spot_img
spot_img
Ana SayfaGüncelLÖSEV çalışanlarından mektup: Mobbing, duygusal emek sömürüsü, ağır iş yükü

LÖSEV çalışanlarından mektup: Mobbing, duygusal emek sömürüsü, ağır iş yükü

Sivil toplum kuruluşlarındaki çalışma rejimi ve bu işyerlerine özgün sorunlar son dönemde daha çok gündem oluyor. Bu kuruluşların toplum adına iyi bir şey yapıyor olmanın vicdanî baskısını kendilerine siper ederek, mesai saatleri ve ücretler konusunda çalışanların aleyhine bir esneklik uyguladığını başka örneklerde de gördük. Bu işyerlerinde çalışanların hak arama talepleri her zaman “faydalı bir iş yapıyorsun” cümlesiyle soğuruluyor, gönüllük ile iş arasında muğlak bir zemin kuruluyor, emek sömürüsü de meşrulaştırılıyor. Üstelik bu esnada işçilerin itirazları vicdan üzerinden kendilerini suçlu hissedecekleri biçimlerde karşılanıyor. Görüştüğümüz STK çalışanları çoğu zaman işe girdikleri gün içlerinde hastaları için yapacakları “iyi işlere” dair heveslerini de tamamen yitirdiklerini ifade ediyorlar.

LÖSEV de diğer STK’lardan bildiğimiz pek çok mobbing türünü uygulayan, ayrıca yardım ettikleri insanlara tavırlarının da kamuoyuna yansımayan olumsuz biçimleri olduğunu öğrendiğimiz bir işyeri olarak karşımıza çıkıyor.

Çalışanların ilettikleri sorunların ortaya çıkardığı tabloda, ve özel hayat ayrımının tamamen belirsizleştiği, iş tanımının ve iş yükünün gerçekdışı bir beklentiyle belirlendiği, bu sebeple çalışanların psikolojilerinin altüst edildiği bir iş ortamı görüyoruz. Hastalara ve hasta yakınlarına yönelik yaklaşımlara şahit olmak, bu olumsuz yöntemler ve yaklaşımlar sebebiyle hasta tepkilerinin tamamen çalışanlara yönelmesi, yönetim ile hasta arasında sıkışıp kalmak ayrıca iş koşullarını zorlaştırıyor. Hasta bulmak için onkoloji birimlerinde hiç tanımadıkları insanlarla kemoterapi alınması gibi ağır bir süreç esnasında görüşmek zorunda kalan çalışanlar tüm bunların kendilerini duygusal açıdan da çok zorladığını ama bu yöntemlere etik açısından bir itiraz etme hakları olmadığını ifade ediyorlar.

Çalışma koşulları sebebiyle sorunlar yaşayan ve bize ulaşan LÖSEV çalışanlarının mektubunu sizinle paylaşıyoruz:

LÖSEV’de çalışmış biri olarak birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Personel olarak öyle şartlarda çalışıyoruz ki geldiğimiz noktada psikolojik olarak kendimize yetememeye başladık. Hastalarla etkileşimini ön planda tutan LÖSEV, çalışanlarıyla iletişimde sınıfta kalıyor. Haftanın altı günü 08.3018.00 arasında aşırı yoğun iş temposuyla çalışmak, yöneticilerin bizden iş planı talep etmesi ve hazırladığımız planının onay görmemesi, yaptığımız işlerin hafife alınmasıdaha fazlasının beklenmesi, ayrıca altı çalışanın beşinin sahada görevlendirip bir kişinin de ofiste yığılmış işlerin arasında tek başına bırakılması fazlasıyla zalimce.

İş yükünde eşit dağılımın olmaması ve ortaya çıkan sorunların çözüme kavuşmaması, yöneticilerin yönetememesinden kaynaklanıyor. Yöneticilerin personele mobbing uygulaması, üslupsuz emir cümleleriyle konuşması, yapılan işin asla beğenilmemesi, takdir ve teşekkürün çalışanlardan esirgenmesi, hep daha fazlasının istenmesi... Örneğin, et dağıtımlarındaki plansızlık, insanların uzak ilçelerden LÖSEV ofislerine zorla getirilerek paketlerini alabilmeleri, burs günü karara bağlanması gereken dosyaların son gün yöneticiler tarafından kontrol edilmesi, son güne bırakılan kontrol işlemlerinin ortaya çıkardığı sorunların hesabının çalışandan sorulması ve yöneticilerin asla inisiyatif almamaları sayesinde personel üzerinde uygulanan mobbingin ucu bucağı olmadığı söylenebilir.

Her gün ev ve hastane ziyaretiyle personel üzerindeki psikolojik baskının ofis ortamında da sürdürülmesi, çalışanların kendilerini yetersiz hissetmelerine neden oluyor. Çalışanlar ile hastalar arasında iletişim sorunları yaratıyor, karşılıklı mağduriyet ve memnuniyetsizlik oluşturuyor. Pazar günleri bile WhatsApp gruplarından hafta içi yetişmeyen işlerin hesaplarının sorulması, iş ve özel hayat ayrımının ortadan kalkması, sanki bu iş için var olmuşsunuz gibi size devamlı fedakârlık yapmanız gerektiğiyle ilgili hatırlatmalar yapılmasıyla vicdanımıza oynayacak şekilde devamlı iş baskısına uğruyoruz.

Vakıf içinde hâkim olmuş bu yönetim biçimini neredeyse her yönetici benimsemiş hâlde. Hatta yönetici baskısından istifa etmiş biri varsa, o çıktıktan sonra bu baskı diğer kişiye geçiyor ve bezdirme politikası kaldığı yerden devam edip personel çokça işe boğuluyor. Verilen iş yükü yetişmeyince mobbing başlıyor, oklar üzerinize çevriliyor ve sizi çıldırtana kadar devam ediyor. Çünkü burada işten çıkarma olmazancak istifaya zorlanırsınız.

Yapılan bir etkinlikten bahsetmek isterim: 21. Uluslararası Lösemili Çocuklar Ayı kapsamında çoğu illerden otobüslerle hasta ve hasta yakınları getirildi İstanbul’a. Hastalığı atlatmış veya hâlâ takip sürecinde olan insanları kapalı spor salonuna topladılar, sosyal medyadan izlediğimiz şov niteliğinde bir etkinlik düzenlediler. Yaşlı, hasta insanlar kurumun tanıtımı veya başkanın konuşması için bu tür etkinliklerde ya da et dağıtımlarında saatlerce bekletiliyor.

Ayrıca iyileşmiş gençleri ofislerde yeri geldiğinde hatta genellikle minik bir meblağ karşılığında çalıştırmaları, gençlerin devam etmek istemediklerini belirttiklerinde sorumluların zorbalığına maruz kaldığı gerçeği de ne yazık ki şahit olduğumuz şeylerden.

Saha çalışmaları için gönüllü bulamadığımızda, atölye annelerini kampanya dönemlerinde destek amaçlı sahaya yolladıkları, annelerin sağlık açısından saha çalışmalarına uygun olmadıkları bilindiği hâlde hem üretim yapıp hem sahaya gitmeye zorlanmaları yine mobbing ve sömürüdür.

Hastasınızdır, yöneticiniz bir günlük izni zor verir, COVID atlatmışsınızdır nasıl olup olmadığınıza bakılmaksızın mandalinaya (mandalina satış döneminde), sahaya, il ziyaretine gönderilebilirsiniz çünkü kimsenin umurunda değildir. İl ziyaretlerinde 08.30-18.00 mesaiden daha erkenden yola çıkıp çok geç dönersiniz, ertesi gün dinlenme imkânınız da olmaz. Yeterince mobbing görmüyormuşsunuz gibpersonele yol ve yemek gibi yan haklar sunulmaz. Ne maaşınız emeğinizin karşılığıdır ne de ek mesai ücreti ödenir.

Çalışanların aktardıklarından anlaşılan LÖSEV’le ilgili en sorunlu konulardan biri çalışanların kısa süreli çalışıp istifa etmeleri. Çalışanların istifa edene kadar psikolojik olarak zorlandıklarını, tüm haklarından vazgeçerek istifa ettiklerini ve bunun işyerinin kasıtlı bir uygulaması olduğunu anlıyoruz. Bu sirkülasyon sebebiyle çalışanların işyerlerinde güçlenmesi, birbirlerine sahip çıkması da zorlaşıyor. En önemlisi, LÖSEV yöneticileri uyguladıkları mobbingin bedelini ödemek zorunda kalmıyor çünkü kimse uzun süre çalışmıyor, pes edip uzaklaşıyor.

Tüm LÖSEV bağışçıları ve kamuoyunun bu koşullardan haberdar olmasını isteyen çalışanlar, yapılan işin içeriği ile uğradıkları muamele arasındaki çelişkiye dikkat çekiyorlar, hayal kırıklıklarını ifade ediyorlar. Kanser hastalarının hayatına dokunma iddiasında olan bir kuruluşun hem işçilere hem de hastalara tavırları konusunda ciddi sorunlar olduğu açık.

LÖSEV çalışanlarını maruz kaldıkları çalışma şartları ve emek sömürüsüne karşı birlikte hareket etmeye, farklı illerden çalışanların bize ulaşarak seslerini ortak bir şekilde ve daha gür çıkarmalarını sağlayacak örgütlülüğe davet ediyoruz.

spot_img
İlgili İçerikler

Son Eklenenler