spot_img
spot_img
Ana SayfaRöportajManisa Akhisar Karyer Isı İşçisi Mustafa Er: Korku duvarı yıkıldı, patronlara karşı...

Manisa Akhisar Karyer Isı İşçisi Mustafa Er: Korku duvarı yıkıldı, patronlara karşı bir aradayız

Manisa Akhisar Karyer Isı fabrikasında pazartesi günü işçiler direniş kararı almışlar ve fabrika önünde eylemlerine başlamışlardı. Karyer Isı fabrikasında gerçekleşen DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş örgütlenmesini ve fabrika yönetiminin bu süreçteki işçi örgütlülüğünü kırmak için gerçekleştirdiği işten atmaları işçi Mustafa Er ile konuştuk.

Öncelikle içeride örgütlenme süreci nasıl gelişti?

Ben işe bu yıl, 25 Ocak’ta başladım. Fabrika daha öncesinde İstanbul’daymış. İstanbul’dayken yine DİSK’e bağlı Birleşik Metal’in bir örgütlenme girişimi olmuş. Yine aynı patron bu süreçte sendikalaşan işçileri işten atmış, sonrasında dava süreçleri derken fabrika Manisa’ya taşınmış. İşe iade davası olumlu sonuçlanınca İstanbul’daki işçi arkadaşlar buraya gelmiş ve burada küçük bir iş yeri açılmış. Ancak çalışılması mümkün olmayan bir yermiş. Göstermelik bir yermiş ve arkadaşlar da orada bir süre idare ettikten sonra dayanamamışlar, geri dönmüşler. İstanbul’dan İzmir’e taşınan fabrikayı ise daha sonra buraya taşımışlar, 2 senedir fabrika Manisa’da bulunuyor.

Çalışma şartları da oldukça kötü. Fabrikanın çokça dezavantajı var; İstanbul ve İzmir’deki çalışanları buraya getirmişler dolayısıyla bu arkadaşlar daha eski çalışanlar, bu işçileri de patron öncesinde bir şekilde kendine borçlandırmış. Bu yüzden “mesaiye kal” deyince kalıyorlar, “gel” deyince geliyorlar. Mesaiye kalınca %50 daha fazla ücret alıyoruz. Ancak şöyle bir durum var fabrikanın çoğunluğu gündüz çalışıyor. Gündüz işten bir saat izin isteyince ücretini normal saat üzerinden değil mesai saati üzerinden kesiyorlar. Durumu en son raddeye getiren olay ise şu oldu: Patron bir gün yemekhaneyi görebilen yüksek bir yere çıktı, önce İstanbulluları sonra İzmirlileri yanına çağırdı. Akhisarlılar olarak biz kaldık. Kendimize bu fabrikada yer aradık. “Akhisar’da yerde var, çalışacak insanda…”dediler, geldiler. Burada bize hem zorunlu mesai yaptırıyorlar, çalışırken canımız çıkıyor hem de diyorlar ki Akhisarlılar çalışmıyor. Biz örgütlenmeye başladığımızda burada 400 işçi vardı, sonrasında ise 500’e çıktı. Fabrika yönetiminin bu Akhisarlılar üzerindeki baskısı da burada çalışan Akhisarlı çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yarattı.

Bunun yanında çalışma şartlarında da çok memnun değildik. Daha önce çalıştığımız fabrikadan burada 10-15 arkadaş vardı. O fabrika sendikalıydı. Önce oradaki arkadaşlar ile konuştuk, bu fabrikaya sendika sokabilir miyiz diye. Çünkü burası yeni bir fabrika, sendikanın girmesi zor diye bakılıyordu. Her hafta 10-15 kişi işe alınıyordu. Kimse birbirini doğru düzgün tanımıyordu. Büyük bir çoğunluğumuz sendikanın olmayacağını düşünüyordu ancak genel tutumu takip ettik ve bu işi yapabiliriz dedik. Fabrikada 17 tane bölüm var, biz bu bölümlerin hepsinden sözünü dinletebilecek 1-2 kişi bulduk. Sonra sendika temsilcisini çağırdık. Bize sendikanın artısını, eksisini, bu işe girersek nelerle karşılaşabileceğimizi ve başımıza herhangi bir şey gelirse yasal olarak neler yapabileceğimizi anlattı. Sendika temsilcilerinden sonra kendi aramızda konuştuk, anlatılanlar hepimizin aklına yattı. Ondan sonra çalışmalara başladık. İlk toplantıdan 3 hafta sonra %40+1 sayıya ulaştık. İstanbul’daki fabrika sayesinde burası işletme olarak geçiyormuş. Bu sebeple de aranan koşul %40+1’miş. Biz 3 hafta içinde bu sayıya ulaştık. Sonrasında direkt çalışma bakanlığına başvurduk.

Yeterli sayıya ulaşmanız ile birlikte Çalışma Bakanlığı’ndan onay almadan 47 sendikalı arkadaşınız işten atıldı. Sonrasındaki süreçte “işten atılma olamayacak” denilmesine rağmen 10 arkadaşınızın daha işine son verildi. Bize bu işten atılma sürecini ve gerekçelendirmeyi anlatabilir misiniz?

Çalışma Bakanlığına başvurduğumuz hafta cuma idi. 2 gün içinde fabrika yönetiminin bundan haberi olmuş. Bunun üzerine ilk Pazartesi 47’si sendika üyesi olmak üzere 50’nin üzerinde işçiyi işten attılar. Sonrasında sendikanın genel başkanı ve şube başkanı fabrikanın yönetimi ile temasa geçti. Sonrasında “işçi çıkartmayı durduracağız” dediler, durdular. Çalışma Bakanlığı’ndan hala geri dönüş olmadığı için fabrika yönetimi burada örgütlendiğimize inanmadı. Burada sendikal çoğunluğa ulaşamayız sanıyorlardı. Sendikadan bunun sanal ortamdan bir çıktısını alarak fabrika yönetimine gönderdiler.Bu belge Çalışma Bakanlığı’nın bize yetki verdiğini gösteren ama üzerinde imzası olmayan bir belgeydi. Belgeyi görünce ancak ikna oldular. Çalışma Bakanlığı’ndan onay yazısı da geldi.

Fabrika yönetimi onay yazısı üzerine işten atmayı koz olarak kullanıyordu. Bize dediler ki “Siz bir taslak hazırlayın, onaylayıp onaylamayacağımıza bakarız.” Eğer onaylamazlarsa iş çok uzuyor, mahkemeler birkaç sene devam ediyormuş. Biz de bundan çekindik çünkü bu süreçte yanımızda arkadaşımız kalır mı kalmaz mı bilemedik. Hemen bir toplu sözleşme taslağı hazırladık. Son gününde yönetime ilettik. Yönetim, 3 senelik sunduğumuz taslağın birinci yılını çok yüksek buldu, yeni bir fabrika olduklarını ve dolayısıyla bunun altından kalkamayacaklarını ileri sürdü. İtiraz için 6 iş günü süreleri varmış, 6 iş gününün sonunda bu taslağa itiraz ettiler. Kendilerince olumlu bir tablo sergilediler. Biz artık burada işçi atmayacağız yalnızca yasal hakkımızı kullanıyoruz, sizinle de toplu sözleşme görüşmelerine devam edeceğiz, dediler. Aradan zaman geçti ve çıkarılan 47 kişinin 31’ini geri aldılar. Ancak aşağı yukarı 1 aydır geri alım olmadı. Toplu iş sözleşme masasına da oturmuyorlar. En son Pazartesi günü 9, Salı günü 1 kişiyi işten çıkardılar. Biz de Pazartesi gününden itibaren işten çıkartılan arkadaşlarımız ile buradayız. Bizi iş kanunun 25/2. Maddesinden işten atmışlar. Böyle işten atıldığımız için de işsizlik maaşını alamıyoruz.

Pazartesi gününden beri fabrika önünde direniştesiniz, fabrika içerisindeki arkadaşlarınız direnişe nasıl tepki veriyor?

İlk gün fabrikanın önüne çıktık, içerideki arkadaşlara mesaj attık. Sabah, öğlen ve akşam iş çıkışında yanımıza uğrayın dedik. Ama işte yeni bir fabrika ve arkadaşlar tecrübesizler. İlk başta bu yüzden tereddüt ettiler. Bir de toplandığımız da yönetim gelip arkadaşları kameraya alıyor, fotoğraflarını çekiyorlardı. İlk gün bizde içeriden arkadaşların destekleri olmayacak diye çekindik ancak ikinci ve üçüncü gün destek çok güzeldi. Zaten yalnızca öğle yemeklerinde yanımıza gelmelerini istedik. Öğle yemeğine 3 posta halinde çıkıyorlardı. “Öğlen gelin, 5-10 dakika yanımızda olun, sloganımızı atalım, patron bizi görsün” dedik. İlk günün tereddüttü diğer günlerde yoktu. Patronlar normalde İstanbul’dan gelip gidiyor, buranın genel müdürü de küçük hisseli ortaklarından biri.  Genel müdür sürekli burada ve çocukların üzerinde baskı kurmaya çalışıyor. Dün ilk defa biz eylem yaparken patronların hepsi buradaydı. Bizim durduğumuz tarafta 3 tane kapı var,  kapıların her birinde patronlar duruyordu. Buna rağmen içeriden arkadaşlarımız geldi, patronların önünden geçerek desteklerini sundular. Var olan korku duvarı dün yıkıldı1 Bugün tahminim yine arkadaşlarımız desteklerini aynı coşku ile sunacaklardır.

Fabrikadaki çalışma koşullarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Yemekhane veya ulaşım olanakları nelerdi?

Çalışma şartları çok kötü. Haftada 3 gün zorunlu mesai var: Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri zorunlu mesai var. Cumartesi ve pazar günlerinin tatil olması gerekir ama işçilere zorunlu mesai yaptırıyorlar. Fabrikanın yemekhanesi yeterliydi. Herhangi bir ekstra ücret de talep etmediler, servisler ise çok kötüydü. Dediğim gibi burada 3 gün zorunlu mesai var, hatta Cumartesi dâhil 4 gün. Buraya yakın bir köy var oradan 20 arkadaş geliyor. Bu arkadaşları ve İzmir’den gelen arkadaşları buraya hapsediyorlar. Servis gelmeyince buradan kendi imkânları ile gitme ihtimalleri olmadığı için fabrikada hapis kalıyorlar. Köyden gelen arkadaşlar için normalde özel servis var. Ancak zorunlu mesai olduğu gün servisleri getirmiyorlar. Sabah 8:30’dan akşam 18:30’a kadar normal mesai, o günler 21:00’a kadar mesai oluyor. O arkadaşlar mecburen mesaiye kalıyorlar. Hepimiz için de zorunlu aslında mesai. Diyelim ki ben dik başlılık yaptım kalmadım, personel müdürü bir servis getiriyor, ne olur ne olmaz diye.  Zorunlu mesaiden kaçanlar hasta olmasın gibi düşünüyor herhalde. Ama bir servis getirse de bir servise sığmayacak kadar insan oluyor mesaiye kalmayan. İşçiler buradan şehir işçi dolmuşlarının çalıştığı yola, ki bu 2 km kadar bir mesafe herhalde, buradan yürüyerek oraya gidiyor. Sabah işçiyi fabrikaya taşımakla ilgili bir sıkıntı yok ama dediğim gibi zorunlu mesai olduğu günler isteyerek işçilere servis çağırmıyorlar.

Direnişe başladıktan sonra fabrika yönetiminin sizin ile herhangi bir irtibatı oldu mu?

İlk işten atıldığımızda şube başkanı gelmişti. Fabrika önünde bizimle konuşmuştu. O zaman burada yüz yüze genel müdür ile görüştü. Sonrasında genel merkezden aradılar, randevu verdiler. Ancak telefon ile zaman zaman görüşmeler dışında bir görüşme olmadı. Toplu sözleşme için görüşmediler.

 

 

 

 

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler