spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelMadenci Hayır Demeli! Patrona, Sendikaya, Oligarşiye, Referanduma - Başaran Aksu

Madenci Hayır Demeli! Patrona, Sendikaya, Oligarşiye, Referanduma – Başaran Aksu

Öncelikle gelişmeyi aktarayım. 301 işçinin katledilmesinin ardından madencilerin yükselttikleri dinmeyen eylem dalgası ve yüksek kamuoyu desteği ile oldukça önemli kazanımlar elde etmişler ve bu kazanımlar 2014 Eylül’ünde çıkarılan “6552 sayılı Torba yasa” ile kanunlaşmıştı. Madenlerde de uygulamaya konmuştu. Bu kazanımların en önemlilerinden biri 2 asgari ücretin taban ücret haline getirilmesiydi. Şimdi işveren kazanılmış bu hakkı fiilen ortadan kaldırmış durumda. Üstelik güya zoraki değil işçilerin gönüllü desteği, isteği ile bu işin gerçekleştirildiğini söylüyorlar. İşveren çıkarılacak madenin cevherinin azaldığını, işçi ücretlerinin yüksek olduğunu, yeni üretim alanlarının ve katliamın yaşandığı Eynez ocağının yeniden açılıp kendilerine verilmesi gerektiğini, bu şartlarda üretime devam edemeyeceğini ve çok sayıda işçi atmak zorunda olacağını bu durumda hem işçilerin hem de tüm Soma halkının, esnafının kaybedeceğini söylüyor. Dolayısıyla herkese ölümü gösterip sıtmaya razı ediyor.

Soma Katliamı yargılaması sürecinde sık sık kamuoyuna yansıdığı gibi şirket siyaset yapıyor, manipülasyonlar üretiyor, madenciyi ve ahaliyi işsizlikle açlıkla tehdit ediyor. Herkesi satın almaya çalışıyor. Katliam ardından aylarca süren işçi eylemlerine ve taleplerine tek bir kez destek vermeyen Esnaf ve Sanatkarlar Odası işverene gerekli desteği vermiş durumda. İmza standı açarak işverene olan sınıfsal bağlarının gereğini yerine getiriyorlar. Devlet Şirkete yardım etsin ve işçiler işinden olmasın diyorlar. Daha önceki yazılarımda Soma’da siyaset, sermaye, sendika ve devletin güçlü bir yerel oligarşi oluşturduğunu ve bunun halkın içinde büyükten küçüğe çıkara dayalı güçlü bir iş birlikçi zemin oluşturduğunu ifade etmiştim.

Bu yerel oligarşi katliamın ardından kamuoyundan yükselen sert tepki karşısında şaşkınlaşıp ilişkileri görünür olmaktan çıkartıp bir süreliğine sessizlik siyaseti izledi. Şimdilerde ise OHAL koşullarını fırsata çevirmenin peşindeler. Tepedeki AKP-MHP ortaklığı yereldeki maden oligarşisinin elini oldukça güçlendirmiş durumda. Toplumsal tepkiyi yalıtık tutmanın koşulları devlet, siyaset, sendika (Şirket-Sen) ve çete (katliamla herkesin işlev olarak yakından tanıdığı, duyduğu Dayıbaşları) desteği ile mevcut. Soma katliamının önemli ortaklarından Maden İş Sendikası ise o süreçte işçilerin sert basıncıyla demokrasi oyunu oynamaya karar vermişti. “Evrensel” ve “aydınlık” emek hakları savunucuları bile bu demokrasi oyununa ortak olmaya kalkmış, katliam ortağı yönetim ile pazarlıklarla oluşan yeni şubelerin geçici yönetimlerine elemanlar verilmişti. Bu oyunu oligarşi bir sene sürdürdü. Aynen katliam öncesinde olduğu gibi Soma Holding ve İmbat Madencilik patronları yeni oluşan şube yönetimlerine ve genel merkeze doğrudan kendi yöneticilerini atadılar.

İşveren sendika işbirliği haberlerini okuyunca komik oluyor. Sarı sendikacılığın bile bir haddi var. Mesela sarı sendikacılık deyince ilk akla gelen örnek olan Türk-Metal Sendikası bile toplu sözleşme süreçlerinin asgari koşullarına artık uymak zorunda çünkü Metal Fırtınayla ayağa kalkan metal işçileri sendika yöneticilerine dünyanın kaç bucak olduğunu gösterdi ve aynı iş kolunda Birleşik Metal gibi işçiler için güçlü, patronlar için korkutucu bir seçenek var. Maden İş Sendikası ise bu hali ile sendika değil işverenin sendikacılık sektöründe yaptığı yüksek kazanç getiren bir yatırım. Şirket-Sen tanımı gereği işçileri üretim yarışına “teşvik” etmek, daha çok üretmelerini sağlamak için her tür yolu kullanmak (işsizlikle tehdit etmeleri yeterli zaten diğer “motivasyon” araçlarına gerek bile kalmıyor çoğu kez), şirket muhasebesinin hazırladığı taslakları Toplu İş Sözleşmesi haline getirmek, şirkete yeni üretim sahaları ve kazançlı koşullar kazandırmak için yerelde ve devlet kademelerinde lobicilik yapmak, iş kazalarından sonra dava açmak isteyen işçilerin kendilerini ya da yakınlarını işten atmakla tehdit ederek davadan vazgeçirmek, Eynez Ocağından atılan 3 bine yakın işçinin alacaklarını şirketin istediği zamanda istediği miktarda istediği taksitlerle ödemesi için yetkisi olmadığı halde gerekli imzaları atmak buna rağmen şirket sözleşme koşullarını yerine getirmezse tekrar tekrar bu takvimi uzatmak gibi çalışmalar yapar.

Tam da bu yüzden, Somalı maden işçisi kardeşlerim, Şirket-Sen’e karşı yeniden örgütlenmek, komitelerimizi kurmak, kendi sendikal seçeneğimizi yaratmak gibi bir zorunluluğumuz var. Hem ölen 301 kardeşimize olan boyun borcumuz hem de hepinizin, çocuklarının ortak geleceği için bunu yapmak zorundasınız. Az değiliz, 16 bin madenciyiz Soma’da. İşsizlerimizle birlikte bu sayı 25 bini buluyor. Ve her şeyi değiştirmek, mücadele ile kazandığımız haklarımızı korumak ve geliştirmek birliğinizde ve gücünüzde. Kütahyalı, Zonguldaklı, Ordulu, Balyalı, Savaştepeli, Kınıklı, Kırkağaçlı diye bölünmeden Aşiret, Yörük, Alevi, Sünni, Türk, Çerkez diye bölünmeden, AKP’ye, MHP’ye, CHP’ye, HDP’ye oy verenler olarak bölünmeden emek ve haklarımız temelinde yeraltında kurduğumuz büyük kardeşliğimizi büyüterek yeryüzüne taşımalıyız. Hep birlikte ve öncelikle Hayır dememiz lazım. Soma oligarşisine Hayır. OHAL’e Hayır. İşveren baskısına Hayır. AKP-MHP yönetimlerinin işveren çıkarları doğrultusunda kurduğu sinsi işçi düşmanı ortaklığın bizi sürüklediği cehenneme Hayır demeliyiz.

Öncelikle maaşlarımızın gaspına Hayır. Bu geçici bir uygulama sonra zamlı olarak farkları geri ödeyecekleri yalanına Hayır demeliyiz. Aşağıdaki hak gaspının kaynağının tepedeki büyük gasptan kaynaklandığını bilmeliyiz. Soma Holding, İmbat Madencilik ve Şirket-Sen(Maden-İş) tezgâhlarının temel siyasi dayanağı OHAL ve Anayasa değişikliğidir. Hükümet patronlara için durmadan kredi destekleri, hibeler açıklıyor. İşçilere hak aramak, grev yapmak, sendikal faaliyet yürütmek yasaklanırken işverenlerin işçilere uyguladığı her tür yasadışı uygulamaya izin veriliyor, destekleniyor. Kiralık İşçilik Yasası, Zorunlu Bireysel Emeklilik Yasası AKP vekillerince coşkuyla meclisten geçirildi. Taşeron işçilere kadro vaadinin yalan olduğu artık ayan beyan ortadır. Kıdem tazminatlarının gaspının ise referandumun hemen sonrasında eğer evet çıkarsa uygulamaya konacağı açıktır. Çok uzattım. Durum şudur özetle işçi kardeşlerim, eğer önümüzde referandumda evet denirse bir dayıbaşı tarafından ülke yönetilecek. İşçilerin dayıbaşıyla ilişkisini düşünelim, hak dilenmek dışında bir seçeneğimiz kalmayacak, onun insafına sığınmak dışında bir yol olmayacak. O yüzden şimdi tüm maden işçilerinin yapacağı tek şey var HAYIR’LI GELECEĞİ ÖRGÜTLEMEK. Doğanın kalbine dokunmayı bilen maden işçisi ülkenin kalbine Hayırla dokunmalıdır.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler