhaya çıkartmışlardır. İşçiyle patron arasındaki sorun sanki dava açma süresiyle ilgiliymiş gibi süre kısalınca “sosyal barış” a katkı sağlayacakmış.
  • Demezler mi sen patronlar işçinin hakkını gasp ederken, ücretlerini, tazminatlarını ödemezken sosyal barışı düşünmedin, fakat işçi bu alacaklarını dava açma yoluyla almaya çalışınca süreleri kısaltarak, çeşit çeşit hileler yaparak ortadan kaldırmaya çalışıyorsun, bir de utanmadan sosyal barıştan söz ediyorsun. İşçi meşru haklarını kullanınca neden “sosyal barış” bozulsun? “Sosyal barış” diye bir kavram var ise, asıl patron işçinin hakkını gasp edince bozulur, gaspa dayandırılan barış er ya da geç savaşa neden olur.
  • Şimdi ki zamanaşımı uygulamasında dahi yıllarca süren davalardan dolayı sadece zamanaşımı uygulaması nedeniyle birçok hakkı gasp edilen işçinin hakkının korumak istiyorsan, zamanaşımını kısaltmak değil uzatmak gerekir.

 

  • BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ (İSTİNAF MAHKEMELERİ )

Mevcut sistemde yerel mahkemeden sonra üst mahkeme Yargıtay iken yeni düzenlemeyle Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçirilerek ara bir derece getirilerek Yerel mahkeme – Bölge Adliye Mahkemesi – Yargıtay şeklinde üçlü bir sisteme dönüştürülmüş olacak.

  • TEMYİZ SINIRININ ARTTIRILMASI

Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasıyla yerel mahkeme kararlarının çok büyük çoğunluğu Yargıtay’a gönderilmeden Bölge Adliye Mahkemesi aşamasında kesinleşecek böylece iş davalarında Temyiz hakkı neredeyse fiilen ortadan kalkacak.

  • SGK’YA MÜRACAAT ZORUNLULUĞU

Sigorta Kurumuna (SGK) karşı açılacak davalarda birkaç istisna dışında işçiye yeni bir angarya yolu daha açılmış olacak. Artık işçiler sigortaya karşı açılacak davalarda önce SGK’ya başvurmak zorunda tutuluyor. Sigorta bu talebi reddedince veya reddedilmiş sayılınca işçi mahkemede dava açabilecek.

  • PATRON AÇISINDAN YAZILI BELGE ARANMAMASI ŞARTI

Çok basit bir değişiklik gibi görünmesine rağmen iş davalarında işçi için en önemli kozlarından biri daha ellerinden alınacak. İşçi ile patron arasında eşit bir ilişki olmaması ve işçinin bu ikili ilişkide daha güçsüz olması nedeniyle; işçi iddialarını her türlü delille kanıtlayabiliyorken, patron yazılı belge sunmak zorunda ve işten çıkartma halinde çıkartma gerekçesini yazılı olarak düzenlemek ve işçiye bu durumu bildirmek zorundadır. Bu nedenle patronun işçiyi yazılı bir belge düzenleyerek işten çıkartması ve belgede belirttiği sebeple bağlı olması işçi açısından çok önemli bir durumdur.

İş Mahkemelerinde mevcut durumda patronun yazılı belgeyle işçiyi işten çıkartmaması halinde; işe iade davaları açısından başka şart aranmadan işçinin açtığı dava kabul edilmektedir. Ayrıca patron yazılı belgede belirttiği gerekçeyle bağlı olduğundan, patronun daha sonra farklı gerekçelere dayanarak işten çıkartma gerekçesini değiştirememesi nedeniyle işçiye önemli bir güvence sağlanıyor. Yeni düzenlemeyle yazılı belge aranması şartının kaldırılmasıyla tamamen patronun keyfi işten çıkarmasının zemini yaratılmış olacak.

7- İŞE İADE DAVALARI: İşçi dava açmadan önce 1 ay içinde arabulucuya başvurmak zorunda olacak.

– İşe iade davalarının yeni prosedürü; “1 ay içinde arabulucuya başvurma, anlaşma olmazsa 2 hafta içinde dava açma, istinafa başvurulursa 1 ay içinde kesin olarak sonuçlandırılır.” şeklindedir. İşe iade davasında prosedür artmış dava açma süresi kısaltılmıştır. Arabuluculuk faaliyetlerinin bitmesi halinde ise dava açma süresi taslak metne göre artık 1 ay değil 2 haftadır.

– İşe iade davaları esas olarak bir alacak davası olarak değil daha çok iş güvencesi sağlamak amacıyla getirilmiş bir düzenlemedir. Bu nedenle tazminat veya ücret ödemesinden ziyade işe dönüş, işe tekrar başlamak daha önemlidir. Parasal ödemeler tali nitelikte yaptırımlardır. (En azından teorik olarak böyle) Yeni yapılan düzenlemeyle artık işe iade davalarında işe iade kararıyla beraber işe alınmama durumunda ödenecek para miktar olarak belirtilecektir. Bu değişiklik işe iade davasını bir alacak davasına yaklaştırmış olması dışında işçinin fark alacaklarına ilişkin talep hakkını da ortadan kaldıracaktır. Patronun + 4 aylık SGK primi ödemesi, kıdem ve ihbar tazminatının farkını ödemesi, işe başlatmama tazminatının işçi ücretlerindeki artış miktarı üzerinden hesaplanması artık mümkün olmayacak.

Sonuç olarak İş mahkemelerinde iş yükünün çok olduğu tartışmasızdır, yargılama faaliyetinin çok uzun sürdüğü tartışmasızdır. Bu sorunlar mutlaka çözülmek zorundadır. Fakat ne bu yasayla ne de çıkarılan ve çıkarılması düşünülen diğer yasalarla bu sorunun ortadan kaldırılması mümkün değildir, hatta bu düzenleme yargılama yükünün çok daha fazla artmasına işçinin çok daha fazla mağdur olmasına sebep olacaktır. Çünkü kanun yapılırken amaç işçinin haklarını güvence altına almak, adil bir yargılama yapmak değil işçinin hak arama özgürlüğünün engellenmesi, dava açma hakkının ortadan kaldırılması ve onlarca yıllık mücadeleyle kanunlara yazılmak zorunda kalmış (sermaye tarafından kabul edilmek zorunda kalmış) haklarının ortadan kaldırılmaya çalışılmasından başka bir şey değildir.

İş mahkemelerindeki dava sayısının azaltılmasının yolu, patronun hileli davranışlarına tolerans gösterilmemesi, başta sigortasız çalışma, ücretlerin ve tazminatların ödenmemesi durumunda idari başvuru mekanizmalarının daha etkin kullanılmasından ve kamu gücünün bu usulsüzlükler karşısında etkin olarak kullanılmasından geçer. Açılan davalardan kat be kat daha fazla hak gaspının olduğu tartışmasızdır. İşçilere konan bu kadar bariyere rağmen açılan davalar dahi sermayeyi rahatsız etmektedir ve fazla gelmektedir, bu davaların azaltılmasının yolları aranmaktadır.

Bir sözümüz de, adında “işçi” kelimesi geçen sendikalara ve “emek”ten bahseden partilere ve kurumlara; mevcut çalışma düzenini alt üst edecek, işçinin tüm haklarını gasp edecek kiralık işçi büroları yasası tıpış tıpış geçirildi, sırada iş mahkemeleri kanunu adıyla ikinci bir saldırı var. Sesimizi çıkarmazsak kıdem tazminatı fonu, özel sözleşmeli personel, 657 sayılı yasa, belirli süreli sözleşme ….. diyerek sırayla tüm haklarımız kanunlar aracılığıyla gasp edilecek. Üyelerinizden korkmuyorsanız Fransız işçi sınıfından utanın.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler